- 692 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Evrensel Enerji Dengesi
Evrensel Enerji Dengesi
Hiçin potansiyeli sonsuz, evrenin enerji dengesi de sıfıra eşit!
Ne kadar pozitif var ise o kadar da negatif var! Negatif olmadan pozitif tek başına işlemiyor! Pozitif toplamak amacıyla yapılan ritüeller ve çalışmalar konusunda farklı metotlar, yollar ve öğretiler geliştirilmiş! Bu metotların çoğu maksadının aksine bir sonuç doğurmuş. Ya da maksadını karşılamıyor ama bunun farkına varılamıyor! Bir yanılgı girmiş araya! Pozitif çekme işi aslında bireyseldir! Bu bireysel çekimdeki metot da bireyseldir! Yani genel bir kural aransa da bu yine özelde açıldığından sonuçta bireysel alandan dışarı aslı bozulmadan çıkamaz! Birey evrendeki pozitife talip olurken açığa çıkan negatifi de hesaplamak durumunda olacak!
Evrende bir pozitif aktive edildiğinde onun birimi kadar negatifi de aktive olacaktır! Yani bir iyilik aktive olmuş ise o ölçüde bir kötülüğe karşılık gelecek! Bir kötülük aktive olduğunda ise yine aynı miktarda iyilik aktive olacak! Pozitif el de etmenin atığı olarak negatif de elde edilecek! Bunun işleyişindeki ayrıntılar çok müthiş! Pozitif elde etmek için iyilik yapmak öğretilir! Bu uygun şartlar için geçerlidir! Uygun şartlar neler? İyiliğin karşılığında açığa çıkacak negatif nasıl dengelenecek yani iyiliğin yapılmasına karşı gelen negatif nasıl dengelenecek? Bütün mesele burada! Uygun şartlar olmaz ise zaten iyilik yapmakla açığa çıkan negatif, ters teper! “Uygun şartlar nedir?” sorusunun asıl amacı şu; pozitif ve negatif nasıl dengelenecek?
Aslında evrensel denge açısından pozitif ve negatif dengesi önemli, tek başına biri iş yapmaz bu 3. boyutta! İyiliği pozitif, kötülüğü negatif olarak sadece bu boyut için, 3. Boyut için düşünebiliriz! Bir kötülük-negatif açığa çıktığında ona mukabil bir iyilik-pozitif de açığa çıkacak! Bu durumda yapılan kötülüğün açığa çıkardığı pozitifi kim kapacak? Bazı kötülüğü yapan bunun neticesi olan pozitifi de alır! Yani kötülük eder doğan karşılığı pozitifi de alır! Oysa kötülük açığa çıkaranın pozitifi kapması uygun şart değildir! Neden böyle olur? Zalimler, zulüm ile aslında pozitif üretirler; mazlumlar ise zalimlere sınırsız itaat edip, köleliğe razı olduklarından evrensel mutlak adalet gereği bu şirklerinin ve hatalarının karşılığında hem zulme uğrar hem de zalimin zulümle ürettiği pozitifi zalime hediye eder! Öğretilerle insanlar bin yıllar boyunca hatta daha öncesinden ilahlar dönemine kadar gider, bazı kabuller edinmişler! Öğretilerle şekillenen insanların çoğu, köleliği doğuştan kabul etmiş olurlar! Zalim adaletsiz olanları kast ediyorum, egemenlerin pozitif kapma şekli zulüm ile olur! Yani zalim, zulüm ettiğinde açığa çıkan pozitifi de alır! “Uygun şartlar!” olmadığı için zalimler pozitifi alabilir! Eğer mazlumlar olmasaydı yani mazlumlar zalimlere fırsat vermeseydi zaten zalimler de olmayacak idi! Burada da denge var! Evrende boşluk olmaz! Mesela bir firavun bir yerde açığa çıkabilir ise o firavunun mazlumları da vardır! Aslında o firavunu mazlumlar çıkarmıştır. Ve mazlumlara yapılan zulümden doğan pozitifi de firavun alacaktır! Çünkü mazlumlar öğretilerin kurbanı olarak Firavunu ilah bellemiştir! Bu çok önemli bir ayrıntı!
“Uygun şart” konusunu açayım, evrensel eşit insan prensibi gereği herkes ürettiğini alabilir! İnsan topluluğunda sınıfsal ve kutsal bir üstünlük kabul edilmediğinde herkese kendi çalışması vardır! Zaten uygun şartı bozan da “Evrensel eşit insan prensibi” haricinde davranmaktır! Sınıfsız ve eşit insan toplumunda şayet bir zalim, zulmüyle pozitif üretmiş ise onu alamayacak! Çünkü mazlum sınıfı yok! “Evrensel eşit insan” prensibi var! Zalim bile olmayacak! Sınıfları da denge doğuruyor aslında! Öğretiler ile köleleşen insanlar kendi mazlum sınıfını oluşturunca diğer sınıf da denge gereği oluşuyor! İyiliğin saklı tutulması sadece ahlaki bir şey değildir! İyilik yapan eğer bunu saklamaz ise bu iyiliğinden doğacak olan negatifi üstlenir bilmeden! İyilik yapanın, iyilik görenden beklentisi olur ise uygun şart oluşmaz! Karşılık olarak sadece minnet alır! Bu da pozitif sayılmaz! Eğer gizli olur ise karşılık almadığı için bu iyiliği bizzat kendi kötülüğüne karşılık gelecek! Karışık gibi ama değil. Yani bu iyiliği kendi kötülüğüne karşı kullanmak yerine minnet alır ise bir yama iki yerde kullanılmaz! Kötülük yaparsa zaten açığa pozitif çıkacak bu yaptığı kötülükten alacaklı olanlar öğretilerle zihinsel olarak köleleştirilmiş ise yine kötülüğe karşılık pozitifi onlar hak etmedikleri için kötülüğü yapan kapacak! Bu boyutta denge böyle sağlanıyor! Tabi ki mutlak adalet evrensel bir hakikat; evrenin önceliği denge ve adalet! “Haklı hakkını alacak ahirde!” denmesi ise bu boyuttaki denge sağlamakta görülen adaletsizliklerin de giderileceği bir ahirin olduğuna işarettir! Bu boyutta öğretiler yüzünden zalimlere hediye edilen pozitifler asla alınamaz! Ama zalimlerin bu haksız kazançları ikinci boyutta anlamsız olacak ve geri alınacak o da denge! Yani mutlak adalet gereği her boyutta bir denge var!
Mazlum sınıfı olmasa zalimler de olmayacak idi! Bu çok mühim evrensel eşit insan için sınıf olmaz! İnsan vardır ve insan sadece ürettiğinin karşılığını alabilir! Uygun şartlarda elbet! Öğretilerle köleleştirilen toplumlarda uygun şartlar, zulümle dengelenir; bu da evrensel adalete zıt değildir! “Günahların affı var ama şirkin affı yok!” denir. Tam da buna işaret edilir aslında yani evrensel adalet onurlu insanın günahını iyilikleriyle bir şekilde dengeler ama şirkini zalimlerle dengeler!
Bu enerji dengesinin ayrıntılarında çok şeyler var! Mesela cinci hocalar muska ve büyü yaparken bu enerji dengesini kullanırlar! Kendilerine başvuranlar ondan pozitif bir değer ister! O da pozitif değeri oluşturacak negatifi onlara yaptırır! Mesela idrar ve benzeri pislikleri, çeşitli hayvan organlarıyla karıştırtır ya da iğrenç iksir yaptırırlar; bu negatif işleme karşılık gelecek olan pozitif de kişinin şikayetine merhem olur! Yani bu negatif işlerden doğan pozitif, geçici de olsa iş görür! Prensibi buna benzer! Daha kötüsü şirktir! Bu işleri maksadına şirk olarak kabul ederse muhatap, zaten şirkin negatifinden doğan pozitif, onun 2. Boyutunu mahvedecek ama 3. Boyuttaki menfaatine yardımcı olacaktır! Bu da “Dünya için ahretini satmak!” olarak düşünülebilir! 2. Boyuttan 3. Boyuta çalmak gibi. Takas!
Bu pozitif-negatif dengesi kullanılarak yapılan işler saymakla bitmez! İdeolojik, ırksal ve kutsal menfaat mücadelelerinin hepsinde bu denge işler! Öğretiler ile şirke düşen toplumlar, zalimlerin eline geçer! Bu yüzden kısır döngüden çıkamazlar! Çünkü öğretiler ile zihinleri köleleşmiştir ve kendilerine yapılan zulümden doğan pozitifi dahi alamazlar! Oysa mazlumun hakkıdır, hakkını alması; neden alamaz? Yukarıda bahsettiğim nedenden dolayı alamaz! “Uygun şart” oluşmaz. Öğretilerle kendisi kabul etti köleliği de ondan! Konuyu uzatmayaım inşallah anlaşılmıştır!
Burada en büyük sıkıntı şu; hem pozitif olacağız hem de bundan doğan negatifi bir şekilde dengeleyeceğiz! Bu denge, eski zamanda çilehanelerde ve ibadethanelerde yapılmış. Saraylarda ise zevk-sefa ve bazı halka açık olmayan eğlenceler ve özel ritüellerle yapılmış. Yani negatif işler yaparak dengelemişler.
Benim tavsiyem; insanlara faydalı olmak için çalışmak, bu durumda denge sağlanabilir çünkü herkese çalışmasının karşılığı var ve çalışmak da zahmetlidir. Yani insanlığa fayda vermek aslında başlı başına bir zahmettir. Bu zahmet daimi pozitif talebine karşılık gelebilir ve ne çilehaneye ne de özel ritüellere, ayinlere; şirki çağrıştıran riyakar davranışlara ve ibadet şekillerine gerek kalmaz! Zaten şirk ve riya negatif olduğundan pozitif enerji açığa çıkarır bunu şirk ve riya ile elde edenler, iyice bu şirk ve riyaya dalarlar! Kısır döngünün nedeni iyi analiz edilmemesidir! Bu şirk ve riya ile yapılan kutsal ritüellerin bu boyutta kazandırdığı pozitif menfaat, 2. boyuttan çalmaktır! "Dünya için ahretinden vazgeçmek!" veya "Riya ve şirk ile yapılan ibadetlerin yüze geri atılması!" olarak anılır!
Burada iki dengeden söz edilebilir; biri insanın bizzat kendi iç dengesi, diğeri evrensel denge! İç içe olsa da insan pozitif toplamayı hedef edinmiş olduğundan aslında yanılır veya hırs eder. Hırs ise hasara sebep olur! Bu şöyle "Her şeyin iyisine bak kaidesi!" işler insanda bu nedenle pozitif avcılığı yapar! Evrende aslen kötü yoktur, yani iyi kötü ayrımı sadece 3. boyutta görünür. İşleyiş vardır ve hepsi bir esmaya karşılık gelir! Yani işleyişte pozitif ayrımı yok denge bu işleyişin de özü! Her isim açığa çıkacak ama bir tek isim gölgesinde açığa çıkmayacak! Esma arasında bile açığa çıkış açısından bir denge korunmalı. İşte insanlar "Düğünde eğlenip, cenazede üzülür!" bu da doğal bir dengedir! Müdahale edilince denge bozuluyor zaten. Bu boyuttaki pozitif kapma savaşları yüzünden hem denge kurulur hem de bozulur! Yani seçilmiş olmak, vaat edilmiş toprakları hak görmek dengeyi bozar ve savaş başlar savaştaki olumsuzluklar da yeni bir dengeyi kurar! Pozitif kapma savaşı o kadar masum sonuç vermez! Eski tapınaklarda da bu durum var tapınak rahipleri halkı uyutur ve sunaklara devamlı hediyeler isterler ilahlar için. İlahlar bu hediyeleri sunaklardan alamayacaklarına göre bu tapınakçılar servetine servet katar, bu da yazıda bahsettiğim denge durumuna zıt olur! Fakat bu boyutta bunu dengeleyen yine bir savaş olacaktır! Bir de şu akıldan çıkarılmamalı görecelilik var. Kim kime göre düşman konumunda. Kalede içeride olanlar dışarıdakine "Düşman" der! Dışarıda olan içeridekine "Düşman" der! Dışarıdaki içeri girince de o dışarıdakine "Düşman" der! Denge konusunda konumlar bu boyutta yanıltıcı olur! Mazlum bazı zalimin dengelenmiş halidir! Yani zalimdir ama zulüm yapacak gücü olmadığından mazlumu oynar! Evrensel denge de bunu zalim mazlum ikilisinde dengeler! Hep pozitif kapma mümkün görünmüyor! "Ben", insan benliğinin ikili yapısı; “Ego” ve “Ene” diyebilirim buna. Olumsuz yanı "Ego", olumlu yanı "Ene". Ben bu ikili sistemde işliyor! Yani hep olumlu olması mümkün değil! Olumsuz olmaz ise olumlu da görünemez! Gecenin gündüzü gösterdiği gibi, yani evrende olumlu-olumsuz göreceli olduğu için tercih devrede. Tercih edilenlerin tamamı zaten büyük resimde olumludur. Şeytanların icadı da olumludur, büyük resimde; küçük resimde, tercih yüzünden denge sağlanmak durumu var!
Cehennem, bir açıdan da şöyle; kişinin maddi ve manevi öz potansiyelini kutsal saydığı kişilere vermesinin sonucunda kendini iflas halinde diğer boyutta bulması. Yani kişinin kendisini unutup, potansiyelini başkalarına hem bu boyutta hem ahir boyutta hediye etmesinin sonucu olarak, derin bir iflası yaşaması gibi.
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.