- 431 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEDOŞ USULÜ KURU FASULYE
Vallahi kim ne derse desin. Ne söylerse söylesin akıldan ve beceriden yana benim bütün oylarım, milli bacımız Sedoşumadır! (Seda Sayan)
Bakın şöyle. Hiç bilmediğimiz, tanımadığımız bir yığın çocuğun anlı şanlı sünnet düğününü o yaptırmamış mıydı. ‘Et girmeyen eve dert girer’ özdeyişiyle ‘şeylerinden’ kesilen minicik et parçalarını bile, onca yokluk görmüş ve aslını unutmamış dobra biri olarak ziyan etmeyip, gönlüne göre canın çektiği mönüler hazırlayıp, her zamanki gani gönüllülüğüyle bunları sevenleriyle paylaşmak istediğini, soylu halkımıza televizyondan duyurmamış mıydı. Bunu duyan savcı da onun bu alicenaplığını biraz abartılı bulmuş ve onu uyarmamış mıydı. Böylesine paylaşımı seven bir toplumun sırtı yere gelir miydi hiç!
Topluma çevrenize şöyle bir bakın bakalım. Yok-yoksul. Aç-açık. Mutsuz umarsız ve her bir şeye benim gibi kara gözlüklerle bakan, sürekli düzenin kötüye gittiğini söyleyen şaşkın, marazi birine rastlayabilir misiniz. ASLA!
Yok! İnanın yok! Ben bu gözlemlerimden, ben bu sözlerimden nasıl utandım, nasıl pişmanlık duydum anlatamam. Toplumun büyük bir çoğunluğu böylesine mutlu ve mesut iken, benim onlardan ayrı düşmem bağışlanır gibi değil. Benim boynum vurulursa yeridir. Ama birileri kalkıp da “Bırakın canım, o her şeyiyle belli ki akılsız bir delidir ve ne söylerse yeridir” diyerek beni azat etme yolunu seçerse, ben de kemik erimesinden kırılan belimi ve tutmayan dizlerimi iyicene kırar bir köşede otururum kuzu kuzu.
İşte buyurun! .
Eski bakan UNAKITAN azılı vergi kaçakçılarını bile, Kırmızı Şapkalı Kız masalındaki hain sahtekar kurt kılığından çıkarıp, o sürmeli gözlerine, o melul melul meleyen seslerine gözümü kırpmadan canımı kurban edeceğim masum Kuzulara dönüştürdükten sonra.
Ve yıllarca o suçlular kurtarılmakla kalmayıp, baş tacı edilirken, bağışlaması bol, gani gönüllü bu insanlarımız parmaklarının ucuyla da olsa bana da dokunurlar zahir.
Ey! affı sınırsız hükümetlerim ve soylu devletim!
Bizim gibiler bir kez bile olsun affınıza nail olamadık. Çünkü affımızı gerektirecek yüz karası şeyler. Kurnazca işler nedir bilmedik. Devlet bizi değil, biz devleti besledik. Namussuzlar dünyayı iğnenin deliğinden geçirirken, bizler canımız yavrumuz Kıbrısımızın bir çakıl taşına bile dokunamadık. Yemedik içmedik faturalarımızı ödedik. Hem de gününden önce. Yakıt giderlerimizi bile karşılayamayan maaşlarımızla vergileri biz ödedik kurtların yerine kuzu kuzu yine. Kredi kartı nedir. Cep telefonu nasıl açılır kapanır hiç bilmedik zaten. Ama asıl suçlunun bizim gibiler olduğunu çok iyi bildik. Çünkü biz sürüden ayrılmıştık.Sürüden ayrılanı da kurtlar kapardı.
Şimdi suç bunun neresinde? Konuşmak doğruları söylemek mi suç? Yoksa hukuki, ahlaki, insani suçları işlemek mi suç?
Oldu mu ya şimdi. “sus konuşma, sus söyleme” tembihleri bana neleri söyletti, gördünüz…
YORUMLAR
Ne diyebilirim ki.... Her dönem değişen doğru ve yanlışlar.. Kime göre, denildiginde sanırım güç ,belirleyici oluyor....
Haklısınız..!
Saygılar, Sevgiler
DEVRİM DENİZERİ
S