MEKTUP
Adsız
Dünyanın en geçerli dilini konuşamıyorum.
Bir kaç üniversite diplomam yok.
Babamdan fabrika, isviçre bankalarinda para, bazı önemli merkezlerde apartman daireleri, ya da değerli arsalarım yok.
İşsizim. Sanki çaresi olmayan kötü bir hastalığa yakalandım. Aslında hasta olan kapitalizm, başka adıyla «Pazar Ekonomisi»
Kansere benzeyen işsizllik hastalığına yakalandım.
Çaresi olmayan bir hastalık olduğu söyleniyor. Milyonlarca insan bu hastalığa yakalandığından dolayı, işe yaramaz gibi, bu durumdan kendileri suçluymuş gibi, bin bir türlü sıkıntılar içinde «zamanını boşa geçiriyorlar» deniyor. Bununla birlikte onların gelecekten habersiz çocukları...
Bir çokları için, gerçekler karışık, bilinmez, anlaşılmaz hale getiriliyor. Diĝer yandan, devlet ve onu yöneten hükümetler, sözde iyi niyetli politikacılar, ekonomistler, büyük tekellerin ve bankaların sözcüleri, hepsi de, bu sorunu çözmek için, gece gündüz çalışıyor-larmış gibi, yalanlar atıyorlar ortaya.
Ne komik de yalanlar uyduruluyor böyle. Mesela bazıları bu durumu kötü kadere baĝlıyor. Bazıları kışın uzun sürmesine, bazıları yazın sıcak geçmesine baĝlıyor. Bazıları yaĝmurun çok yaĝmasına, bazıları az yaĝmasına baĝlıyor. Bazıları ücretlerin düşük olduĝuna, bazıları da ücretlerin yüksek olduĝuna baĝlıyor bu durumu. Sonuçta suçluya ulaşmak hiç mümkün olmuyor, çünkü suçlu hep uzak kalıyor insana. Onların yerine tutmaları sahnede yüzü bize dönük olduĝu halde kahkahayla gülüyorlar...
Bunlar rastgele mi oluyor?
Bunlar çok bilinçli, inceden inceye düşünülmüş, tezgâhlanmış politik bir çalışma sonucu, toplumun solumakta olduĝu havaya katılmakta devamlı.
Diĝer kıtalardan aldıĝım adsız mektuplardan, oralarda da durumun farklı olmadıĝı anla-şılıyor. Global-Kapitalizm ve sömürü, eşitsizlik, açlar ve toklar, her yerde bir avuç zengin. Bütün herşeye küçük bir azınlık sahipken, diĝer kesime ise kaderlerine razı olması tavsiye ediliyor. Kaderine razı olmayan insanlara karşı da devletin gücü kullanılıyor. Devlet her zaman güçlünün yanında yer almış ve onların malını, mülkünü, zenginliĝini, poposunu aç sürüye karşı korumuştur. Çünkü devlet esasen güçlülerin devletidir de ondan.
Bütün bu olan bitenleri örtmek için, doĝru anlaşılmamasi için ise, bin bir türlü yalanlarla çoĝunluk avutuluyor.
Togo’dan, Kiami adında bir işsizin mektubu.
Benim ülkem Togo da, üç sınıf bulunmakta. Birinci sınıf, herşeyin sahibi toklar. İkinci sınıf, yarı açlar. (bunlar asker-polis ve imtiyazlı memurlar.) Üçüncü sınıf, aç ve çıplaklar. Yarı açların görevi, tokların mallarını, popolarını, aç ve çıplaklara karşı savunmaktır.
Bu Afrika kıtasında bulunan, sayısız küçük, orta ve büyük devletlerde, -zaten, nüfusunun yarısı asker-polis olarak hizmet vermekte. Orada küçük bir azınlık, herşeye sahip ve bolluk içinde ve varlıklarını dışa gösterişli şekilde sunarak çılgınca yaşarken; polis-asker takımı, onların mallarını, depolarını ve de popolarını koruyor ve tokların tuvaletlerinin kapılarında beklerken, diĝerleri, toplumun büyük bölümü, çok azla, yok ile yoksullukla, fareler gibi yaşamak zorunda bırakılıyorlar.
Selamlar Kiami.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.