- 1267 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
"ÇIĞLIK" TİYATRO
“SOMA’DA ŞEHİT DÜŞEN YİĞİTLERİN ANISINA”
TİYATRO
“ÇIĞLIK”
DEKOR-KOSTÜM
Çalışma masası, yemek masası, halı, yöresel kıyafetler, silah, afişler, baret…
OYUNCULAR
AYŞE
EMİNE
HASAN
FERHAT
EFENDİ1
İLYAS
KORUMA1
KORUMA2
İŞÇİLER(4 KİŞİ)
SENARYO:
DEMİR (ATEŞ)
SOMA’DA ŞEHİT DÜŞEN YİĞİTLERİN ANISINA
“ÇIĞLIK”
I. BÖLÜM
( sahnede bank, halı, yemek masası, çalışma masası ve afişler var)
( ışıklar açılır. ayşe, sahnenin tam ortasında sandalyede oturuyor. Üzgün ve başı öne eğik bir şekilde)
AYŞE: ( yavaşça başını kaldırır. Üzgün bir sesle ve tane tane) : merhaba, hoş geldiniz.
Uzun zamandır sizleri bekliyordum.
Gelmenizi ve dinlemenizi…
Yüreğimin sancısını bilmenizi... Çığlıklarımı hissetmenizi.
Kaç zaman geçti bilmiyorum. Sadece bekledim, Sizleri bekledim. Acımı paylaşmanızı ve beni anlamanızı bekledim. (biraz bekler ve derin bir nefes çektikten sonra şöyle devam eder) Yüreğim o denli kanadı ki artık ağlamayı unuttum. Kuruyan gözyaşlarımla gelmenizi bekledim. Hem de Çaresizce sizleri bekledim.
Nasıl dayandım şimdiye kadar bilmiyorum. Kaç defa canıma kıymayı düşündüm. Bu acı, bu keder, kader mi onu bile bilmiyorum. Ama (elleri ile kalbini işaret ederek) tam burası işte, kanıyor. Ve daha fazla dayanamıyor bu acıya. Hele ki her gün yenileri eklenince artık isyan ediyorum. Bu kader mi?
Benim bu çığlığıma ses verin. Ve beraber haykırışlarımızla, çığlıklarımızla bir olalım. Ermenek, soma, Zonguldak ve Şırnak… Artık yeraltından yükselmesin feryat. Bir can daha gitmesin diye çığlıklarda buluşalım.
(müzik girer Ayşe de sandalyeyi masanın yanına çeker, oturur ve başını masanın üstüne koyarak bekler)
AYŞE: en baştan anlatayım sizlere. Nelerin olduğunu en baştan anlatayım. Böylesi güzel bir gündü yine. Sabahın erken saatlerinde kalkmış kahvaltı hazırlamıştım. Öyle çok bir şey yoktu hani. Madenci evinde bulunan bir kahvaltı…( sahnenin kenarında bulunan ekmeği alır masaya koyarken) ekmek, peynir ve çay…( bunları sahne kenarından alır masaya koyar) sonra eşim hasanı çağırırım( o sırada hasan sahneye öksürerek gelir)
HASAN: günaydın Ayşe (öksürerek yemek masasına oturur)
AYŞE: Günaydın.( çay doldurarak) Nasıl oldun dünden beri çok kötü öksürüyorsun. Bugün gitmesen madene olmaz mı?
HASAN: olmaz.( öksürür)
AYŞE: ama izin alsan
HASAN: izin mi? Vermezler
AYŞE: Hasan şu madene gitmesen. Aklım hep sende kalıyor. Korkuyorum.
HASAN: Ayşe yine başlama. İş mi var. Hele oğlumuz da okulunu bitirsin. Sonra söz başka bir iş bulurum olmazsa köye gideriz.
AYŞE: söz mü hasan
HASAN: ( Tebessüm ederek) söz Ayşe söz
( sahne arkasından: hasan abi hasan abi diye bağırır)
HASAN: ( masadan kalkar sahnenin yan tarafına geçerek) geliyorum.
( Ayşe’ye yönelerek (öksürür) ve) : hadi Ayşe ben gidiyorum.
AYŞE: ama daha kahvaltı bile yapmadın.
HASAN: (tebessüm eder ve) doydum.
(hasan sahneden çıkar. Ayşe seyirciye döner ve sandalyede oturur)
AYŞE: işte böyle başladı günümüz. Beni neyin beklediğini bilmeden sıradan ev işleri ile uğraşmaya başlamıştım. Biraz sonra komşum emine gelecekti yanıma. Onun kocası da madenciydi. 2 yıl önce kocasını kaybetmişti. Hasanla aynı madende çalışıyorlardı.
( kapı çalar Ayşe kapıyı açmak için kapıya yönelir) ha geldi işte.
AYŞE: Hoş geldin
EMİNE: hoş bulduk Ayşe abla. Hasan abi gitti mi?
AYŞE: He az evvel gitti.
EMİNE: eee ne yapıyorsun
AYŞE: ( canı sıkkın bir şekilde) ne olsun evde oturuyorum işte
EMİNE: abla neyin var canın sıkkın gibi
AYŞE: yok be neyim olacak
EMİNE: hadi Ayşe abla anlat
AYŞE: Aklım hasanda kaldı
EMİNE: Ne oldu ki
AYŞE: Bana belli ettirmemeye çalışıyor ama hasta galiba. Çok kötü öksürüyor. Birde bu halde maden ocağına gidiyor.
EMİNE: abla Allah kolaylık versin. Canını sıkmak istemem ama ben kocamı o kahrolsı maden yüzünden kaybettim. O maden sahibi olacak alçak tazminatı bile vermemek için neler yaptı biliyorsun.
AYŞE: Biliyorum. İnan bana kalsa o madene gitmesine müsaade etmem. Ama oğlumun üniversite harçlığı için elimizden bir şey gelmiyor.
EMİNE: sahi Ferhat’ın Okulu ne zaman bitiyor.
AYŞE: İnşallah seneye bitecek.
EMİNE: hadi hayırlısı…
AYŞE: hayırlısı inşallah… Bak lafa tuttun çay getirmeyi unuttum. Dur iki çay alıp geliyorum.
EMİNE: (gülerek) tamam Ayşe abla…
( Ayşe masada bulunan çaydanlıktan çay doldururken sahne arkasından: ayşe bacı, ayşe bacı yetiş diye bağırır)
AYŞE: (elinden çaydanlık düşer) hasan diye bağırır.
EMİNE: dur ayşe abla telaş yapma
( sahneden ikisi de telaşla çıkar ve müzik başlar)
-----TÜRKÜ----
GRUP YORUM MADEN TÜRKÜSÜ
( hasan birkaç işçi eşliğinde sahneye getirilir. Ayşe başında ağlıyordur. Emine de Ayşe’nin yanındadır. Sonra işçiler hasanı sahneden çıkarır. Sahnede ayşe tek kalır)
AYŞE: acım halen taze… Yüreğim yetim. Gözyaşlarım ise kupkuru... Oğlum Ferhat ise…
( sahneye Ferhat girer)
FERHAT: ana
AYŞE: efendim oğlum
FERHAT: ana kaç gün oldu. Bir şey yemedin. Kendini topla artık
AYŞE: iyiyim ben oğlum
FERHAT: ana sen madenci eşişin. Yakışmaz sana yıkılmak. Bu alçakların kar hırsı yüzünden onca madenci şehit oldu. Kaç çocuk yetim kaldı benim gibi. Ama ana, sen merak etme. Bunu o alçakların yanlarına bırakmayacağım.
AYŞE: oğlum, kimin yanına neyi bırakmayacaksın. Alın yazgımız böyle
FERHAT: Ana ne alın yazgısı. Babamı öldürdü o alçaklar. Göz göre göre geldi bu ölüm
AYŞE: oğlum bir delilik yapma. Acımı katlandırma
FERHAT: ana korkma. Kötü bir şey yapacak değilim. Sadece bu olanları kader diyerek kendini aklamaya çalışanlara soysuzlara inat; kulağını tıkayanlara, görmezden gelenlere inat herkese ama herkese anlatacağım. Anlatmalıyım Ki başka ölümler olmasın.
AYŞE: oğlum…( FERHAT Ayşe’nin sözünü keserek)
FERHAT: ana hakkını helal et( der ve sahneden çıkar)
AYŞE: oğlum dur yapma. Yaşatmazlar seni de. ( der. Ferhat sahneden çıkar. Ayşe yılgın bir şekilde sahnenin ortasına çökeler. Dua başlar)
DUA
Allah’ım,
Cebrail’in kanadında yazılı ismin hürmetine,
Mikail’in kanadı üzerinde yazılı ismin hürmetine,
İsrafil’in alnında yazılı ismin hürmetine,
Azrail’in avucunda yazılı ismin hürmetine,
Ve senin verdiğin münker ve nekir isimleri hürmetine,
Ve kullarının sendeki sırları hürmetine,
İslam’ı kendisiyle tamamladığın ismin hürmetine,
Ve Âdem’in senden öğrenip cennetten indirildiği zaman kendisiyle sana seslendiği ve senin de kabul ettiğin ismin hürmetine,
Şid’tin sana seslendiği ismin hürmetine,
Arşı taşıyan meleklerin kendisiyle güçlendirdiğin ismin hürmetine,
Kullarına rahmetini sonsuza kadar ulaştırdığın isminin hürmetine,
Sözlerin tamamı hürmetine,
İbrahim ateşe atıldığında hangi isminle sana seslendi de ateş soğuk ve selamet olduysa işte o ismin hürmetine,
İsmail kesilirken hangi isimin ile seslendi de onu kesilmekten kurtardıysan iste o ismin hürmetine,
İshak hangi isminle sana yalvardı da sen onun ihtiyacını karşıladıysan işte o ismin hürmetine,
Hut hangi isminle sana seslendiyse işte o ismin hürmetine
Yakup sana hangi isminle seslendi de gözlerini ve çocuklarını geri verdiysen işte o ismin hürmetine,
Davut hangi isminle sana seslendi de sen onu yeryüzüne halife yaptıysan ve demiri onun elinde yumuşattı isen işte o ismin hürmetine,
Süleyman hangi isminle sana dua etti de sen onu yeryüzüne kral yaptıysan işte o ismin hürmetine,
Eyüp hangi isminle sana seslendi de sen onun içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtardıysan işte o ismin hürmetine,
Meryem oğlu isa hangi isminle sana seslenip te onunla ölüyü diriltti isen işte o ismin hürmetine,
Musa hangi isminle sana seslendi de sen ona turda hitap etti isen işte o ismin hürmetine,
Hızır hangi ismin ile sana seslendi de onu suda yürüttü isen işte o ismin hürmetine,
Tevrat’ta İncil’de Zebur’da ve Furkan’da yazılı ismin hürmetine,
Muhammed (sav) sana mağarada hangi isminle seslendi de sen onu kurtardı isen işte o ismin hürmetine,
Oğlumu, yavrumu bize bağışla ya rabbi
Âmin…
(alıntıdır)
-----TÜRKÜ----
Oy madenci madenci
Haram bilmez madenci
Kara elmas uğruna da
Ölüme gider madenci
II. BÖLÜM
( ışıklar açılır. Fon müzik eşliğinde sahneye ferhat girer. Sırt çantası vardır.)
FERHAT:
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum…
Yıkadılar aldılar götürdüler.
Babamdan ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç hamama gittiniz mi?..
Ben gittim lambanın biri söndü.
Gözümün biri söndü kör oldum.
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak…
Şöylelemesine maviydi kör oldum.
Taşlara gelince hamam taşlarına…
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi.
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm.
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü.
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum.
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Ben ağladım.
Sahi sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.
(cemal Süreya)
( diz üstüne çöker ve ağıt müziği çalar. Ferhat yavaşça kalkar ve sahneden çıkar)
( sahneye takım elbiseli elinde purosu ile efendi1 girer. Telefonla konuşuyordur)
EFENDİ1: he anladım. Tamam. ( biraz bekler) bak söylüyorum. Adam gibi işinizin başında bekleyin. Ne? ( biraz bekler) işçiler greve mi çıkacak. Lan o domuzlara ekmek veriyorum onlar hangi yüzle grevden bahsediyor. ( biraz bekler) dinle beni. Sen orada bir iki işçiyi kov. Gözlerini korkut. Tamam mı? ( telefonu kapatır. Biraz bekler)
Şerefsizlere bak. İş güvenliğiymiş. Lan siz kimsiniz. İş güvenliği neyinize… Tövbe tövbe ( biraz bekler) İlyas diye bağırır.
İLYAS: efendim beyefendi.
EFENDİ1: Lan nerdesin sen?
İLYAS: beyefendi işçiler greve çıkmaya hazırlanıyorlarmış. O sorunla ilgileniyordum.
EFENDİ1: duydum duydum. Lan siz bu domuzlara yüz mü veriyorsunuz. Yemek yediği kaba tükürmekte neyin nesi…
İLYAS: efendim ocakta korbonmonoksit gazında artış olmuş. İşçilerde iş güvenliği istiyormuş.
EFENDİ1: başlatma korbonundan. Lan bu domuzlara bir bok olmaz. Ulan sanki evleri saray yuvası. Hadi uzatma. Git bir iki tanesini kov. Ulan memleket işsiz dolu. Bu öküzlerin yaptığına bak.
İLYAS: ama efendim.
EFENDİ1: ( yüksek sesle) başlatma efendinden İlyas. Defol git ve şu işi hallet.
İLYAS: peki efendim.
( ışıklar söner müzik başlar)
FERHAT: ( kahkaha atarak sahneye girer ve dolanır. Sahnenin tam ortasında bir anda donar. Başı öne eğiktir. Yavaşça başını kaldır. Ve seyirciye doğru şöyle der) sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü ve kör oldum. (başına öne eğer diz üstü düşer ve ağlar. Bir müddet bekler sonra yavaşça kalkar. Biraz bekler sonra yüksek sesle bağırır) hey ahali hey ahali duymadınız mı? Duymadınız mı yer altındakilerin haykırışını. Hey ahali duymadınız mı yer altındaki haykırışları, feryatları.( yavaş bir sesle) duymadınız mı babamın sesini. ( fon müziği girer biraz bekler sonra devam eder) duymadınız demek. ( yüksek sesle) hey ahali duymadınız mı somayı. Somada şehit düşen 301 yiğidi. ( yavaş bir sesle) duymadınız demek. ( biraz bekler) anlatayım o zaman. Açın kulağınızı somada 301 maden işçisi öldürüldü. Zonguldak’ta 1 işçi. Şırnak’ta 3 işçi öldü. Oy havar duyun dostlar duyun yeraltından gelen çığlık seslerini. Oy havar 305 can. 305 can kara elmas uğruna göz göre göre öldürüldü. ( dizlerinin üstüne düşer müzik başlar) ( biraz bekler yavaşça ayağa kalkar) şimdi çıkar birileri susmamı ister. Susturamayacaklar beni. Yeter bu ölümler. Yeter. Bu hakikatleri anlatıyorum diye vatan hani sayacaklar beni. Varsın vatan haini saysınlar. Eğer Vatan, vatan topraklarını satmaksa… Gözü dönmüş kar hırsı ile saraylar inşa ederken madenciyi köle saymaksa, varsın vatan hani ben olayım.( biraz bekler sonra gülerek şöyle der) vatan haini ve ben. Ne çok vatan haini var bu ülkede. Nazım için de vatan haini demişlerdi demi. (biraz bekler ve yavaşça dizlerinin üstüne çöker ve kısık bir sesle) vatan haini, vatan haini. ( fon müziği başlar. Sahneye kadir girer ve yüksek sesle şu şiiri okur)
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, öğrencileri, memurları ve maden işçisini öldürmekse,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
soma işçileri vatan hainliğine devam ediyor hâlâ
(Nazım hikmet)
( Ferhat yavaşça ayağa kalkar. Gülerek sahnede dolaşır. Bir anda sahnenin tam ortasında donar ve şöyle der) sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü ve kör oldum. ( biraz bekler) kara elmas uğruna kör oldum. Yetim kaldım. Peki soma. Şimdi yüzlerce aile benim gibi yetim. Yüzlerce kişi dul… Oy havar, Oy havar duyun dostlar duyun yeraltından gelen çığlık seslerini. Oy havar 305 can. 305 can kara elmas uğruna göz göre göre öldürüldü. Hiç utanmadan kader diyenler, hiç utanmadan bu işin gereği diyenlere ne demeli. Bilin dostlar bilin ki bu kader değil cinayet. Soma da kaza değil katliam yapıldı.( dizlerinin üstüne çöker ve sessizce şöyle der) katliam yapıldı.( fon müzik başlar)
( fon müzikten sonra efendi1, İlyas ve iki koruma sahneye girer)
İLYAS: efendim somadaki olaylar basında geniş yer tuttu. Bizim ocağıda denetlemeye gelebilirler.
EFENDİ1: bir şey olmaz. Unutulur bu olay. Hem denetlemeye gelseler ne olacak. Devlet bu ocağı bize devretti. Niçin?
İLYAS: niçin efendim.
EFENDİ: ulan harbiden salaksın. Niçin olacak daha fazla kar etmemiz için. Biz de onlara az para vermiyoruz ya.
İLYAS: özür dilerim efendim. Anladım.
( efendi deliyi işaret ederek)
EFENDİ1: Bu deli ne yapıyor orada.
İLYAS: efendim işçi ölümlerini anlatıyor.
EFENDİ: kime anlatıyor
İLYAS: halka anlattığını söylüyor.
EFENDİ1: ( seyircileri göstererek) kimse yok ki nasıl olur. ( biraz bekler) neyse neyse atın bu deliyi. Sağda solda konuşmasına da engel olun.
İLYAS: Tamam efendim
( İlyas deliye doğru delir. Ferhat ayağa kalkar. İlyas’a yumruk atar.)
F ERHAT: katil katil diye bağırarak efendiye doğru koşar. Korumalar silahını doğrultur. Bir el silah sesi duyulur. Efendi panik havasında kaçar. Korumalar ve İlyas’ta sahneden çıkar. Ferhat sahnede yere yığılmıştır. Seyirciye doğru sürünerek biraz titrek bir sesle şu şarkıyı okur ):
FERHAT:
Vurun ulan vurun vurun ben kolay ölmem
Vurun ulan vurun vurun ben kolay ölmem
(müzik başlar. Parça kısık bir tonda okunur ve Ferhat son olarak şöyle der):
Ey dostlar ölüyorum. Son ölüm olması için unutmayın beni, unutmayın somayı ve unutmayın babamı. Der( ışıklar yavaşça kapanır ve türkü okunur.)
-----(TÜRKÜ başlar vurun ulan vurun)----
(sahnede Ayşe vardır. Sandalyede oturuyordur) :
AYŞE: ( başı öne eğiktir. Yavaşça başını kaldırır ve üzgün bir ses tonuyla) : işte, böyle gelişti tüm olaylar. Böyle kanadı yaralı gönlüm. Böyle yıkıldı dünyam. (biraz bekler)
Anlatacağım bunlardı. Bu nedenle sizleri bekliyordum. Hemde uzun zamandır sizleri bekliyordum.
Gelmenizi ve dinlemenizi
Ne bileyim yüreğimin sancısını bilmenizi. Çığlımı hissetmenizi.
Kısılmış ve çaresiz çığlımı… ( derin bir nefes alarak şöyle devam eder)
Her yeni gün kara bir gün
Yeni bir ölüm haberi… Nedir bu kader mi? Yoksa cinayet mi? Son dokuz ayda bu ülkede 1500’ü aşkın işçi öldü. Gerçekten kader mi bu? Yoksa cinayet mi?
Gelin bu çığlığa ses verin. Yeraltından yükselen bu yetim çığlığa ses verin.
Ve beraber haykırışlarımızla, çığlıklarımızla bir olalım.
Ermenek, soma, Zonguldak ve Şırnak…
Artık yeraltından yükselmesin feryat.
Bir can daha gitmesin diye çığlıklarda buluşalım.
(biraz bekler ve seyircilere doğru yaklaşır)
Tüm bu olanlar kader mi yoksa ihmal mi ya da cinayet mi? Takdir sizlerin.
( müzik eşliğinde Ayşe sahneden çıkar ve işçi ölümleri ile ilgili slâyt başlar)
DEMİR
…Son…