- 801 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir En Çok Sabah Olmaktır Aşka - 2
şiir, bir cümleyi ömrüyle tanıştırmaktır, bir aşkı ölümsüzlüğüyle..
XXXI
hüznün kıyısından, aşka ve sorgulara açılan bir gemiydi şiir.. daha kaç okyanus bekliyordu onu, kim bilebilir...
XXXII
suyun akışından dağların bekleyişine, yağmurun yağışından çiçeğin tomurcuklanışına kadar toprakla örtüşen ve aşkın içinde şekillenen bir hayatın yansımasıdır şiir.. evreni kendi penceresine değil de, penceresini evrene açan şairlerin elinde, umut, aşk ve insanlık adına ne gerekiyorsa, kelimelerin arasında gözaltına alınmış olarak görebilir ve yeniden özgür bir yaşama sunulmuş olarak bulabilirsiniz...
XXXIII
aşk, bir ömre sığrdırabildiğimiz en büyük anlamdır.. nerfetin ve kötülüğün koyduğu kurallara karşı bir koruma kalkanı, belki de en büyük savunma mekanizması.. ama bazen bu aşktan geriye uçurumlar, uzun yağmurlar, yahut da uçsuz bucaksız çöller kalabilir.. şaire gelince, bu uzun ve engebeli yolu nasıl aştığıyla kafiyelidir şiir, ve aşkı yüreğinde nasıl taşıdığıyla elbette...
XXXIV
belkide hüzün değirmenlerinde öğütülmüş bir sisin adıdır şiir.. umutsa her şeye baskın gelecek olan aydınlık.. ve sen içinde taşıdıkça tüm bu çıkar yolları, ne bir kafiye öksüz kalır artık, ne de şairi şair yapan yalnızlık..
XXXV
insanın kıyısız bir yanı var.. okyanuslarca derin, sonsuz boşluktaki kara delikler gibi boyutsuz ve dehlizlerle dolu.. bir kapıdan girip, bir daha çıkmamak üzere hayata çakılı kalan, tarihleri ve konumları altüst eden ve içinde yüzlerce hayat taşırken, birden bire ölümlere yürüyen ordular gibi kıyısız bir yanı var insanın.. ve şiir de bunun en güzel ifade şekli....
XXXVI
hüznün ve sesin bulandığı anlar vardır, yağmurun ve suyun bulandığı, aşkın ve nefretin bulandığı anlar vardır, aklın ve kalbin bulandığı.. fakat bütün bulanıklıkları arıtabileceğiniz bir havuzdur şiir.. tıpasını açıp bütün kirli suyun çekilmesini izleyebilir ve yepyeni kelimelerden dupduru sular imal edebilirsiniz.. yalnızca çarpan bir yürek yeterli olacaktır buna, aşk ve özgürlük için..
XXXVII
zaman insana nerde olması gerektiğini öğrettiğinde, genellikle insan çoktan gerisinde kalmış oluyor o zamanın.. ama hayat koca bir tecrübedir ve ölümsüz bir şiire binlerce hayat sığabilir..
XXXVIII
şiirler hayatı ellerinden tutup, onun yüküne omuz verdiğinde, her bahar daha anlamlı, her umut daha mavi ve her ölüm daha adil olacaktır..
XXXIX
zamanın dar geçitlerinden geçip bir soluklanma anı gibi tutunduğumuz şiirler kadar gökyüzüne meyilli ve bir o kadar da hayatın içine yüzükoyun kapaklanıp düşebilecek olduğumuz ne var ki..?
XL
sesin en tiz rengiyle yaşamın ağız boşluğundan damarların karanfil kızıllığına yol alan hayatlar gibi geçiyor bu ömür.. hissedilen onca ağırlığın gözde koyulaşan laciverdi anları ve durmadan şerit değiştiren bir hüznü takip eden periyodik efkar dağılımı.. oysa bilirim ki şiirlerin en çıkmaz sokaklara bile umutla bakan bir yüzü vardır ve ışık nerede diye düşünmez hiç bir şair, işte tam buradadır...
XLI
bütün şarkıların müziğinden soyunduğu yerdir şiir.. yivlerinden fırlayan dağları bahar topraklarına bırakmak için genişlettiği kalibresini hiç bir notaya sığdıramazsınız çünkü..çünkü o bahar gelecek diyorsa bir şiir, dağlar çiçeklenecek diyorsa, gökyüzünü düşlerinde, uçurtmalarını gökyüzünde koşturacak diyorsa çocuklar.., umut, hala olgun meyveleriyle yaklaşan bir yaza gebe demektir..o güzel günler gelecek ve gelecek bir şiir kadar güzel olacak demektir..
XLII
bir perde var hisle kalbin arasına gerilmiş şeffaf ve geçirgen.. ısıyı, umudu ve ışığı süzüp süveyda denilen noktayı belirliyor.. sonra vedaların ve mesafelerin içine gömüldüğü bir kuyu gibi derin ve ağır bir zamanı ağırlıyor o nokta.. beklentilerin ve çelişkilerin gize dönüşüp, görmezden ve duymazdan gelmelerin, usulca göğsümüzde biriktiği bir nehir yatağı oluyor sonra.... işte bu nehrin döküldüğü yüksek tepelere göz, aktığı o uzun ve dönüşsüz yola aşk ve durulup berraklaştığı yere de ’şiir’ deniyor kısaca..
XLIII
iki harf arasına sıkıştırılmış durakların, sisli bir kavşaktan dönüp gelen yolcuları olur.. nereye gideceğini harflerin belirlediği tüm yolculuklara, verilmiş en güzel isimdir şiir....
XLIV
yaşama zaman ayırmaktır şiir.. ona saygı duymaktır.. bu yüzden bir belirsizliğin sisinde kısılan görüş mesafesi değil de, aynı belirsizliğin içinde kalmış da olsa, gün ışığına olan inancın en çarpıcı ve en somut göstergesidir..
XLV
şu geçilmesi mümkün olmayan çizgilerin diğer tarafında tel örgüleri umursamayan yanımız değil mi şiir.. bu yüzden her mısra biraz mülteci, bu yüzden her mısra biraz devrimcidir..
XLVI
siyah bir ayraçtır hüznün şiiri araladığı, bir yanda o eski haliyle yemyeşil duran bahar dolu günlerin inatla el salladığı.., bir yanda ölüme kadar uzayan düşüncenin sağnağında aşınan aşkın o uzun yolları.. ne garip değil mi.. kalbimize dokunup kanattığımız kadar hiç bir şeye zarar vermiyoruz aslında.. şiirler de içimizde akan kana benziyor bu yüzden, bazen kırmızı, bazen siyah akıyor ömrümüzden...
XLVII
belkide bir yurt edinmeyişidir şiiri şiir yapan.. sığınacak bir kalesi olmayışı, yahut yurdun da kalenin de kendi oluşu.. o, bir nehir gibi yolunu da yatağını da bulacak güce sahiptir çünkü..
XLVIII
aşkla arıtılmış bir dünyaya düşmek için şiirlerden oluşmuş bir uçuruma çıkmak gerekiyormuş meğer.
XLIX
bir şiirin aynasında sorgulanan hayat daha mı zordur o hayatın içinde olmaktan.. yılların üstüne vernik atarak, içinde geçen acıların ve umutların parlaklığını korumak için yazılan şiirler, bir kez daha sarsmıyor mu uzayan rayları, üstünden geçen bir tren gibi sesli ve ağır..
LX
şiir, zamanın bir adım ötesinde bir yerlerde izlemek değil mi hayatı.. yahut da ekranın bir karesini dondurup uzun uzun bakarak, çizginin eğri, yolun kaygan ve suyun bulanık olduğu anlardan arınıp, o saf ve saydam hale gelmek için savunmak değil mi aşkı.. geçmişe, geleceğe ve sonsuza dokunmak için...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.