- 920 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ŞİİR YAZAR GİBİ YAPAYALNIZIM
Ne vakit ‘Eskilerden’ söz edecek olsam, o günlere ve o günlerin ‘güzel insanlarına’ duyduğum hiç eksilmeyen özlem ve yüreğimin içli sesine dalar giderim.
Yine eskinin bir memur çocuğu olmanın kaderi sayılan ve daha çok kuş uçmaz kervan geçmez bölgelerde geçen yaşam serüvenimize karşın, ne güzel bir şanstır ki o güzel insanlara rastlamış olmam.
Başta Edebiyat/ düşün dünyasında birer mihenk taşı sayılan o insanüstü ve nesli tükenen çınarları. Çeşitli sanat, bilim-ilim ve musiki alanında görkemli çalışmalara imza atmış önemli saygın ustalarla karşılaşmış, tanımış ve dinleme olanağı bulmuş olmayı, kendime Yaradan’nın bir lütfu sayarım her zaman.
Örneğin, rahmetli Mina Urgan’ı hasta yatağından alıp son konuşmasını yaptığı kültür evine getirirken takside ”Çok yaşadım. Gençlerin kaybını gördükçe utanıyorum” dediğini.
Yine “suyu incitmeyen gül yaprağı” benzetmesi yapılan rahmetli Vedat Günyol’u evinde ziyaretim sırasında benimle paylaştığı önemli anı ve gözlemleri ni dillendirdiği ses bir ilahi ezgi gibi gezinir kulaklarımda.
Yıllar öncesinden başlayan o ünlü Perşembe Toplantılarında aynı masada yan yana oturduğum ve dizlerim titreyerek soluksuz dinlediğim nice isimler…
Zamanla her şey değişiyor, sözünün hafifliğine sığınıp, erdemsizliği, utanmazlığı ve her türden sahtekarlık ve kalitesizliği olağan sayan, yığınla zaman insana inat, ben hiç değişmediğimin farkındayım.
Ne eski değerlere duyduğum özlem. Ne kendi prensip kural ve ahlak anlayışımda en ufak bir değişim oldu. Bu nedenle de kendime duyduğum saygı güven ve beğenim de kesintiye uğramadı sanırım
İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan (1943-2014 ve Hikmet Altınkaynak tarafından hazırlanan: “Oktay Akbal’la Mektuplar “ kitabı yüreğimi yine yerinden oynattı. Aldı götürdü beni taa nerelere.
İşte yüksek ahlak. İşte erdem sahi i olmak. İşte dostluk. Saygı. Samimiyet. Zarafet. Baştan sona olduğu gibi görünebilmek.
Ve işte gerçek özveri . iş ahlakı, disiplini. Sınırsız bilgi, deneyim bilgelik. Bunlara karşın insanlığın göstergesi sayılan bunca mütevazılık ve güven. O Güzel insanlar ki çoğu beyaz atlarına binip gittiler…
Oysaki günümüzün gizli, saklı ve gerçek olmayan yüzleriyle ortalarda dolaşan. Sanal alem, dedikleri ve kendileri de bu alemin en alem kimselerinden olmalarına karşılık, onları yerden yere vuran. Kıvrak kalemleriyle bin bir telde desteksiz oynayan. Yazıp çizdikleri sahte biyografilerine, önce kendileri inanan pek çok edebiyatçı! Ve onlara alkış tutan taraftarları başta olmak üzere, herkesin, hepimizin okuyup ve üzerinde uzun uzun düşünme şansı ve fırsatı verecek bir kitaptan hatta bir serden söz etmek istedim gücümün yettiğince.
Öncelikle bana bu sevinci ve olanağı yaşatan, başta kitabı hazırlayan ve kitapta adı geçen tüm isimlere teşekkürü. Saygı ve şükranlarımı bir borç bilirim.
Canım Oktay AKBAL’la sağlıklı ömürler dilerim Yaradan’dan.
Kitabı okumanız arzusu ile isim zikretmeden yazılanlardan biraz alıntı yapmak istedim:
Bana gelince, BBC’de belirli çalışma düzenimi sürdürüp gidiyorum işte. İşlerin inanılmaz ölçüde hafif oluşu benim yıllardır ekmek parası kaygısından yapamayıp hayıflandığım işleri gerçekleştirmeme yarıyor. Çeviriler, şiirler, yazılar. Şimdi hatırlamıyorum ama biri senin için “Türkiye’de tek edebiyat adamı Oktay Akbal’dır” demişti. “Edebiyat adamı “ olmak kadar güzel bir şey yok oysaki… Boğazına kadar politikaya girsen – yada Atilla İlhan’nın deyimiyle Babiali ve siyaset çiğnesen- gene de edebiyat kurtarıyor adamı. İnsana “Bayraklı Kapı” ları yazdırıyor işte.
*
Sevgili Oktay,
Geçenlerde Rize’de Çaycılık Yüksek Okulu açılmasını öneren coşkulu yazını okuyunca, aşağıda açıklayacağım sıkıntımızı sana sunmayı, “çay” dan önce kağıt için coşku duymanı dilemeği düşündüm.
Sevgili Oktay!
Hiçbir ülkede her meslek için ayrı ayrı yüksek okul açılmaz. (Amerika’daki istisnalar dışında).Örneğin Avrupa kıt’asında ne otelcilik yüksek ok., ne hemşirelik yüksekokulu vb. bulunmaz. Tekstil yüksekokulu bile yoktur. Genellikle bu okullarda derece bile yoktur.
*
Bir sonbahar hüznü var okşanacak
Billur ve sedef teninde.
Seni sevebilmem mümkündür sevgili
Geceden şiirden insandan öte.
*
Kardeşim Oktay Bey,
Bir arkadaşın herhangi bir arzusunu yerine getirmedim mi emin olun ki ondan çok ben üzülürüm. Ama dediğim gibi bu mevsim içinde bir kitabınızı daha bastırmama imkan yok. Maddi imkan olmadığına göre manevi mahzurlar da var. Mesela Bekir Sıtkı da Umran Nazif de hikayelerinin kitap haline getirilmesini istiyorlar, onların kitapları sizinkinden evvel çıktığından yeni bir kitabınız çıkarsa haklı olarak gücenirler. Hem daha kitabı hiç çıkmamış arkadaşlardan da bekleyenler var.
*
Hasan’ın son yolladığı mektupta Kaygusuz Abdal’dan bir şiir var ki gözlerime inanamadım. “Kaplu kaplu bağalar,/Kanatlanmış uçmağa.” Ne olur Oktay, benim içinde bir kere oku bu şiiri. Ve soracaksın kesinlikle: Kim bu zamanımızın sürrealist ozanı. Görüyorsun eksikliklerimi: Halk şiiri ve musiki üzerine bilgim az. Bunu bana Hasan ve dostlar telafi ettirecekler, değil mi?
*en hem bir yazarı öveceksin, yapıtlarını sevdiğini söyleyeceksin, geçtim bir mısradan, sanatçının adını da, yapıtını da doğru dürüst söyleyemeyeceksin!.. Bunlar yetmezmiş gibi yargılarını açıklayacaksın? İnanmıyorum böylelerinin geçlere olan ilgisine, sevgisine, yargılarına sözlerine…
*
Ben her zaman derim ki “Bizim nesil geçen nesil gibi, birbirini yemiyor. Biz birbirimizi sevmesini ve desteklemesini biliyoruz.” Beni haklı çıkardınız. Artık arkadaşlar istedikleri kadar sanat ve sanatkarların kaprislerine ait dedikodu getirsinler. Ben hemen “ya OktaY Akbal’a ne buyrulur” diye şişiyorum.
*
Ben” Oktay Akbal’ın aylığı…” diye başlayacak oluyorum. Yorgun, bitap, çökük bir yüz…Bakıyor, bakıyor.
“Oktay’ın aylığı? Yarın gazeteye kağıt yok…”
Ne denir, ne dersin Oktay? Ertesi gün gazeteye geldiğinde işleyen tek telefon yok! Kesik. Hepsini kesmişler. Beş bin, yedi bin, on bin. Ne dışardan arayabiliyorlar. N e bir şey görüşebiliyorsun. Yüzler, yine yüzler. Tere batmış. Harap, yıkık.
“Oktay’ın aylığı?”
YORUMLAR
Mina Urgan dediniz,rahmetliyi yad ettinizde benim aklıma alakasız Yalçın Küçük hoca ve sebatayizm geldi,
hocamla araları açıktı bu konuda bir şey konuştunuz mu merak ettim,nur içinde yatsın.
selamla
DEVRİM DENİZERİ
Esenlikler.
Yorum dan çok önceki yazılarınızdan farklı bir his ve anlatım var... Ya o insanların nefesi sözlerinize değdi ,ya da kelimeler onlardan size geldi.
Sıcak !
Hoş !
Samimi !
Bir insanın gözüne değen çınar, asla zihnimizde ölmüyor. Bu güzel duyguları, düşünceleri bizimle paylaştığınız için teşekkürler.
Umarım güne gelir ve herkes bu duygulara ortak olur.
Saygılar, Sevgiler
DEVRİM DENİZERİ
Sizi de bambaşka bir yere oturttuğumu bilmelisiniz. Bunu hak ediyorsunuz fazlası ile. Ve bir çok kişi de bu ayrıcalılığınızın farkında sanırım.
Dürüstlük içtenlik ve olduğun gibi görünmek baş koşul sayılmalı insan karakterinde.
Selam ve esenlikler.
CaNMaYBuLL
Çok teşekkür ediyorum, çok sağolunuz.
Tekrardan Saygılar, Sevgiler