- 1322 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ARGUVAN LİSESİ EDEBİYAT BÖLÜMÜ 1980 YILINDA MANİSALI MUSTAFA HOCAMDAN 10 ALAN ÖYKÜM.... KÖYDEN ŞEHRE GELİP...BİR ÇOCUK GİBİ ŞEHRİ YAŞAMAK....
Menç yayarken,şahra taşırken dar akşam vakti çok oyalardı Malatyanın altın sarısına çalan ışıkları beni...Damda yatarken hüzmelenip dalgalanan o ışıklar arasında,simit tatlısı,gurabiye yer ,köstek saatli fotör şapkalı göbekli alaftarların ve şeherlilerin yürüyüşlerine gülümserken , tatlı bir rüyanın bölünmesi gibiydi.....kendime gelişim.....
Yıl 1976 Yılının sonbaharı Malatyada sanat okulu motor bölümünü kazanmıştım,sanki çok uzak diyarlara gedecekmiş gibi,okul arkadaşlarıma,oyun arkadaşlarıma sarılıp öpüşüp vedalaşmamla başlayan şeher yolculuğum,anamın insan oğlu uçan bir guş gibidir ,Alim yarın bu zamanlar Malatyada demesiyle akıttığım göz yaşlarını hiç unutamam.....
Malatyada Taştepede Atmalı sümerbanktan emekli Tırcoğun kerpiçten iki katlı konağı ,dört yol denilen yerin hemen solunda ikinci ev hemen girişiydi...arkası bahçe,önü ana caddeye bakıyor,yaşam bir film şeridi gibiydi şeherde,yattığım oda ana yolun kenarında,sabahın tan vaktinde atların nallarının çıkarmış olduğuo ritmik sesler ve arada daha hızlı gitmesi için atlara vurulan insafsızca gırbaç sesleri halen kulaklarımda...atların ağızları ala bildiğine köpürmüş,soluk soluğa kalmış bir şekilde şehir merkezine doğru akıp gidiyorlardı....sonra ortalık iyice ağarınca,başlarında kocaman sini ile simit satan antaşlarıma simitleri düşürmeden yürüyüşlerine hayran olurdum...arada bir tazee simiiiit sesleri ise çok hoşuma gederdi...Taştepeden okuluma gederken çarşıya uğramayı ve Bakırcılar çarşısından geçmeye ise bayılırdım...elleri ve yüzleri isden sim siyah olmuş çocuk çırakların koşuşturması,lokantalardan yayılan enfes çorba ve fırıncıların önünden geçerkenki ekmek kokusu ve haldeki bir yanı ızarmış üstünde arılar gezen armutları ise şehrin tatlı yanlarıydı....arasanın önünden geçerken...gamyonların köyden gelişiyle can hıraş bir şekilde mavinlerin sağ yap sol yap,az daha gel...hooopppp sesleri gantarcı garacındaki telaş insana inanılmaz bir köy havası yaşatıyordu.....
Akşam dönüş ise çok hüzünlü oluyordu,Atlar sabahki gibi kırbaçlanmıyor ve yorgun yorgun kendi hallerinde gidiyorlar ,simitciler ise hiç ortalıkta yoktu...ara sıra aniden gelen gürültü ise esnafın birer birer kepenk kapatma sesleri...ellerinde poşteler içinde ,ekmek sebze insanlar şehir merkezinden kenar mahallelere akıyorlardı...mahallelerde ışıklar yanmış...ve kalabalıklaşmışlardı...şehir merkezi ise yorgun ve hüzünlü...yarına hazırlanıyordu...el ayak çekilmiş...herkez nevalesini alıp terk etmişti...şeher merkezini...kahve rengli ..ay yıldıs şapkalı ...cenbinde düdük...bekçilere emanet edilmişti.....a.a
YORUMLAR
Sevgili dost yazınız buram buram aşağı sülmenli yüreği gibi sımsıcak,duygu lar,anılar,yaşanmışlıklar kokuyor bende aşağı sülmenliden kız aldım ibrahim dedenin kızı ile evliyim yünüze iki kez geldim anılarınızdaki evide iyi bilirim en son geldiğimde bu evde ankarada oturan bir bey gelmişti tatile alt kat köy bakkralı olarak kullanılıyordu su deposu köy meydanının sağ tarafında köy meydanının tam asında suyu naz ile kan bir de çeşmesi vardı o sudan içtim çokta tuzluydu aynı köyden hulbi vardı tekirdağ çerkez köyde ben arguvanlı aşağı sülmenlidenim demişti acemiydi onu sahiplendim ezdirmedim askerde terhis olduktan sonra geldim hanıma anlattım ilk okulda 3 sınıfta sınıf arkadaşımdı çok yaramazdı beni çok dövdü,saçlarımı çok çekiyordu ey vahhh dedim hulbi bana kayın babalarımın kirveleri olduğunu söylemişti bende o nedenle hiç ezdirmedim çavuştum sayemde çok rahat etti şimdi nerede bilemiyorum
Köyde kimse kalmamış çoğu eski yaşlılar hakka yürümüş bir Zeynal eroğlu bir ellez bir kör misto denilen adamı gördüm arguvanda yeni yere taşınmış çok sevdim oraları yeri küçük lakin türkülerle şanı büyük bir yer yazılarını tek tek okuyacağım çok manidar duygular
Köze düşen engin yüreğe mahir kaleme selam olsun
Kendim aslen Erzincanlıyım,Zonguldakta oturuyorum kamudan emekliyim
Saygılar