- 1340 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkın Yeni Taşındığı Buz Kalpler
Nazlı’nın romanı... Birbirine bağlı 17 hikaye ve dikenler arasında sürekli kanayan bir kalp... Nazlı Eray, eserini yazarken insanı can damarı olan sevgiyi çok iyi kullanmış. Kah acıdan kahkahalara boğulan bir kadın, kah acıdan artık nefes alamayacak hale gelen bir kız çocuğu. Halbuki tek isteği bir liman bulmak. Dünya gibi kasırgalarla çevrili bir okyanusta belki de hiç bulunmayacak o yegane limanı. Pusulası umut olan bu kadın, şehir efsanesi kovalıyorcasına dolanmış tek tek kalpleri. Çıkmaz sokaklar cenderelerinde kendini kafeslerde bulmuş hep. Nereye adım atsa ipten, çürük bir köprü misali bağlar kurmuş. “Koşmuş” sürekli. Aşkı en güzel bu metafor açıklayabilirdi. Koşmak...
Hayatının belli dönemlerinde bulmuş o insanları, çölde yol kateden bedevi misali gitmişler sürekli. Kısa süreliğine yaptığı yürüyüşlerde fark ettiği kalpler hep kendisine bir zift misali üstüne yapışmış, kurtulamamış. Belki kısacık bir sohbet imkanı bulmuş o buz kalpler o sıcacık kızla, belki bir iki kelime anca etmişlerdir. Hakkında yeterince bilmediği insanı sırf bir liman olma ihtimali yüzünden ömrünün yakıtını ona doğru yelken açmakla harcamış. Tesadüf tanımının alınyazısı ile karıştırıldığı bu dünyada tesadüf değildi o buz kalpler ama kadere de bağlanamazdı. Dersti yaşadıkları, anlayamaması ne yazık.. Tanrı, göndermişti imtihana giren öğrenciye soruları, peki ya öğrenci? Boş kağıt verip sövmüştü Öğretmen’e. Aşka aşık olmuştu. Bulamadı limanı.
Anıları paylaştı Nazlı. Karşılaştığı limanlar ölü çıkınca oyuncağı kırılan çocuk misali fırlatıp attı ölü liman anılarını. Havada havan topu misali duygular uçuştu, bazıları kağıda düştü, bazıları zifiri karanlık gecelerin bilinmez bataklıklarına. Yalnızdı.. kalabalıklar içinde bir dilenci kadar yalnız. Dilendiği şey, herkesin hayaliydi. Onlardan farkı olmamasına rağmen dilendi Nazlı. Çaresizce eli ve kalbi boş bir şekilde dönüyordu yatak dediği zindana. Anahtarını kendisi denizlere atıyordu. Ona göre istediği şey basit gibi gelse de dünyanın en zor bulunan anahtarını istiyordu zindanından kurtulmak için. Soğuk kalbin anahtarını. İnsanlar kalbini soğutmak için anahtarını sır gibi saklıyordu. Haklılar da. En zayıf noktanızı yabancı birine göstermek ne kadar akıl karı bir iş olabilir ki?
Hayallere daldı sonra Nazlı. Giden geri gelir diyordu içinden. Tilki ve kürkçü dükkanı muhabbetini içinde bir dua gibi tekrarlıyordu günlerdir bulamadığı uykusunu cezbetmek için. Beyaz atlı prensi gelip liman olacaktı o balıkçı teknesine. Kurtaracaktı dünya denen deli sulardan. Şükretmedi Nazlı. İçinde yanan kalbe, onu taşıyan bedene, bunları kurabilmesini sağlayan aklına şükretmedi. Uyudu Nazlı. Rüyalar aleminde bekledi o deniz fenerini. Sisin ortasında kaldı, bekledi. Buldu belki de. Ama ne zamana kadar uyuyacaktı ki yanan kalbin sahibi. Dayanamadı. Oturdu yatağında. Dinliyordu yanan kalbini. Hazine sandığına oturarak dilenen bir dilenci olduğunun farkında bile değildi. Anahtar arıyordu ama kendisi çilingirdi. Fark edemedi Nazlı. Oturduğu sandığa tekme salladı ve devam etti zindanında volta atmaya.
Haklıydı Nazlı. “Kral çıplak!” diye bağıran çocuktu. Aşka ilan-ı aşk ediyordu. Herkesi, herşeyi sevememiş olabilirdi ama O’nu sevdi Nazlı. Ama sessizliği bunaltmıştı Aşk’ın. Bir yandan gecenin karanlığı yavaş yavaş artmaya başlıyordu dolunayın önüne düşen bulut yüzünden. Göz kapakları dayanamıyordu kırık dökük hayallerinden. Karanlığın krallığıyla maviliğini kaybediyordu sonsuzluk ve sonu oluyordu ve bitiyordu Nazlı. Oysa her umut masmavi bir sonsuzluk denmişti ona, insanın ruhunu besleyen... Ama o, omuzlarındaki ağırlığın bitmekte olan ruhunun habercisi olduğunu hissedebiliyorsa. Sonra bırakıyordu yük kendini, bıraktıkça korkusu artıyordu Nazlı’nın. Sebebi, durumunu açıklayabilmesinin tek çaresi sankili cümleler olmasından kaynaklanıyordu. Kendine yabancılaşarak, hayal kırıklarıyla örülü Arnavut kaldırımında kayboluyordu. Kendisine sormaktan bıkmıştı ama sormadan duramıyordu, “Mümkün müdür hayal kırıklarıyla örülü yollardan başkasının elleriyle kurtulabilmek? Mümkün müdür insan nefesine başka bir nefes katarak yeniden doğabilmesi?” Kim bilir...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.