- 782 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
TEKRAR
pudra pembesi minicik şeyler mi?Yüreğimin ellerini ısıtan. İçinde uçuşan
mavi kanatlar üzerinde; ne kadar tutunacağım yalancı umutlara.
Mezar taşları mı?
Üzerinde sırıtan harfler mi?
Her defasında ruhumu kanatan.
Uykumu bölen ve gözlerimi açtığımda yüzüme çarpan da ne? Hep aynı rüya mı görür insan? Siyah kelebeklerin esintisi mi
içimi ürperten.
Görüyorum; düş mü? Hayal mi?
Bir yaprak daha, düşüyor toprağa. Her yaş almada ömür kısalmakta, ve hayat büyük yük. Gün geçtikçe ağırlaşan yorgun omuzlarda.
Beden ruha yaslanmış. Ruh bedene. Bir eli semada, diğer eli toprakta. Ve bitiyor rüya. Gerisi muamma...
Cevapsız sorular. Yerden mi? Gökten mi alacak, gücünü acaba?
Gözlerde yaş donar mı? Temmuz sıcağında...
Kim toplayacak?
Kırılan kalp onarılır mı? Olmuşken paramparça
Hep kış kıyamet! Bu daha ne kadar sürecek? Ne zaman erecek?
Şu ömür bahara...
Say ki; sabahsız geceler hiç bitmeyecek, hiç bir şey, seni dinlendirmeyecek.
UMUT UMUT UMUT
"umut fakirin ekmeği"
Bir sekinet; kelebeğin kanatlarında...
Uçur beni mavi kelebeğim uçur! İmanım tam, biliyorum ve bekliyorum. Mevlam neylerse güzel eyleyecek.
BENİ UNUTMAYIN! Hep güzel anın. Ağlamayın...
Sadece dua edin, tutun ellerimi, avuçlarınızdan yayılan
sıcaklığı ruhuma gönderin. Bu bir veda değil
ne de bu son görüşmemiz
neden üzüleyim ki
olur ya
ağlarsam
sevinçten bilin
bakışlarım korkutmasın sizi
olsa da
kaya gibi sert
kilitlenmiş gibi bakıyorken
boşluğa
üzülmeyin
sadece tutun ellerimi
son ana kadar
bırakmayın
bakmayın siz soluk benzime
buz kesen ellerime
belki de
güllük gülüstanlıktır
yarın
artık yok bir ehemmiyeti
elvada sana mazi
hoş geldin sefa geldin
bugün
ruhumun
düğünü bayramıdır
belki de
o son gün
KİM BİLİR
ben öylece daha mutluyumdur
gözlerimde donan bakışlar gibi
acılarım da donmuştur
arafta kalmışlığım
ve
tüm korkularım da
son bulmuştur
belki
cennetin bir köşesinden izliyorumdur
sizi
gülümseyerek bakıyorumdur
dua ediyorumdur
sevdiklerime
ateş her zaman yakmaz belki
gül olur avuçlarıma dökülür
yaprak yaprak
ve
ana kucağı gibi sarıverir kara toprak
YAYIMLANMIŞ BIR YAZIM
Arkadaşlar; yazdığımız her şeye çok dikkat edelim. Suya yazıyorsanız, sorun yok akar gider. Ama izi kalacaksa, işin rengi değişiyor. Arkamıza baktığımızda, gölgemiz bize benzemeli. Kişiliğimizin gölgeleri gibidir yazdıklarımız. Gurur duyalım kendimizle.
Tüh! Vah! Niye böyle fevri davranıp kendime yakışmayacak şeyler yazmışım. Oğlum, kızım okusa ne düşünürler. Anam babam görmesin. Konum, komşum bilmesin...
Şair; neden şiir yazıyor?
Yazar; hangi amaçla kalemi eline alıyor?
"Hangi nedenle kaleme aldığı elbette ki çok önemli. Bu yazan kişiyi bağlar. Belki amacına ulaşıyor, belki hiç okunmuyor yazdıkları.
Belki nasihat etmektir niyeti. Belki biraz güldürmektir. Veya takdir edilmek istiyordur. Alkışı herkes sever...
Dertlerini paylaşmak, içini dökmek gibi çok farklı düşüncelerle yazanlar da var elbette.
Ben girdiğim sayfalar da yapılan yorumlara da göz atarım. Sizlerden de vardır muhakkak böyle yapan.
Hatta yapılan yorumların ben de bıraktığı etkiye göre anında karar verip, gayri ihtiyari bir şeyler yazıveririm.
Sayfanın sahibi belki de gıcık oluyordur.
"O benim yorumcum. Git kendi yorumcularınla sohbet et. Cık cık cık...
Zaten bu yorum yazma konusunda çok yeteneksizim. Bazı sıkıntılar yaşıyorum.
Bunlardan biri de yazdıklarımı "gönder " diye ( emrettiğim) tıklattığım halde, bir çok kere boşa gitti yazdıklarım.
"Yorum canavarı" ile başım dertte. Siz belki rastlamadınız. Sevimsiz bir şey...
Löp! diye yutuveriyor. Yorumlarımı veya yorumlara yazdığım cevaplarımı.
Hatta, üç dört sefer tekrardan sonra, tamamen vazgeçtiğim durumlar da oluyor. Belki yüzlerce kez. Kesinlikle abartmıyorum.
Neyse konu dağıldı. Siz yine de kusuruma bakmayın diyerek virgül koyalım. Bir başka zaman devam ederiz.
Ben şu konu için başladım aslında yazmaya. Hani hep diyorum; yazdıklarımız çok önemli diye. Yorumlar da ne iz bıraktığımız da önemli. Sonuçta bizi yansıtacak; fikirler, takdirler, tenkitler ve duygularımızı aktarıyoruz.
Yaptığımız yorumlara belki de daha çok dikkat etmeliyiz. Hakaret etmek, küfretmek, rencide edici sözler ve buna benzer davranışlar sergilemek çok incitici (nahoş" oluyor.
Diyelim ki; okuduğumuz yazıda bir takım rahatsız edici durumlar söz konusu. Bizi kızdıracak veya üzecek şeyler kaleme alınmış.
Olabilir onun düşüncesi...
"Arifin fikri ne ise; zikri odur" Atasözünü herkes bilir.
Bu" O kişinin düşüncesidir. Diyerek saygı duyalım, selam vermeden çıkalım sayfasından. Hiç mi beğenmedin? Tamam sende "beğen" i tıklama.
Aslında "begenmedim" diye de bir seçenek olsa fena olmaz hani. Diyelim ki çok öfkelendin; tüm gücünle (patlat bir tane) Yok, yok şamar değil. Şiddetin her türlüsüne karşıyız. Tıklat kibarca. Sonuçta bizler duygusal varlıklarız. Şair naif olur. Her hareketi zarif olur. Yazar da öyle...
Ama, hakaret küfür ve benzeri çirkin şeyler varsa; tenkit edelim. Nazik bir tenkit...
İkaz, uyarı, nasihat artik hangisi sizin karakterinize uygunsa. Fikrinizi yazın. Eleştirinizi yapın. Yorumu kibarca gönderin. Yine sessizce çıkın sayfadan.
Veya yönetime şikayet mesajı yazın...
Bakın bu yöntem çok zevkli oluyor.
Kesinlikle tavsiye ederim. Tıklatmadan, patlatmadan ve de sabır taşınızı çatlatmadan. Hemen koşarak çıkın o sayfadan...
Böyle durumlarda bir mesaj atmak yeterli.
Sizi çileden çıkaran her ne ise;
"puf"
Diye ortalıktan yok oluyor; Ansızın birden bire... Acaip bir şey!
Sihirli bir değnekle dokunulmuş gibi...
Küfretmeyin!
Benim söylediğimi yapın. Çok eğlenceli.
Puf!
Aaa! nereye gitti şimdi bu "cıs" yazı...
virüs nereden geldi, niyeti nedir, her kafadan bir ses çıkıyor. Çinlilerin pisboğazlılığı yüzünden diyenler var mesela. İt, köpek, fare, yılan, çıyan ne bulursa yiyen bu çekik gözlü insanlara ne denir, ne söylenir benim aklım sarmaz da sarmasına da, bu ev hapsi benim yararıma mı? Yoksa zararıma mı oldu ? Bilemedim gitti...
Karantina günlerimiz sayesinde ailemi aynı sofra etrafında toplanabilme mutluluğuna erişmek benim için çok değerli bir kazanım mesela.
YORUMLAR
Kendini yerine koyarak denemeye giriş yapmak çok akılcı olmuş ve aynı zamanda akıcılık kazandırmış. Anlatım tarzınızdaki sohbet eder gibi sakin üslupsa zevkle okuttu doğrusu.
Konu bin yıllardır çözülememiş; sanırım binlerce yıldır daha da çözülemez. Gerçi artık erkekler serbestçe ağlayabiliyor. Eskilerin o maskesi kaldırılmış yüzlerden. Nitekim duygu biz erkeklere de yakışıyor aslında; kadınlara daha çok yakışmış olsa da... :)
Beğeniyle okuduğum bir yazı oldu. İçtenlikle kutluyorum...
Saygılar, selamlar...