sana son sözlerim
Uykusuz gecelerime mal olduğun için utanç duymalıydın…
Yorgun gözlerime bakarken, bir boşluk değil bir ömür görmeliydin. Gitmek için sabırsızlandığın o günlerden ne kaldı geriye… Sana koca bir azap, bana hiç yoktan bir ölüm...
Izdırap dolu bir sürü mektuba bakıp çöpe gidişine ağladığım gecelerin yokluğu çöksün içine demek isterdim ama ben beddua etmem… Ellerinden dökülen sözcüklerden başka sırdaşı kalmamış bir insancık sadece aynı kentte, aynı oksijeni paylaştığın.
Kağıtlarla paylaştığım bütün sözcüklerin ardından çok yorgunum. Kendime yalnızlığı hoş görmedim ve yakıştırmadım hiç. Yokluğuna alıştıklarımın ardından bunlar ne ki…
Evvelce düşlediklerim bir bir rüyaya dönüşürken; kendimi kaptırdığım bu anlamsız hayatın ortasından çığlık çığlığa kaçmak istiyorum. Ne rüyalarım durdursun beni, ne de sana ait bir saçmalık. Evet saçmalık diyorum; kahrettiğim onca yıldan ve onca anıdan sonra… Onca anı dediğim hepi topu minicik anılar. Yoklukla, varlığı ayırabilmeyi öğrettiğin için teşekkür borçluyum aslında. Yok olmanı dilediğim onca geceden sonra yine başbaşayım o kahrolası hatıranla. Dinmiyor içimde kanayan yaranın sızısı. Hergün böyle ölürken sessiz ve sedasız; Rabbim bir nefeste alsaydı kekse canımı. Bilmem gittğim yerde sen görür müydüm? Yaşarken yaşadığım bu soluksuzluk orada da tutar mıydı ellerimden?
Şimdi gecenin karanlığında düzinelerce çığlığa eşdeğer bir boşlukla susuyorum. Durulanmış gözlerim okluğunun bıratığı ıslaklıkla. Küçük bir karşılaşmadan ölesiye korkarken, bir yanıma dinginlikle yaşamayı öğretiorum. Dem durduğum o kadar hislerim var ki; sen bile şaşardın. Seven bir kalbi yokluğa alıştırmak ne derece gerçelikle tezat oluşturuyor görebilsen. An be an varlığım sessizce terk ediyor ruhumu. Ruhum dahi beni aldatırken ben nereden kaçayım bu çıkmaz sokaktan.
Yoklukla başlayıp, yolukla bitermiş her acı. Bunu da senden öğrendim işte. Varlığından ruhuma nüfuz eden o anılar bir br gözlerimden geçerken bir anıda takılı kalıyor gözlerim. O anıdan ileriye geçemeyen bir sadelikten ve yokluktan başkasını tanımadım ömrümce. Bir gün ölüm çalacak ya kapımı; işte o zaman gözlerim açık gideceğim bu diyardan. Gözlerimi, hislerimi, kalbimi ve sensizliği bir söğüdün altında bırakarak... Bir busenin sıcaklığında bırakarak…
Bir veda bile edemedim sana be. Bu denli incittiğin yüreğime söz geçmiyor işte. Kahrolası hatıralar rahat bırakmıyor işte. Gözlerimi kapatmaya korkar oldum. Bütün gün ruhani bir varlıkla gezinirken; rüyalarıma girmemen için dualar eder oldum. Bir yol mu? Kaçabilmek için bir yol mu arıyorum dersin… bir varlığa alışmak için bir yokluğu seçmek… eğer kaçabilseydim bütün gerçekliğimden kendimi aldattığım kadar aldanmazdım yokluğuna.
Bıraktım artık zincirleri kırmaya çablamayı. Bileklerim kan toplamış, yüreğim pare pare kan kusarken sana git be gözünü sevdiğim; git benden artık. Yok işte dermanı dizlerimin. Parmaklarımdan öteye geçemedin hiç… seni bir parmaklarım tanıdı. Yüzündeki çizgileri, gözlerinin kenarlarındaki incileri, parmaklarındaki o buruk sessizliği… bir tek parmaklarım tanıdı seni; gözyaşlarımı sildiğimde, seni her kaleme aldığımda, bir kez daha gökyüzüne bakmak için pencereyi açtığımda…
Kalemimin mürekkebi yeter cancağzım sen yeter ki kanatma artık benden kalmayanı. Seni çeyiz sandığımın en dibine koyup, çıkarmadan, tozlandırmadan ve bilmenden korkmadan saklayacak olmak ne kadar üzsede nafile gözlerimin sana anlatamadıkları. Şimdi kapatıyorum gözlerimi; izinsiz gelme gecelerime…
FMÜ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.