FALA İNANMA, FALSIZ DA KALMA…
Çok gariptir... Eskişehir Şeker Fabrikasında muhasebe memuru olarak çalışırken, Elazığ’a tayin olmadan kısa bir süre önce, sanırım 1997’de, büyük oğlum Cenk’in Ayşegül isimli kız arkadaşı, sana bir kahve falı bakayım, deyince kahve içmiş ve fal için kapatmıştım. Sonra o kız falıma bakarken aynen söyle demişti: “Kemal amca, siz terfi ederek tayin olacaksınız. Tayin olacağınız yerin ismi E ile başlıyor. Orada yaşayacağınız büyük huzursuzluk sonucu başka bir yere tayin edileceksiniz. O tayin edileceğiniz yerin ismi de E ile başlıyor. Bu ikinci E ile başlayan yerde çok huzurlu bir çalışma hayatınız olacak. Ama siz, ne yazık ki, bu ikinci E harfiyle başlayan yerden tayininizi, kendi isteğinizle, üçüncü bir E ile başlayan yere çıkarttıracaksınız. Ne yazık ki diyorum, çünkü bu üçüncü E harfli yerde huzursuzluklarınız yine ayyuka çıkacak ve erkenden emekliliğinizi istemek zorunda kalacaksınız...”
O kız, bu fala baktığı zaman tayin edilmek ihtimali hiç olmayan, vasat ve sevilmeyen bir memurdum. Kesinlikle böyleydim. Evet, çok garip bir biçimde, şeflik sınavlarına girip, kazanarak, Ticaret Şefi olarak Elazığ Şeker Fabrikasına tayin oldum; huzursuzluklar sonucu hastanelik oldum, psikiyatrik tedavi gördüm... Sonra, Erzincan Şeker Fabrikası Levazım Şefliğine tayin edildim. Erzincan’ da ufak tefek huzursuzluklar yaşadım ama bunun için kimseyi suçlamadım, kendimi de; diyebilirim ki, çalışma hayatımın en huzurlu dönemini Erzincan’ da yaşadım. Gördüğüm psikiyatrik tedavinin faydası mı oldu, ne... Tamam, dedim, memleketim Eskişehir’e tayin edilmem için yazayım bir dilekçe, olmaz ya, olursa biraz da memleketimde çalışayım... Tayinim Eskişehir Makine Fabrikası Ticaret Şefliğine yapıldı. Sonuç, Eskişehir Makine Fabrikasında ki huzursuzluklar sonucu emekliliğimi istedim, oldum...
Kim, “fala inanma,” diye laf ederse, o halt eder.
YORUMLAR
Gerçekten güzel bir yazı.
Muhatabı kimse, şüphesiz Tanrı katında cezasını çekecektir.
1960 ihtilalinde, devlet kasalarını talan eden paşalar gibi.
Ve,
1980 de zengin olanlar.
Suçlu, sadece siyasetçiler değil.
İktidarı kim ele geçirdi ise,
fukaranın, yetimin akıbeti aynı oldu.
İlgi ile okuduğumuz bir çalışma oldu.
Elinize sağlık diyorum.
Ulu bir hayide'yi allamak-pullamak ,suyu kendinde yıkayıp mümtaziyetin haline sokmak, utanmaz bir ar'ı insan hayatına sokmak, nereye kadar ?
Hikaye diye inandığımız gerçekler ,yalancıların kalemlerinden o kadar çok çekti ki, kitaplar dolusu ihmalin suçlusu insanın yine ta kendisi.
Ondan sonraki ifadelere, güç sahipleri hep böyle bakar.
Saygılar, Sevgiler ustaya.