- 810 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Sevgilim dediğimin gözleri hep uzaklarda…
Karanlık gecelerin kesik nefeslerini hediye ettiler bize sıkıntılarla…
Uzun bir yolculuk sonu bu ciğerlerim ile nefes almalardaki göğüs dalgalanmaları. Sadece, içine hasreti daldırmış bir yaşamın kirpik dökmesi bu ağlayışlar.
Hayatımı sana uzattığım sevgili, yıllarım eskitemedi seni düşünmelerimi.
Söylesene sevgili, yarınlarda kim nasıl nefes alacak, bir söyle, bu özlem nasıl sonlanacak.
Kapı kilitlisi bu yaşam. Sen özlemi bu nefes almaların sıcaklığı. Sen bekleyişi bu yarınların korkusunu içine alan.
Bir sen kaldın ismini andığım. Bir sen varsın adına nefes aldığım.
Uzat ellerini, tut beni, en azından bir ses ver yaşam umudum olsun.
Bir yarınım olsun, bir de yarınlar sonrası sen özlemim kalsın.
Seni özlüyorum sevgili, özleyerek nefeslerim ıslanıyor.
Bir yarın olsun bana vereceğin ki senli olsun…
Yarılmış topraklarla tarif edecekler bizi bir gün, yaşanan hüzünler ertesi ve göreceksin kimse seni benim kadar hüzünle sevemeyecek...
Yarım kalmak bu hayata, eksilerek kendimden, uzanmak bu hasretin merkezine doğru, belki de bir avunmak, belki de dar nefeslerle koşu bandından düşmek bu. Veya ertelenmek yaşamın kenarlarından.
Sadece bir beklenti bu gözlerinde kaybolmak. Uzanmak arka üstü yıldız saymaca bir yaşam özgürlüne koşmak, düşlemek, düşünmek yarılanmış yaşamın son karelerinden avunmak.
Belki tüm tıkanmışlık bu, hüzünde dalaşmak bu hayatı. Belki de avuçlamak kendi düşüncelerinden kalanları. Sahipsiz düşünceler aslında bunlar.
Ancak sensizlik tıkanışlığı bu…
Yüzü görülmeyen bir resme çakılı kalmışıtı gözleri.
Sadece üst dudağını iki dişi arasına sıkıştırırken, avuçlarının içindeki sıcak kavrulmuşluğu hissetti.
Dünlerin kavrulmuşluğunun ardından hâlâ çıkamadım derken, acınası bir bir yüz ifadesi ile kendine acılanıyordu…
“Sahipsizlik bu, kendine sahipsizlik bu, sadece kendi bedenine hükmedememek bu yoksa nefessiz kalmak değil bu” derken hâlâ dudağı dişlerinin arasındaydı…
“Korkularım sensiz kalışlarımın ardında kalan yalnızlığımdaki, sahipsiz düşüncelerimdi” derken kendine düşsel eziyetler yapıyordu.
Veya kendi kendinden korkuyordu… Aslında alışılmamış bir yalnızlık korkularının içinde yaşıyordu. Sadece kendine verdiği mükafatlar gibi avunmalardı yaşamın içindeki mutluluk kırıntıları ile…
Bana birisi sordu bir zamanlar, ıssızlaşma ne demek diye, hiç düşünmeden cevap verdim, her an aklında ismini tuttuğundan uzakta isen ve hiç ses alamıyorsan ondan , “o saniyelerde aldığın nefes seslerinin sessizliğidir beyninde dolaşan düşüncelerin..”.
Bir serçe kanadı gibi titrer bedenim. Kış ayazında düşmüş kanatlarla. Sadece hasrettir bir tek bakışa.
Hırkası hep tek düze dünyalıklarla...
Her şey tek düze, her şey sessizce başladı. Bir tek dünyalıktı hırkası, bir de kalemi. Binlerce geceye sığdı defter yapraklarını çiziklemek. Ne başı vardı gelişinin, ne de gidişinin sonu oldu.
Sadece sallanıldı dal misali yaprak gibi, zorlandı tüm yalnızlıklar. Tek nefesler, hesapsız bir gidişti beklenmeyen.
Öyle bir geliş oldu ki, gökyüzü sevinç fişekleri ile doldu. Gök maviydi, deniz maviydi, günler mavi düşlerdi. Kızıl ala sevgiydi, gülüşler donuktu, yarınlarsa sadece umuttu...
Yalnızlık tek başınalıkla bir savaş alanıydı…
Sessizdi, yalnızdı, karanlıktı ve gölgelikteki tek başınalıkla bir savaşın kahramanı, sese hasret, ışığa hasret yaratırdı.
En önemlisi savaşım gücü isteyen insan iradesinin maksimum yüksekliğiydi…
Ve bu savaşın sonunu galip getiren, sadece tek başınalıkla savaş yöntemleri ve iradeydi…
İçe en derin dalışlar ve en büyük yaralar bu dönemde açılır. Ruh en çok bu dönemde kendine güçsüz kalırdı…
Hep yanımızdakilerdi birçok mezar kazıp tüm düşlerimizi gömenler… Sonra gördüm ki kazdıkları mezara gömüldüler kalbimizde. Çünkü kalbimize ihaneti öğretmemiştik, Kimseye hesabımız kalmadı ödenmeyen. Ama onlardan beklentim de kalmadı sadece az ötede dursunlar, diyordum çoğu zaman…
Ama bir cümle vardı ki ben bana yeterdi…En önemli etken de tanıdığım sesin gücüydü.
Ve diyordu ki en büyük yaralar, en yakının tarafından açılırdı…
Bu da çavlanda kendi sesini duyma becerisi istiyordu…
Ben bana benle yetmeliydim.
Çünkü yalnızlık, Çavlanda kalabalıklaşan seslerin arasında sadece kendi iç sesine inanmaktı…
Gözümün karasına yapışmış gözünün karası, karaya bulanmış gece oysa uykusuzluk per perişan gözlerimde…
Sevenler ölmezdi, derlerdi, peki ben senin için neden ölüyorum de bana sevgili, de bana.
Hangi ipin ucunda sallansam görmüyorsun benim halimi, de bana sevgili, yaşamaktı sen için bence güzel olan...
Ben yüreğimi sana ilikledim, ben nefesimi senden aldım, de bana sevgili, nasıl yaşanacak nefessiz...
Kaç gün daha bu istırapla kalacaksın ben de, ben kaç gün daha var olacağım sensiz?
Hani bu sevda bitmez derdin ya bana , söylesene sevgili yalan kimle beraber şimdi...
Artık sevgilim dediğimizin gözleri hep uzaklarda. Göz göze gelip artık seni en çok ben sevdim bile diyemeyeceğiz uzaklara bakmadan. Yılları ardımıza alırken, hiç aklımıza gelmezdi gözlerimizin uzaklara bakacağı.
Geç be sevgili, hasret kökümüze kezzap döktü. Yarınları düşünürken, dünlerin hasreti içimizi oydu.
Gerçekten ben seni en çok sevmiştim derken bile şimdilerde gözlerim kararıyor. Unutmakla aklımın hiç işi olmadı. Hiç düşünmedi unutmayı, Hiç düşünmedi yarınlardaki azapları. Keşke seni bu kadar sevmeseydim diyemedi bir kez bile, olmadı işte, olamadı be can…
Adını sayıklarken uyukluyorum. Belki ara sıra uğrarsın rüyalarıma. Tanıdığım tek bir resmin ellerimde, yarınlara hasret neymiş öğreniyorum.
Yeniden sevmek benle kol kola. Bir de bakmışsın senin başın omuzlarımda. “Hadi gel birlikte uyuklayalım. Belki sabah erken olur. Kısalır bu gecenin karanlığı. Sen beni sars ben seni sabah oldu hadi aç gözlerini diye.”
Buna ne denir bilmem ama, sen başın omuzlarımdasın ya gerisi yalan düş bu yaşamın...
Kim güler senin yerine,
kim ağlar benim yerime,
kaç mevsim sonrası bu acı,
kim çeker seni, senin yerine…
Bir zaman devri bu,
gülmelere uzayan,
bir özlem sırası bu benim için,
arkada kalan tüm isteklerdi senin için…
Gün geldi Ay karardı benim için,
gün geldi yıl kayboldu düşünen için,
oysa baharlar bizimdi yaşamak için,
kim gelir, kim gider, kim yaşar bizim için…
Bir sarkaç bu yaşamak için, kim sallanır bizim için,
gün gelmiş okunmuş selalar, kim ölür sen için
kim yaşar ben için?
Bu bir sorgulama ikimiz için…
Karanılık gecelerin kesik nefeslerini hediye ettiler bize. Onur duydular kıstıkları sesimizle. Gecelerin koynundaydı, çırpınan yüreğin atışları.
Vaz geçilmez yaşam mücadelesine soktular bizi. Ben ağlarken senin için, onlar iç kuytuluklarına saldılar hırs nefeslerini.
Acıma duygusu ile boğuşurken biz, baykuşların kanat sesleri gibi gülüştüler birbirleri ile.
Kimse ağlaşmadı yalandan da olsa bizim için derken, kumsalda kaldı beden izlerimiz. Kaç kez kaybolduk hırçın dalgaların tuzundan kavrulurken bedenimiz.
Gülüştüler bu sefer aşkın gölgeliğinden atmak isterlerken bizi.
Oysa ben ağlardım senin için. Oysa sen, bedenini titretirdin heyecanla benim için, ağladım diye,.
Ve karanlığın çocukları olduk acı aşkın dar zamanlarında.
Küstük yaşamın girdaplarından sevgili sesine.
Ve geceler dar oldu sığmadık içine inleme seslerimizle. O gecelerde kaybolmak isterken umut oldun diye.
Gücümüz azaldı gecelerdeki yetiksizliğimizle.
Ben seni bu yüzden sevdim sevgili, sen nefesi doldurdu artık umutlarımı…
Ben, en güzel gecemdi dediğim gece neden güzeldi diye düşündüm gün boyu, anladım ki o gecenin başından sonuna kadar senin gözlerin vardı düşüncelerimde...
Dedim ya sen en güzel gecelerimin de içinde bulundukça, ben o güzellikle dar nefeslerden kurtuluyorum…
Şimdi uzaklar, şimdi anlatımı zor duygular, hasretin sahipsiz dolanmalarda etrafıma çember oluşturduğu an zamanlarında, bir adın kalmalı, anmalı için için, damarlarındaki kan incelmeli ve unutmalı geçmişin tüm acılarının dibini.
Bir yaşamın dar kesiti bu. Düştük bu yaşam dakikalarının içine. Durmayasıya , durdurulamayasıya bir düşüş bu. Sadece tüm sevgilerin ardına saklanan. Tek bir istek sevgisiydi bu.
Düşe, kalka, ardında kalanları umursamadan yanmaktı. Kovrulasıya yanmaktı içinde. Ve yarının tüm yaşanmamış heveslerini ve de isteklerini içinde tutuyordu.
Sevilmişti, artık yarını dünden farklıydı. Olmalıydı da artık bu yaşamın kareleri renk, renk…
Tek gecemde ay vardı. Güneş küsmüş gitmişti. Ve gideli de epey olmuştu. Bana bir gece gerekti. Tüm gece boyu gözlerine bakabilmek için. Karşılığında bin gecemi verirdim sana. Sadece seni dinlemek için.
Oysa nankördü yaşamın geceden kalan kısmı. Hem de acımasızdı. Düşünmezdi de iki insan ne yer ne içer, şiir yazmakla, tınısında kalmakla sevgili şarkılarının içinde kalmak üzerdi insanı.
Oysa üzülmek değildi yaşamdan beklediğim.
Oysa dinlemekti kalbinin sesini. Umut ettiğim, yarın olacakmış ya bana ne.
Varsın yarınlar olsun birileri için. Bana bir gecen olmalıydı bana, gözlerine bakabilmem için, bir gecen olmalıydı…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
güzel bir yazı okudum,yüreğinize sağlık...
Oysa üzülmek değildi yaşamdan beklediğim.
Oysa dinlemekti kalbinin sesini. Umut ettiğim, yarın olacakmış ya bana ne.
Varsın yarınlar olsun birileri için. Bana bir gecen olmalıydı bana, gözlerine bakabilmem için, bir gecen olmalıydı…