- 1454 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
ATATÜRK’ÜN KÖPEĞİ FOKS VE DİĞER KÖPEKLERİ -2-
Biliyorum ki bu yazım dolayısıyla bazıları tarafından Atatürk düşmanlığı ile suçlanacağım ama inanın hiç umurumda değil.
Atatürk sevgisini bira şişeleriyle ‘’ Mustafa Kemal’in askerleriyiz ‘’ yazmaktan ibaret sananlar,Atatürk sevgisini ‘’Yeni bir Cumhuriyet, sosyalist bir Cumhuriyet ‘’ olarak ifade edenler, Atatürk sevgisini kalplerinde Lenin,Stalin, başlarında orak-çekiçli Sovyet bayrakları. ellerinde Atatürk resmi ile ifade etmeye çalışanlar, Atatürk sevgisini arabalarının camına ya da oralarına buralarına yapıştırdıkları K. Atatürk imzasından öteye taşıyamayanların bana Atatürk düşmanı demelerine sadece güler geçerim.
Neyse…Kaldığımız yerden devam edelim.
Yıl 1928…Cumhuriyetimizin ilk anayasası olan 1924 anayasasından ‘’ Devletin dini din-i İslamdır ‘’ hükmünün çıkarıldığı yıl… Yani artık devletin resmi bir dini yoktur ki bana göre elbette olması gereken de budur. Çünkü devletin içinde Müslüman olmayan unsurlar da vardır. Dolayısıyla böyle laik bir devlette devletin amentüsü diye bir şey de olmamalıdır lakin tam da bu yılda yani 1928 de bir kitap basılır. Altmış sayfadır bu kitap. Yazarı Safi ( Safi Dümer ) ismini kullanmıştır ve kitap İstiklal savaşımızın en önemli yayın organı olan Hakimiyet-i Milliye Gazetesinin matbaasından çıkar. Bu altmış sayfalık kitabın adı ise ‘’ Türk’ün Yeni Amentüsü’’dür. Türk’ün yeni amentüsünün ilk sayfasında ise hepimizin bildiği ‘’ Ben Allaha, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine, Ahiret gününe ve kadere, Hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna iman ederim ‘’ şeklinde olan amentü tamamen değişerek şu şekli almıştır:
“Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklalini yoktan var eden Mustafa Kemal’e, onun cengaver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına iman ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset destanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulusuyla şehadet eylerim.”
Peki bu amentüyü yazan Safi kimdir aslında?
Safi Dümer, Munis Tekinalp adında biridir aslında ancak bu Munis Tekinalp ismi de adamın asıl adı değildir çünkü asıl adı Moiz Kohen olup kendisi bir yahudi hahamının oğludur. Bir Yahudi hahamının oğlunun elinden Türk’ün yeni amentüsü…İlginç değil mi? ( Resim 1 ve resim 2 –Türk’ün Yeni Amentüsü )
TBMM de dört dönem milletvekilliği yapmış olan Celal Nuri Bey’in de bir amentüsü varmış. O da şöyle:
“Inandım, iman getirdim Halk Fırkası’na (CHP), Halk Fırkası’nın meb’uslarına, meb’usların yapacağı kanunlara, naşir-i efkarı olacak (fikrini yayacak) gazetelere, inanıp inanmayanlar için er-geç bir yevm-i sual (sual günü) geleceğine inandım.’’
İlk bölümde sorulmuştu ya hani ‘’ Siz hiç ‘’Atatürk İkinci peygamber gibidir’’ diyen bir Atatürkçü gördünüz mü?’’diye işte şimdi tam da o sorunun cevabı olacak bir belge sunalım:
5 Ağustos 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan bir haberde; “Atatürk yarım bir ilahtır; Türkler’in babasıdır. Hiçbir devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir; ne Mussolini’nin ne Hitler’in, ne de Lenin’in anıtları onunkilerle ölçülemez” deniliyordu ( Resim 3 )
Ve yine soruluyordu hani ‘’Siz hiç ‘’Atatürk’e dokunmak ibadettir’’ diyen bir Atatürkçü gördünüz mü?’’ diye. Bakalım görmüş müyüz?
12 Aralık1938 günü, Arttırma ve Yerli Malı Haftası açış konuşmasında Başbakan Celal Bayar ( Hani şu Dersim Katliamının (!) baş sorumlusu olan zât ) Bakınız ne diyor. ( Atatürk’ün ölümünden otuz iki gün sonra-Dersim isyanının bastırılmasının hemen sonrasında…[Hatta bazı kaynaklara göre Dersim isyanı henüz tam olarak bastırılmamıştır.] )
“Atatürk’ü anmak, Atatürk’ten bahsetmek hepimiz için ruhi bir ihtiyaçtır. Fakat, bu muazzam varlık huzurunda söz söylemek kadar güç bir şey tasavvur olunamaz. Birçok güzide hatiplerimiz, birçok değerli şairlerimiz, hislerine revaç vermek için söz aldıkları zaman, bu muazzam kudretin karşısında, mutlak bir surette, aciz duymuşlardır. Bu, arkadaşlarımızın kudretsizliğinden, liyakatsizliğinden, değil, bu muazzam varlığın herkes karşısındaki, harikulade tecellisindendir. Bendeniz de Atatürk hakkında, hissiyatımı ifade etmek için mutlak aciz içersindeyim. Yalnız kendilerine karşı, gene böyle bir toplantıda, hissiyatımı ifade ederken, demiştim ki:
“Atatürk’ü sevmek, her Türk vatanperveri için milli bir ibadettir.”
“Bendeniz, bugün de, huzurunuzda, bu Ebedi Şef’imizin, Halaskarımızın, Kahramanımızın, her türlü iyi üstün vasıfları cami olan( Her türlü üstün özellikleri üzerinde toplamış olan ) Büyük Atam’ımızın, manevi huzurunuzda eğilerek, bunu tekrar ediyorum: “Atatürk, seni sevmek Türk milleti için milli bir ibadettir.”
Bir de Osman Nuri Çerman olayı var ki tam evlere şenlik. Adam ‘’ Dinde reform ‘’ Diye bir kitap yazmış( Resim 4 ) ve yazdığı bu kitap 17.05.1961 tarihinde ( yani 1961 anayasası halk oyuna sunulmadan önce ) T.B.M.M de uzun tartışmalara sebep olmuştur. ( Osman Nuri Çerman’ın Dinde reformunda neler varmış, bu kitap TBMM de niçin ve ne şekilde tartışılmış merak edenler şu linke bakabilirler:www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TM__/.../tm__00005069.pdf ) Ben adamın ‘’ Dinde reform ‘’ diye sunduklarından bir iki madde aktarayım ‘’Siz hiç dini değerleri ticaret malzemesi gibi kullanarak ayaklar altına almış bir Atatürkçü gördünüz mü?’’ diye soran vatandaşlara…
Yeni besmelemiz: ‘’Atatürk’ü yaratan Tanrı’nın adı ile başlarım.’’
Yeni Fatihamız: ‘’Bütün Alemler’in Rabbi olan, esirgeyen, yargılayan ve Atatürk’ü yaratan Tanrı’ya şükürler olsun. Tanrım, Seni severiz, Senin yarattıklarını severiz, Sen’den yardım dileriz. Bizi, Atatürk’ün gösterdiği dosdoğru yola ilet, nimetine erenlerin, gazabına uğramayanların, Atatürk yolundan sapmayanların dosdoğru yoluna…” ( Bu yazılanlar atmasyon değildir.Bahsettiğim linkten, Meclis tutanaklarından diğer herzelerle birlikte tamamını okuyabilirsiniz.)
Peki bu adam bir Atatürkçü müdür gerçekten de? Orasını bilmek mümkün değil. Nitekim 15 Mayıs 1961 Tarihli Meclis tutanaklarında bu kişinin halk nezdinde ‘’ CHP iktidara gelirse işte böyle bir kur’anınız, böyle bir dininiz olacak korkusu oluşturarak Demokrat Partiyi iktidara taşımak için mel’unca bir yola baş vurduğunu söyleyenler de olmuştur. Bir başka husus Osman Nuri Çerman’ın bu kitabı Meclis kütüphanesine 200-300 civarında girmiş olmakla beraber tabii ki kitapta yazılanlar hiç bir zaman bir kanun tasarısı olarak Mecliste tartışılmamıştır.
Osman Nuri Çermanla ilgili maalesef fazla bilgi bulamadım. Ancak benim için çok ilginç bir kaç bilgiye rastladım: Bir dönem CHP İlçe başkanlığı yapmış ( Hangi ilçe bulamadım ), Kendisi bir Tarih Öğretmeni ( Meslektaşız yani ) Yazdığı bu kitap yüzünden 1958 yılında yargılanmış. Ama benim için en ilginç olanı orta okul öğrenimini bitirdiğim Beykoz Orta Okulunun ilk Müdürüymüş . Torunu, ‘’Yaşı altmış ve yukarısında olan - Beykoz’da yaşamış herkes- dedemi tanır.’’ diyor. Ben hatırlayamadım doğrusu.
Efendim bu adamın ve okuyacağınız diğer şair-yazar ve düşünürlerin yazdıklarına itibar edilir mi? Bunlara bakılarak ‘’ İşte Atatürkçülük budur’’ denilebilir mi? Elbette denilemez ama yine de cahil bir köylü kadınının ‘’ Ben Tayyib’in g.tünün kılıyım’’ demesine bakarak milletin %50 sini Tayyib’in g.tünün kılı olarak olarak görenlere sormak lazım bu soruyu. Bu ve benzeri sapıklar ( Ki bu Osman Çerman adlı vatandaş okul müdürlüğü, Tarih öğretmenliği, CHP ilçe başkanlığı yapmış, yani cahil olmayan bir kişidir. Okuyacağınız diğer -kendilerine Atatürkçü diyen - şair ve yazarlar da cahil değillerdir elbette. ) bütün bir camiayı mı temsil ederler? Onların söyledikleri bütün bir siyasi düşüncenin veya ideolojinin ortak fikri midir? İşte bu soruyu ‘’ Siz hiç ‘’ Ben Atatürk’ün g.tünün kılıyım diyen Atatürkçü gördünüz mü?’’ diye soranlara sormak lazım. Sünni Müslümanları ‘’G.t kılı ‘’ olarak görenlere sormak lazım. Bu gibi sapıklar yüzünden İslama saldıranlara sormak lazım. ‘’İslam= Allahu Ekber diyerek kafa kesmek’’ düşüncesini tüm insanların kafalarına yerleştirerek zaten var olan İslamofobiyi daha da yaygınlaştırmaya çalışanlara sormak lazım. Bu ve benzeri sapıkça sorularla milleti birbirine düşürmeye çalıştıktan sonra kendileri sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi ‘’ Bu milleti ayrıştırıyorlar, ötekileştiriyorlar ‘’ diye şikayettte bulunanlara sormak lazım.
Eski AK Parti Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser o dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan hakkında “Bizim için ikinci bir peygamber gibidir” diyerek yalakalığın zirvelerine çıkmış biri. Eyvallah…Onun bu yalakalığına bakarak soruyor Atatürkçü (!) vatandaş ‘’ Siz hiç ‘’Atatürk İkinci peygamber gibidir’’ diyen bir Atatürkçü gördünüz mü?’’
Keşke sadece bir tane olsaydı. O kadar çok ki…Peygamberden de öte… Direkt Allah diyen var. Buyurun isterseniz:
“Ey dertli saray! Kâbe mi oldun bize artık?
Cennetse bu yurt, sen onu buldundu harabe
Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe Kâbe
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
Türk ırkının en son ulu peygamberi oldun
Tutsak seni lâyık yüce Tanrı’yla müsavi
Toprak olamaz kalp doğabilmişse semâvi
Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses
İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!”
Edip Ayel
“Tanrı Peygamber diye nedir, kimdir, bilmeden
Taptığımız ne varsa, hepsi onda şekl aldı !”
“Ey ilahın yüce davetlisi, göklerden eğil,
Göreceksin duruyor kalbimizin üstünde putun”
Faruk Nafiz Çamlıbel
“Bir güneş gibi yalnız
Sensin ülkü Tanrımız
Ey Türklüğün bütünü ”
Ömer Bedrettin
“Her zaman ırkıma büyükbaş Atam
Tanrılaş gönlümde, Tanrılaş Atam !
Nurettin Artam
“Peygamber Tanrısına duymadı bu hasreti
Vermedi bu kudreti Tanrı Peygamberine ”
Vasfi Mahir Kocatürk
“ALLAH değil
O yazdı, alınyazımızı ! ”
İlhami Bekir
İnsan değil canlı bir tarihti o
Dünyayı yıldıran bir fatihti o
Et, Kemik ve kandan bir heykeldi o
Şimdi ilah oldu ve yükseldi o
M. Vahdet Sungur
“Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde;
Gönül tapar, kendisinden geçer de
Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.
Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını
Ondan aldık yaşamanın tadını
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.”
Halil Bedii Yönetken-------( Bu bestelenmiş bir marştır aynı zamanda )
Her yaptığın iş harikadır, her sözün ayet,
Kavmin olalım, sen bize, din eyle inayet!
Din istemeyiz öyle Arap felsefesinden,
Gazi ! Bize bir din de yarat Türk nefesinden!. ( Resim 5 )
Ali Hadi
Varsın… teksin… yaratansın
Sana bağlanmayan utansın,
Biz sana tapıyoruz…
Aka Gündüz
Ne mucize ne efsun
Ne örümcek ne yosun
Çankaya yeter bize,
Kabe arab’ın olsun…
Kemalettin Kamu
Yoktan var ediyor tanrı gibi her şeyi
Yusuf Ziya Ortaç
Veeee…Yalakalığın zirvesi. ‘’Siz hiç dini değerleri ticaret malzemesi gibi kullanarak ayaklar altına almış bir Atatürkçü gördünüz mü?’’ Diyenlere ithaf ediyorum.
Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
Peygamber odur,
Sanatkâr Atatürk.
Talihe hâkim,
Zekâya önder,
Doğma serdar Atatürk.
Bunları geçti insan büyüğü:
Kendi kadar Atatürk!
Atatürk ekber!
Atatürk ekber.
Bizde O var. Atatürk!
Ne evliya, ne de peygamber..
Halkına yar Atatürk!”
Behçet Kemal Çağlar…
Sizce neye benziyor bu şiir?
Behçet Kemal Çağlar Yalakalıkta zirveye ulaşmış bir şair. Öyle ki Süleyman Çelebi’!nin Mevlidinden intihal yaparak Atatürk için bir mevlid bile yazmış.
Bakın Süleyman Çelebi’nin Mevlidi Behçet Kemal Çağlar’ın ellerinde ne hale gelmiş: Ayrıca yazmayayacağım. Resim 5 te var. Oradan okuyamayanlar şu linke bakabilirler: entellektuel.s4.bizhat.com/entellektuel-post-3360.html
Evet…Birileri sordu ‘’Gördünüz mü?’’ Diye ben de kısaca ‘’Evet gördük ‘’ dedim. Bunda kızacak, gücenecek, beni Atatürk düşmanlığı ile suçlayacak bir şey göremiyorum. Birileri sormuş, cevap vermeyelim mi? Gizleyip saklayalım mı? Pek çok şeyde yaptığımız gibi halı altına mı süpürelim? Keşke olmasaydı ama var işte varrrr
YORUMLAR
Sami Kardeşim,
Şu başlığı kafamda yanlış yorumlamayı çok isterdim ama ne yazık ki , gerçekten o aslan adamın etrafında Foks 'tan daha köpek pek çok köpek daha vardı.
Bu yazı dizisi onun gerçek düşmanlarına sanırım yanlış düşünmeleri ve sözlerle intikam almaları şansı da tanımış oldu.
Beyler:
Atatürk bizim gibi bir fanidir. Asla ilah değildir ve bu yakıştırmayı asla kabul etmemiştir.
Atatürk kadınlara seçme seçilme hakları verdirmiş olan bir liderdir.( Kadın olsam sadece bu imkanı tanımış olduğu için ona mihnet duyardım) Erkek olarak da anama bacıma karıma verdiği imkanlar içim onu çok seviyorum.
Arap gibi olmak , onun gibi yaşamak için can atıyorsunuz. Arapça harfler ile ancak %2.5 erkek, %0.4 kadın okuma biliyordu. Dinimizi Arapçadan başka bir şey bilmeyen insanların bize anlatması çok zordur, bu yüzden Türkçeleştirilmesi gerekir. Atatürk bunu istemiştir de kötü mü olmuştur?
Cumhuriyeti kuran ve onun icaplarını esas alan kişidir . Teokrasi de kalsak ,idareciliğe layık olmayan oğlanlar elinde olsak daha mı iyi olurdu.
Geçmiş borçları silip , kendine yeten bir Türkiye bırakmış olan ,Halifelik, sultanlık gibi makamları elinin tersi ile iten , o zamanların en saygın milletini çamurun içinden çıkartan da yine o dur.
Her ölümlü gibi , onun fikir ve yaptığı nice güzelliklere saygı ile eğilirim ama onu yaradan ile , resulü ile kıyaslamayı asla aklımdan bile geçiremem.
Onun sadece ortaya attığı ilerici düşünceler ve yaptığı reformlar beni ilgilendirir.
Hangi düşünceden olursak olalım bir liderimin yaptığı gerçek ve kalıcı eseri, eğer milletimizin yararına olmuş ise takdir etmeli ,değilse gerekçeleri ile tenkit edebilmeliyiz. Beşer olanın hem günahı hem de sevabı olabilir. Kazandırdıkları çoksa o lider benimsenebilir. Ona yağ çekmek lideri aptal yerine koymaktır bence.
Atatürk yaptıkları ile koca bir milletin gerçek bir kurtarıcısıdır. Ne özel hayatı, ne de içki içmesi fikirlerini benimsememize asla engel olamaz.
Allah, Türk Milletine yeniden onun gibi liderler nasip etsin .
Saygılarımla Sami Kardeşim
sami biberoğulları
Bu yazının yazılmasının tek bir amacı vardır.
Birileri merak etmiş sormuş: ''Siz hiç Atatürk'ü peygamber yerine koyan Atatürkçü gördünüz mü '' Diye...Ben sadece ve sadece bu soruya cevap verdim.
Ne kimseyi Atatürk sevgisinden uzaklaştırmak ne de Bizzat Atatürk'ü eleştirmek gibi bir amacım yoktu. Ama öyle görülüyor ki bu güne kadar tabu olan bu konuları konuşmak için erken davranmışım. Belki bir elli hatta yüz sene daha geçmesi gerekiyor
Selam ve sevgilerimle.
Gerçekten her yönü ile enteresan bir çalışma.
Hocam çok güzel kaleme almış,
yorumcular da müthiş yorumlamış.
Tüm bölümleri ilgi ile okudum.
Keşke normal hayatımızda da,
buradaki gibi medenice yaklaşabilse insanlar olaylara.
Herkes fikirlerini açık yüreklilikle yazabilse, anlatabilse.
Bu tanıdığımız şairlere üzüldüm.
Tüm değerlerini yitirdiler gözümde.
Gerçekten merak edilen bir konu;
Bu konularda nasıl fikir beyan etmiş Atatürk?
sami biberoğulları
Lafı fazla uzatmadan sadece sorduğun bir soruya cevap vereyim:
''Gerçekten merak edilen bir konu;
Bu konularda nasıl fikir beyan etmiş Atatürk?''
Konuyla ilgili bir tek anı var. o da şöyle:
Bir gün bir gazeteci ( Anıda adını vermemiş ) Atatürk'ün huzuruna çıkar. O sırada Atatürk'ün köpeği Foks da Atatürkün bacaklarının arasında dolanmaktadır. Gazeteci Atatürk'e '' O bacaklarınızın arasında dolanan yaratığın yerinde olmayı ne kadar isterdim '' Diye hitab edince Atatürk '' Olmazsın çünkü sen ondan çok daha aşağıda sefil bir yaratıksın '' diye azarlar bu yağcıyı.
Bunun dışında mesela kendisi ile ilgili mevlide, ezana ne demiş, nasıl bir tepki göstermiş bilinmiyor. ya da ben bilmiyorum diyeyim.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam neler varmış neler yazılmış acaba Atatürkün kendisi bu hal karşısında nasıl tavır göstermiştir merak ederim doğrusu bir insan bu kadarmı ilahlaştırılır pes yani Benim anlamadığım chp liler kendilerini ilerici aydın diye tanımlarlar demokrasiden bahsederler ama kendi inancından olmayanları örümcek beyinli ve gerici olarak adlandırırlar ne yazıkki Asıl ATATÜRKÇÜ benim aslında kimseyi küçümsemeyen herkesi eşit gören herkesin inancına ve değerlerine saygı duyan bu Vatanı canından çok seven bir birey olarak saygılarımla selamlar
kukurikuu
Sami Kardeşimin belki de asıl beklediği yorumu siz yapmışsınızdır.
"Asıl Atatürkçü benim " diyen yazınızı şahsınızda kutlarım.
Saygılarımla.
sami biberoğulları
Eyüp abim benim söyleyeceklerimi söylemiş. Dolayısıyla ben sorduğun soruya cevap vereyim:
''Atatürkün kendisi bu hal karşısında nasıl tavır göstermiştir'' diiye sormuşsun.
Konuyla ilgili bir tek anı var. o da şöyle:
Bir gün bir gazeteci ( Anıda adını vermemiş ) Atatürk'ün huzuruna çıkar. O sırada Atatürk'ün köpeği Foks da Atatürkün bacaklarının arasında dolanmaktadır. Gazeteci Atatürk'e '' O bacaklarınızın arasında dolanan yaratığın yerinde olmayı ne kadar isterdim '' Diye hitab edince Atatürk '' Olmazsın çünkü sen ondan çok daha aşağıda sefil bir yaratıksın '' diye azarlar bu yağcıyı.
Bunun dışında mesela kendisi ile ilgili mevlide, ezana ne demiş, nasıl bir tepki göstermiş bilinmiyor. ya da ben bilmiyorum diyeyim.
Selam ve sevgilerimle.
Çok uzun bir cevap yazardım amma ateş ateşi yakar misali hırslanıp sabah edeceğimi bildiğim için
diyorum ki;
Cahili kandırmak kolaydır. Kandırılan kişi ise, bunu fark ettiği andan itibaren, iki temel davranış kalıbına yönelir:
1. Kandırılmayı kabullenir.
2. İntikam almak için, gücü yettiğince o da başkalarını kandırır.
bugün durumumuz aynen bu
saygılarımla
sami biberoğulları
Anladım...
Selam ve sevgilerimle.
Hatırlarım, mahalle ahalisinin muhtar dediği yaşlıca bir teyze vardı. Ecevit hayranıydı.Hiç bir mitingini kaçırmaz, her dost sohbetinde de şiddetle savunurdu. Öyle ki, "b.kunu yerim, sana kurban olurum" diye gezerdi.
Buna benzer daha bir yığın vaka sayılabilir.Mesela bir rock müziği konserinde kendini paralayanlar hatta fanatiği olduğu Elvis Presley'in ölümünün ardından kendini öldürenler bile vardır. Fakat bunların hepsi kişisel tepkilerden öteye götürülemez pek.
Sayın hocam, sizin bu aktardıklarınız ise oldukça farklı bir çerçeveye, bir üst aklın projesine benziyor. Zira belli ki daha 1920'lerin ikinci yarısından başlayarak hayata geçirilmiş bir proje var ortada. Bu projeye katkıda bulunanların musevi, Türk ya da başka biri olması, ortada bir gerçek var ki, bu gerçeği pek değiştirmiyor. O da, Atatürk'ün o zamanlar hala sağ olması!
Peki elinde bir tanrı kadar yetki bulunan Atatürk bunu istememiş ise neden "durun, b.k yemeyin" dememiş?
Yani bu proje Atatürk'e rağmen, onun itirazına rağmen mi hayata geçirilmiş? Bir nevi Atatürk kandırılıp mı yazılmış bunca yazı?
sami biberoğulları
Konuyla ilgili bir tek anı var. o da şöyle:
Bir gün bir gazeteci ( Anıda adını vermemiş ) Atatürk'ün huzuruna çıkar. O sırada Atatürk'ün köpeği Foks da Atatürkün bacaklarının arasında dolanmaktadır. Gazeteci Atatürk'e '' O bacaklarınızın arasında dolanan yaratığın yerinde olmayı ne kadar isterdim '' Diye hitab edince Atatürk '' Olmazsın çünkü sen ondan çok daha aşağıda sefil bir yaratıksın '' diye azarlar bu yağcıyı.
Bunun dışında mesela kendisi ile ilgili mevlide, ezana ne demiş, nasıl bir tepki göstermiş bilinmiyor. ya da ben bilmiyorum diyeyim.
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam
Endoktrinasyon tekrarlı telkin yâda bilinen adıyla (beyin yıkama) bu kuramı geliştiren Yahudi kökenli Rus bilgin pavlovdur.
pavlov’un sizin yazınızla ne ilgisi vardır yorumumda kısaca özetleyeceğim.
Bildiğiniz gibi İvan pavlov hayvanlar üzerinde uzun yıllar tekrarlı telkin refleksi üzerine çalışmalar yapmış daha sonra da insanlar üzerinde tekniklerini geliştirmiş bir hekim ve kuramsal psikolojinin babalarından sayılan bir bilgindir. Öyle ki geliştirdiği teknikler bazı ülkelerdeki otoriteler tarafından kendi toplumlarına biz zati uygulanmıştır. Bu ülkelerin başında da Rusya ve Çin gelir.
Pavlov’un uzun yıllar üzerinde çalıştığı tekniğin en belirleyici özelliği bireyden topluma, tüm insanlar üzerinde ‘’korku’’oluşturmaktır. Bu kuramların en iyi uygulayıcısı olan Rus ve Çinli otoriteler ülkelerindeki, İdaresi altına almak istedikleri insanların bireysel ve toplumsal iradesini kırmak suretiyle kendi halklarına sistemli şiddet uygulamışlardır. Öyle ki zaman içerisinde her eğitim seviyesinden insanlar kitlesel olarak alt benliklerine işleyen ‘’korku’’kaynaklı düşünce biçimi geliştirip, otorite’nin şiddet kullanmasını haklı görmeye başlamışlardır. Yani insanlara bir tür sizin kaleme aldığınız Stockholm sendromu, gibi bir süreci yaşatmışlardır.
Bu süreç zaman içerisinde otoriteye bağlılık noktasında kendi fanatiklerini başka bir deyişle yalakalarını yaratmıştır.
İsmet İnönü celal Bayar vs devletin yönetiminde bulunan Atatürk’ün diğer dava arkadaşları aynı jenerasyon da oldukları pavlov’un geliştirdiği (beyin yıkama )tekniklerinden ne kadar haberdardılar bilinmez ama Cumhuriyet sonrasındaki uygulamaları pavlov’un geliştirdiği kuramlara çok benziyor.
Dünya siyaseti üzerinde etkili olan bu kuram gizemli bir biçimde örgütlenmiş Siyonist yapılar tarafından dini yasalarla yönetilen ülkelerde de uygulanmıştır.
Sonuç olarak Atatürk bu gün üzerinde yaşadığımız ülkeyi ve siyasi yapıyı kurmuştur. Yanlış uygulamaları eleştirilmelidir elbet ama çok eksiklerimiz olsa da hakkını teslim etmek gerekir ki aynı zamanda ülkemizi medeni ülkelerin sahip olduğu demokratikleşme seviyesine ulaşma noktasına da taşımıştır. Bundan sonraki süreç Atatürk’e haşa tapmak değil onun ülkeyi taşıdığı noktadan ülke insanın değerlerine saygılı olarak ileri demokrasi seviyesine taşımaktır. Aksi takdirde pavlov’un kuramlarını uygulamaya kalkışacak başka otoriterle karşılaşa biliriz.
Saygı sevgilerimle.
sami biberoğulları
Sadece ve sadece birilerinin sorduğu bir kaç soruya cevap vereyim derken olay nerelere geldi dayandı.
Öyle anlaşılıyor ki yine Don Kişot gibi çıkmışım ortaya ve yel değirmenlerine saldırıyorum.
Bir elli sene hatta yüz sene daha kakara kikiriye, aşk acılarını havi konulara devam etmek gerekiyor galiba. Hem beyin yorulmuyor, hem de boş yere dost kaybetmiyorsun hiç olmazsa.
Selam ve sevgilerimle.
Hocam değerli yazınız için öncelikle teşekkür ederim. Söylenecek pek bir şey bırakmamışsınız. Neredeyse sözün bittiği yerdeyiz.
Yazınız “Beserin böyle delaletleri var putunu kendi yapar kendi tapar” dizesini de aklıma getirmedi değil. Hani insanoğlundaki genel putlaştırma eğilimi bazında.
Peki, Atatürkçülüğün kimi şair ve edipler kanalıyla dinsel bir Atatürk imgesine büründürülmesinin evveliyatı başka nerelerde aranmalıdır? Tanzimat edebiyatımızın önde gelen isimlerinden Şinasi’nin devrin devlet adamlarından Mustafa Reşit Paşa’ya hitaben yazdığı kasidenin sınır tanımaz bir övgüye dönüşmesi de enteresandır. Büyük Reşit Paşa bir Sadrazam olarak türlü hizmetler veren bir kişilikten öteye adeta bir din ulusu ya da insanlık tarihinin en büyük kişiliği gibi de sunulabilmektedir. Fahr-i Cihân-ı medeniyet, medeniyyet Resûlü, Âyet-i beyine gibi tabirler Reşit Paşa için rahatlıkla kullanılabilmektedir.
Bu tip örneklerde kafa yapısı üzerinden meseleye eğilmek gerektiği düşüncesindeyim. Duygusallık ağır basıyor, akılcılık zayıf kalıyor. “ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir” sözünün hükmünü salt bireysel dünyamızla değil toplumsal düzlemde de ölçüp, değerlendirmemiz, değerlendirebilmemiz nerede durduğumuzu belirlememiz gerekmez mi acep?
Mesela; Bilinçli sevmeyip, Allah’ına kadar sevme huyumuz var. Bu tarz sevgi terennüm edenler bir de bakıyorsunuz, sırtlarını dönmüşler bile.
Demem odur ki; Kırılgandırlar, alıngandırlar. Habire kucağınıza alıp, pışpışlamanız icap eder. Günlük güneşlikken yağmura çevirirler. Anlaşılan o ki; Tekin olmayıp, güvensizdirler. Ego ağır basar. Bencillik, nefis, menfaat güdüleri öne çıkar. Böylelerin hayatında birincil öge işine gelip gelmemesi ya da hesebına uyup uymamasıdır. Bu tip yapıların; Menfaatı varsa es geçmeyeceği, üzerinden atlamayacakları parametre olmamaktadır. Birdirbir atlamak çocukluk alışkanlığıdır.
Nalıncı keseri misali kendine yontma eğilimi vardır. Bu eğilim fanatik olunan alanlarda nükseder. İlgi duymadıkları alanlarda kendini göstermez. Hatta o alanlarda benzer eğilim gösteren, tutum sergileyenleri kendilerine bakmadan eleştirirler. Nedeni çok basittir. Bizim önemsememiz önemlidir. “Fark ettiniz mi; Otomobil kullanırken, sizden yavaş giden herkes aptal, sizden hızlı giden herkes de manyaktır.” Psikolojisi sergilerler.
Kanımca; Futbol fanatizmi çok öğreticidir. Salt; O fanatizmi duyanlar için değil, her türlü fanatizme kapılanlar için derim. Bazen statlarda; Tribünler yakılıp yıkılır. Yahut koltuklar sökülür. Bir bakarsınız dolmuşta ön koltukta oturan yolcu şoföre, kendi takımının seyircisine ve eylemine sahip çıkarak; Canım stat bizim değil mi sökeriz de, takarız da deyiveriyor. İnsan psikolojisi enteresandır. Kaptırıp gitmeye görsün. Nasılsa söze ne kira alınıyor, ne vergi kesiliyor. Bazen müdahale etme gereği duyarsınız. İnsanın; Bakın! samimiyeti severim, laubalilikten hoşlanmam diyesi gelir.
Yani mevzu psikoloji, sosyoloji, felsefe, ilahiyat, tarih, sanat, edebiyat, spor türlü alanlarda karşılığını bulabilecektir.
Selam ve saygılarımla...
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve içten yorumunuz için çok teşekkür ederim. Güzel yorumuz ile ben de bilmediğim bazı konuları öğrenmiş oldum. Bunun için de ayrıca müteşekkirim size.
Sanırım dünyanın bir başka ülkesinde şöyle bir söz yoktur '' Amerika( Ya da Almanya, İngiltere fark etmez ) dostumuz, feda olsun postumuz.
Sevmesi de nefreti de ölümüne olan bir ülkeyiz maalesef. Orta yolu bir türlü bulamıyoruz.
Selam ve sevgilerimle.
Anlamli bir makale oldu elinize saglik
Bence bu ve benzeri konular Tarihciler tarafindan daha bir derinlemesine arastirilip gercek bir resmi Türk tarihi olusturulmali..
Zira yalanlar üzerie kurulmus bir tarihin cocuklaridan medeni bir toplum beklenemez.
Malumunuz yeryüzündeki ifsat hareketlerinin cogunda siyonizm kirintilari görmek mümkündür.
Osmanlinin yikilis ve TC olusumunda olusan ve olusturulan bosluktan yararalanan siyonistler, islam`a karsi büyük ifsat hareketleri yapmis basarilida olmuslardir.Öyle ki Lozana Türkiyeyi temsil edecek bir haham olan Haim Nahum görevlendiliyordu..Savas kazanmis bir millet sanki müstemleke gibi lozanda bircok vatan topraklarini peskes cekiyordu.12 adalar D Trakya batum vs vs.
Siyonistlerin en büyük emelleri olan Israil devletinin olusmasida bu ve benzeri ifsat hareketerinden beslenmistir.Zira savastan cikmis bir milletin yillarca diniyle imaniyla Dini bir kurum olan Hilafetiyle ugrasilmasinin altinda siyonizm emelleri yatmaktaydi
sami biberoğulları
Bu yazıda sadece birilerinin sorduğu bazı sorulara cevap vermeye çalıştım.
Lozan, haim nahum, İsrail, Hilafetin kaldırılması çok daha farklı konular. İnşallah bir başka yazımda o konuları da ele alma imkanım olur.
Selam ve sevgilerimle.
Atatürkçülere bakarak Atatürk kimdi diye anlamaya çalışırsak, birçok Atatürk profili çıkar karşımıza. Yazınızda belirttiğiniz şair, aydın vb kişlere göre batıl bir dinin tanrısı veya tanrının elçisi, bundan 5 yıl öncesi CHP zihniyetine göre komünist, bugün ki CHP zihniyetine göre Müslüman. Biz öyle bir şeyiz ki "sevdiğimizde hiçbir kusur, sevmediğimizde de hiçbir güzellik görmeyiz" maalesef.
Benim sülalem çok fanatik bir Atatürkçü sülaledir. Bir gün dedem hastadır, birisi ziyaretine gelir. Mevzu döner dolaşır Atatürk'e gelir, adam bir eleştri yapar. Dedem hasta yatağından kalkar müsafir falan demez pataklar. Yine bir gün babamla televizyon izliyoz, televizyonu daha yeni aldığımız yıllar. Televizyonda Atatürk'ün içki içtiğinden bahsedilince babamın omuzları çöktü ya. İnanamadı. Çünkü onun kafasında tahayyül ettiği Atatürk melek gibi bir şeydi. Ama kendide arada bir içtiği için kısa zamanda toparladı. Maalesef bugün ki neslinde babam gibi hayal kırıklığı yaşadığı anlar olacak. Çünkü öylesine büyütülüyor ki Atatürk; ilkokul 3. sınıfa giden oğlum; "baba Atatürk mü büyük Allah mı?" sorusunu soruyor bana. Ne yapsın çocuk evde bizi düşmandan Allah kurtardı, okulda Atatürk kurtardı, evde bizi Allah yarattı, okulda Atatürk yoktan bir millet varetti denilirse haliyle çocuk bocalıyor. Ana okulu dahil 4 senedir okula gidiyor çocuk, daha bir kere ne Mevlası'nı duydu ne Peygamberini.
Bana göre Atatürk; çok büyük yanlışları ile beraber, memleketin maddi anlamda gelişmesini sağlayacak birçok doğru adımlarda atmıştır. Bazı yaptığı şeyler aşırı büyütülmüş, kanunları ayetlere nazire yapılırcasına, bu kanunları insan üstü biri yapabilir anlamına gelen yorumlar getirilmiştir. Bir kâfir serpüşü için nice insanlar telef oldu belki. Bir alfabe meselesi öyle büyütüldü ki sanki bizi alfabe aldı dünyanın en muasır en ileri medeniyeti yaptı. Şimdi desem ki Japonlar mı, yoksa biz mi ileriyiz? bir tane akıllı çıkıp biz ileriyiz diyebilir mi? Japonlar savaşın en soğuk yüzünü gördü. Ama buna rağmen birçok alanda bir numaralar. Peki bunlar bunu Latin alfabesi ile mi başardı? Biz ne yaptık, bir harf inkılabı ile binbir zahmetle yazılmış göz nuru bir dünya eseri, birikimi geçersiz kıldık. Tevhid-i tedrisat kanunu ile dini ilimler öğrenilmesi ve öğretilmesi yasaklandı. Bu memlekette ezan yasaklandı.
Komşu köyde yaşlı bir amca anlatmıştı; "Bir gün taşın üstüne çıkıp Arapça ezan okudum. Köyün muhtarı jandarmaya şikayet etmiş. Jandarma evimi bastı, ifade verdim. Dedilerki falan tarihte Sivas'ta mahkemeye çıkacaksın. Evladım araba yok, yürüyerek (Amasya Taşova'dan) düştüm yollara. Ben bu garip halimle yürürken bir araç durdu yanımda ve;nere gidiyon dedi içerden biri. Dedim Sivas'a. Dedi hayırdır. Dedim Arapça ezan okudum diye muhtar şikâyet etmiş mahkemem var. Adam, "senin çıkacağın mahkemenin hakimi benim. Söylediklerimi iyi dinle. Mahkemede aynen şu savunmayı yapacaksın. Ben bir gün içki içmiştim. Kendimde olmayarak bir taşın üstüne çıkmış Arapça ezan okumuşum. Muhtarda beni şikayet etmiş. Mesele bundan ibaret efendim." diyeceksin der. Mahkemeye çıktığımda aynen öyle dedim de berat ettim. Biz neler gördük evladım" diye anlatmıştı. Yanımda birlikte çalıştığım arkadaşın dedesi bir alimmiş. Dini ilimler öğrettiği için idamla yargılanır, idam sehpasından döner, fakat bir hatıra olsun sende diyerek kulakları kesilir, geri kalan ömrünü kulaksız tamamlar. Buna benzer daha bir sürü saçmalıklar yaşanmış.
Bana göre Atatürk; Kemalizmin baş mimarıdır. Çünkü birçok şeyi sıfıra indirmiş, kendi ideallerine göre bir devlet, bir zihniyet inşa etmiştir. Yine kendi görüşlerini benimseyen nesiller arzu etmiş, bu yönde adımlar atmıştır. Açıkçası bu noktada kıskanılacak bir maharete sahip çok zeki bir insandır. Fakat bu millete biçtiği gömlek dar gelmiş, yırtılmaya mahkum olmuştur. Zaten ta baştan zorlamayla giydirilmişti.
Hocam yazınızda yazdığınız şair/yazarlar bunları ne zaman yazmış, Atatürk bu tip yazı, şiir vs hakkında ne görüş beyan etmiştir? Bu tip şeylerden memnun mu olur yoksa red mi ederdi?
Selam ve dua ile...
HÜSNÜ ÖNDER tarafından 11/28/2014 11:36:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
asude_vuslat
(YORUMUNUZ) dikkatimi çekti...
çok beğendim.
sami biberoğulları
Ben bu yazımda '' Atatürk'e peygamber diyen bir Atatürkçü gördünüz mü?'' Sorusuna cevap vermeye çalıştım. Bunun dışındaki konular bu yazının amacı değildir.
Sorduğunuz soruya gelince: Bu şiirlerin ve yazıların yazılma zamanlarını tek tek tarih olarak bilmiyorum ama sanırım Faruk Nafiz'in yazdığı şiir dışındakiler Atatürk Hayattayken yazıldı. Peki Atatürk bu şiirler veya kendisine yapılan yalakalık hakkında ne fikir beyan etti?
Konuyla ilgili bir tek anı var. o da şöyle:
Bir gün bir gazeteci ( Anıda adını vermemiş ) Atatürk'ün huzuruna çıkar. O sırada Atatürk'ün köpeği Foks da Atatürkün bacaklarının arasında dolanmaktadır. Gazeteci Atatürk'e '' O bacaklarınızın arasında dolanan yaratığın yerinde olmayı ne kadar isterdim '' Diye hitab edince Atatürk '' Olmazsın çünkü sen ondan çok daha aşağıda sefil bir yaratıksın '' diye azarlar bu yağcıyı.
Bunun dışında mesela kendisi ile ilgili mevlide, ezana ne demiş, nasıl bir tepki göstermiş bilinmiyor. ya da ben bilmiyorum diyeyim.
Selam ve sevgilerimle.
Var, hocam, var...
Bu yazıda baştan sona Atatürk düşmanlığı var...
Bu düşmanlığı yapanları, bu düşmanlığın nasıl yapıldığını siz ifşa etmişsiniz...
'Her sakallıyı deden sanma' derler ya...
Ne var ki, bu memlekette bir 'sendrom' türü o kadar yaygın ve olağan ki, hemen 'Hah' anlalaşıldı, sen şucusun! Şu Taraftansın!' yollu, akılla, mantıkla, vicdanla, izanla, irfanla izah edilemeyecek derecede absürd dışa vurulur...
Fakat birileri de çıkıp, düşülen gafleti, delaleti, hatta hıyaneti ortaya koymalı ki, Atatürk'e yöneltilen, yamamaya kalkışılan böyle şeyleri fark ettirmeli...
Atatürk'ü seviyorum, demekle Atatürk'ü sevdiğinizi ispat etmiş olmazsınız...
İş o kadarla kalsaydı, bunca samimiyetsizliği ifşa etmeye gerek kalmazdı...
Emeğiniz için teşekkürler...
sami biberoğulları
Keşke herkes bu yazıyı sizin anladığınız gibi anlamış olsa.
Selam ve sevgilerimle.
Bu gün CHP iktidarda değilse bu sebepler diyebilirmiyiz? Deriz. Zira insanların hassas olduğu en kritik mesele dindir. Atatürk düşmanlığı ile ilgisi yok hocam sadece siz gerçekleri dile getirmişsiniz. Ve şu an Türkiyenin başında böyle bir yönetim var ise böyle düşünen beyinler sonucunda ortaya çıkmıştır. Dilinize sağlık.
sami biberoğulları
Deriz...
İşte bu...Başka söze ve yoruma gerek var mı
Çok çok teşekkürler arkadaşım.
Selam ve sevgilerimle.