- 6413 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
AFFETMEYİ ÖĞRENMEK
Affetmeyi öğrenmek…
Zamanın en büyük toplumsal sorunlarının başında psikolojik sağlıksızlıklar geliyor ki, bunu hem yapılan resmi istatistiklerde hem insanların davranış bozukluklarında görmek mümkün maalesef. Biraz daha giderse bizim toplum buna da alışacak gibi görünüyor.
İşte biraz da bu nedenle, çeşitli isimler altında faaliyet gösteren ‘arınma -aydınlanma ‘merkezleri. Ve bir çok insanın baş edemediği sorunlarına. İhtiyacı olduğunu düşündüğü sıkıntı ve eksikliklerine yardımcı olacağı bir ‘koçu’ var günümüzde artık.
Oysa; her şeye gülümseyerek bakmak. İyimser ve umutlu olmak. Her insanı anlayışla karşılamak. Yanlışlarını hoş görmek. İyi niyetli ve anlayışlı olmak, bir insanın sahip olabileceği takdir gören çok güzel ve önemli insani özellikler. Dile ve kulağa da çok hoş gelmesine karşın be her zaman ‘dost acı söyler ‘den yanayım.
Her şeyin bir dozu bir ölçüsü olduğunu düşünürüm. Sevginin bile…
Aksi halde o insanlara faydanız yerine zararınız dokunur.
İnsanlar zamanla değişebilir. Hele ki sunacağınız şifalı reçetenin içeriğinde sevgi ilgi güven varsa.
Bu ücretsiz ve doğal tedavi yöntemi kısa sürede sorunu çözer ve karşınızdaki kimseyi tanıyamazsınız adeta.
Ne güzel ve inandırıcı yaklaşımlar…
Acaba öyle midir dersiniz…
BİR YALAN, HANGİ AMAÇ İÇİN SÖYLENMİŞ OLURSA OLSUN, HER ZAMAN, EN KÖTÜ GERÇEKTEN DAHA KÖTÜDÜR.
Dünya bir kan gölüne dönmüşken.Zulüm, zalimlik arşa çıkmışken. Cinsel istismarlar yuvalara, Kuran kurslarına kadar inmişken. Bir evlat anne-babasını göz kırpmadan öldürebiliyorken. Af etme, hoş görme yada bir takım bahanelerle olayı hafifletmeye çalışmak nasıl mümkün olabilir dersiniz...
Yumurta ikizlerinin bile fevkalade zıt karakterlerde olduklarına görürüz çok zaman.
Can çıkar huy çıkmaz. Nesli aslına döner, sözleri de deneyimler sonrasında dillenmiş olmalı.
Şu ya da bu nedenle yıllardır sokaktan toplanan çocukların ardı arkası kesilmedi. Acaba bunların kaçı topluma faydalı bireyler haline gelebildiler gördükleri ilgi sevgi ve yardım karşısında…
Kaş yeşil kart sahibi mersedesli sözde yoksullar, bu alışkanlıklarından vaz geçebilmişlerdir…
(istisnalar kaideyi bozmaz.)
MARİE BALTER kendisine bile bakmaktan aciz, alkolik bir annenin evlilik dışı dünyaya gelen çocuğuydu. Beş yaşına geldiğinde çocuk bakım yurduna yerleştirildi.
Daha sonra bir çift tarafından evlat edinildi. Sadist çift, küçük kızı evin mahzenine kapayıp, ona sistematik bir biçimde işkence etti. Çiftin toplum içindeki saygın konumu, küçük kızın yaşadıklarını çevreden kolaylıkla gizliyordu.
Marie on yedi yaşına geldiğinde depresyondan felç geçirdi. Kas spazmları ve boğularak ölmesine sebep olabilecek denli yoğun astım krizleri geçiriyordu. Halüsinasyon da gördüğü için doktorlar ona yanlışlıkla şizofreni teşhisi koydular.
Bundan sonraki on yedi yılı akıl hastanesinde geçti. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranan kız, yemek yiyemiyor, fazla kımıldayamıyor ve intihar etmeyi sıkça düşünüyordu.
Otuz dört yaşına geldiğinde doktorlar Marie’nin durumunu yeniden değerlendirdiler. Onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verdiler. Arkadaşlarının ve kendisini seven birkaç sağlık görevlisinin yardımıyla Marie hastaneden çıktı.
Artık yaşamını nasıl sürdüreceğine kendisinin karar vermesi gerekiyordu. Terk edilmiş, işkence görmüş, tacize uğramış, hayatının otuz dört yıllı ziyan olmuştu. Kızgın, öfkeli, umutsuz olmak onun en doğal hakkıydı. Yaşamının sorumluluğunu üstlenmeden, devlet yardımıyla hayatının sonuna kadar yaşayabilirdi. Ama o, bu yolu seçmedi.
Marie üniversiteye girdi ve mezun oldu. Evlendi. Harvard Üniversitesi’nde mastır yaptı. Psikiyatrik hastalarla çalıştı. Konferanslar verdi. Biyografisini yazdı.
Elli sekiz yaşındayken, on yedi yılını geçirdiği hastaneye yönetici olarak atandı. Haber ajansları onun yeni görevini haber yaparken, o zaferinin açıklamasını şöyle yaptı:
"Eğer affetmeyi öğrenmeseydim, bir adım bile gelişemezdim. Yaşamım ziyan edilmiş bir yaşam olurdu. Ve bugün bu hastaneye yönetici olarak geri dönmezdim.
YORUMLAR
Affetmek yüreğe yüktür düsturunu biliriz,söyleriz de her zaman affetmek o kadar basit ve kolay değil. Affedilebilecek şeyler var kuşkusuz. Ancak af edilemeyenler de var... Ne kadar uğraşsan ne kadar yüreğini o mel'un karanlıktan kurtarmaya çalışsan da nafile. Düşündüren yazınız için teşekkür ederim Sevgilerimle
Fazla merhamet maraz doğurur sözünü hatırlattınız.Affetmeliyiz ama kimleri ...Elbette kadın ve çocuk istirmacılarını ,kul hakkı yiyenleri anarşi çıkarıp yurt yuva bırakmayanları değil,insanların size istemeden yaptıkları küçük yanlışları...
Şu söz çok hoşuma gider sana yapılmasını istemediğini sen başkasına yapma...Sana bakan bir çift gözden bakanın kim olduğunu bilsen zaten zulüm yapmazsın.
Yazacak çok şey var ama verdiğiniz örnek özellikle çok güzel ve manidardı.Yazı çok güzeldi .kutluyorum efendim.saygılar..
İşte beklediğim cevap.Yaşayın aziz dostum Kadri Bey.Adamlar kalksın dünyayı kan gölüne çevirsin. Zulüm, işkence, namus düşmanlığı, çocuk katliamları arşı alaya ulaşsın, sen hala af etmekten, hoş görüden, anlayıştan söz et! Eh ne denir: Allah kimseyi şaşırtmasın.
Riya, sahtekarlık, yalan sarmış ortalığı buram buram.
Aman Yoldaş sanırım seni de kaybediyorum galiba! Kulluğu bırak şimdi. O yalnızca Yaradan'ı ilgilendirir. Ancak bu alemde insanların birbirlerine verdikleri zararların, yaptıkları kötülüklerin hesabını sormayı,Allah kullarına bırakıyor. Kendisi girmiyor araya. Ne olur biraz bilinç...İşinize geliyor dünyalı oluyorsunuz, işinize geliyor illa da öbür alem!...
Her şey gönlünüzce olsun.
Söyledikleri, savundukları, eylem ve tavırları birbiriyle fevkalade örtüşen, şeffaf biri olduğumu, az da olsa beni takip edenler çok iyi bilirler.Değil bastığım toprakları, yürüdüğüm taşları incitiyor muyum? diyen. Yapay bir çiçeği okşamaya kıyamayan. Annemi ölüm yatağında, biricik kızımı diploma töreninde bir başlarına bırakıp, toplum sorunlarına, insanların özel sıkıntılarına ve daha sayılamayacak eylemlere koşan biri olarak, insani erdemleri yüreğine kazımış biriyim. Ama gelin görün ki, dünya ve toplumumuzun hali ortada. Siz neyin savunuculuğunu yapıyorsunuz Allah aşkına. Bir kenarda oturup, yağlı-ballı sözlerle iyiliğin, güzelliğin kitabını yazmak olmaz! Bu işler: Allah'a emanet ol. Hayırlı cumalar. Selam sevgi dua ile, sözleriyle hele, hiç olmaz. Ama BU defterde olur!
Bakın onca önemli ve toplumsal değeri olan yazılarımın güne geldiğini gördünüz mü hiç. Göremezsiniz. İşlerine ve karakter yapılarına uymaz çünkü. Güne gelmesi de beni çok rahatsız eder zaten Güne gelmeden iki bin okur sayısına ulaşan yazılarım var. Bilen anlayan da çıkıyor demek ki...
Esenlikler dilerim sayfama yolu düşen herkese.
Evet affetmeyi öğrenmek büyük bir hüner ister,Mesala düşünüyorum şimdi çocuk 3,4 kişiden dayak yemiş,yada polis copla bir güzel dövmüş arkadaşlar sizleri affediyorum gerçek affedebilmek bence onları
böcek gibi ezecek güçte olup, onları ezmemektir, gücün yoksa sen neyi affediyorsun tırsıyorsun işte:)
konu bütünlüğü olarak af gerçekten güçlü olduğunda büyük bir erdemdir,espri yaparız arkadaşlar arasında
affetmek Allah'a mahsustur diye,haşa biz kuluz:) af nedir yahu.Evet her yaşta insan bir şeyler öğreniyor,
yaşam yaşayanlar tarafından bir cangıl ormanına çevrilmiş,avcıların olduğu cangıl yasalarının yaşandığı
bir ortamda avcı çok,süper yırtıcılardan( din simsarları,insan simsarları,mezhep simsarları,ahlak simsarları)
tut her tür yırtıcı mevcut av olmamak bence iyidir yoksa dişleri arasında öğütülürken affetmeyecekleri kesin,
af erdemdir kabulumdir,konu bildiğimiz ama çok güzek okunacak ve ders çıkaracak hale getirmişsin,
sagı ve selamla.
Çok güzel bir yazı okudum affetmediğimiz sürece onu fazladan bir yük olarak ruhumuzda ve bedenimizde
taşıyoruz.
DEVRİM DENİZERİ
Sağlıcakla..
DEVRİM DENİZERİ
Ömrünüze bereket.
AF ETMEK...NEREYE KADAR? ONUN DA KOLAYI VAR: ALLAH'A HAVALE ETMEK. İNSANOĞLU ÇOK GARİP, VERDİKÇE ALIR...AYRICA AF EDİLMEYECEK NE ÇOK ŞEY VAR İNSAN HAYATINDA..BAZI İNSANLAR KENDİLERİNİ, SEVDİKLERİNİ HİÇE SAYIYORLAR BAŞKALARININ MUTLULUĞU İÇİN. OYSA DÜZELEN İYİLEŞEN BİR ŞEY YOK GENE DE..
Sevgiler güzellik ve iyilikler sizinle olsun...
çok ilginç bir hayat hikayesi, gerçekten ne güzel nimet '' af ''edebilmek, bazen beceremiyoruz, hep kararan kalbimizle yaşamak zorunda kalıyoruz, affedebilsek kuş gibi olcağız ama...
:(
öyle işte...
DEVRİM DENİZERİ
İNSANLAR KENDİLERİNİ, SEVDİKLERİNİ HİÇE SAYIYORLAR BAŞKALARININ MUTLULUĞU İÇİN. OYSA DÜZELEN BİR ŞEY YOK GENE DE..
Sevgiler güzellik ve iyilikler sizinle olsun...