- 535 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Vicdan ve Kırılmış Endazesi
Dışarda soğuk, o garip, karanlılklarda inceden, cılız; ama bitevi, ama samimi, loş ışıklar gecenin alnına bir kurşun sıkıyor ve uzaklardaki namludan çıkan bitkin kurşun geceyi sert bir hışımla yarıyordu. kulaklarımda bir çınlama, içimde belli belirsiz bir heyecan, bir telaş. Sanki biri çatlamış dudaklarından adımı durmadan, ardın sıra heceliyor, kulak zarım deliniyordu.
Belki bir evsiz çocuk üşümüş, o küçücük ayaklarıyla geceye yürüyor, belki de bir anne bilinmezlikten korkup soğuk, yalnız, etleri lime lime eden bir duvara o garip, zayıf, fersiz sırtını dayıyordu. Bilmiyorum belki de bir müslüman, bir yaralı kalp, bir Yakup ağlaması çamurlu, pis kokulu, acımasız postallar altında eziliyor ve sadece sessiz bir inleme o hissiz postalların huzurunu bozuyordu.
Kararmış, vicdanlara korku salan gökyüzü kalbimin dar sokaklarında dolaşıyor ve gördüğü her mutlu, huzurlu kapıya bir tekme atıyor, bütün bir ahalinin huzurunu bozuyordu. Gizlemek istediğimiz için; yahut kirli yanımızı görmesinler diye sıcak yatağımızın yumuşak yorganını üstümüze çekmiş, bunca elem ve bunca kedere rağmen şen- şakrak naralar atıyoruz geceye ve dahi geride kalan güne.
İşte böyle hissiz hareketlerle mazlumları teslim ediyoruz katillerine. Vicdanlarımızın her satırını, her kelimesini ve her harfini " her derdine razıyım, yeter ki gün eksilmesin penceremden" diyerek bencillik entarisine bürünüyor ve öyle boş, öyle hissiz yaşıyoruz.
O postalların sahibi biz miyiz yoksa?...
Serkan Özdemir 17/11/2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.