Dolunay Vakti
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
" Paris’ in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım " diyordu şair .
Ne kadar uzak bir duyuş. Düşünüyorum da, göklere uzanmak hemde Paris’ in göklerine...Bir masal çınlar gibi sanki kulaklarımda. Eskiden çok eskiden eskitilmiş bir sözün öze düşünü, sözden eyleme, eylemden kaçınılmaz bir gerçeğe yürüyüşünü anımsatıyor bana. Masal ve gerçek ne kadar uzak ! Paris gibi...
Adımlarım hızlanıyor fark etmeden. Daha.Daha daha bir emin yürüyorum.Kanım Sakarya kaynıyor sınırlarını taşmaya..Durup dururken nereden çıktı bu Paris işi.Ah bir söz vardı bir söz and bildiğim bir söz .Vahiy gibi...
Yürüyorum karanlık katranı bir gecenin omuzlarında.Taşıdığına şikayetçi gibi geliyor ama ne yapayım .Gündüzler aciz, gündüzler yalan, gündüzler hep sakıncalı davranıyor bana.Yürüyemezsem ne yaparım ? Kanı durmaktan donmuş o buz kütlesi gibi mi olayım ? Erimek lazım elbette.Kanun bu.Erimek erimek sonra buharlaşmak belki.Uçucu bir şey olmak. Tekrar dönmek bir şekilde...
Suyun halleriyle özdeşlik kurdu bir an ruhum.Benliğimin enginlerinde tarifsiz bir his, sürekli belleğimin kıyılarına sert sert vurmakta.Kocaman kayaları un ufak edercesine hoyrat, asi davranmakta.Kumları kendine çekip çekip sonra savurup bir dudağı yerde bir dudağı gökte anlamların parçalanıp bölündüğü sonra tekrar anlamsız bir farklılaşmayla birleşerek yeni bambaşka bir kıyıda dağ olmaya çalışmakta.
Yürüyorum evet, yürüyorum.Hâlâ yürüyorum.Gecenin omuzlarında devam ediyorum.Nasıl da heybetli nasılda hep saklayan.Kollayan.Yanımda hem olup hem de beni karanlığında yoğunlaştıran.
Ay’ ın yansısından gölgeme düşen gölgeye takılıyor gözüm bir an.Hep orada mıydı şu ana kadar.Bilmiyorum.
İlk kez bu kadar korkuyorum.Bilincimin uyandırdığı gerçekliğin gölge olduğunu duyumsamak korkutuyor. Herkes korkar değil mi ? Utanılacak bir şey değil bu.Herkesin içinde duyduğu değişik tipte, değişik amaçla koşullanmış korkuları vardır.Ayıp değil bu.Başımı eğmem gerekmiyor.
Gölge! Ne zamandır oradasın bilmiyorum.Sağıma, soluma, arkama bakıyorum.Nesnel gerçekliği taşıyan bir canlı, bir nesne arıyorum yok.Ama gölge gölgemde. Gölgeme basıyor sürekli. Sürekli.Sürekli. Bu yüzden canımın acıdığını duydum ilk kez.Ruhumun acıdığını daha doğrusu.Işık olmasaydı, o dolunay ışığı olmasaydı hiç görmeyecek bu kadar duymayacak ve korkmayacaktım işgalci gölgeden.
Duruyorum aniden.O da duruyor.Uzun karanlık boyunca duruşuyoruz. Sessiz kıpırtısız hatta nefisimiz bile tutulmuş halde.Bir adım daha atabilmek için bacaklarımı denetliyorum.Korkunun ağırlığınca ezildiğimi hissediyorum .Tabanlarım toprağa çakılmış gibi.Oysa adım atmak, ama saymadan bilmeden ne kadar gittiğini olağan sürecinde olması gerektiği için inanarak yürümek ne güzeldir...Direncin, erdemin, onurun o soylu haykırışı gibidir. Direnmektir.Bir şeylere noktayı koymayı bilmektir.Hadi yeniden diyebilmektir.Bütün cesaretini bu soylu eyleme odaklamak.
Ah! ki Ah !
Ben neye başladım ki şimdiye kadar.Kendim olan içimde neye adım attım.Hep önceliklerim oldu.Önce sevdiklerim.Önce incinmesini istemediklerim.Benim koyduğum yerden onların bana bakışı nasıldı bilmedim.Bilmek de istemedim açıkçası. .Doğru olanı yapıyordum.Onların iyiliği içindi her şey. Varsın bilmesinlerdi ne önemi vardı ki.
Mutluydum hem böyle başlamaktan.Bencillik denir mi bunun adına.Yok hayır değil kısmen desek daha doğru olur.Sadece kendini düşünene bencil denir nihayetinde. Güne, aya, yıla yaşamaya hep böyle başladım işte.Hep.Kendime hiç başlayamadım ben.Onların gözlerinden ağır ağır geçişimden seziyorum ve anlıyorum bunu. Acımak gibi kendine biraz .Geçmemek nasıl olurdu onu da bilmiyorum.Geçip gitmek, tanıklıklarına tanık olmak..bir zamanlar başladıklarım olmarınını şahsıma verdiği kıvancı duymak...yetmiyor işte.Kendime başlamaya da korkuyorum.Hiç kendime yaşamadım ki ben.Hiç bilmedim ki .Kendine yaban gibi vay be..bu kadar da olmaz ki...
Korkuyorum.İstiyorum ama korkuyorum.İsteğin verdiği güçle attığım adımdan sonra adımı geri çekmekten.Başlayamamaktan korkuyorum.Bu hiç başlamamaktan daha ağır gelir bana biliyorum. Başladım diyelim kendime başlamayı istediğim şekilde sonuçlandıramamaktan başaramamaktan korkuyorum. Hiçbir şeyi değiştirememekten daha daha çok değiştiremeyecek gibi bir intibayı önceden kendilerine başladıklarımın yüzlerinde bana aşağılayıcı, belki de gülünç belkide aptalca bir intiba bırakmış olarak görmekten korkuyorum. Korkmayı gerektirecek bir suçun sebebi değilken üstelik.Sonucu en çok beni vuracakken.Acizlik gibi..." O arkadaş mı... boş ver , zavallı " diye birilerinin ardımdan demesini duyacak gibi korkuyorum.Çift uçlu duygu gerilim hattına çarpılmaktan korkuyorum.
Bir ömür susmanın duvarında asılı kalmış o pencenin önünde ya da izin verildiği kadar adımlayabildiğim, aralığından; tipi üfleyen, titreten o kapı ardında, gıcırtısından artık kimin söylediği bile belli olmayan şarkının bitmez mevsiminde kaldım.Adım atmayı unuttum gibi bir cümle de kurmak istemiyorum.Unutmadım .
Unuttum demek neye yarar ki hem.Kendini boşluğa yoran bir kelime bu.Kendi kendinin pimini telaffuz edildiği an da çeken.Unutmadım. kendine dalmış gözleri olan âmâlışır bunu biliyorum.Gitgide silikleşir, bulanıklaşır gördüğünü sandıkları bunu biliyorum.Ölünün gözlerini takmış gibi gözlerine sanki...bir acınası hal işte.Acımak yok hayır buda değil acımak kendime değil .Yoksa nasıl düşünürdüm adım atmamış olmayı.Adım atmayı gerektiği inancını hâlâ taşıyor olduğumu.
Anlaşılmaza bölündüğüm kadar anlıyorum artık farklılaştırırak gördüklerimi.Derinime damarlarıma kadar işleyen kaynar kaynak suları içinden ya da toprağı yalnızlıktan ve ziyaretsizlikten küflenmiş bir mezar içinden...Bin yıllık uykudan uyanır gibi en gerçeğe.Ne çok yanılsamadan geçmişim bilmeden meğer.
Hiç istemediğim kadar şu anı ve aynı yoğunlukta önceden istenmediğim kadar başka bir hayatı değiştirecek ve değişeceğim.Kimliğimin beni yanıltan disiplinlerini yok etme arzusunu hiç bu kadar duymadım içimde.
Kim bilir, yaşamak bu demek belkide.Bir yerden sonra zamanı geldiğinde bekletmemek kendini artık hiçbir şeye. Geri dönüşümün artık döneceği yeri ve zamanı bilebilmek...yetebilmek bir şekilde bütün getirilere -ve eksildiğince çoğalmaya yücelmeyi bilebilmek.An geldi artık diyebildiğin de kendine...
Uçuşun kalbine taktığım kanatlarımı çırpındırıp çırpındırıp, yitik üstüne yitikliğin üstüne düşmüş kıvılcımı harlandırıp ateşin o kutsal bitirme yetisine biat etmek. Ve arkana bakmadan gitmek...
Gölgeme gölgesi düşen Ey ! Ulaşacağım sana.Mavi şafaklarda salıncağımı kurmak için göğün katlarına... bekle..
" Paris’ in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım " diyebilmek adına yarına...
Şükran Ay
14/07/2014
YORUMLAR
Böylesine dolu dolu akıcı bir üslupla yazılmış güzelliğini, düzeyini taktir edecek kelime bulmakta aciz kaldığım bir yazıyı okumak ne kadar değerli benim için.
Bu topraklarda güzel düşünen,yazım deryasına korkusuzca dalık inciler devşiren değerler var. Ne mutlu bize.
Emeğe ve sanata engin saygımla esen kalın Şükran Ay hanımefendi.
SİTENİN GÜZEL YÜZÜ....o kadar güzellikler yaratıyorsun ki... kıskanmamak elde değil...ya fondaki müzik.....ne denir ki... geç kalmışlığımı yaşıma müşkülpesenk liğime şimdi değil sonra yazacağım deyip unutkanlığı ma ver...senin yerin bir başkadır....kal sağlıcakla en derin saygılarımla
Şiiriniz nesrinizi de besliyor kanımca. Şiirsel nesir. Cümlelerin sesi, tınısı, ahengi.
Yazınız zengin çağrışımlar uyandırıyor. "Kanım Sakarya kaynıyor sınırlarını taşmaya." diyorsunuz, Necip Fazıl'ın "Sakarya Türküsü"ne uzanıyorum. "Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya/ Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!" dizeleri ne de güzeldir. Yahut bencillik kavramı aklıma Reşat Nuri Güntekin'in "Anadolu Notları" adlı eserinin Trende geçen bölümünü hatırlatıyor. Özellikle bencil bir yolcu tipine dönük anlatımları aklıma geliyor.
Paris üzerinden gitmeniz Yahya Kemal'in "Eski Paris" adlı şiirine götürdü bir an da. "Eski Paris'de bir ömür geçti,/ İdeal rüzgarıyla hür geçti." der bir bölümünde.
Şaka maka ben de bir yerlere uzanmak için bahaneye bakıyorum.
Efendim; Kaleminiz daim olsun, yüreğiniz solmasın dilerim.
levent taner tarafından 11/25/2014 12:46:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ruh plazma olmuş atomları sonsuz devinimle zihinleri muğlaklıktan berraklığa taşımış,eylem olmuş
kah meteforlaşmış gezinmiş soluksuzca benden bene ,kolektif bilinçte zamanda.
Hocam tebriğimle
" Kim bilir, yaşamak bu demek belkide.Bir yerden sonra zamanı geldiğinde bekletmemek kendini artık hiçbir şeye. Geri dönüşümün artık döneceği yeri ve zamanı bilebilmek...yetebilmek bir şekilde bütün getirilere -ve eksildiğince çoğalmaya yücelmeyi bilebilmek.An geldi artık diyebildiğin de kendine... "
Güzel bir fon müziği eşliğinde güzel bir yazıyla güne merhaba demek ne güzel. (Güzeli çok kullandım ama sen zaten güzelsin )
Tebrikler arkadaşım
sevgimle
Dost bir zamanlar ben Paristeyken diye lafa başlanır veya Fransız mürebbiyem diye dadı bakıcı hep Fransız'dı yemek ve ilaç adları bile sonradan İngilizleştik zaten hep özümüzden koparıp o millet bu millet diye yamanmadık mı şiirler bile bizden değil ya yunan yada başka mitolojilerle gidiyor nedense bizden bir şey yok işte bu durumdan dolayı halimizde ortada hani Çanakkale hani Sakarya hani Sarıkamış nerede... nerede... nerede...sevgiler olsun o güzel yürek sesine...
çok güzel bir yazı ,bu yazıyı okuyupta benim gibi orta yaşın üzerinde olan herkesin düşüncesi aynı olmalı
hemen aklımızdan Şükran hanım sanki beni yazmış düşüncesi geçer.
bazen mezarlığın önünden geçerim,gördüğüm ibret midir hayatın kendisi mi karar veremem ama orada yatanların hemen hepsi bu dünyada bir şeylerin devamına katkı dağlamış arkalarında belkide onlarca kişi bırakmışlardı.
fakat o mezarlıkta ki gerçek yada ibret yaşarken ne yapmış olursanız olun,öldükten sonra tek başınızasınız belki akıllarda yad edileceksiniz ama bu da belki geçmiş anlatılırken hoş bir anı arasına sıkıştırılmış olarak
....yazınızdaki o ilk adım var ya hani cesaret isteyen ,bunu denemiş olsanız ve geri adım atmış ya da atmamış olun yinede durum değişmeyecek yani geride bıraktıklarımız yine bizi anarken geçmişin arasına sıkıştırmış olucaklar ve genelde güzel anılar arasına sıkıştırıcaklar
bende çoğu zaman artık kendim için yaşamanın zamanı geldi desemde aynı sizin gibi düşüncelerin içinde nefessiz kaldığımı hissediyorum,bunu dillendirmeye bile cesaret bulamıyor tam tersi birilerinin beni güdümlemesini bekliyorum ama biliyorum o birileri hiç olmuyacak ve birileri benim mezarımın başında benim bu düşündüklerimi düşünecek.
.....ilk adımı atma cesareti belkide sadece gölgelerde kalacak
bu yazınızdan dolayı tekrar tekrar kutlarım sevgim ve saygımla
Şükran AY
Yazımın ruhuna el vermişsiniz sayın şair dostum.Adım evet bir cesaret demeli kesinlikle.Dediğiniz gibi kimse aslında bizlere böylesi bir çıkmazda en doğruyu söyleyemez.Bize bizden başka kimse el veremez gerçekte.Alın yazımız gibi bir bağla bağlı olmuş olsak da yaşama irade ve akılın yönlendirmiş olduğu karar ve tercihlerimizde önemli istikametimizin belirlenmesinde.Hem adım atmayı düşünmemizi sağlayan akıl ' da kaderi yaradanca bizlere bahşedilmiş en büyük lutuf .Değerlendirmek gerek.Nihayetinde bir tane yaşamımız var.Bu hayatımda ne gelirse ona göre gideyim, öteki hayatımda da aksi yönde hareket edeyim deme gibi bir şansımız yok malesef...Teşekkür ederim değerli gönül üleşiminiz için.
Selam ve saygılarımla.
Şükran AY
Teşekkür ederim değerli şair dost Eksik olmayın.
Selam ve saygılarımla.
Bu arada yazının güne düşmesi ayrı bir sevindirdi beni
Tebrik ederim değerli kardeşim
Şükran AY
Ben de şok oldum :) Hiç beklemiyordum açıkcası.Teşekkür ederim değerli kardeş şairim.Eksik olmayın.Selam ve saygılarımla.
Ne yazdığını bilen ve fazlasıyla farkında olan bir kalemsiniz. Nazım ve nesir atbaşı gitmez çoğu zaman; ama Tanrı size oldukça cömert davranmış bu konuda; ne mutlu!
Teşekkürler Şükran Hanım.
Kurşunî Zaman tarafından 11/24/2014 7:58:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şükran AY
Eksik olmayın değerli şair dost. Teşekkür ederim cesaretlendiren yorumunuz için.Selam ve saygılarımla.
MementoMori tarafından 11/24/2014 9:49:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şükran AY
Harikulade bir paylaşımdı.İçinde soluklandım resmen.
Aynı duygu normunun paydasında buluşmuş olmak çok mutlu etti.
Teşekkür ederim değer için.Selam ve saygılarımla.
Ne zamandır uğrayamamıştım o güzel sayfanıza. Şimdi Anasayfada yazınızı görünce koştum hemen.
" Paris’ in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım " diyebilmek adına yarına...
Evet..Ne güzeldi yine her zamanki gibi..
Esenlik ve Selamlarımla..
Şükran AY
Çok teşekkür ederim Devrim Hanım.
Göğünden yıldız kopardığımız yarınlara ulaşmamız temennisiyle .
Selam ve sevgiyle.
Gölge bir an can'ını yakacak diye tedirgin oldum
henüz gölge olmayı beceremiyorum:) gölgeler benim hep ilgimi çekmiştir
Demem O ki korkma iyiliğe gölgeyim ben.
gidilecek tarafından 11/24/2014 7:28:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şükran AY
:) Peki korkmam değerli dost kardeşim.Sağ olasın.
Selamlar.Saygılar.İyi gecelerin olsun.
Şükran AY
Teşekkür ederim sevgili Ferda Hanım hocam.
Selam ve sevgiyle yüreğinize.