- 974 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Garip Otobüs Yolculuğu
Soğuk İstanbul günlerinden biriydi. Finaller yaklaştığı için okula gitmiş, ders notu kovalamış, arkadaşlarla muhabbet etmiş ve havanın kararmasıyla durağa otobüs beklemeye gitmiştim. Otobüs gelene kadar kafamda o günün bir hesaplamasını yapıyor, bulduğum notları, katıldığım sohbetleri değerlendirip günümün nasıl geçtiğini hesaplıyordum. Ve sonuç olarak çok da kazancı olmayan hatta boşa geçmiş sayılabilecek bir güne ’ her zamanki gibi ’ diyerek notumu verdim. Tam bu sırada bineceğim otobüs durağa yanaşmıştı. Kapısı açılır açılmaz önünde küçük çaplı bir yığılma olmuştu ve ben de bu tarz yığılmaların içinde bulunmaktan nefret ettiğim için bütün o insanların otobüse binmesini bekledim. Buna rağmen bana oturacak yer kalmıştı. Arka tarafta iki üç tane boş yer vardı. Birini gözüme kestirdim ve gittim oturdum.
O iki-üç yerden oturduğum yeri tercih edişimin bir nedeni vardı. Uzun ve örgülü saçlı, ince vücutlu bir adamın yanıydı burası. Hippi deniyor sanırım bu tarz insanlara. Böyle insanları sevdiğim için özellikle onun yanına oturmak istemiştim. İçimde muazzam bir sohbet etme isteği olmasına karşın sohbet etmeye kalkışmayacağımı biliyordum ama yine de oturmuştum. Diğer insanların yanımdaki adama attıkları kaçamak bakışları yakalıyordum. Bu da yüzümde tebessüm oluşmasına neden oluyordu. Bir ara kafamı sağa döndürüp acayip olan saçlarına bir iki saniye baktıktan sonra önüme döndüm. Uzun uzun incelemek istesem de içimde ’ bakma öyle rahatsız olacak’ diyen bir ses vardı. O sesi dinledim ve bir daha o tarafa bakmadım.
Benim garip huylarım vardır. Mesela bir ağaca bakıp kafamda onunla konuşuyormuş gibi yaparım. ’ Nasılsın?’ derim ağaca. O da ’ iyiyim sen nasılsın?’ der ve kafamdaki bu sohbet uzar gider. Otobüste de aynısını bu adamla yapmak istemiştim. Sonuçta farklı bir insan ’çakra’ları benimkinden daha açıktır dedim kendi kendime. Belki kafamda soracağım ’ nasılsın?’ ve diğer başka soruları algılar ve kafasında bir cevap verir ve ben de onun cevaplarını algılarım ve bu şekilde iletişim kurarız diye düşündüm. Severim böyle fantastik düşünceleri. Velhasılı karşı tarafı yanımdaki adam olan bir dialog tasarlamaya başladım kafamda. Ama tabi sınavdı, okuldu derken kafam hep başka yerlere gidince dialog da saçma bir hal alıyordu. Derken adamın ayağıyla ritim tuttuğunu farkettim. Kimsenin duymadığı bir müziği duyuyormuş gibiydi. Hani bir söz vardır ya kimin olduğunu hatırlayamadığım ’ müziği duymayanlar dans edenleri deli zanneder’ diye. O söz gelmişti aklıma. Ben de adama katılıp ritim tutmak istedim ama iki nedenden dolayı bunu yapamadım. Birincisi adam kendisiyle dalga geçtiğimi düşünebilirdi. İkincisi otobüstekilerin gözü bizim tarafta olduğu için, süper egomun baskısını hissediyordum. O yüzden ritim tutmayıp, kafamdaki dialog sayesinde onu takdir edip, övmekle yetiniyordum. Onun gibi yaşamayı istedim yol boyunca, hatta durduk yere bağırarak şarkı söylemeyi düşündüm. Ama karşıma süper egom çıkıp ’yapamazsın’ diyordu. Kafasında hangi şarkılar dönüyor, neleri hayal ediyor acaba diye düşünüyor elimi omzuna atıp ’ kardeşimsin’ dememek için kendimi zor tutuyordum.
İneceğim durağa bir iki durak kala inceden bir müzik sesi duymaya başladım. Yok, öyle ruhani, manevi bir şey değil. Bildiğiniz kulaklıktan gelen müzik sesi. Bunu duyunca kafamı adamın tarafa çevirdim ve kulaklığın kablosunu gördüm. Ben bütün yol boyunca hiç kimsenin duymadığı, duyamayacağı bir müziği hisseden birine tebrikler, övgüler yağdırmıştım kafamda. O kabloyu görünce gerçekten büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Düşününce, telefondan ya da başka bir aletten müzik dinleyerek yolculuk yapmak dinlenilen müziğin kalitesine göre bir farklılık ve güzelliktir. Ama kafamdaki ’farklı’ olma ’ farkında’ olma, hayatın özüne ulaşma ve en önemlisi standartları ve düzeni reddedişin içinde o an için telefondan ya da herhangi bir aletten müzik dinlemek yoktu bu otobüs yolculuğunda.
Otobüs ineceğim durağa yaklaşınca hayal kırıklığıyla kalktım ve ’duracak’ düğmesine bastım. Otobüsün durağa yanaşması ve kapılarını açmasına kadar geçen zamanda boş boş dışarı baktım. İçimde hem gülümseme isteği hem de şaşırma duygusu vardı. Kapılar yavaşça açıldı ve yavaş hareketlerle indim otobüsten. İner inmez soğuk havayı hissedip kendime geldim. Kafamı kaldırıp başladım türkü söylemeye ’ Demirciler aman, demir döver tunç olur...’
Ahmet BAYRAM
YORUMLAR
hoş tu bazen hiç dikkat etmeyiz.ama evet otobüs yolculukları hayatın takendisidir aslında insanlrın yüzlerine bakıp hayat kesintilerini yakalaya biliriz ..ama çocğu insan bunu yapamaz bu da özel bir yetenek ve özellik diyelim.bende çok sık yaparım çok iliğiniç analrda yaşarım..çocuğu zaman da inerken ..şu şarıyı söyelrim..neden geldim istanbula:)))
tebrikler.çok beğeniyle okudum ..görmek için bakmak gerek ..bakan gözlerinize yazan kaleminize sağılık.