- 611 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kaza Sonrası Bunalımlar!
Gözlerimin içine bakıyordu. Ağlamak isterken göz pınarları kurumuş gibi bir hali vardı. Kelimelerin kendini ifade edemediği zamanlardan biri işte. Usulca elini kaldırdı; bir şeyler mırıldandı. Kelimeler boğazına saplanıyor, sonra kendini usulca mideye doğru bırakıyordu. Gözleri ‘senin yüzünden’ diyordu. Kendimi suçlu gibi hissetmekten çok idamlık gibi hissediyordum. Sonra kalktı; ‘iyi geceler’ dedi. İçimden ‘mümkünse..’ dedim.
***
Bir çocuk denize bakıyordu. Sahilde tek başına, bir kayanın üzerine oturmuş durmadan bağıran martıların kanayan çığlıklarında denizi izliyordu. Hava sisli, puslu, kanayan, sancıyan, uğuldayan, vızıldayan, çığlık çığlığa.. Eline yerden yassı bir taş aldı ve denizde sektirdi. Taş dört kez sekmişti. Tam dört kez..
Onu izlerken bir an kolumun salladığını hissettim. Koluma bakıyordum fakat hiçbir şey düşünemiyordum. Akdeniz kendini üzerime bırakmış gibiydi.. Bu denizin Akdeniz olduğunu nerden biliyordum peki.? Çocuk sağ elini güneşe siper ederek uzaklara baktı. Ben de tıpkı onun gibi uzaklara baktım. Albatroslar kanatlarında geceyi taşıyordu. Korkuyordum. Ne korkutuyordu beni? Sonra deniz silinmeye başladı. Sahil şeridi silinmeye başlamıştı. Sonra çocuk acı çekerek silinmeye başladı. Korkuyordum. Aniden irkildim. Bir karga sağ kolumun üzerine konmuştu. Uyku mahmurluğu ile kovaladım. Açık pencereden uçtu gitti. Sonra aniden kapı açıldı. Annem; ‘kahvaltı hazır..’ Demek hepsi rüyaydı. Peki karga?
***
‘hepsi senin yüzünden’ dedi, babam. ‘ne’ dedim. Sertçe elini masaya vurdu. Çay pantolonuna döküldü. Sanki hiçbir şey olmamış gibi gitti. Annem, ‘üstüne gitme’ dedi. Babam sinirliydi bu günlerde..
***
Tam dört ay olmuştu, kardeşim öleli.. Babamdan başka herkes yenmişti içindeki acıyı. Fakat babam… Kabullenemiyordu bunu. Onsuz bir hayat olmazmış gibi davranıyordu. Saçmaydı bu. Annem ve ben de onu çok seviyorduk ama kazadan canlı çıkamamıştı. Ölenle ölünmezdi ki.. Annem böyle diyordu işte.. O artık peygambere, Allah’a ve meleklere emanetti. Defnederken dahi gökyüzü hüngür hüngür ağladı. Ben içimi kustum gözlerimden.. Annem hiç ağlamadı. Gözlerine pranga vurmuş, ağlamamak için sanki yemin etmişti. Gözlerinden bir hüzün sızıyordu ağır ağır. Yanakları içine çökmüştü. Belki de ağlayamıyordu. Babamsa gözyaşlarının arasında toprak attı üzerine kardeşimin. Her kürekte hıçkırdı. Her taşta bağırdı. Kardeşimin mezarı tuzluydu. Tam dört saat sürdü defin işlemi..
***
Sahilde kimse yoktu, o çocuktan başka. Bu kez hava sisli değildi. Deniz net görünüyordu. Uzaklardan bir gemi el sallıyordu sahile. Demek çocuk dört aydır bu gemiyi izliyordu her gece. Rüyalarımda onu görmekten başka çarem yoktu.
Gemi koya yaklaştıkça çocuk daha da sakinleşiyordu. Birkaç adım denize yaklaşıyor, sonra elini güneşe siper edip izliyordu. Ben de onun gibi yapıyordum. Sonra her şey yavaş yavaş siliniyordu. Korkuyordum. Bu rüya beni korkutuyordu. İçinde bir öfke, bir heyecan, bir kötülük gizliydi. Sonra uyanıyordum; sağ koluma bir karga konmuş. Kovalıyordum onu.. Tam dört aydır, her gece. Her gece kan ter içinde uyanıyordum. Kardeşimi çok seviyordum. O da beni çok seviyordu. Bu rüya bana onun hediyesi olamazdı.
***
Babam sertçe merdivenlerden indi. Yüzümdeki, kazadan kalma yaraya bakarak gülümsedi. O sırıtmanın içinde ‘sen katilsin’ gizliydi. Annem bana göz kırptı. Babam masaya oturdu. Annem çayları koyarken babam bana bakarak ‘o gün gelmeseydi, kızım yaşayacaktı’ dedi, anneme. Annem hıçkırdı. Korkuyordu, birazdan olacaklardan. Babam ‘senin yüzünden’ diye bağırdı. Kelimeler yine boğazına saplandı. Bu kez susmadı; ‘senin yüzünden. Gereksizsin! Sen olmasaydın, yavrum şimdi kucağımdaydı. Keşke doğmasaydın! Keşke seni götürmeseydim! Lanet olsun sana! Lanet olsun doğduğun güne!’
Annem hıçkırarak ağlıyordu. Ben ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Annem bana sarılmak istedi fakat elini uzatamadı. Babam elini kaldırdı, tövbe çekerek tekrar indirdi.
Masadan kalktım. Vücudumu taşıyamıyordum. Adeta sürüklenerek kendimi odama attım. Yastık bastım başıma, hıçkırırken. Kimse sesimi duymadı..
Evet, suçlu bendim! Eğer o gün gitmeseydim, tüm bunlar olmayacaktı. Kardeşim hala yanımda olacaktı. Hem neden giderken fon müzik açılır ki arabada.. Babam mayışmış ve bir anlık hatayla şarampole yuvarlanmıştık. Arabadan herkes canlı çıkmıştı. Kardeşim ağlayacağı yerde donuk gözlerle bana bakıyordu. Şok geçiriyor olmalıydı. Eğer ben elinden tutup çekmeseydim… Doğduğum güne lanet olsun!
***
Çocuk yaklaşan gemiye bakarken yerden bir taş alıp tam dört kez denizde sektirdi. Gemi artık net görünüyordu. O an anlıyordum ki o çocuk bendim. Ne kadar da küçükmüşüm. Korkmuyordum bu kez. Sadece ağlıyordum.
Gemi koya girdi ve durdu. Çocuk yavaşça denize soktu ayaklarını. Sonra dizine kadar yükseldi su. Sonra beline.. Simsiyah giymiş bir adam onu gemiye çıkardı. Gitmesini istemiyordum. Koşup yardım etmek istedim fakat yerimden kımıldayamadım. Sonra birazdan silinecek ve kargayla uyanacağım diye geçirdim içimden. Tam dört saniye sonra bir hafiflik hissettim vücudumda. Resim silinmiyordum. Ayaklarımı hissetmez olduğumda ayaklarıma baktım. Yoktular. İşte şimdi korkuyordum. Sonra dizlerim silindi. Sonra belim ve ellerim.
Sadece gözlerim kaldığında anladım ki bu rüya hiç bitmeyecek. Çünkü karga gelmeyi unutmuştu…
M. Hanifi Kesik / 22.03.2013 / 22.03