- 988 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
BİR EKSİK BİR FAZLA
Başa aldığım filmi kaçıncı seyredişim kim bilir. Saymadım gereğini bile duymadım ayrıca. Gerek duyduğum ne varsa zaten kayıplarda.
Tümlenme ihtiyacı duyan bir cümle nasıl da eksik belirteçlerinden belki benim ayracı olmam kadar gerçek bir hikâyenin ya da ömrün tam da ortasında huzursuzlukla beklerken. Beklenti dâhilinde zaten sırasını savdı kim varsa hem de çoktan. Sırasını savması gerek son kişiyim bir yandan ertelerken biteviye.
Ne garip şu düzenek tebeşir tozu kadar değerim yokken. Hadi silin şu son izi de silin ve gitsem artık buralardan. Fazla kaldım zira hem de kaçak göçek saklı iken metruklerde. Yoksa garip ya da uyumsuz olan ben miyim? Ne de olsa zihinlerdeki yerleşik portföylerde kuponu kopmuş bir tahvil kadar bile değerim yok. Bir banknot olsaydım ya sahte ya da tedavülden kalkmış bir kâğıt parçası olurdum. Gerçi soyum tükendi hepten ben bu denli haricinde iken çağın. Hem günümüz teknolojisine olan vurdumduymazlığım hem de uyumsuz kimliğim ile olsa olsa tuşları kırık bir hesap makinesiyim seksenlerden kalma. Belki de eski bir şarkıyım ilk gençlik yıllarımda milyon kez dinlediğim. Hatırlar mısınız nasıl yumuşak ve naif bir esintisi vardı. Phoebe Cates seslendirirken ben yeni öğrendiğim İngilizcem ile caka satarken bir yandan da mırıldanırdım…’’Paradise…’’
Sakın ukalalık olarak adlandırmayın ne de olsa orijinal ismi idi Türkçeye ‘’Cennet’’ olarak tekabül eden. Evet, cennetteymişim cehennemin varlığını hep yadsırken.
Ya şimdi… Cehenneme yolu düşen sayısız insan gibi beklemedeyim olur da cennete düşer mi yolum, diye.
Şu bir gerçek ki, gerçek dünyada zaten defalarca yaşıyoruz her iki âlemi de. En azından kanıksadıklarımız, hoş görümüz ara sıra da olsa vicdanımızı yoklayıp kolluyoruz benliklerimizi hem de ne için… En başta egomuz bizi süründüren, o arsız nefsimiz doymak bilmeyen. Bir sofradan diğerine koşuyoruz hem de aralıksız. Daha çoğunu istiyoruz neyi istediğimizi dahi bilmeden. Sahi, daha neye sahip olabiliriz ki… Beşeri anlamda ne gelirse aklınıza. İrade zaten çoktan devre dışı kalmış. Egoların burnu Kaf dağında. Yetmeyen, yetinmeyi bilmeyen onca varlık varlıksızlığından bihaber. Ne de olsa kartvizitlerimiz var ve kimliklerimiz rakamlarla ve hanelerle donatılmış.
Bir eksik bir fazla, hadi yazın ve heceleyin ve kodlayın. Ah, bir de duygularınızı kodlayabilseniz. Bir de ket vursanız şu garip istemlere.
Sağ gösterip sol vurmasanız her şey nasıl da yoluna girerdi.
İhanet, nefret ve kötülük çıkarılsaydı lügatten ve kimliklerimizdeki resimler kadar güleç olsaydık ve içten.
Denemedim değil ve denemeye de devam edeceğim. Neyi mi… Masallarımı yazacağım her gün yeni replikler eşlik ederken masal kahramanlarına. Her ne kadar şahsıma ait replikler tek düze ve anlamsız olsa da çoğunun nazarında.
Bir yandan engel olamadığım sancılı onca sanrı sarmışken ufku. Herkes bir yerlerimden çekiştirmekte. İyi de ben bir yere gitmek istemiyorum her an yer kapma telaşı güden o gürültülü kalabalığın içinde yer bulmaya çalışırken. İteklenmek ya da örselenmek hatta görmeyen gözlerle üzerime basıp geçen nicesi. Evet, ben bu filmi defalarca seyrettim.
Kanıksanmamayı kanıksama güçlüğü çekerken artık biliyorum ki fazlasıyla yorgun ve yılgınım. Fazlasıyla yaşlı ve bir o kadar çocuk. Sanıyor musunuz ki tek kişilik bir oyundur saklambaç? Sayısız ve değişken matruşkalarım ile bir başıma oynuyorum bu oyunu hem de kendimi bildim bileli.
Çok küçüktüm ve bacak kadar boyum ile ne çok oyun arkadaşım vardı tamamı hayal ürünü olan. Aklımda kaldığı kadarıyla, bir anne ve sayısız çocuğu idi hayali oyun arkadaşlarım. Pedagojik olarak ne denli sağlıklı olup olmadığına karar vermemiş olsam da şükür ki okula başlayınca gerçek arkadaşlarım oldu ama her daim beni sırtımdan vurmaya hazır ve nazır. Çocukluk aklı işte bilemedim gerçek dünyanın asla masum hayal dünyam kadar saf ve temiz olamayacağını. Uyumsuzluğum işte tam da bu noktada başladı. Çocuklar gerçek anlamda acımasız olabilmekte ve her nasılsa rol modelleri vazifelerini layıkıyla yerine getirmekte.
En büyük rol modelim öncelikle annemdi ve şanslıyım ki görünmez kanatları ile ömrüm boyunca beni koruyup kollamıştır keza halen de bu görevini seve seve ifa etmekte her ne kadar zaman zaman zıtlaşsak da. Varsın serzenişte bulunun ve yadırgayın. Her ne kadar kimlik kavgamı halen veriyor olsam da seviyorum tarafınca okşanıp yeri geldi mi azarlanmayı. Sanırım Freudien teoriye göre çocukluğumun evrelerinden birinde saplanıp kalmışım ama en azından çamura saplanmak yerine hala oyun çamurlarımın özlemi var içimde.
Yine de gerek öğrencilik hayatımda gerekse başarısızlıktan hüküm giydiğim o çalkantılı meslek yaşantımda kimseyi örnek almadım kendime. Zira en büyük savaşımı hep kendimle vermişimdir ve en büyük iyiliği de kötülüğü de yine kendime yapmışımdır ve süreç halen ivmesini yitirmedi.
Ya iyi olmalıyım ya da iyi olmalıyım ama her anlamda. Kabul görüp görmemek tabii ki inisiyatifine kalmış insanların ama kötü kelimesini hiçbir zaman sevmedim. Kötü olmak ya da zarar vermek her ne kadar zarar görsem de hiç mi hiç itibar etmediğim bir uzantısı oldu ilkelerimin.
Ah, benim bitimsiz ve istifli ilkelerim. Kim bilir kaç cilt kitap olur tek tek sıralasam tabii bir de açılımları ve örneklemler.
En çok da bu yönümü seviyorum. Gizli benleri bir bir soymak aynı bir soğanın kabukları gibi. Bir çocuk, bir yetişkin ve derken muhalif kimliğim avaz avaz bağırırken uzlaştırıcı yanımla arasında dört dönendiğim kim ya da ne varsa. Nasiplendiğim öğretmenlik mesleğinden ömür boyu öğrenci rütbesi alan şahsımı da ekledik mi bu kimliklere biliyorum ki farkındalık düzeyi yerlerde sürünmekte ne de olsa görmezden geldiğim onca şey haricimde yoksa nasıl tuttururdum ayarını düzeneğin.
YORUMLAR
Ah, benim bitimsiz ve istifli ilkelerim. Kim bilir kaç cilt kitap olur tek tek sıralasam tabii bir de açılımları ve örneklemler.
"En çok da bu yönümü seviyorum. Gizli benleri bir bir soymak aynı bir soğanın kabukları gibi. Bir çocuk, bir yetişkin ve derken muhalif kimliğim avaz avaz bağırırken uzlaştırıcı yanımla arasında dört dönendiğim kim ya da ne varsa. Nasiplendiğim öğretmenlik mesleğinden ömür boyu öğrenci rütbesi alan şahsımı da ekledik mi bu kimliklere biliyorum ki farkındalık düzeyi yerlerde sürünmekte ne de olsa görmezden geldiğim onca şey haricimde yoksa nasıl tuttururdum ayarını düzeneğin."Sonuç ya da final güzeldi.Bana neyi hatırlattınız biliyor musunuz?Yunus Emre'nin kendini bilmekle ilgili şiirini.İnsan kendine dönüp kendini tanıdıkça ve kendini sevdikçe yaradılışındaki aşkı keşfetikçe bakın o zaman cehennem diye varsaydığınız ne varsa narın da hoş lütfunda hoş diyerek sema edecek gönlünüz inanın.Sevgiyle kalın.
Gülüm Çamlısoy
Çok çok teşekkür ederim ışık yayan bu güzel yorum için değerli dostum.
Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın, mutlu kalın efendim...
Gülüm Çamlısoy
Çok sağ olun.
Saygı ve sevgimle...