- 536 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KABUL GÖRMESEK BİLE...
Zıtlıkların daim olduğu binlerce cümle, gizli öznelerin cirit attığı. Öznelerden mükellef ve nesneden muaf kimliksiz zihniyetler kimlik oldukları iddiasıyla karşıt ve muhalif görüşleri yerle bir eden.
Sevginin özünden ve korumakla mükellef yaralı yüreğin can yakıcı çığlıkları duymaktan imtina ettikleri…
Tüm özneler sadece kendinden sorumlu büyük bir yadsımazlıkla kifayetsiz olduklarının çok uzağında. Uzak ya da yakın hangi mefhum iddia edebilir ki vazgeçilmez olduğunu ve kim neyden sorumlu addedilebilir ki bu çarpık gidişat ile işgal edilirken masumiyet ve görmezden gelinirken bakir sevdalar.
Korkmak kadar korkutucu hatta ölmek kadar gerçek görüntüler silik ve hiddet dolu iken.
Umudun terk ettiği belki de hiç var olmamış bir yanılsama umut etmek. Umutlar sersefil o bağnazlığın neresine saklanmış ola ki. Gizli saklı ne varsa çoktan bertaraf etmişken koş koşabildiğin kadar zincirinden boşalmışçasına. Kolaysa yakala ipin ucunu ve haydi çöz bakalım o kördüğümü.
Binlerce imkânsızlık, sayısız yitik insan çoğunun nazarında asla var olmayı becerememiş.
Kanıksamak mümkün olsa bile kolaysa içine yerleştirildiğin o tabloyu baştan aşağı boya alacalı bulacalı renklerle. Biraz pembe biraz mavi ama siyahı asla katma arasına. Yeteri kadar kömür karası iken o tünel sadece ekle beyazı pamuk kadar yumuşak ve her yüreğin hak ettiği kadar.
Gerçek ve yalan arasındaki o dipsiz uçurum değil mi avaz avaz haykıran…
İyi ve kötü arasındaki fark değil mi güzelliklerin ömrünü kısa kılan…
Karanlık değil mi ruhun pusu ve sevgi değil mi tek besin kaynağımız…
Bilindik ne varsa hatta kanıksanmış ve vazgeçilmez. Ve ne varsa çoktan vazgeçtiğimiz. Yine de vazgeçmemek adına verilen o mücadele. Neyin mücadelesi ola ki diğer yandan bir elinde heyben tıklım tıklım yaşanmışlıklarla ve bir elinde sönük bir fener sen sadece ilerlemeye çalışırken el yordamıyla.
Çok mu geç yoksa vakti mi gelmedi… Ne için ya da kim için zaman bir ölçüt olabilir ki. Keramet zamanda mı yoksa bulunduğumuz mekanda mı. Neyin ölçütü hangi oranla makbul olabilir ki… Makbul olan hissedilen mi yoksa katı bir zihniyetle yok sayılmak mı var olduğumuza kani olmuşken.
Belki de görünenin aksine inanılmaz güçlüyüzdür. Gerçi neye ya da kime yetebiliriz ki adil olmayan bir düzenekte yaşarken payımıza düşeni.
Tahammül sınırı zorlanırken kötülüğe peşkeş çekilmiş ruhlar acizyetin himayesinde addedilmiş bazılarının nazarında.
Her daim soru işareti yüklü düşünce düşünceden ziyade yargılanmak adına bağdaş kurmuş yolu ortasında. Ne de olsa yorgun ve mecali tükenmiş. Bir mola vermek adına belki de ya da bir virgül koymak adına yaşanmışlıkların verdiği o kırgınlık esir almışken. Esir alan sayısız mefhum her ne kadar inanılmaz hicap edip esefle kınasak da. Kim bilir belki de kınanmamak adınadır tüm çabamız.
Yalnızlık kadar ürkütücü olsa da kalabalık düşünceler sayesinde karışmak bir o kadar olası o emsalsiz kalabalığa. Ucundan bucağından kim bilir nelere vesile olur tahakküm altında kalma ihtimalini de göz ardı etmeden.
Sığ olmamak adına beli tüm bu mücadele ya da kabul görmek adına her kimin nezdinde diliyorsak. Kabul görür ya da görmez ama en azından nefsin dirayetsizliğini kıran basireti bağlanmış bir önyargıdan uzak sarılmışken sevda yüklü bulutlara her ne kadar bir rüya olduğu gerçeğini kabul etmek zorunda olsak da.
Güzeldir hayal yüklü koridorlarda yürümek en azından gerçeğin ve gerçek dünyanın kirinden pasından uzak kalıp masumiyeti korumak, kollamak adına. Kabul görmesek bile…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.