- 2143 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Orhan Akdeniz'i Tanımak.. (1)
Evet, Orhan Akdeniz’i kendisinden dinleyerek tanımak ve halen tanımayanlar varsa gönlüme göre anlatarak tanıtmak.
Arabeskin "Yeterince" Bilinmeyen Kralı
_ÖNCELİKLE_
Orhan Akdeniz; kendi anlatımı ile, kendi kaleminden;
Kültürlerin birleştiği bütün dinlere mensup insanların barış içinde bir arada yaşadığı Mardin doğumlu bir ailenin çocuğuyum. Ortaokul yıllarımı bu şehirde bitirdikten sonra Edip Uman Ağabeyimin teşviki ile Ankara’ya yerleştim.Altı yaşında iken annemin tek bileziğini satması sayesinde bir bağlama satın alarak amatörce kendi kendimi geliştirdim.Asıl amacım iyi bir müzik adamı olmaktı. Ankara da gerek cemiyetlerde gerekse değişik üstat ve akademisyen hocalardan,ses,saz,nota ve solfej dersleri alarak kendimi geliştirdim.Daha sonra,müzik piyasasının İstanbul da olması dolayısıyla İstanbul’a yerleştim.Burada müzik otoritelerinin bilgisinden ve tecrübelerinden yararlanmak isterken profesyonel olarak kendimi sanat dünyasının içinde buldum.
Özetlemek gerekirse Türkiye’de Konservatuarların henüz kurulmadığı bir dönemde naçizane orkestra yönettim,çeşitli sanatçılara müzik eğitimi verdim.
52 Adet 45 lik plak,5 adet Longplay,5 adet kaset yaptım ve yorumladım.
O günden bugüne kadar 1000,e yakın eser yaptım besteledim;Orhan Gencebay, Arif Sağ,Vedat Yıldırım Bora,Özer Şenay,Osman Bayşu,Adnan Varveren,buna müteakip İstanbul radyosunun diğer üstatlarıyla birlikte ekip halinde sayısızca plaklarda refakat ederek plak ve kasetlerde gerek solo gerekse tolu olarak çaldım.
Türkiye’ye Esengül, Müslüm Gürses, Mine Koşan ve daha sayamayacağım diğer solistleri müzik piyasasına kazandırdım.Eserler verdim.
Ön planda olmamaya kendimi teşhir ettirmemeye özen gösterdim.Daima perde arkasında kalarak şarkılarımla anılmayı daha uygun gördüm.Radyolara Tv,lere çıkmamaya direndim.
Görünmek istemedim.
Kendimi sahte renkli dünyaların icinde seyretmek görmek işime gelmiyordu çünkü, benim tercih ettiğim yaşam tarzım bana daha fazla mutluluk ve huzur veriyordu.
Benim asıl mutsuzluğum keşfetmemek de direnen,kültürüme sahip çıkmayan müzik dünyasını yok sayan zihniyetlerden yanadır.Her şeye rağmen müzik üretmeye devam etmekteyim.
En büyük,mutluluğum şarkılarımı,paylaştığım müzik severler’imdir.
Sevgi ve Saygılarımla
ORHAN AKDENİZ ..
Evet, işte öylesine mütevazi ve içten bir üslupla anlatmış kendisini bu dev yürekli, minyon, sevimli mi sevimli şeker adam..
Oysa, sayfalara sığmaz onun ne bizlere kazandırdığı o muhteşem eserler ne de, yüreğinde ki tarifsiz insan sevgisi.
Ben zaten onun eserlerini, çok değerli sanatçılardan dinleyerek büyüyen gençliğin, şimdi orta yaşı geçmiş bir neferiyim.
(Sakın yanlış anlaşılmasın ama ’Ben bunlarla büyüdüm’ derken bence, biz bu kıymetli sanatçılarla birlikte büyüdük, birlikte gençtik ve birlikte orta yaşa geldik.
’Yani ben çocuktum da, onlar kocaman adamlardı’ ukalalığı değil benimki si asla!
Çünkü bazı sanatçıların, kimi zaman yaptıkları açıklamalardan bu yaş mevzusundan ’Haklı olarak’ mustarip olduklarını da biliyoruz ki, bu ayrıca ele alınması gereken bir konudur, bence ..
Hani o duvarlara sığmayan deli ve bir o kadar şatafatlı ama o denli de tutsak sevdaların, heyecanların yaşandığı ve artık günümüzde izine bile rastlanmayan "Sevda yalnızca iki kişiliktir" türünden sevdalarımız vardı ya,
Hani o sessiz, lakin bir o kadar da vakur sevdalar.
İşte o şarkılar, o yılların yüreği sevdalı gençleri için romantik bir aracı, sesli bir mektup, bir can simidi olmuştur adeta.
Söylemek isteyip de türlü nedenler le söyleyemediğiniz ne varsa sevgiliye, o, şarkıları bir şekilde dinleterek söylerdiniz mesela "Serenat tadında" sitem, serzeniş, özlem, hasret ve daha ne varsa yüreğinize sığdıramadığınız. .
Şarkılar konuşur, siz susardınız öylece çünkü, Orhan Akdeniz gibi bir deli-dolu yürek sizin günlerce, sayfalar dolusu yazsanız da anlatamayacağınızı, bir şarkının sözüne, müziğine, nağmesine, nakaratına öyle bir yüklemiştir ki, siz ancak susardınız saygı ve AŞK İLE..
Benim en güzel yıllarımın, en değerli şarkılarından biride "Senin hasretin varken bu şehirde yaşanmaz"dı mesela ama daha ne çok şarkının can verenidir Orhan Akdeniz ah!
Bilmeyenler varsa İnternet te herhangi bir arama motoruna "Orhan Akdeniz" yazsınlar ve nasıl bir hazineden bihaber olduklarını görerek gerçek değerlerin bu ülkede hak ettiği, gerçek değeri neden bulamadığını bir kez daha sorgulasınlar hayıflanarak..
Orhan Akdeniz, her ne kadar ’kendisini gizlemek’ demeyelim de, kendince haklı olabilecek nedenler le hep arka planda kalmayı tercih etmiş olsa da Türkiye bu değeri, her nerede olursa olsun bulup, çıkartmalı ve baş tacı etmeliydi ve henüz geç değil-ken! Halen çok şey yapılabilir bu gönül adamı için.
Tabii onun o muhteşem besteleri, şarkıları ile popüler olan ve hayatını lüks içerisinde idame ettiren sanatçı arkadaşları, dostları kendisine ne kadar sahip çıkıyor, ne kadar kıymet biliyorlar ben bilemem ama yarım asrı geride bırakan ben, o gözlerde çok derin kırgınlıklar, çok derin hüzünler gördüm ki, hislerimde asla yanılmadım, yanılmam da...
Oysa, o değerli besteler kim bilir kaç ailenin evine ekmek, aş ve umut ışığı olarak girmiştir kim bilir!
Ve kim bilir, kaç ailenin çocuklarının eğitiminden tutunda daha nice yaşam mücadelesine, katkı sağlamıştır tahmin etmek hiç de zor değil..
Bu nedenle bu, değerli sanatçıların tüm hakları Türkiye için çok daha önemli bir konu olarak ele alınmalıdır
ve hiç bir şey için değilse bile yalnızca bu nedenle hak edecekleri şekilde değerlendirilmeli ve çözümlenmelidir tüm sorunları.
İşte bu, sanal alem vasıtası ile önce "Facebook Cumhuriyeti’nden" sanal olarak tanıdığım ve sonra da sıcacık diyaloglarımızı telefonlara taşıdığımız muhteşem yürekli adamı en nihayetinde, şahsen tanımak şansını da yakaladım kısa bir süre önce/ NE MUTLU BANA Kİ...
Mersin’den, İstanbul-Silivri’ye uzanan uzun ama keyifli ve heyecanlı bir dostluk yolculuğu idi benimki si ve sonrasında "İyi ki gelmişim, iyi ki, tanımışım" dedirten bir güzellikte idi kuşkusuz..
Kendilerinden bahsedilmesini ve resimlerinin yayınlanmasını istemeyen bir kaç ortak dostumuz ile toplanıp Silivri’de yaşayan "Sanat Sihirbazı Adam Orhan Akdeniz"in Silivri dışında ki sevimli çiftlik evine vardığımızda, bende heyecan dorukta idi.
Bir duayen’i şahsen tanıyacaktım ve dahası, telefon sohbetlerimizde hiç yüzünü görmeden bile, bir insanın yüreğinin, yüreğinizle özdeş olabileceğine inanmıştım Orhan ağabeyim sayesinde.
İşte şimdi bu Yürekdaşımı , kıymetli dostumu, bana "Canım kardeşim" derken ağzından "Kardeşim" kelimesi onlarca kez çıkmış kadar içten, yürekten kardeşimi. ağabeyimi şahsen görecek, o sihirli ellere dokunacaktım: Heyecanlanmam kadar doğal ne olabilirdi ki?
Yol kenarında elinde telefonla duran minyon yapılı, muhteşem gülüşlü, pırıl-pırıl bakışlı bir adamın tamda yanında durmuştuk adres sormak için, kulaklarımızda telefonlarımız ile.
Yol kenarına kadar çıkıp bizlerin yolunu gözleyen Orhan ağabeyimin ta kendisi imiş oysa, adres sormak için durduğumuz ama biz çaktırmadık tabii ki
"Beni tanımadınız değil mi! Resimlerde ki halimden çok mu farklıyım?" dedi gülerek
"Olur mu hiç canım benim, seni nerede görsem tanırdım ama resimlerdeki halinden çok daha yakışıklısın sen" dedim ki, gerçekten de öyle idi sevgili can dostum.
Kırk yıldır şahsen tanışıyormuşuz gibi sarıldık birbirimize çocuksu kahkahalar eşliğinde .
Mangal sözü vermişti Çukurovalı, mangal delisi kardeşine ve biz gelene dek tüm teşkilatı kurmuştu, bize hiç bir iş bırakmadan.
Çiçekler ve aklınıza gelebilecek her tür ağaç ile, tam bir doğal cennet olan bahçesindeki minik bir süs havuzunun kenarına hazırlamıştı masayı.
Güle, oynaya geçtik masanın başına.
Ha birde Orhan Ağabeyin onlarca kedisi de vardı bize yer vermemekte direnen ama ben de kararlıydım herkese yerini bildirmeye, aklımca .
Ama yemek boyunca onlarla gizli yürüttüğüm mücadelemde bu Azılı Kedicik lere yenik düşmüş, pes etmiştim de Orhan ağabey ya farkında değildi veya değerli dostları arasına girmiş ve taraf tutmuş olmamak için görmezden gelmişti, kediler ile didişmelerimizi :)
Kendi elleri ile hazırladığı Barbunya Pilaki- Patlıcan Közleme- Acılı Ezme Salata ve daha bir çok nefis ayrıntı vardı masada/ Ve tabii ki milli içeceğimiz AYRAN eşliğinde (Baş köşede bir büyük olmadan eksik kalırdı dostlar ile muhabbet) çok keyifli bir sohbet başlamıştı; her birimizin kendisini tanıtmak, anlatmak için yarıştığı ama yüzümüzden gülücüklerin asla eksilmediği içten, sımsıcak bir sohbet ..
Meral Adak
TABİİ Kİ DEVAM EDECEK..
YORUMLAR
Meral hanım hayata bakşınız bu yazıda tüm objektifliği ile yansımış. Ne kadar temiz ve sevgi dolu, vefalı ve özverili bir yüreğiniz var.
Kutlarım sizi gönülden...