- 631 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TRAMVAYDAKİ KADIN
Tramvayda 28-30 yaşlarındaki ayakta zar zor duran kadını gördüğünde; belki birkaç dakika duraksarsın ama o gözlerindeki 70’lik bakışları,etrafı umutsuzca süzüşleri fark ettiğinde, içinin ta derinliklerinde bir yerlerin sızladığını hissedersin.
O geçen 3-5 dakikanın onun için 3-5 gün gibi geçtiğini adın gibi bilirsin. İçinden ’İşte zaman bunun için göreceli’ diyorlar dersin.
Sonra’ ’Böyle oturmaz mısınız?’ deyip ona yer verirsin. Oturur. Sağ elini alnına yaslayıp yorgun başını dik tutmaya çalışır. Nafile! Masum, güzel gözler bir açılır, bir kapanır. Dünyanın tüm yükünü sanki bu kadın taşır.Umutsuzluk hüzmeleri tramvaya saçılır.
Duraklar bitmek bilmez. Zamanın ivmesinin ibresi eksiye vurmuştur. Her durak arası acaba ineceği durak burası mı diye sorup durumu nasıl diye gözlerinle süzersin.
Derken tramvay senin ineceğin durağa gelir. Bir bakmışsın o da seninle birlikte inmekte, ama o narin ayaklar hala sendelemekte.
Çaresiz ayakların yavaşlar, geriden içgüdüsel bir takibe başlar. Caddenin karşısına geçerken bir daha sendeler. Allah’tan düşmez yoluna devam eder. Artık gideceğe yere gelse de, sağ salim ulaşsa diye geçirirsin içinden. Yook, hala yürümeye devam eder.
Gittiği yön sana yabancı değildir. Senin mahallen, senin sokağın, tam senin apartmanın diyecekken doğrultusu değişir yorgun ayakların ve sola döner. Sokağın başındaki ikinci apartmanın kapısından girerek, gözden kaybolur. İçinden iyi ki bizim apartmana girmedi diye dua edersin.
İşte böyle bir ’HAYAT’(!) bizimkisi: Ölçüsel olarak aramızdaki mesafeler çok yakın olsa da insanlığımız fersah fersah uzaklaşmakta birbirimizden.
’Hayat’ dedim de; hayat böyle umarsızca akmamalı, acılar paylaşılmalı. Hayat dediğin insanca yaşanılmalı.
Galiba biz nefes alıp veriyoruz, ama hiç yaşamıyoruz be hocam.