- 769 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMAK LAZIM
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaşamak lazım, dedi kararlı bir sesle, tekerlekli sandalyeye bağımlı orta yaşlı adam.
İnsana huzur veren yeşillikler içinde geniş bir bahçenin tam ortasına inşa edilmiş olan iki katlı bir huzurevinin konukları arasında kimler yoktu ki…
Zamanın ünlü sanatçıları, ordu mensupları, emekliler, eğitimciler, edebiyatçılar, aileleri tarafından utana sıkıla getirip bırakılan yaşlılar, profesörler, gönüllü olarak gelenler ve daha kimler…
Yaşamdan umudunu kesenlere umut olmak. Üşümüş bir eli ısıtmak, buruşmuş bir yanağa içten bir öpücük kondurmak için yaşamak lazım, diye yineledi sözünü adam, sandalyesini öne doğru biraz daha itelerken.
Yaşamak lazım, dedi ak sakallı güleç yüzlü ihtiyar bu sözün hemen ardından.
Diktiğin fidanların gölgesinde dinlenmek, ayrılık çeşmesinin aktığını dünya gözüyle bir kere daha görebilmek için yaşamak lazım, dedi heyecanla.
Yaşamak lazım elbet, dedi al yanaklı tonton teyze usulcacık bir sesle.
Gönül koyduğun kimselerin gönlünü almak, dargın olduğunla barışmak için yaşamak lazım.
Yok! Benim ne kızgınlığım ne dargınlığım var beni buraya bırakanlara karşı, dedi emekli itfaiye şefi sağ protez elini itiraz mahiyetinde sallayarak.
Hem hiç ayıp değil, günah da sayılmaz. Zamanın değiştirmediği ne kaldı ki. El kadar bebeler ana kucağı yerine servis arabalarında uyurken. Kimsenin kimseye ayıracak küçük bir vakti , edecek bir çift sözü kalmamışken bu durumu kınamak doğru olmaz, diye de sürdürdü sözlerini .
Bizim burası ana kucağı kadar sıcak. Dost meclisi gibi gönül otağı. Nerede bulabiliriz böyle bir zenginliği, böyle bir uyumu. Benim bir evladım var. Ömrünü bana adamak isteyen. Maddi imkanlarım da iyi. Ama ben burasını tercih ettim dostlarım, dedi tarih profesörü sportif görünümlü hoş kadın.
Yaşamak lazım, dedi gümüşi saçlarını tek örgü yapmış, çıkık elmacık kemiklerinin üstüne allığını kondurmuş zarif bir ressam hanımefendi arkadaşının sözlerine arka çıkarcasına.
Bunca yıl göz ardı ettiklerimizi, tuvale geçirmeyi unuttuklarımızı, küçük bir çocuğa boyu kadar bir resim armağan etmeyi düşünmediğimizi düşünmek için yaşamak lazım.
Ettiğimiz yemine, verdiğimiz söze sahip çıkmak, bir bebeğin yaşam çığlığını duymak., umutsuz bir hastayı yaşama geri döndürebilmek için yaşamak lazım dedi emekli başhekim.
Yaşamak lazım, sonsuz okyanuslarda, deli fırtınalarda gemini kurtarabilmek. Zifiri karanlıklarda rotanı şaşırmamak, uzatılan her avuca bir sevgi yıldızı bırakabilmek için yaşamak lazım, dedi yılların deneyimli uzak yol kaptanı.
Sonsuza dek yaşamak isterim ben aslında. Bu dünya sahnesinde oynamak istediğim daha ne roller var..
İnsanı insana insanla anlatabilmek için, yaşamak lazım. Tiradımı bitirmeden perde üstüme kapansın istemem, dedi ustaların ustası tiyatro oyuncusu.
Yaşamak lazım, diyorsan eğer, yaşayacaksın. Hem öyle ucundan kıyısından değil. NAZIM’ ın dizelerindeki gibi tam ortasından yürüyerek yaşayacaksın. Korkmadan, saklanmadan, susmadan. Ardında öyle güzellikler bırakarak gideceksin ki; yaşamak lazım dediğine değecek, diye haykırdı adeta. Adı şimdilerde pek dile gelmeyen ünlü şair.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
YORUMLAR
Gerçekten güzel bir yazı.
Hayatı, alabildiğine yaşamak lazım.
Gözlerini kaparken bu fani dünyaya,
''Ben gerçekten yaşadım'' diyebilmeli insan.
Gözü arkada kalmamalı.
''Şunları da yapabilseydim keşke'' dememeli.
Ve,
huzur evleri.
Mahzun Kırmızıgül'ün, ''Beyaz Melek'' filmi geldi akılıma okurken yazıyı.
Asla kabul edemem annemi, babamı huzur evinde. ne kadar çok işim, ne kadar çok meşguliyetim olursa olsun.
Beni büyütürken, onların meşguliyeti hiç olmadı. Her zaman ilk ben oldum onlar için.
Benim için de hep onlar ilk olmalı.
Gerisi bahanedir.
Asla kabul edemem huzur evlerini.(Kimseleri olanlar için elbet.)
Ne kadar ayıp, ne kadar günah.
Kendi evinde,
sıcacık odasında,
çocuğu ve torunları ile huzur içinde yaşamak var iken,
akranları var diye huzur evini seçmek, sadece vaziyetin sevimsizliğine kılıf uydurmaktır diye düşünüyorum.
Geçenlerde,
memleketim olan Trabzon'da da bir huzur evi açıldığını duydum.
Çok üzüldüm ve utandım.
Müthiş güzel kaleme alınmış yazı.
Güne gelmeyi hak etmiş.
DEVRİM DENİZERİ
Esenlikler dilerim.
BAZI ZAMAN ZAMAN BAYRAMLARDA ÇOCUK EVLERİNE YA DA HUZUR EVİNE GİDER,ORALARDA İNSANLARLA TANIŞIR SOHBET EDERİM.KENDİMDE YAŞLANINCA HUZUR EVİNİ TERCİH ETMELİYİM DİYE DÜŞÜNÜRÜM.AMA OKUDUNUZ MU BİLMEM "BİR ÇİFT YÜREK "ADLI KİTAPTA AMERİKALI YAZAR ABORJİNLERİN BÜYÜKLERİNE VERDİĞİ ÖNEMİ GÖRMÜŞ VE BU KONUDA KENDİ HALKININ YAŞLILARI BUNAK ,İŞE YARAMAZ YA DA HASTA OLARAK GÖRDÜKLERİ İÇİN HUZUR EVLERİNE YATIRMALARINI YARGILAMIŞTIR KİTABINDA.(ZİRA DEDEM KORKUT MİSALİ BÜYÜKLER AKIL VERİCİ YOL GÖSTERİCİDİR BİZDE DE).ABORJİNLERİN BU DÜŞÜNCEYE HİZMET ETTİĞİN GÖRMÜŞ VE YAŞLILARA NASIL DEĞER VERİLDİĞİNİ GÖZLEMLEMİŞTİR.KEŞKE TECRÜBEYE,YAŞA ,GEÇEN YILLARA VEFA GÖSTERSEK GÖSTERSEK DE BİZİ BEBEKKEN BAKANLARA BİZ DE YAŞLANINCA AYNI ASALETİ,AYNI HASSASİYETİ GÖSTERBİLSEK.SEVGİ İLE KALIN
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve esenlikler dileklerimle.
Semiray Sezgin
çok değerli bir yazı, ben de zaman zaman düşünmüyor değilim, yerimi ayırsam, yaşlandığımda, eğer ki yük olacaksam sevdiklerime...
öyle işte, zaman neleri değiştirmiyor ki :(
tebrikler yazınız için...
DEVRİM DENİZERİ
Allah kimseye muhtaç etmesin Yaradanım.
Esenlik ve sevgiler. (kızımın adı VUSLAT.)
Benim tesadüfen tanıdığım bir teyze de kendi arzusu ile huzur evinde yaşamayı seçmişti.
Kaptan bir oğlu vardı, uzun seyahatlere gittiğinde yanlız kalmak onu üzermiş.Hiç olmazsa
burada benim yaşımda bir sürü arkadaşlarım var. Güzel sohbetler yapıyoruz, oyun oynuyoruz
başım ağrısa, hemşirem başımda. Kendimin düzenlediği bir odam var ve gerçekten burada
çok mutluyum demişti.
Yalnız başına olmasındansa, yaşıtlarıyla mutlu olduğu bir yerde olması tabi ki güzel. Ancak kendi isteği ile gidenlerin yaşadıkları huzur evleri farklı bir yer, kimsesiz, bakıma muhtaç kalmış kişilerin gittikleri yerler çok farklı. Oralarda büyük dramlar var bizzat şahit olduğum. Allah kimseyi kendi evinden, sevgi ortamından yoksun etmesin yine de...
Sevgiler,
DEVRİM DENİZERİ
Artık insanın kendi kendine yetebilmenin zamanı.
Allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin.
Benden de sevgiler.
"Ben burada mutluyum, yeter ki siz mutlu olun oğlum."
Evet, gerçekten derin bir söz. Ve yeryüzünün en kasvetli en karanlık renklerini bu ülkede görüp yaşamak her an mümkün. Aslında bu kurgudan çok bizzat tanık olduklarıma dayanıyor.Çünkü huzurevlerinde hem tanıdığım eş dost var. Hem ziyaretlerim oluyor, hem istedikleri zaman uygun oyunlar sergiliyorum.
Yaşatmak için yaşamak...Ne önemli ve insani bir eylem..Lakin bu ülkede bunlara ne zaman izin verildi dersiniz, değerli arkadaşım Davidoff.
Selamlar..
DEVRİM DENİZERİ tarafından 12/3/2014 1:42:18 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eser güzel ve anlamlı ben felsefesi üzerine bir kaç kelam etmek isterim,katıldığım noktalar olmakla katılmadıklarım da var huzur evinde yaşamak yaşamak mıdır,kendilerini bu hale getirenleri yetiştirmek yaşamak mıdır,hayata teslim olmak yaşamak mıdır,bazen ölmekte güzeldir yarınlar için,arkadaşlar ve davalar için,diyeceksiniz ki kaldı mı onu bilmem yanınızda yoksa başka yerde olmadığı anlamına gelmez elbet bu bedenler toprak olacak korkmadan yaşamalı,
korkmadan ölmeli,korku insanın doğasında var alt etmek gerek,korkuyu ne kadar üzerimden atamasam da
tankların altına yatıp kendini uçuran arkadaşlarım ve ideallerim gömülmesin diyen kahramanları hatırlatmak
gerekir,gerektiğinde iç huzurla ölmekte güzeldir.
DEVRİM DENİZERİ
Onursuzca uzun yıllar nefes alıp vermek yerine, onurluca bir gün yaşamak YEĞDİR elbette. İç huzur ise çok şeye bedeldir..
Esenlikler.
Ayak parmağının arasına sıkıştırdığı fırçayla resim yapan çocuk ya da tekerlekli sandalyeye mahkum yalnızca parmaklarını kullanabilen fakat beyni süper çalışan fizik bilgini düşünüldüğünde yaşamak bir umut cümlelerinizde.
"Veysel der dünyaya ben niye geldim
her zaman ağladım ne zaman güldüm
gönlüme teselli kendimde buldum
sabır ile teskin ettim özümü" der koca şair.
Ya da gözleri yüksek tansiyondan görmez olan Cemil Meriç'in vaktiyle etrafındaki insanların kendisine okuduğu nice eserden süzerek billurlaştırdığı kitaplarıyla, kendisinin kaleme alamadığı kitaplarıyla pek çok okuru taçlandırdığı gelir aklıma.
Yine Eduardo Galeano "Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri" başlıklı günlüklerinde bir zamanlar Guatemala da yaşayan bir siyaset adamı Adolfo Mijangos'un öyküsünü anlatır. Tekerlekli sandalyeye mahkum vücuduyla kalkıp mücadele eden kişiliği ve bulunduğu ortama neşe katan dünyasıyla Mijangos. Ne var ki devamı insanı hüzne boğar. Milletvekili olan bu saygı değer insan bir akşam mecliste bir yolsuzluk olayını dillendirir. Dönemin Guatemala hükumeti Hanna Madencilik Şirketiyle anlaşma yapar. Hanna ülkedeki bazı maden yataklarını işletecektir. Devletin cüzi kazancına karşın Hanna voleyi vuracaktır. Hanna- Barbara'dan bir çizgi film karesi değil bu. Mijangos sesini yükseltir, bu ne kepazelik der. Ne ki birkaç gün sonra aracına binerken kurşun yağmuruna tutulur. Emperyal majestelerine hizmet etmediği için. Sanırım en çokta bunun için yaşayacağız.
Yazınızda "güneşi gördüm", teşekkürler...
levent taner tarafından 12/3/2014 11:11:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
DEVRİM DENİZERİ
İşte bir Deniz GEZMİŞ VE Arkadaşları..Yaşıtları kara paranın aydınlığında! şaşaalı bir ömür sürerken, onlar: “Kendimizi Türkiye’nin Bağımsızlığına Armağan Etmekten Onur Duyuyoruz” dediler son söz olarak. Yan yana gömülme vasiyetleri bile kendilerine çok görüldüğü gibi, DENİZ’İn boyundan bilhassa kısa tutulan dar ağacı, son nefesini vermesinde zorluk çıkardığı belgelerle tespit edilmişti. Ve daha nice ‘yaşatmak için yaşamak isteyenlerin’ acı öyküleri bu ülkenin yüz karası olarak kazınmıştır yüreklere ve belleklere..
Selam ve Esenlikler.
Yaşamak lazım, enerjisini üstümüzden çeken güneşsizliğe inat,hayatımızı türlü kapris ve sitemleriyle hep aşağı çeken insanlara inat,belki yaşam enerjisini bizden alan ailemize,dostlarımızada bir borcumuzu vardı yaşamımızdan vazgeçmeyerek ancak ödeyebileceğimiz ama en önemliside bize armağan edilen bir yaşam vardı her engele her zorluğa karşı hep tökezleyip, yere düşsede kalkmayı öğrendiğimiz o yaşama her ne olursa olsun sıkı sıkı sarılmak o yaşama karanlıkları sıyırıp yeni ışıklar,yollar katabilmek için yaşamak lazım Devrim hanım yazınızda çok çok güzel yazdığınız gibi...
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve dostça..
Aslına bakarsak yazının içeriği öyle haklı ve öyle doğru ki.
Burada geçen kurguyu tanıdığım bir yaşlı kişide görüp üzüldüğüm için biliyorum. Devletimize yararlı insanlar yetiştirip, sonra da çok özür dilerim tuvaletini altına yapar korkusu ile gelen devlet büyüklerinin görmemesi için huzur evine gönderilen çok tatlı bir annenin trajik öyküsü...
"Ben burada mutluyum, yeter ki siz mutlu olun oğlum."
Ne güzel bir söz değil mi?
Bir evlat için aslında hiç unutmaması gereken acı bir hatıra.
Tebrik ederim Devrim Arkadaşım.
Sağ ol. Yaşamak güzel ama, yaşatmayı bilenler de olmalı.
DEVRİM DENİZERİ
Evet, gerçekten derin bir söz. Ve yeryüzünün en kasvetli en karanlık renklerini bu ülkede görüp yaşamak her an mümkün. Aslında bu kurgudan çok bizzat tanık olduklarıma dayanıyor.Çünkü huzurevlerinde hem tanıdığım eş dost var. Hem ziyaretlerim oluyor, hem istedikleri zaman uygun oyunlar sergiliyorum.
Yaşatmak için yaşamak...Ne önemli ve insani bir eylem..Lakin bu ülkede bunlara ne zaman izin verildi dersiniz, değerli arkadaşım Davidoff.
Selamlar..