- 624 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DAM'DAKİ ECZACI
Yıllar önce; trafik kazası nedeniyle bir süre tutuklu kalan eczacı arkadaşım şöyle diyordu.” Girdiğim koğuştaki tutukluların suç ve cezalarını öğrendiğimde , trafik kazasından dolayı orda bulunduğumu söylemekten utanır gibi olmuştum.Cezaevinde yatanların ağırlığı,suçun çeşidi ve alınan cezanın miktarı ile doğru orantılıydı.Onlarla aynı havayı solumak,aynı hisleri yaşamak gerekiyordu çoğunlukla.Ranzamın üst komşusu, bir gün bana bitişik komşu yarın akşam bize misafirliğe gelecek dediğinde heyecanlanmıştım.Zira bahsettiği kişi yatağımıza azami 1,5 m uzaklıktaki ranza komşumuzdu.Demlik,çay bardağı ve sigara paketlerimizi son kez gözden geçirip beklemeye koyulduk.Akşama doğru misafirimiz tıraş olup,kısmen temiz elbise giyerek bize doğru seğirtip, selam vererek ranzamıza konuk oldu.İkramlarımız mevcut şartların en iyisiydi.Çay ve sigara.Sohbetimiz umut,hasret ve acı ile bezeliydi.Müsaade istediklerinde tekrar görüşmek üzere ,bizde bekleriz dilekleriyle gecemiz son buldu.Bir kaç gün sonra iade-i ziyaret zamanı gelmiş,komşumuza haber verip eğer müsaitlerse akşama misafirliğe geleceğimizi bildirmiştik.Hoş müsait olup,olmadıklarını görüyorduk.Yaşadığımız mekanların arası 2 adım kadardı. ama nezaketen takınılan tavırlardı bunlar.Yani cezaevi muhabbetleri. Müsait olduklarını söyleyerek bizi buyur ettiler.Yine hazırlık,yine heyecan.Tıraş ve temiz elbise misafire saygı Koyu sohbet,bir türlü ilerlemeyen zaman ve ayrılık vakti.Dostça sarılma ile birlikte vedalaşma “
İçinde kara mizahın,insanlığın,sabrın,hırsın saklı olduğu bir anekdot.
Bu tarif edilmeye çalışılan resim,buna benzer binlerce diyalogla sürüp gidiyor.Anlaşılan insanlar dışarıdaki basit aktivitelerle dolu hayattan kopmak istemiyorlar.Bu tablo yaşamla dalga geçmek mi , yoksa yaşamın dalgasına set çekmek mi bilinmiyor.Ama ayakta kalmaya inat olduğu kesin.
Bunları neden yazma gereği duydum.Geçen hafta Diyarbakır da yaşanan ve “Yan etki21 “adıyla tanımlanan, 2 doktorluk bir dal merkezi ve 31 eczane ile ilgili operasyon.Basında büyük puntolarla ve flaş başlıklarıyla kamuoyuna duyurulan bu olay,çöplüklerde sık rastlanan kupürü kesik ilaçlarla ve çıkış noktası olan SGK ile ilgili.Olayın cereyan ediş şekliyle gereğinden çok büyütüldüğü kanısı var.
Geçen yıllarda SGK Diyarbakır müdürlüğünde başlatılan müfettiş soruşturmasında bazı sağlık birimleri,özel hastaneler ve eczane evraklarının incelenmesinde görevden alınmaların olması,soruşturma esnasında evrakla ilgili birimde yangın çıkması vs. gibi medyaya yansıyan haberler konunun önemli olduğu intibaını uyandırmıştı.Bu soruşturmayla ilgili olduğu anlaşılan dal merkezine konulmuş kamerayla 3 ay izlendiği söylenen ,araştırmanın sonucunda eczanelere yapılan eş zamanlı baskınla gözaltına alınan kalfaların sorgularından sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının ardından 30 kadar eczanenin eczacısı gözaltına alınarak ifadeleri alınıp, mahkemeye çıkarılmış ve sonuç olarak 13 eczacı ,2 doktor , 2 kalfanın tutuklu olmak üzere yargılanma kararı verilmiştir. İlgili dal merkezine giden herkesin aynı amaçla gitmediği kesin.Eczacılığın mesleki ifası sırasında hastaya verilen herhangi bir reçetenin tashihi veya kaşesi,imzası vs.gibi eksiklerin tamamlanması amacıyla gittiği bilinenler var,ancak sapla samanın karıştığı bir dönemde yağmur yağınca şemsiyesi olmayan herkes ıslanıyor.
Bu olaylar esnasında eczanesinden gözaltına alınıp polis merkezinde ifadesi alınırken,sağlık kontrolüne götürülüp getirilirken,mahkemeye çıkarılırken kameraların ve anlamlı bakışların altında neler yaşandığını bilemeyiz.Eminim çok hoş şeyler olmasa gerek.Şu andaki gerçek , 6 sı bayan 13 eczacının tutuklu olması . Tutuklu olanların 6-7 si 20 li yaşlarda , 3-4 ü orta yaşın üzerinde.
Bir önceki gün saçına meç yaptırmak veya fön çektirmek üzere kuaför seçen bayan bugün bilmem kaçıncı koğuşun davetsiz misafiri konumundadır.Kermes ve davetlerde ön planda olup, ağırlanan bir başka meslektaşımız aynı akıbettedir.Küçük bebeği olan tutuklu eczacı bayanın kocasının çaresizliği, içeride eczacı kocası olan ve yakında doğum yapacak olan bir diğer bayanın çaresizliği,Parkinson ve psikiyatri tedavisi gören kısmen yardıma muhtaç bir başkasının dramı,muvazaa yaparak diplomasını başkalarına kullandırdığı için şu anda aynı akıbeti paylaşan başkaları.
Normal hayatta farkında olmadığımız ve değerini bilmediğimiz yürüme, banyo , tıraş, bahçeye çıkma ,müzik ve TV izleme,spor yapma gibi insani ihtiyaçlar sıralı,zamanlı ve kısıtlı olmuştur artık. Kantinden yapılacak alışveriş özel kurallara bağlı olup,dışarıdaki gibi parası olan her şeyi istediği anda alamamaktadır. Alınabilecek şeyler de zaten kısıtlıdır. Dışarıdaki yaşamda mümkün oldukça uzak durulan, rahatsızlık hissedilen bazı karakterlerle aynı ortamı ve kaderi paylaşmak ve zamanın geçmesi için yakın planda olan herkesle iyi anlaşmak ve geçinmek zorunluluğu doğmuştur.
Bu tablo SGK nın genel soruşturmasını kapsamıyor sanırım. Sadece bir dal merkeziyle ilgili.Zaten Diyarbakır ın sorunu da sadece bundan ibaret değil.Yani içerdekiler suçlu,dışarıdakiler suçsuz anlamı taşımıyor.Kimin bu piyangoda amorti veya büyük ikramiye kazanacağı belli değil.Her an herkesin başına gelebilecek türden şeyler olduğu kesin.
Namusuyla , insani ve mesleki etik değerlere sahip çıkarak hayatını ve mesleğini sürdürmeye çalışan binlerce eczacının rahatsızlık duyduğu bu görüntülerin Ülke çapında devam ettiğini ve edeceğini herkes biliyor.Çünkü; yasal düzenlemelerin etkili olduğu mesleki sorunların ağırlığı altında ezilen Eczacılık gitgide uçurumun kenarına sürüklenmektedir.Zincir eczane,muvazaa,mesleki ağır sorumluluk gibi konuların çözümsüzlüğü, zaten geleceği şimdiden karartmaya yetmiştir.Bununla beraber hepimizin adını lekeleyen , gözden kaçan veya kaçırılan, eczacılık mesleği dışından görülmeyen bazı önemli noktalar var. Konunun girişindeki sorunları yaratan hak sahibi olmayanlara veya doktor-hasta-eczane işbirliğiyle yapılan yolsuzlukları tetikleyici durum firmaların, bazı ilaçlarını akıl almaz derecede farklı promosyon ve indirimlerle piyasaya sürmesidir.Kendi halinde çalışan eczanelere pek faydası olmayan, kirli ilişki tesis edenlerin ekmeğine yağ süren bu akıl almaz konu şöyle gelişiyor.
Mesela; 90 günlük vadelerle SEFAZOLİN etken maddeli bir ilacın 300+ 500 oranında ( yani 300 tane alana 500 tane de mal fazlası olarak karşılıksız ikram edilmesi ),
SULTAMİSİLİN grubundan bir antibiyotik10+ 20 oranında ,
NAPROKSEN SODYUM etken maddeli bir ağrı kesici 40+100 oranında ,
CEFUROKSİM AKSETİL etken maddeli bir antibiyotik 20+37 oranında ,
KLARİTROMİSİN grubu antibiyotik 21+41 oranında, FAMOTİDİN etken maddeli mide ilacı 10+20 oranında,
AZİTROMİSİN etken maddeli antibiyotik 21+41 oranında,
CİPROFLOXACİN etken maddeli antibiyotik 20+41 oranında,
MELOXİCAM etken maddeli ağrı kesici 20+35 oranında piyasaya arz edildiği görülmektedir.
Eczanenin normal kar oranı olan %20 iskonto miktarı düşüldükten sonra Mal fazlası işlemi yapılmaktadır.İsimlerden de anlaşılacağı gibi bu ilaç grupları her doktor tarafından , hemen her hastaya yazılacak türdendir.Yapılan bu tür tetiklemeler hem hasta sağlığı açısından (sirkülasyon sağlamak için gereksiz ilaç yazılması gibi),hem kamu maliyesi açısından son derece mahsurludur.Ama en önemli mahsuru, yazıma konu olan suç işleyenlerin oluşturdukları para havuzlarında hasta vatandaşları,namuslu eczacıları ve kamu maliyesini boğduklarıdır.Bu ilaçlar zaman zaman değişmekle beraber 20-30 grup etken maddedir.Eğer bu ilaçların kar marjı eczaneye %100-200-300 gibi 3 haneli rakamlarla ifade ediliyorsa ve bunun tek alıcısı da DEVLET se ,burada bir önemli sorun yatıyor demektir.Eczaneye teklif edilen bu kar oranının yanında dağıtıcı firma da tatmin edici oranda kar ediyorsa,bunun imalatçısının kar oranı nedir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Madem çok ucuza mal ediliyorsa 3-5 kat fiyat verilmesinin anlamı nedir?Bu fiyatlandırma hangi aklın eseridir?Bu firmaların maliyeye bildirdikleri kar oranı ve vergi matrahı hangi seviyededir?
Faturayı hepimizin cebinden ,Devlet ödediğine göre bugüne kadar göz ardı edilen bu konu bizlerce önem arz etmektedir. Maaşımızdan bizim adımıza tasarruf yapan ( KEY,Zorunlu tasarruf,vs.) , kurumların harcamasından tasarrufa gitmekle övünen sayın ilgililerin bu konuyla yakından ilgilenmeleri gerektiği kanaatindeyim.
Sağlık karnelerinin bulunduğu ortamda yaşanan bu yolsuzlukların boyutlarının,karnelerin kaldırıldığı ve sadece TC no su ile işlem yapıldığı yeni dönemde devlet bütçesine ne kadar yük getireceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.Elektronik kart uygulaması başlamadan, TC no su ile işlem görecek sağlık ve ilaç harcamaları,denetim mekanizması tam olarak oluşturulmazsa yapılacak bir çok yanlış uygulamayı beraberinde getirecek gibi.
Bu düzene çanak tutanların,diplomasını satarak bulunduğu ildeki bankamatikten aydan aya yüksek maaş alıp muvazaa denilen belayı mesleğimize bulaştıranların,Eczacılık mesleğine ve insanlığına ihanet ederek para hırsı ile her türlü ilişki içine girenlerin yüzünden içerde yatan insanların, gözaltı gibi ağır ve ayıp bir duruma düşen lekelenen ve onurları kırılan dürüst eczacıların çektiği acıların bir karşılığı olsa gerek.En azından bunun bedelini manevi olarak bile olsa ödeyeceklerin olduğuna inancım var.Mesleğimizin buralara gelmesinde ihmali,kastı ve müdahalesi bulunanların utanmaları ve lanetlenmeleri gereken bir fotoğraftır bu.Bu fotoğrafa iyi bakmaları ve ders almaları gerekenler şimdiden düşünmek zorundadırlar.Bankamatik eczacılığı yaparak diplomasını satanlar ve satmaya niyetlenenler,bu yazıyı tekrar okuyup ,gelecekteki akıbetlerini görür gibi olmalılar.
Her alanda dürüst ve onurlu olanların omuzlarında ağır yük vardır,bedeller çoğunlukla onlara ödetilir.Ancak böylesi resimlerin ayıbı,haksız yere sıkıntı yaşayıp,bedel ödeyenlerin olmamalıdır.
Mesleğini hırslarından önde tutabilen dostlara selam olsun. Saygılarımla..
Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK [email protected]