Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
sahaf
sahaf
@sahaf

GİDİN MEZAR TAŞLARINI OKUYUN AMA OSMANLICA İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN OKUYUN

11 Aralık 2014 Perşembe
Yorum

GİDİN MEZAR TAŞLARINI OKUYUN AMA OSMANLICA İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN OKUYUN

5

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

842

Okunma

GİDİN MEZAR TAŞLARINI OKUYUN AMA OSMANLICA İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN OKUYUN

GİDİN MEZAR TAŞLARINI OKUYUN AMA OSMANLICA İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN OKUYUN




OSMANLICAYI MEZAR TAŞLARINI OKUMAK İÇİN Mİ ÖĞRENECEĞİZ?


Bizler toplum olarak çok okuyan millet değiliz. Türkçe dilimiz yetersiz.
Bunun nedenleri; öncelikle okullarda alışkanlık verilmediği, maddi nedenler, sosyal nedenler ve bana göre en önemlisi coğrafyanın kaderinde kalmak.
Okullarımızda mezun olduktan sonra hayat içinde hiç kullanılmayacak işe yaramayacak, o kadar lüzumsuz şeyler öğretiliyor ki, çocuklar da kafa kalmıyor. Çocukluklarını yaşayamadan, yarış atı gibi koşturup duruyorlar.
Öğretmen ve okul yetersizliği de işin cabası, tabii bunun da faturası çocuklara yansıyor elbet.

Türkçeyi sular seller gibi biliyoruz canım biz, noktalama işaretleri olsun,kavramları açıklamadaki kelime hazinemiz olsun, mecazımız olsun vs vs..Değil mi? En basiti < Kİ – DE – DA > eklerini bile yazarken yanlışlar yapıyoruz.

İngilizce dilinde de süperiz örneği var bir “one minute” ile dünyayı ayağa kaldırabiliyoruz eh daha ne olsun?!




İngilizce Dünya dilidir, her yerde geçerlidir. (Fransızlar katıdır bu konuda) Gelin görün ki, biz bu dili de yeterince öğrenemiyoruz.
Yurt dışında bulunduğumuz zamanlarda bizzat kendim şahit olmuşumdur. İyi üniversitelerden mezun olup ta yeni gelmiş olanlar bile çok zorluk çekiyorlar. İki kelimeyi bir araya getirirken kıpkırmızı kesilip, buram buram terleyen gençleri gördüm ve o zaman bu dili ne kadar yetersiz aldığımızı düşündüm.

<Şimdi herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine misâli bir Osmanlıca inadı tutturulmuş gidiyor.
İNSAN HAKLARI GÜNÜNDE İNSAN HAKKINA DAYATILANI YAZMASI NE GARİP DEĞİL Mİ?

YA OLACAK YA OLACAK ! “ma¬ale¬sef ruh kö¬kü sa¬kat tip¬ler var”

Bunu kim söylüyor? Tabii ki Recep bey. Kendileri hâlâ konumunun nerede olduğunu göremiyorlar. O konumda olan kişi parti başkanı gibi propaganda söylevi içinde olamaz. “ONLAR” diyemez, dememeli; durduğu yer bağımsız durma ve düşünme> yeridir.
Artık partisinin siyasetinin propagandasını yapmaktan vazgeçmelidir.



"mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez"

Sanırsınız ki bütün tarihimiz mezar taşlarımızda yazıyor. Mezarlara gidin hatta sık sık gidin, taşları inceleyin ama OSMANLICA için değil!

Ölüm tarihlerine bakın. Genç yaşta ölenleri görün ve ölümün ensemizde durduğunu, bir gün bu iki metrelik toprağın eviniz olacağını hatırlayın!

Beş metrelik bezin içine de hiçbir şey sığmıyor biliyor musunuz? Ne SIFAT ne MAKAM ne PARA…

Yalnızca ama yalnızca artı ve eksileriniz ve arkanızda bırakacağınız hoş bir sedâ….



OSMANLICA allerjisi değildir tepkiler; tepkiler çokluğun tasvip etmediği ancak iktidarın başına buyruk yasalar çıkartmasındandır.

Herkesin mezar taşlarına hürmeti vardır; topraktan geldik, toprağa döneceğiz ve kaybettiklerimiz orada yatar.



Osmanlıcanın karşılığı var mı? Osmanlıca konuşma dili midir? Osmanlıcayı öğrenerek ne yapacağız?

Bu arada Osmanlıca Osmanoğullarının konuştuğu Türkçe değil Arapçadır.



Biz daha Türkçeyi doğru düzgün konuşamıyoruz. Gramerde eksiğiz.
Mezun oluyoruz ve sonra sokak diline dönüyoruz. Yeni nesile bir bakın, dillerindeki deformasyon inanılır gibi değil.


İslâmın karşısına yapay dinlerini koyuyorlar diyorlar; hangi yapay din onu anlayamadık?! Bu da yeni bir terim.

Bu aralar Saray meselesi gündeme çokça geliyor ya, ne bulursak bir şeyler daha atalım ortaya gündemi değiştirelim meselesi midir?


Ve “çanak çömlek” söylevi uzun süre dillerine dolayanlar şimdi mezar taşlarındaki tarihten bahsediyorlar. Tarih Kültürümüzden söz ediyorlar.
Çağdaş olmak, aydın olmak için Osmanlıca bilmek gerekmez.



Taha Akyol diyor ki köşesinde bu konu ile ilgili olan yazsında: “anıtsal eserlerdeki ve mezar taşlarındaki kitabeler İSTİFLİ yazıyla ve değişik hatlarla yazılmıştır. Her Osmanlıca bilen bunları okuyamaz.”

Saygıdeğer Hocam

Trene Piri Reis adını koyabiliyorlarsa, belki de okuyordur, onu da sizden-bizden öğrenecek değiller değil mi ama???


Milli Eğitim Şûrası dedikleri âdeta din şûrasına döndürülmüştür. Şûra toplantısının Ankara dışında yapılması, hem gözlerden ırak olmaya hem de ekonomik israfa neden olmuştur.
Ama ne önemi var ki zaten paramız var değil mi, harcayabiliriz istediğimiz kadar. –

Milli Eğitim Bakanı Yaşar Nabi Avcı, öğretmenlere yapılacak artış için açıklamasında; gönül daha fazlasını ister ama yok “olsa dükkân sizin” diyor.
(Ne güzel bir TÜRKÇE ifade tarzı değil mi?)

Bu durumlara dikkat etseniz ve de isteseniz pekâlâ daha fazlasını yapabilirsiniz. Lüks arabalar, lüks yaşam, şaşanın en alâsı vs.vs…

Sizlerin, Papadan “ nasıl mütevâzi olunur? ” dersi almanız gerekmez miydi?
diye de sormadan edemiyor insan hani?!




*1921 yılında üniversitelerde başlayan “karma eğitim” bugüne değin sürdü.
Şimdi yıl 2014 yılı ve ziniyetlere bakınız; karma eğitime son verilecek. Anaokuluna kadar inen din dersi ve belki türban.


Eskiden mahallelerde bulunan hoca teyzeler vardı ve Kur’anı sadece okumaktan ibaret olan bu teyzeler; gece tırnak kesme çarpılırsın, gece çiklet çiğneme ölü eti çiğnersin, tırnak uzatma öldüğünde yılanlar girer o tırnaklarının içine ve buna benzer bir sürü abuk sabuk
şeyler. Ne kadar korkardık o zamanlar.



Ben bir Çocuk Gelişimci olarak gelişim olgusundan bahsetmek isterim sizlere. Çocuğun gelişimi ve eğitiminde ilk basamak ilk faktör anne babadır. Bana göre çevre ve sosyal faktör ikinci önemli basamaktır. Baskı ile yetişen çocuklarda ruhsal bozukluklar meydana gelir. Önceleri korkak, sinmiş bir kişilik daha sonra isyankâr bir kişiliğe bürünür.
Çocukların somut-soyut kavramlarını ayırma durumlarında da birçok faktör rol oynar. Bunlardan uzun uzadıya bahsetmek istemiyorum, size kendi çocuğumla yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum.

Büyük kızım 4 yaşında iken devamlı sorular sorardı, elimden geldiğince onun anlayacağı biçimde açıklamaya çalışırdım. Birgün ocak başında kızartma yaparken o da mutfak balkonunda oynuyordu ve beni yanına çağırıp bir şey sormak istedi. Ben de yavrum bekle bak yağ kızıyor tamam mı demiştim gayri ihtiyâri ; aldığım cevap “yağ neden kızıyor ki anne” olmuştu.



Davutoğlu geçmişinde yazılan İngilizce metinleri okuyamayan bir İngiliz’e aydın denmez demiş. Acaba? Bu konuda İngilizlerin görüşlerini almamız gerekir sanırım.


Eşim Kıbrıs’ta görevdeyken, bir İngiliz’in açtığı kursa gidiyordum İngilizcemi geliştirmek için. Hep çatışırdık kendisiyle. Siz bizden 50 yıl geridesiniz derdi; milliyetçilik damarıyla düşünmezdim bile ama gerçekten de öyleymiş yazık ki!

İngilizlerin eğitimine bir bakış atalım: İngilizlerde 12 yılda 13 kez değiştirilen eğitim sistemi yoktur. Oturtulmuş ve öylece devam eden bir siteme sahiptirler.
İngiliz eğitiminde zorlama yoktur, koşturma yoktur ve eğitim sindire sindire verilir; öncelikle çocuğun eğilimi nereye gider ona bakılır. Okulda öğretmenin gözlemiyle çocuğun eğilimi saptanır, aile ile görüşülür ortaklaşa karar verilir.

Primary School veye İnfant School : Anaokuluna başlangıç yılı 4-5 veya 5-6 yaş ile 2 yıl
Primary School veye Junior School: İlkokul 4 yıl
Secondry School veya High School: Ortaokul / Lise 4 yıl: bu yıllarda öğrencinin bir dersi alması ya da bir konu hakkında bilgilendirilip, kendisinin bu konuda kompozisyon yazması velinin izni ile olur. Örneğin hamilelik ve kürtaj. Her şey yaşatılarak öğretilir, gözlemler,geziler vb.

Secondary school’da öğrenciler ilk üç senenin müfredatını tamamladıktan sonra okul tarafından yapılan sınavlara girerler. Sonuçlara göre, General Certificate of Education (GCSE) sınavları için hangi konuya çalışacaklarını seçerler ve son iki yılı seçtikleri konulara göre eğitim alarak tamamlarlar.

Ve 2 yıllık hazırlık döneminden sonra “ A Level “ denilen sınava girer üniversiteye geçiş yaparlar. (Bilgiyi elbette internetten de bulabilirsiniz tabiî ki ama iki kızım da (görev dolayısıyla yurt dışında olduğumuzdan) İngiliz okulunda eğitim almaları sebebiyle biliyorum konuyu)



Lâiklik demokrasinin vazgeçilmezidir, bunu hiç unutmamak gerekir!...

Son söz bir şiir ile


Ç İ L E

gözlerini açtın

bir sevinç bir sevinç, düğün bayram

hayat gül bahçesi /mi gülüyorlar

iyi ama sen neden ağlıyorsun


bahçeden aldığın ilk soluktan

dikenler mi kaçtı içine

yoksa gözün mü korktu, gördüklerinden


ama yağma yok, madem gördün bir kez gün ışığını

gidemezsin, geceyi de gösterecekler sana alacaklılar

kan ve irini sen de göreceksin

sonu gelmez bu çileyi sen de saracaksın

ellerin nasırlaşana kadar

sonra? sonrası boş vermişlik dünya

alışıyor insanoğlu…


Hâdiye Kaptan



Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gidin mezar taşlarını okuyun ama osmanlıca için değil kendiniz için okuyun Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gidin mezar taşlarını okuyun ama osmanlıca için değil kendiniz için okuyun yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GİDİN MEZAR TAŞLARINI OKUYUN AMA OSMANLICA İÇİN DEĞİL KENDİNİZ İÇİN OKUYUN yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
UÇUK
UÇUK, @ucuk
12.12.2014 13:21:22
yazınızın çoğu yerine katıldım,saygımla.

UÇUK tarafından 12/12/2014 1:55:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
feyzi kanra
feyzi kanra, @feyzikanra
11.12.2014 20:39:46
Klasik İngiliz hayranlığı ile yazılmış entel yazısı.Doğruların yanında yanlışlar. :( selam.
ezop
ezop, @ezop
11.12.2014 19:14:49
Padisahimiz emretti osmanlica ogrenecegiz. Yakin kizlarinizida sunnet edin derse sasirmayin.
DemAN
DemAN, @deman
11.12.2014 15:51:37
10 puan verdi
Hepsi doğru tespitlerdi ve sizinle hemfikirim...

Teşekkürler hocam
Etkili Yorum
HakanKurtaran
HakanKurtaran, @hakankurtaran
11.12.2014 14:48:42
Tebrik ederim.Aklına koyduklarını yapıyorlar...Şimdi de Osmanlıca...
Hayırlısı ...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.