- 752 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ST. GALLEN’DE BİR GÜN
ST. GALLEN’DE BİR GÜN
Bu gün 6 Temmuz 2014. Havanın bulutlu ama yağmur taneciklerinin henüz düşmeye başlamadığı, bir Pazar sabahında guguklu saatin çalmaya başlamasıyla uyandım. Çalar saatin çalma sesini saydım altı kez çalmıştı ve saatin altı olduğunu bilmeme rağmen döndüm ve saate baktım. Doğruydu.
Ve yatağımdan doğruldum Şehrin sessizliği her tarafa çökmüş, bu sessizliğin içerisinden fışkıran bir ses, tüm sessizliği yıkıp şehre hâkim oluyordu. Bu ses St. Gallen Katedralinin çan sesleriydi. Bu gün İsviçre de dördüncü günümde olmama rağmen, her saat başı çalan kilise kulelerinden yükselen çan seslerine alışmaya çalışıyorum.
Yatağımdan kalkarak önce balkona çıktım. Derin bir nefes aldıktan sonra, içeriye girerek kendimi banyoya attım. Sabah soğuk duşumu aldım. Daha bizimkiler kalkmamışlardı, giyindim, karar vermiştim, dışarıya yürüyüşe çıkacaktım. Önce daire kapısından sonrada binanın beş inçi katından çıkmaz sokağa, doğuya açılan kapıdan dışarıya çıkarak, sağa dönüp güneye doğru inen yolda yürümeye başladım. Yürüyüş esnasında su deposunun bulunduğu arazinin içerisinde, bizim can eriği olarak tabir ettiğimiz bir erik ağacı vardı. Bu erik ağacının dallarının yola sarkan kısmından Üzerimdeki montumun cebine, yaklaşık yarım Kg kadar erik topladım. Bu sokak yaklaşık yüz elli metre sonra teufener str caddesiyle birleşiyor. Teufener Str. Caddesine indiğimde tek tük araç geçişleri vardı. Yola paralel tren yolunda ise, Appenzeller kanton yönüne süzülerek, Aheste, Aheste giden dağ trenini görüyorum. Düdük çalmadan, gürültü çıkarmadan, sanki doğanın bir parçasıymış gibi, fotoğraf karesine sığarcasına ilerliyordu…
Teufener Str. Contanental 95 A önüne geldiğimde, Caddeye açılan giriş kapısından içeriye girerek, beşinci kata asansörle cıktım. Daireye girdiğimde dayım ve Suzi uyanmışlar duş alıyorlardı. Onların duş faslı bittikten sonra kahvaltı faslı başladı. Bu gün öğleye kadar evdeyiz. İşimiz gücümüz siyaset oldu. Çok şey konuştuk. Burada kablolu TV kullanıldığından satın alınan kanal hangileri ise onlardan başka kanal seyredemiyorsun. Dayım Türk kanalı olarak TRT Türk ve Star TV kanallarını almış. Avrupa da yayın yapan bu her iki kanalda tüm yayın akışlarında taraflı yayın yapıyorlar. Cumhur Başkanlığı Seçimi için TRT Türk’ün yapmış olduğu yayınlarda, sanki tek aday başbakan varmış gibi gösterilip diğer adaylara kesinlikle yer verilmediğini gördüm. Nitekim Türkiye’ye geldiğimde bunun yankılarını burada da gördüm.
Öncelikle İsviçre 26 kantondan oluşuyor. Burada kantonlar iç işlerinde serbest. O kantonu yönetecek kişiler seçimle geliyor, en çok oy alan parti o kantonun yönetimini üsleniyor. Ülke yönetimi de kanton seçimlerine göre şekilleniyor. İsviçre de Devletçilik hat safhada. İsviçre hükümetinin gözetimi altında, her Kanton kendi içinde bağımsız bir ülke gibi yönetiliyor. Politik oluşumlar, eğitim ve kiliseler kantonlara bağlı. Burada bir de şahıslara ait olan kiliseler var. Bu tür kilseler de zengin Katolik iş adamları tarafından satın alınarak kendi bünyesine katılıyor. Bu tür kiliseler eğer alan kişi isterse ibadete açık tutuyor, istemezse de açık tutmuyor. Zaten İsviçre de kiliselere giden pek kimsede yok. Bunun sebebi ise, 1789 – 1799 yılları arasında yapılan Fransız halk (ayaklanması) devriminden kaynaklandığı söyleniyor. Fransız devrimiyle birlikte halk kiliseden uzaklaşarak kendilerini başka din arayışlarına ve bunun yanı sırada bilim, teknik ve fenle uğraşmaya başlamışlar bu konular hakkında çıkan tüm yayınları okumaya, incelemeye ve öğrendiklerini bu konuda tatbik etmeye başlamışlardır.
Bu gün muhabbetten ara öğün bile yapılmadı. Direkt olarak öğle yemeğine geçtik. Yemek yenilip kahvelerde içildikten sonra evden dışarıya kendimizi attık, hava hala bulutlu ama yağmur yoktu. Bu gün St. Gallen Arena Stadının arka tarafındaki yürüyüş yoluna gidip orada yürüyüş yapacağız. Yürüyüş yolu, Arene stadının hemen arkasındaki St. Gallen Herusau otoban karayoluna paralel olarak devam eden, batıdan doğuya doğru yaklaşık iki Km. uzunluğunda, gidişe göre yolun sol tarafı orman ve bu tarafta buraya yürüyüş için gelen insanların (genç, yaşlı) araçları için park yerleri mevcut. Ormanın içerisine girmek mümkün değil, çok sık balkan halinde. Her bir ağacın boyları en azı on, en yükseği de otuz metreyi buluyor. Burada toprak güneş görmüyor. Sağ tarafta ise her türlü sporun yapılabileceği geniş alanlarla kaplı ve bu alanlar çok bakımlılar. Yaklaşık bir Km yürüdükten sonra yolun sol tarafında İzci çocuklar (pfad finder ) için, boyları otuz M. bulan ağaç gövdeleri arasına tırmanma, bir ağaçtan diğer ağaca geçme, yürüme, engelleri aşma ve ağaç gövdeleri arasında barınma gibi parkurlar yapılmış çocukların gözetmenler eşliğinde bu parkurlarda spor yaptıklarını izledim. Daha sonra sağ tarafta tenis kortlarının bulunduğu kısma geçerek buradaki kafeteryaya oturduk. İsviçre de herkes bir şeylerle meşgul. Kafeteryada birer kahve içtik. O güzel hoş sohbetimiz burada da devam etti. İsviçre de ki İnşaat sektöründen, bina ve daire sahipliği ile bina yöneticiliğine kadar. Burada bina yöneticisine Hause warte deniyor. Hause warte’ın görevi çok ama çok farklı. Bizdeki gibi değil. Yönetici bina ile ilgili tüm bilgiler onda toplanır. Yapılması gerekenlerin hepsini o yapar. O binada kiraya verilecek daireleri o kiraya verir, sorunlu kişileri daireden çıkarma işi ona aittir. Şikâyet konusu olduğunda daire içerisine girerek gerekli tutanakları o yapar, ihtarları o verir, daire içerisinde yapılacak bir değişikliği o karar verirse yapılır, eğer karar vermezse yapılmaz. Bu binada kiracı olarak bulunanlar ki hepsi kiracı onun izni olmadan daire içerisine bir çivi bile çakamaz… Evi kiralama durumunda, evle ilgili demirbaş listesinde ne mevcutsa, mevcut olan tüm her şeyi imza karşılığında almak zorundadır. Evi boşaltırken de imzaladığı her şeyi tam ve eksiksiz olarak teslim etmek zorundadır.
Kafeteryadan kalktıktan sonra yaklaşık bir km. daha yürüdük, yalnız burada gözden kaçırdığım bir konu oldu. Bu yürüyüş yolu üzerinde çöp kutuları yanı sıra, üzerlerinde köpek resmi ile Almanca yazı olan ve yan tarafında siyah veya kahverengi naylon poşet torbalarının bulunan kutuların olduğunu gördüm. Dayıma bunların ne olduğunu sordum. Dayım Türkiye de bunlardan yok mu dedi. Bende sen bana bunların ne olduğunu söyle ben sana Türkiye de olup olmadığını söyleyeyim dedim. Olsaydı zaten sormazdım. Bunlar köpeklerini gezdirmeye çıkarmış, köpek sahiplerinin köpek pisliklerini attıkları kutudur. Nasıl yani dedim. Köpek gezdirenler köpeğini gezdirmeye çıkarmadan önce buradan yanlarına bir veya iki adet poşet alırlar. Köpek gezi esnasında yere pisler ise; köpeğin pislediği yerden yanına aldığı poşeti eline giyerek, köpek pisliğini yerden eliyle poşet içerisine alır ve ters çevirerek poşetin ağzını bağlar ve bu kutuya atar. Bu kutu içerisinde de biriken pislikler daha sonra temizlik görevlilerince alınarak yakılarak imha edilir. İşte bu kutular onun içindir. Ama sizde sokak köpeği ve sokak kedileri yok ki dedim… Dayımda doğru ya diyerek başını salladı. Beni tasdik edercesine…
Otobüs durağına geldiğimizde yorulmuştuk, otobüste tam zamanın da geldi. St. Galen kent meydanı ve oradan eve geçtik. Şimdi Akşam yemeği faslı başlamıştı. Dayım mutfakta uğraşırken bende salonun duvarında asılı duran ve kendisinin yazdığını tahmin ettiğim bir yazı gözüme ilişti onu yazmaya ve okumaya yoğunlaştım. Şöyle diyor.
Hayat kısa Ölüm zamansız! 14.11.1990
Sevgi Sevmek!
Bu söz bile insana bir huzur ve bir güven veriyor. Sevgiye her birimizin ihtiyacı ve özlemi vardır. Çünkü sevgi yaşamanın yapı taşıdır. İnsanın kalbini, hiçbir ışık, sevgi kadar aydınlatamaz. Hiçbir değer sevgi kadar, güç ve güven veremez. Sevgide huzur ve mutluluk vardır. Göklerden öte mutluluğu bilmeyen, sosuz bir ülke sevginin evidir. Tüm bakir ve çıplaklığıyla bunu görmek mümkündür. Bu güven donatmış mutluluk, mutluluğu arayana meskenler donatmış ve kurmuş. Yaşamın fırtınası tüm gücüyle saldırsa, geçenin karanlığı aydınlığı vermeyecek şekilde her tarafı sarsa, sevginin yüreğinde ışıklar yanar. Sevgide her şeyden öte büyük bir ilahi güç vardır. Buna inanıyorum ve inanmak da zorundayım. Bunu yüzüm kızarmadan söyleyebiliyorum…
Yusuf Karakuş
Yazı dizimiz devam edecektir bir sonra k i yazı dizimiz Almanya’nın Kostans şehridir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.