- 498 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yazmışlar
YAZMIŞLAR
“Ezel katipleri tahrir edince
Benim ikbalimi kara yazmışlar
Aşığı ma’şuğa taksim edince
Beni bir vefasız yare yazmışlar
.
Âşık olup Rah-ı aşkı gezenler
Defter-i uşşaka derdi yazanlar
Arsa-yı tekye üzre namım kazanlar
Hub namımız cevher-bare yazmışlar
.
Kuranlar bu bezm-i aşkın dolabın
Çekmişler dilberin cevrin itabın
Yazanlar Leyla vü Mecnun kitabın
Emrah’ı da bir kenara yazmışlar”
.
Erzurumlu Emrah’ın bir deyişi. Aynı deyişin bir başka benzeri (varyant) Sümmani imzasını taşıyor. Sümmani’nin “Yazmışlar”ında mahlasın geçtiği dörtlük ikilik olmuş. Araştırdım. İkiliğin ilk iki dizesini bulamadım. Sözünü ettiğim ikilik şöyle:
“Yazanlar Leyla vü Mecnun kitabın
Sümmani’yi bir kenara yazmışlar”
.
Gerçi bu dizeleri dillendirenler çalıp söylerken ilk dizeyi “Yazanlar Leyla’nın Mecnun kitabın” biçiminde söylüyorlar. Yanlış. Bu yanlış çok yapılıyor. Bilindiği gibi Leyla ve Mecnun, edebiyatımızda aşıkla maşuğun ölümsüz kahramanları. Dizede iki ismi birleştiren “vü” sözcüğü “ve” anlamındadır. Bunu görmezden gelemezsiniz. “Leyla’nın Mecnun kitabı” derseniz bu tamlama, Leyla vü Mecnun bağlama grubunu ortadan kaldırır. Olmaz.
Her iki deyiş de usta işi. Bağrı yanık âşıklarımız sevgilinin vefasızlığından yakınmakta.
Ahı eninleri arşı alayı tutmaktadır. Müsaadenizle Sümmani’nin ilk dörtlüğünü de alıp bir bakalım:
.
“Ervahı ezelde levhi kalemde
Bu benim bahtımı kare yazmışlar
Bilirim güldürmez devri alemde
Bir günümü yüz bin zare yazmışlar”
.
Eyvah ki eyvah! Kara yazılı Sümmani bir günde yüz bin ah çekiyor. Ahu zar edip inliyor. Kim elinden? Yar elinden elbet. Çünkü dörtlüğün birinin son dizesi şöyle: “Beni bir vefasız yâre yazmışlar.” Dad elinden ey vefasız!..
İki usta ozanımız mektep medrese görmüş. O kültürü almış. Bunu deyişlerdeki sözcüklerden ve tamlamalardan anlıyoruz. Her ikisi de Erzurumlu.
Biz şimdi Yozgat’a gelelim. Yozgatlı Hüzni Baba’nın da “Yazmışlar “üstüne bir yaşanmışlığı var. Ben anlatıyı Abdülkadir Çapanoğlu’nun Yozgat Gazetesi’ndeki köşesinden aldım. Sayın Çapanoğlu, “Gurbet Yazıları”nda Hüzni Baba’nın nam-ı diğer Kurt İmam’ın bir hikayesini anlatıyor. Ben burada en iyisi Çapanoğlu’na bırakayım sözü:
“Şair Hüzni Baba, Ankara’nın ilçesi Haymana’da bir ağanın evinde misafirdir. Dinlemeye gelenlere vaaz ve nasihatte bulunmaktadır. Konuşmalarından çok etkilenen çobanın karısı, Hüzni Baba’yı evine davet eder. Yenilip içildikten sonra da dizinin dibine oturarak aklına takılan şeyleri sorup öğrenmeye çalışır.
Hüzni Baba, kadının bu çabasından çok etkilenir. Bir kadına bakar, bir her şeyden bihaber ilgisiz çobana ve kendi kendine hayıflanır. İçinden:
--Allahın işine bak, böyle bir kadını böyle bir oduna yazmış. Benim gibi bir âlime de benim odunu yazmış, diye geçirir.
Bu düşünce kadına malum olur. (Kadın) Hüzni Baba’ya dönerek:
--Fakı, Fakı (imam, imam) kendine gel. Allahın yazgısı yerinde. Sen senin odunu adam edeceksin, ben de bu (benim) odunu, der.”
Velhasılı dostlar yazgı işine pek akıl sır ermez. Akıl sır erdirmeye çalışanlar da bu ağırlığın altından kalkamaz. Zira “Bu terazi bu sıkleti çekmez.” Vesselam!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.