Geceyarısı Sohbetleri-2
Sözlere ihtiyaç duymaksızın konuşmak...
Başlangıç: Sabır.. Aşka düşmek ve ilk susuş!
Tekne: Bulanık bir su; kafanın içinde dolaşan tilkiler… yerini bulamamış cümleler… Aslında tam da başlangıçtaki ahvaline ayna tutan dikdörtgen…
Öd: Her insanın kabullenmediği diğer yanı: kötü! Kötü kokar öd.
Boya: Aşk gibi… Çocukluk gibi… Bazen düğün, bazen yas gibi… Hangi mevsimden geçerse ruhun, o renge bürünen örtün gibi…
Fırça: Fırça gül ağacından; sağlamdır ya hani. Eğilmez, bükülmez… Bu zanaat eğrilik kabul etmez! ”Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” emri uyarınca fırçanın da, onu tutan elin de, elin sahibinin de dosdoğru olması şarttır.
ve Darbe: Eğriyi doğrultmak hüner işidir. İlk sefer de olmaz amma, ameller de niyete tabiidir. Ahvaline settar olan rengi seçersin evvela. Fırçan o renge doğru yol alır; dalar renge, dalar hüzne ya da sevince. Öyle içindekileri hep birden söylemek olmaz; o vakit maksad hasıl olmaz! Dolup dolup taştım sansan da sen, her yükü kararınca sırtlanmalı. Fazlalıkları fırçadan atmalı.
Bu yol aşka çıkar baştan bildik. Sabırla kazanılır imtihan; iyice ezber ettik. Aşkın ve sabrın olduğu yerde sancı çekmeden olur mu? Boyun bükmeden, teslim olmadan, bedel ödemeden olur muydu hiç! Fırça avucunun içinde dövüle dövüle verir rengini… Damla damla düşer renkler tekneye… Yayıla yayıla açılır her bir renk. Her bir renk ayrı hali arz eder maşukuna… Her bir düşüş ayrı mana.
Kağıt: İçinin güzelliğinin dışına yansımasıdır. Aşk-ı kamil, ahvali cemildir. Aşığın kelamı, sözsüz nidasıdır kağıt…
Ben konuşmasını bilmem…
Ben bir ebru çaylağıyım!
Ebru!
Eb-
Ru!
“Seni çok özledim…”
Saat: 00.39
Sokağında köpekler uluyan o ev…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.