- 672 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
MEKTUBUNUZ VAR OSMAN BEY!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Merhaba Osman Bey;
Size şu anda bir zamanlar sizin de içinde olduğunuz ve adına dünya denen bir gezegenden yazıyorum. Beni hissedeceğinizi umuyorum. Bedenler ölümlü olsa da ruhlar ölümsüzdür bildiğiniz gibi.
Peki bu mektubu bana niye yazıyorsunuz? Dermisiniz yoksa demezmisiniz orasını bilmem mümkün değil. Çünkü hem o meçhul alemin nasıl bir alem olduğunu biliyorum ne de sizin içinde bulunduğunuz şahsi pozisyonunuzu tahmin edebilirim.
Giden çok lakin geri gelen hiç olmadı bildiğim kadarıyla. Gerçi morgda uyananlar. Mezarda çığlık çığlığa yardım isteyenlere çok rastlandı. Onlar da iki arada bir derede kaldıkları sırada, sözleşmiş gibi gördükleri sonsuz bir aydınlık bir ışıktan söz etmişlerdi. Kimileri de gittikleri yerdeki sorumlular tarafından alıkonulmak istenmişken, ancak bir çoğu dünyada yapılacak işlerinden. Yarım kalan projelerinden, ailelerinden ve kendilerini bekleyen küçük çocuklarından söz edip, dünyaya geri dönmek istediklerini daha sonra geldiklerinde sorun çıkarmayacaklarını söyleyip kefeni yırttıklarını dile getirmişlerdi yazdıkları kitaplarda yaptıkları röportajlarda.
Şimdi ben kalkıp, Osman Bey’ciğim çok merak ediyorum. Söyleyin ne olur. Sizin oralar nasıl yerlerdir? Ne yapar ne edersiniz? Keyfiniz huzurununuz yerinde mi? Bulunduğunuz yerden memnun musunuz? Diyecek olsam.
Bana cevap vermeyeceğinizi biliyorum. Ama bir şeyle teselli buluyorum. Şairin: “Gidenler memnun ki yerinden. Dönen yok seferinden” dediği gibidir dilerim ki.
Doğrusu bu ya ben bu konulara hiç meraklı değilim Tartışmayı sevmem. Dokunmaktan bile korkarım. Çünkü cız! Yapacağını bilirim. Yaradan’la yürek muhabbetimin çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu alemde insani erdemlerin yüceliğine. Yaradan’la kulları arasındaki bire bir yakınlığın varlığına ve gerekliliğine inanır ve iman ederim.
Zira Rabbimin gönderdiği kitaplı Peygamberler başta olmak üzere, bu güne kadar gelmiş geçmiş Rabbimin özel ve güzel sıfatlarıyla ödüllendirilmiş kulları bile birbirleriyle çelişkiye düşmüşler. Toplumları bile birbirlerine düşürmüşlerdir. Kim haklı kim haksız. Hangisi doğru hangisi değil. İşin içinden çıkmak zor. Hele ki bu zamanda. Allah’ım yalnızca sana sığınır senden yardım beklerim. Ama onun da kolayı bulundu: Senin dinin sana benimki de bana! Dendi ve çıkıldı bu çok başlı işin içinden.
Geçen gün dolaylı olarak sizden söz ettim. Fotoğrafınızla birlikte. Akşam uyuyamadım. Düşündüm. Üzüldüm. Sizden izin alamamıştım. Bu zaten mümkün olamazdı. Ayrıca sizin bilmediğiniz neler oldu buralarda bir bilseniz. Sizin isminizi yazdım bilgisayar denen ürkütücü bir alete. Aman…Neler çıktı neler. İşte oralarda buldum. Yani herkesin bildiği gördüğü şeylerdi ama benim bu kılı kırk yaran yüreğim bu durumu da bile rahat edemedi.
Kanın gövdeyi götürdüğü. Dünyanın ateş çemberi içinde döndüğü, şeytanların bile melekler katına çıktığı bu durumda siz bir kahramansınız. Çok isterdim bu günleri görmenizi. Bu nedenle siz Rabbimin katında günahkar bir kul olsanız bile O’nun sizi bağışladığı inancındayım ben. İşlerine geliyor sözüm ona asırlar öncesinin yaşam biçimini savunuyorlar. İşlerine geliyor, uzay üstü varlıklarla yarışa girmeye yelteniyorlar. Çok genç yaşta yitirdiğimiz uluslararası karikatüristimiz ve aile dostumuz Rahmeti Yalçın Çetin’in ben henüz 11 yaşındayken damatlarınızın nasıl bir işi olmasını istersiniz? Dediğimde “İnsan olsun yeter!” Sözlerinin hayatımın odak noktası olacağını o zamanlar nereden bilebilirdim ki.
Gelelim size yazmamın asıl nedenine. Başta insanlığın ve kadınlığın yüz akı ve bu ülkenin çok sillesini yemiş biri olan yılların arkadaşı ve onun iki arkadaşı benim geçenlerde naçizane kaleme aldığım yazıyı okumuş ve hiç ummadığım bir dille yazıya yorum yapmışlar facebook da. Yok efendim, Adamın satmadığı şey kalmamışmış da. Yok efendim biraz daha yaşasaymış onları bile satacakmış da. Taksim meydanına girişine oturmuş para almadan kimseyi içeriye sokmuyormuş da. Sayfamda bunları okuyunca Devrim’i tutabilene aşk olsun!
Siz ne demeye getiriyorsunuz lafı? Şaka yapıyorsunuz desem. Değil. Sizin gibiler bu hale gelmişse eğer…Bu kadar mı cahillik olur! Neyi satmış bu adam? Köprüyü. Galata Kulesini. Şehir hatları vapurlarını. Saat Kulesini. Bunların hepsi yerli yerinde durmuyor mu a şaşkınlar! Yahu bu adamlar ananızı sattı haberiniz yok mu!
Üstelik eskinin hayal dünyasında. Bu günün sanal aleminde kandırılmayan dolandırılmayan haraç mezat satılmayan ne kaldı dersiniz? Dolandırdığı adamlara gelince, zalim köy ağaları ve daha bilmem hangi yörelerde kimleri dolandırmış. Çalıp çırpmış para babalarıdır büyük ihtimalle. Helali hoş olsaymış keşke. Yazık ki olmamış. O da başka tabi..
Hele öyle bir kahramanlığı var ki, onu görmeyenin gözleri ilelebet kapanır inanın. Hani şu meşhur Taksim Meydanı olayları yok muydu hani. Sanki adamcağız bu günleri yıllar öncesinden sezinleyip taksime girişi kendi yöntemiyle yasaklamış. Vay ceddin nurda yatsın Osman ağam.
Yahu! kundaktaki bebekten tutun da. Balkondaki küçük çocuklara. Felçli hasta insanlardan. Gencecik kızlı erkekli guruplara kadar, biber gazı, tekme tokat, postal darbeleri ve ellerine geçirdikleri ne varsa kullanıp sayısız cana kıyan, başta devletin psikopat zalim kana susamış polisi! nin yaptıklarını nasıl unuttunuz! Meydanı ne yapacaklardı? Gökdelenlerle donatıp aralarında pay edeceklerdi işte bu kadar basit! Onların sayesinde elinizden gitmek üzere olan neler geri kazandırıp, daha nice kıyımları durdurdu o Çapulcu! Dediğiniz yiğitler. Bütün dünya alkışlarken buradaki lanetlenmiş güruh onlara düşman ilan etti. Allah onlara da o acıları yaşatsın.
İşte bu nedenle sen bir Kahramansın Sülün Osman Hapishanede boş durmamış, eğitici ibret alınması gereken kitap yazmış. Konferanslar vermişsin. Maddi durumunun nasıl olduğunu bilmiyorum bu işlere başladığında. Ama baştakilerin ayaklarına giyecek lastik ayakkabıları. Evlerinde bir tutam kahveleri yokken, bu gün dünyanın yedinci zengini durumundalar. Çoluk çocuklarıyla hepsi bir arada.
Sen hem cezanı çektin. Hem bir deri bir kemik hayata veda ettin. Ve garipler mezarlığına yolcu oldun. Oysa aynı mesleği bu gün yapıyor olsaydın oo! el etek hatta popo öpme kuyruğundan baş alamazdım inan. Ay, bunları sana anlatmasaydım çok rahatsız olurdum hem de çok. Oh ne güzel şey hiç tanımadığın hiç bilmediğin ama haklı olduklarına inandığın insanları savunabilmek. Hayatta olmasalar bile hak ettikleri yere oturtabilmek.
YORUMLAR
Ben bu güzel yazıyı kaçırdım.
Kaçırdığıma da çok üzüldüm Osman Öğretmenim.
Ne yaparsınız ki hayat işte, ne olursanız olun sonunda büyüyüp anne, ya da baba oluyorsunuz. Çocuğunuz oluyor. Annem nasıl ben koskoca bir kızken elinde reçel ekmek ile gezerse, şimdi de ben elimde reçel ekmekle geziyorum. "ya kızım, bari bir lokma ısır şundan, bak ben de geç kalıyorum senin yüzünden."
"Dişlerimi fırçaladım anne, olmaz. Çıkmam gerek."
Hep bir yerlere yetişmek gerek hayatta ama, kim bilir ne zaman durmayı akıl edeceğiz Osman öğretmen.
Ve Sevgili Devrim: Bütün yazıların gibi, bu da çok değerliydi benim için. Kulak ardı edip okumadığımı sanma sakın. Şu dişlerini fırçalayıp, reçelli ekmeğini bile yemeyip hep acele eden kızım büyük bir trafik kazası geçirdi. Uzun bir zaman onunla beraberdim. O zaman bile fırsat buldukça yazılarınızı okudum ama yorum yazamadım.
Hep iyi olun, sağlık her şeyden önemli inan. Osman öğretmene de benden çok selam.
Sevgiyle.
İlginçti.
Sülün Osman'ı da getirip biber gazına bağladınız valla.
Eee!
Hayatın realitesini kaleme almak her baba yiğidin harcı değil.
Sülün Osman'ın hayatı ile çok ilgili değilim ama,
hatırladığım kadarı ile,
soyulacak kaz bulduğunda,
fakir mi, zengin mi diye bakmazdı,
cebinde ne var ne yok söğüşlerdi rahmetli.
Güzel bir yazı.
DEVRİM DENİZERİ
Öyle...İnsan üzülüyor insanlık adına...Herkesin görüş ve olayları değerlendirme biçimi elbette farklı olacaktır. Ama bir de mantık iz an ve göz var. Bunların siyaset ve taraf tutmakla bir ilgisi yok aslında.Çıkarsız ve ahlaklı dürüst bir insan topluluğudur beni cezbeden.
Selam ve sevgiler Trabzon' a..
güzel bir kara mizah evet bunlara rahmet okutacak boyuta getirdiler,anlıyana sivri sinek anlamayana atom patlatsan ,dünya yıkılsa az,hüloğ guruhu beyinlerini buzhaneye koymuşlar,bu beyinler onlara ağır geliyor.
selamla
DEVRİM DENİZERİ
Sağolasın...