- 1157 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SEVGİ HANGİSİ SİZCE?
İşin içine siyaseti karıştırmak, olayı ‘’ Falanca partinin zihniyeti işte böyledir zaten’’ boyutuna indirgeyip bundan bir siyasi malzeme çıkarmak, yani olayı bir siyasi tartışma haline getirmek istemediğim birinci konuyu anlatırken yer ve şahıs isimlerini kullanmayacağım. Olay kahramanlarından birinin yüzünü de bu sebeple kararttım. Doğrudan doğruya olayın kendisine ve olaydan sonra yapılan açıklamaya odaklanalım lütfen.
Olayın cereyan ettiği tarih 3 Aralık 2014. Yani Dünya Engelliler Günü.
Bir ilçemizin Belediyesi de bu günde bir etkinlik düzenlemiş. Her ne kadar reis beyin bu etkinliğe ne kadar önem verdiği (!) kılık kıyafetinden belli olsa da neticede etkinlik mi etkinlik…
İşte bu etkinlik kapsamında da o ilçenin belediyesinde Engelliler Birim Sorumlusu olarak çalışan görme engelli bir vatandaş halka hitaben bir konuşma yapıyor. Konuşmasında tam ‘’ "Sevgili mahalle muhtarlarımız da burada. Sefa getirdiniz muhtarlarımız..." dediği sırada yanında bulunan o ilçenin belediye başkanı bu görme engelli vatandaşın ensesine bir tokat atıyor. Bu tokat üzerine görme engelli vatandaş arkasını dönerek tokatın nereden geldiğini anlamaya çalışıyor, Belediye Başkanı ise ’susun’ işareti yapıyor olayı şaşkınlıkla seyredenlere ve sonrasında bir tokat da yanağına atıyor aynı görme engelli personelinin.
Şimdi tokat dediysem öyle Osmanlı tokadı dediğimiz ve bir mandayı yere serecek tokatlardan değil bu. Yani görme engelli vatandaşta öyle fiziki bir hasar oluşturacak türden bir tokat değil. Onu hemen peşin peşin belirtelim. Zaten daha sonra yapılan açıklamaya baktığımızda bu tokatların şaka mahiyetli atıldığı hem tokadı atan, hem de yiyen tarafından belirtilmiş.
Şimdi gelelim o tokadı atanın belediye başkanlığı dışındaki işine. Bu kişi bir doktor. Operatör doktor hem de…Yani mesleği her ne kadar insanların beden sağlığı ilgili ise de ruh sağlığı hakkında da en az benden daha fazla bilgiye sahip olması gereken bir mesleğin erbabı.
Tabii ki bir Engelliler gününde bir engelliye böyle bir şaka yapılması. Böyle bir şakanın engelli vatandaş halka hitaben konuşma yaparken yapılması ve şakayı yapanın cahil-cühela biri değil bir opreratör doktor ve bir ilçenin belediye başkanı olması tepkilere yol açıyor ve sosyal medyada bazı vatandaşlar tepkilerini dile getiriyorler çeşitli şekillerde.
Bunun üzerine tokadı atan değil de tokadı yiyen vatandaş bir açıklama yapıyor. Aynen şöyle:
"Dün yaşanan güzelliğin ve selamlaşmanın, farklı şekillerde yansıtılması ve de hiçbir şekilde bilgimiz olmadan yansıtılması beni rencide etmiştir. Bilinmelidir ki …. belediye başkanımızın …..( İlçenin adı var o noktalı yerde ) da yaşayan bütün vatandaşlara , çalışanlara ve herkese karşı sevgi dolu, oldukça baba evlat ilişkisine dayanan bir ilişkiyi benimsemiştir. Bizimle ve şahsımla böyle bir ilişkisi söz konusudur. Bu ilişkiden kaynaklı olarak bir işaretleşmedir bizimkisi. Ben onun o hareketlerinden ses çıkarmadığı halde başkanımız olduğunu anlarım.
Böyle bir paylaşımdır bizimkisi. Bunu kalkıpta engelli vatandaşa çirkin hareket gibi addediyor olmak öncelikle … Belediye Başkanımız Op. Dr…..e büyük bir saldırıdır. Bu saldırı benim ve engelli arkadaşlarımızın üzerinden yapılan bir saldırıdır. Bu anlamıyla son derece rencide edici ve son derece inciticidir. Bu saldırıyı yapanların …. belediye başkanı sayın Op. Dr. ….den derhal özür dilemsini istiyorum. Belediyemizden ve kurumumuzdan özür dilenmesini bekliyorum. 3 Aralık Dünya Engelliler Gününde yaşanan olayın hemen ardından, bize göre selamlaşmanın ve paylaşımın hemen ardından konuşmasını yaptı sayın belediye başkanımız. Ve şahsıma dönüp ‘senden müsaade istiyorum’ diyerek şenlik alanından ayrılmıştır. Bu fotoğrafı görenler acaba bu benim söz ettiğim fotoğrafı göremeyecek kadar körler mi? Bu haberi yapan arkadaşların basın ahlakıyla ters düştüğünü düşünüyorum. Eğer burada böyle bir durum varsa bana ‘bir şiddete maruz mu kaldın’ diye sorulmalıydı. İşte o zaman ben onlara gereken yanıtı verirdim.
Bu birilerinin anlattığı gibi çirkin bir hareket değildir. Bu bir paylaşımdır. Bu bir baba oğul ilişkisinden öte başka bir şey değildir.
Bunu bu şekilde lanse etmek ….. Belediyesi’nin engelliler ile ilgili çalışmalarından rahatsızlık duyulmasından kaynaklanıyor. Siyasi anlamda ….. Başkanını zor durumda bırakmak istiyorlar. Bunu engellilerin ve bizlerin üzerinden yapmaları ahlaki değildir."
Evet…’’Kendisine -şaka yollu da olsa- halkın huzurunda tokat atılan engelli kardeşim olayı bu şekilde ifade ediyorsa konu kapanmıştır’’ Diyebiliriz.
Diyebilir miyiz acaba?
Bilemiyorum…Eğer ‘’evet konu kapanmıştır.’’ dersek o zaman kendisinden yaşam şartlarının daha da iyileştirilmesini isteyen bir görme engelli vatandaşa ‘’ "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım?’’ Diyen Sağlık Bakanına da hak vermiş olmaz mıyız? Öyle ya bu olayda da belediye başkanı gözleri görmeyen bir vatandaşa iş vermiş, bu yetmez gibi onu kürsüye çıkarıp halka hitaben konuşma yaptırmış; bütün bu iyiliklerinin(!) ve bu görme engelli kişiye sağladığı lütfun(!) karşılığı olarak enseye ve yanağa şaka yollu iki tokat atmışsa bunu böyle ağızlara sakız mı yapmalıyız?(!) Hele hele de görme engelli vatandaş ‘’ Yahu o olay bizim sayın belediye başkanı ile aramızda baba-evlat ilişkisine dayanan bir selamlaşmamız’’ mealinde açıklama yapmışsa? Bir engelli olan benim gidip o sayın belediye başkanına en azından bir buket çiçek sunarak ‘’Engelli vatandaşlara karşı gösterdiğiniz bu baba tavırlarınızdan dolayı sizi tebrik ediyor ve kutluyorum’’ demem icap etmez mi? (!)
Hani aklımdan geçmiyor dersem yalan olur(!) Lakin içimdeki şeytan dürtüyor. ‘’Ulan Sami. Ya o tokadı yiyen vatandaş bakandan yaşam şartlarının düzeltilmesini isteyip de’’ Kör olduğun halde sana iş vermişiz. Daha ne yapalım ? ‘’ Cevabını aldıktan sonra işi de elinden alınan görme engelli vatandaşın durumunu biliyorsa?’’
Yok yok değildir canım.Her ne kadar sol tarafımdan kulağıma aksini fısıldasa da lain şeytan, ben yine de görme engelli Engelliler Birim Sorumlusu kardeşimin böyle bir endişe ile kaleme aldığını sanmıyorum yaptığı açıklamayı(!)
Evet. Böyle bir endişe yok. İyi ama yine de aklıma şu soru gelip takılıp duruyor.
Ben çok çok sevilen bir öğretmenim. Aşağı yukarı bütün öğrencilerim bana baba der. Şimdi mesela şöyle bir durum olsa:
Bu yazıyı okuyan siz velilere sesleniyorum: Allah göstermesin engelli bir evladınız olsa. Diyelim ki ben de onun öğretmeniyim. Çocuğunuz bana baba diyor, ben de ona oğlum ya da kızım… Engelli çocuğunuz diyelim ki bir bayramda ya da özel günde konuşma yapıyor. Ben arkasından ensesine bir tokat atıyorum yavaşça, Çocuk tokadı kimin attığını anlamak için döndüğünde bir tane de yanağına dokunduruyorum. Tüm diğer arkadaşları evladınızın bu komik haline gülüyor. Bir veli olarak ne yaparsınız? ‘’ babasıdır döver de sever de’’ mi dersiniz? Yoksa amiyane tabirle ağzımın ortasına….( Anladınız siz onu) Hangisini yapardınız?
Yahut artık neredeyse hepinizin tanıdığı zihinsel engelli oğluma sizin yanınızda durduk yerde bir tokat vursam. Haa hemen belirteyim bırakın vurmayı elimi kaldırsam bile Yunus oldukça korkar ve pısar. İşte o ilk tokadı vurduğumda, Yunus pıstığında, ben ikinci bir tokat vursam. Yok öyle canını yakan türden değil yahu…Hafifçe. Ama yine de ruhunu rencide ede ede…Ne yaparsınız? ‘’ Aferin Sami Bey. Evladını ne de güzel seviyorsun’’ der misiniz? Yoksa ‘’ Sen ne biçim bir babasın, sen ne biçim bir öğretmensin ki o çocuğun korktuğunu göre göre ona el kaldırıyorsun ‘’ mu dersiniz? Hatta ‘’Özürlü bir çocukla dalga geçmek için tokat atmak ha; Tokat öyle atılmaz böyle atılır’’ diyerek bana bir Osmanlı tokadı aşketmek geçmez mi içinizden en azından?
Bir öğretmene yakıştırır mıydınız böyle dangalakça, salakça bir hareketi? O öğretmen ne kadar da çocuklarınız tarafından çok sevilen biri olsa da. Hem zaten şaştığım nedir biliyor musunuz? Engelli veya engelsiz, herhangi bir sevdiğinizin ensesine tokat atmak mıdır onunla selamlaşmanın, ona sevgilerinizi sunmanın yolu? Kucaklaşmaya ne oldu?
Mesela öğretmen Sibel Garip gibi
Van’ın Gürpınar İlçesi’ne 25 kilometre uzaklıktaki Ortaköy’de öğrencilerle yakından ilgilenen ve köylülerin sosyal sorunlarının çözümüne yönelik çalışma yapan, 2 derslikli - 85 öğrencili ilköğretim okulunun öğretmeni Sibel Garip, kısa sürede öğrenci ve köylüler tarafından sevildi. Başarılı kız ve erkek 12 öğrenciyi kendi çabaları ile ilk kez il dışında bir gezi kapsamında Ankara’ya götüren Sibel Öğretmen’in eş durumundan Bursa’ya tayin edilmesi köylüleri üzdü.
Tayin haberinin duyulması üzerine köylüler, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvurarak Garip’in tayininin durdurulmasını istedi. Kendisine gösterilen sevgiden etkilenen öğretmen Sibel Garip, tayininin bu eğitim-öğretim yılı tamamlanıncaya kadar durdurulmasını istedi. Ancak bu istek kabul edilmedi.
Bursa’da görevine başlayan Sibel Garip için AK Parti Van Milletvekili Mustafa Bilici devreye girdi. Konu Bakanlığa ulaşınca Sibel Garip, yaklaşık bir buçuk ay görev yaptığı Bursa’dan görevlendirme ile tekrar Ortaköy İlköğretim Okulu’na döndü. Okullar kapanıncaya kadar Ortaköy İlköğretim Okulu’nda görev yapacak olan Sibel Öğretmen’i öğrencileri ve köylüler büyük sevinçle karşıladı.
Evet…Çok zor mudur sevgimizi Sibel Öğretmen gibi sunmak? Ne dersiniz?
YORUMLAR
Öğretmenin durumu gerçekten etkileyici.
Duygulanmamak mümkün değil.
Tebrik ediyoruz kendisini.
Şamar olayına gelince;
Şüphesiz hoş olmadı.
Alan belli, satan beliydi zaten. Yüzlerini kapamanıza gerek yoktu bence.
Çok sevimsiz bir görüntü idi o olay.
Engelli vatandaşımız,
ister istemez kabullendi durumu.
Başka ne yapabilirdi ki?
Bu devirde engelli olmak zor bir durum.
Eskiden daha berbattı ya durumları...
Ama,
söyleyecek söz de kalmadı bizlere doğrusu.
Alan menün, satan memnun.
Zoraki bir alış olsa da.
sami biberoğulları
Olay 3 Aralıkta olmuş ama ben on yedi gün sonra öğrenmişim. Ben gibi diğer arkadaşların da bu haberi atladıklarını sanıyordum. O yüzden başkanın yüzünü kararttım ama sonra baktım ki arkadaşlar olayı biliyorlar.
Olayı siyasi değil, insani boyutta değerlendirmek için de parti marti adı vermedim.
Zaten mesele de gerçekten alan memnun veren memnun meselesi mi yoksa veren memnun, alan çaresiz meselesi mi: İşte orada tereddütlerim var.
Velhasılı kelam Sibel Öğretmenlere çok ihtiyacımız var.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam çok hassas bir konu Adam Doktor olmuş ama adam olamamış saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Atalarımız '' Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır '' Sözünü boşuna etmemişler elbette. Demek ki bu doktor gibileri için söylenmiş o söz.
Selam ve sevgilerimle.
Normal insanın muteber olmadığı, normal insanın sıradan, sürüden sayıldığı bir kültürde, o 'standart' insan öyledir ki, güçlüler karşısında aciz bir kul, güçsüzler karşısında zalim bir efendi olmak paydasına sahiptir...
Bireylerinin devlete kapılanmak motivasyonuyla yetiştirildiği o kültürde, 'altta kalanın canı çıksın' felsefesi hakimdir ve bu felsefenin 'hümanist' zirvelere sahip sayılması egosantrizmden öteye gitmez...
Ne yaman çelişkidir ki, o kültür, kalleşliğe, kıyıcılığa duyduğu öfkeyi 'kancıklık' kavramıyla içselleştirmiş gibi görünür...
Yani, sayın hocam, bu herifin, bu siyasi figürün ağzından Yunus Emre, Mevlana isimlerini duymak istemezdim...
Ne yapalım, bir ağaçtan okluk da çıkarmış, ............da........
(Aslında bu derinliği çok olan bir konu/durum...)
Selam ve saygılarımla...
sami biberoğulları
Böyle birinin ağzından Yunus Emre, Mevlana gibi isimleri ben de duymak istemem doğrusu.
Selam ve sevgilerimle.
Ben afferin diyemem ne çocuğumun öyle bir duruma düşmesini isterim nede öğretmenimin. Hocam saygı sevgi diye bir olgu var. Yok muydu yoksa? İnsanların konumu ne olursa olsun ister özürlü ister olmasın böyle bir davranış normal mi? samimiyetin de bir sınırı yok mu? Eşşek şakası gibi bir şey. Ben özürlü bir vatandaş olarak konuşmam esnasında aptalca bir tokada maruz kalayım! Yok artık...
Eşimle birlikte bir dershaneye gittik Dershane müdürü Eşimin omuzuna arkadan vurup "Memoş "nasılsın dedi. Eşim birden dönüp hocam benim adım "memoş" değil!" Mehmet "deyince Müdür hemen affedersiniz dedi. Yani bu samimiyet mi? Hatta cahilce!
Her insan saygıyı ve sevgiyi hak eder. Tabi samimiyette olmalı ama yeri ve zamanının iyi ayarlanması gerekir.
Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Dediğiniz gibi samimiyetin de bir sınırı vardır. Saygının, sevginin sınırı olduğu gibi.
Benim rahmetli babam ben elim ekmek tutmaya başlayınca '' Oğlum artık elin ekmek tutmaya başladı. Bundan böyle benim yanımda sigara içebilirsin'' dedi. Ama ekledi '' Sana verdiğim bu hakkı başkalarının yanında kullanıp da '' Bak bak öğretmen olmuş güya ama babasının yanında sigara içiyor dedirterek kullanırsan sen de ayıp etmiş olursun ben de''...
Biz baba oğul başbaşa kaldığımızda karşılıklı sigara içerdik ama başkalarının yanında asla....
O belediye başkanı ile engelli vatandaşın durumu da böyle. Başbaşa olduklarında her türlü şakayı yapabilirler ama toplum huzurunda olmaz böyle şeyler. Olursa artık bu sevgiden çıkmış saygısızlık hatta terbiyesizlik boyutuna girmiştir.
Selam ve sevgilerimle.
Bu şakayı engelsiz birine de yapmış olsa kınanması gerekir, toplum önünde konuşan insanın saygınlığı kalmamış oluyor, dinleyiciler tarafından önemsiz biri olarak görülüyor, ki önemli bir konuşma bu şakadan sonra önemini kaybediyor, konuşma yapan kişi kendi saygınliğını koruyamamış olduğünu düşünmeye başlıyor, kısaca kime olursa olsun ayıplanacak bir şaka adı altında saygısızlıktı, saygımla.
sami biberoğulları
Bu tür saygısızlık ve seviyesizliklere tepki verdiğimiz müddetçe zamanla azalarak yok olacaktır bu tür abes davranışlar.
Selam ve sevgilerimle.
bu başkanı tv de izleyince varya hocam..ben insan olarak kendimden utandım ve .agladım..okumuş adam bide dr muş...pehhh...bilmem başkanmış..insanlık adına kınıyorum...bu başkan engelli vatandaşımızı üzdü acep halk için ne faydası olurki.....bakarsın dünya küçük birgün de ona osmanlı tokadını YÜCE ALLAH atar..o zaman öyrenirki tokat nasıl atılınıyormuş...duyarlı gönlün var olsun..insan sevgisi ile dolup taşan gönlün sag olsun...güzel ve anamlı yazını kutlar ellerinizden öper .saygı ile önünüzde egiliriml..gül diyarından selam olsun
sami biberoğulları
Kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz demişler. Maalesef bu olayda kişilerden biri ilim tahsil edip alim olmuş ama irfan sahibi olamamış.
Selam ve sevgilerimle.
Kim ister engelli olmayı.Aslına bakarsak asla kimse istemez ve
tercih etmez.Engelli ve engelli ailelerini seviyesiz hareketler ve
kalitesiz konuşmalar çok yıpratmaktadır.O görme engelli bireye
çirkin hareketle davranan belediye başkanı acaba kendisine
öyle davranılmasını istermiydi.?Keşke empati dengesini kursaydı.
Sosyal devletin ve toplumun en önemli görevi engelli bireylere
destek olmak.Ama acımak değil,vah vah yazık demek değil.Onca
zorluğa rağmen engelliler cesaretle hayata tutunuyorlar.Her birey
gibi var olmak istiyorlar,onlarında hakkı ne bir eksik ne bir fazla...
Aslında çok fazlada bir şey istemiyorlar toplumdan sevgi, saygı
yeterli.İçeriğiyle gerçekle buluşan,sözlerde yankılanan duyarlı
yazınıza tebriklerimle.Saygı ve selamlarımla.
sami biberoğulları
Engelli olmak ile engelsiz olmak arasındaki fark sadece bir kaç saniyedir.
6 Aralık 2009 da evin içinde, mutfakta ayağım kaydı. Kendimi önce havada, sonra yerde buldum. Sol ayağım kırılmıştı. O an ne düşündüm biliyor musunuz? Kalça kemiğim değil de kafamın üzerine düşseydim ölmüş olacaktım. Hepsi bir kaç saniye...Bir kaç saniye içinde engelli de olabilir insan ölebilir de. Bu kadar basit ve kolaydır işte. İnsanların bir engelliye karşı aşağılayıcı ve küçük düşürücü bir davranışı yapmadan önce işte bu noktayı akıllarına getirmeleri lazım.
Selam ve sevgilerimle.