- 1352 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUYU BEKLEYİŞ
Yeni evimize taşınmıştık nihayet… 3 katlı bir evin en üst katında kiracı olarak oturacaktık bundan böyle. Komşularımızla tanışmış ve hemencecik kaynaşmıştık. Alt katımızda Fahriye, yan tarafımızda Çiğdem en alt katta ise Songül Teyzeler oturuyordu. Apartmanda çocuk sayısı bir hayli fazlaydı. Özellikle Fahriye Teyze 5 kız 2 de erkek çocuğuna sahipti. Aradan belki bir ay zaman geçmişti ki; bir gece yarısı terasta bir takım sesler duymaya başladık. Sanki birileri koşuyor , yürüyor, dolaşıyordu. Babam eline bir sopa alarak hırsız şüphesiyle yukarıya çıktı. Annem de onu yalnız bırakmadı ve hemen peşinden koştu. Ablam ve ben kapının önünde beklemeye başladık. Babam her tarafı aradıktan sonra annemle birlikte eve geri döndü. Endişelenecek bir şey olmadığını ve uyumamız gerektiğini söyleyerek bizi yatağımıza yatırıp üzerimizi örterek odasına gitti. Sabah olduğunda annem akşam yaşadığımız bu olayı komşulara anlattı. Komşularda buna benzer şeyleri yaşadıklarını bu olaydan haberdar olduklarını belirttiler. Geçen zaman içinde annemin hamile olduğu haberini almış ve evimize yeni gelecek kardeşimin doğmasını sabırsızlıkla beklemeye başladık. Henüz okul çağına gelmediğim için sokakta doyasıya oyun oynuyor, çocukluğumun hakkını veriyordum. Çok mutlu bir aileydik . Önceden yaşadığımız huzursuz günlerimiz geride kalmıştı artık... Her şey yolunda giderken yine bir gece terastan gelen seslerle uykumuzdan uyandık. Yalnızca biz değil yan komşumuzda seslerden rahatsız olmuştu. Apartmanda ki diğer komşularımızın erkekleri toplanıp hep birlikte yukarıya çıkmış ne olduğunu anlamaya koyulmuşlardı ama seslerin sebebi hiçbir şekilde belirlenemiyordu. Her geçen gün bu sesler daha da sıklaşmaya başladı. Her gece her gece bu sesler uykumuza bir balyoz indiriyor korkuyla yerimizden sıçrıyorduk. Bir gece yan komşumuzun eşi polisi aradı. Gelen polislerde gerekli incelemeyi yaptılar fakat yine aynı netice yine belirsizlik… Bu sesler herkes gibi beni de aşırı rahatsız ediyor babamın başına bir şeyler gelecek kaygısı taşıtıyordu. Terasa çıktıları sırada o her neyse babama zarar verecek düşüncesi bile bana yetiyordu. Bir defasında evimize bir akrabamız yatılı gelmişti ve sabah uyandığında rahatsızlığını dile getirmekten çekinmemişti. Bu olay dillendikçe bize yatılı misafir de gelmez olmuştu artık! Yan komşumuz; Fahriye Teyzenin kızlarına dikkat çekerek belki onlardan birine aşık bir gencin yaptığı bir şey olabileceği imasında bulunuyordu sürekli …
Yine her zamanki gibi bir gece, gece yarısı olmuş, herkes çoktan uykuya dalmıştı. Oda karanlık yalnızca dışarıdaki sokak lambasından süzülen ışık içeriyi az da olsa aydınlatıyordu. Ablam az ötemde ki yatakta mışıl mışıl uyuyordu. Benim ise gözüme uyku girmiyordu. Yüreğimdeki ürperti gözkapaklarımı kasıp kavuruyordu. Zaman ilerledikçe vücuduma ter basıyor korkularım daha da artıyordu. Beklediğim ziyaretçiler maalesef belirmiş karşımda duruyorlardı. Bu rüya değildi. Gözlerim açık bilincim tamamen yerinde onları görebiliyordum. Karşımda bir erkek çocuğu beyaz kıyafetlerin içinde bana doğru geliyordu. Elinde bir tırpan, tırpanın üstünde ise kara bir karga duruyordu. Arkasında benim yaşlarımda dolabımdaki en çok sevdiğim kırmızı elbisemi giymiş bir kız vardı. Korkudan kalbim duracak gibiydi. Bu olanlara minicik yüreğim bir anlam veremediği için yorganın altında büzülmüş bir şekilde titreyerek olacak olanları çaresiz beklemeye başladım. Vücudumdan dökülen terler yatağımı ıslatmış yastığım ise sırılsıklam olmuştu. Bağırmak istiyordum ama herkes uykuda olduğu için onlara rahatsızlık vermemek adına dişimi sıkıyordum. Bana doğru yavaş adımlarla ilerlemeleri nihayetinde beni çok yormuş ve bu kabusa daha fazla katlanamayacağımı anlayarak avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. İçerde ki odada yatan annem ve babam panikle odaya daldılar ve hemen ışığı açtılar . Babam dehşetle ne olduğunu anlamaya çalışıyor ve bana sorular soruyordu. Ben de parmağımla kapıyı gösterip ‘ işte baba oradalar, geliyorlar’ diye çığlıklarıma devam ediyordum. Hiç kimse benim gördüklerimi görmüyordu. Işığın yanmasıyla birlikte saniyeler sonra o gördüğüm görüntüler yok olup gitti. Uykulu gözlerle uyanan ve ne olduğunu anlamaya çalışan benden 4 yaş büyük olan ablam ise şaşkınlık içinde anlamsız anlamsız bana bakıyordu. Gözlerim faltaşı gibi açılmış, korkudan her yanım zangırdıyordu. Buz kesmişti bedenim. Annemin ve babamın sorularına cevap verecek direncim kalmamıştı. Bir müddet sonra kendime geldim ve yaşadıklarımı onlara anlatmaya başladım.Hepsi şaşkın ve üzgün bir şekilde yanıma uzandılar. Benimle birlikte uyuyacaklarını söyleyerek bana güven verdiler. O an geçmiş her şey bitmiş kabus geride kalmıştı artık…
Ertesi gün annemin ve babamın sıcacık nefesi, dokunuşu ve konuşmaları bana geceyi unutturmuştu. Gündüz sokakta oynuyor ama akşam olunca yüreğimi bir üzüntü kaplıyordu. İstemiyordum akşamın olmasını. Uyku saatinin gelmesini hiç ama hiç istemiyordum! Annem benim bu durumumu anlamış ve her akşam kendileriyle yatmama izin vermişti.
Günler bir birini kovaladı ve her şey normale döndü diye düşünürken yine yatağımda yattığım bir gece o ağırlık çepeçevre sardı ruhumu. Yine aynı kaygılar yine korkunç bekleyiş… Bu sefer odanın duvarlarına bin bir türlü hayvan tırmanıyordu. Kertenkeleler , yılanlar, akrepler… Yılanlar çatallı dillerini çıkarıyor, çiyanlar daha bir kasvetle bakıyordu yüzüme! Ve arkasından yine faltaşı gibi açılmış bir çift göz, kaskatı kesilmiş bir vücut ve yine çığlıklar… Artık daha fazla bu heyecana kalbim dayanabilir miydi? Bilmiyorum! Işığın açılmasıyla bu kabus yeniden son bulmuş annemin gözyaşlarına gözyaşlarım karışırken onun göğsünde uyumayı başarmıştım. Sabah olduğunda ise ayakkabılarımın evde olmadığını farkettiğimizde çok şaşırdık. Annemin etrafa bakınmasıyla ayakkabılarımın karşı bahçede bulunması onu korkunç şüphelere sürüklüyordu. Artık hep annemlerle uyumaya başlamam sıkıntılarımın hafiflemesine sebep olmuştu. Ablamın okulda ve benimde babamla olduğum bir akşam saatinde anneme de o şeyler görünmüş, boğazına iki suretin yapışması sonucunda karnında bebeğinin ölümüne sebebiyet vermişlerdi. Eve geldiğimizde annemi kanlar içinde bulduk. Konuşamıyordu. Hemen apar topar hastaneye götürdü babam. Kardeşim ölmüştü doğumuna çok az kala!
Bu olaydan sonra annem kendini toparlayıp hemen dedesinin yanına gitti. Dedesi hatırı sayılır çok iyi bir hocaydı. Olanı biteni anlatıp ne yapılabileceğini sordu. Dede; bana özel dualar yazdı bir takım tütsüler uygulanılmasını istedi. O kabus dolu evden hemen ayrıldık. Benim ruhuma verilmiş bu ızdırap öyle kolay bitecek gibi görünmüyordu ama sevindirici olan şey ise hafiflemişti. Günler, aylar, yıllar geçti aradan ve artık ben bu sıkıntıdan dualar sayesinde kurtulmuş normal hayatıma geri dönmüştüm. Bizim ardımızdan Fahriye Teyzenin gencecik kızınında benimle aynı akıbeti paylaştığını öğrendik. Güzeller güzeli bir kızdı. Gece çığlıkları karanlığı bıçak gibi bölüyormuş. Belli ki onu da kabus esir etmişti acımasızca…