- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
10 DAKİKA
ON DAKİKA
Kadıköy ne kadar abi derken bile aklından çıkmıyordu. Zor bir görev yüklenmişti. Daha önce hiç yapmadığı denemediği bir şeyi deneyecekti. Bir tane değildi aslında yapması gerekenler ama diğerleri buna göre üstesinden rahatlıkla gelebileceği şeylerdi. Arka tarafta boş bulduğu bir yere oturdu. Hemen yanında gençten biri oturuyordu saçları çoktan vedalaşmış, o gencecik yaşında yalnız bırakmıştı. Elinde günümüz insanının adeta organı haline gelmiş telefonu ile haşir neşir oluyordu.
Nasılsınız dedi ürkek bir ses ile. İsmim Hakan izniniz olursa sizinle tanışmak, varacağımız yere kadar biraz sohbet etmek istiyorum. Her zamanki naifliği ile izniniz olursayı da ekleyiverdi usulca. Karşıdan herhangi bir ses gelmedi. Gelemezdi ki zaten. Hakan bunları sadece bir tebessüm eşliğinde sadece zihninden geçirmişti. Derken o adını bilmediği,yapmak istediği şeye tüm benliği ile tüm saflığı ile yardım edecek olan zatı muhterem; inecek var kaptan diyerek oradan ayrıldı. Bu duruma canı sıkılmıştı Hakan’ın. Anlık da olsa hüzünlendi gene mi aynı şeyleri mi yaşayacaktı. O olumsuz duyguların esiri mi olacaktı. Derken yanına güzel bir hanımefendi oturdu. Parmağındaki alyans göz kamaştıran cinstendi. Hakan, hiç düşünmedi bile zihninde yer açmayı ona.
Kadıköy Meydanı. Sıcak; artık ev sahibi rolünü üstlenmeye başlamış. Büfelerin önü kalabalık. Kimi karnını doyurmakla meşgul, kimi de nefsinin elinde bir köle misali çaresizce. Gençler ağırlıkta. Güneş torpil geçmiş sanki ilk onları ısıtmış canları fıkır fıkır. Kimileri azar azar doya doya denizi içine çekerken,kimileri de deniz olmuş. Ne güzel bir manzara.
Eminönü vapuru yanaşıyor tüm edasıyla kıyıya. Kaçıncı yanaşması acaba. Ama bir görseniz sanki ilk seferindeki o heyecanı taşıyor. Tüm bu olanların içinde kaybolmuş gibi hissediyor kendini Hakan durmaya çalışıyor, durup anlamaya ya da anlamasa da durmaya.
Turnikeden geçtiğinde karşısında gördüğüne inanamıyor. Hadi canım diyor bu kadar kolay mı olacak bu kadar erken mi. Gülümsüyor ona bakarken. Selam veriyor gözleriyle, gönülden teşekkür. Ama zihni ile bedeni sanki birbirine küsmüş çocuklara özenmiş gibi hareket ediyor. Biri koşmak isterken diğeri sıkıysa oynat yerimden bakalım der gibi sıkıca sarılıyor olduğu yere.
Gönül Kapılarını açar açmaz koşturuyor bütün insanlar vapura doğru. Gülümseyerek karşılık veriyor vapur; hepinize yer var bu gönülde hepinize. Yoğunluk azalınca o da yavaş yavaş en yakın arkadaşı ile birlikte o da biniyor vapura. Hakan da sessiz ve ürkek bir şekilde ürkütmekten korkarcasına takip ediyor onu. Heyecanı ise dorukta. O arkadaşını vapurun ortasına ferah bir yere park ediyor. Sonra vapurun sağ tarafında arkadaşını rahat görebileceği bir yere oturuyor. Hakan ise vapurun sol tarafına oturmanın verdiği kızgınlığı yaşıyor. Ne olurdu sanki yanına otursaydı ya da tam karşısındaki boş koltuğa diye içinden geçiyor. Kalkıp yanına oturmak geçiyor aklından ama saman alevi gibi ömrü uzun olmuyor.
Herkes o kadar mutlu ki rüzgâra aldırmıyor gençler dışarıda otuyor, dalgalar söndürmeye çalışıyor yangınlarını ama nafile. İçeride ise tam bir müzik ziyafeti yaşanıyor. Kemençenin yanına güzel bir ses gelince Karadeniz müziği kendine âşık ediyor. Hele aşk şarkıları mest ediyor insanları.
Hakan ise bu güzelliklerin içinde o kadar sıkıntılı ki ya tamam ya devam çizgisinde gel gitler yapıyor. O usulca yerinden kalkıp arkadaşının yanına gidiyor sakın meraklanma hemen geliyorum der gibi kulağına bir şeyler fısıldıyor ve dışarı çıkıyor. Tüh diyor Hakan gene olmadı gene yapamadım zincirimi kıramadım.
Eminönü 10 dakikalık mesafemiz kaldı.
İçeri giriyor tekrar hemen arkadaşının yanına geliyor sanki yıllardan görüşmemişçesine özlem gideriyorlar. Ardından tam yerine doğru adım atmışken vazgeçiyor cam kenarına doğru yöneliyor. Kulağında ki kulaklıklarla denizi seyre dalıyor. İşte tam zamanı diyor Hakan. Üç metre önünde yapacağın en kolay şeyi yapacaksın; senden istenileni nasıl yaparım, nasıl ederim, en zoru bu dediğin şeyi yapabilmek için sadece ve sadece üç adım. Hele bi ayağa kalk gerisi gelir inşallah. Ya Allah ya Bismillah
Ve bir ve iki ve üç. Ne kadar hızlı bitti. Bu kadar hızlı biteceğini hiç düşünmemişti.Yanında belirdi birden. Kalbi sanki maratonda gibiydi.
Ne diyeceğini bilemedi ilk önce. Kelimeler saklanmıştı adeta.
Türk müsünüz dedi ilk önce Hakan. Sonradan çok gülmüştü ama ne yapalım çıkmıştı işte yerinde saklanası sözcükler. Evet dedi kibarca bi o kadar da şaşkınca. Ben dedi Hakan izniniz olursa 10 dakika sizinle sohbet etmek istiyorum. Sizi gözledim ilk gördüğümden bu yana. Bende sizin arkadaşlarınızdan biri olmak istiyorum dedi Hakan. Dedi ama nasıl demişti kendisi de anlamamıştı. Kelimeler saklambaç oyunundan sıkılmışlardı besbelli. Yarışa başlamışlardı ama Hakan yetişemiyordu artık.
Belki hayatında hiç unutmayacağı bir on dakika yaşamıştı. İleride yaşayacağı mutlu saatlerin başlangıcı olacaktı bu on dakika belki de kim bilir.
Vapurdan inerken içindeki kuvveti anlatmak o kadar zordu ki Hakan’ın. Sevgili üstadının bir anısı tezahür etti zihninde. Üstad sevgili eşiyle metro büste giderken birden kendisini saran gücün tarifini şöyle yapmıştı; O kadar güçlü hissediyordum ki kendimi şu an, inan şu metro büstü bir hareketimle durdurabilirim. Aynı derece de değildi ama o hissiyatı yaşamıştı Hakan.
Hakan, o gün hayatının en güzel en anlamlı tecrübelerinden birini yaşamıştı. Bu tecrübenin ona çok ama çok güzel kapılar açacağının bilincinde ve idrakindeydi.
Ve evin yolunu tuttu.Çok sevdiği eşi ve oğluna bir an önce kavuşmak, yaşadıklarını onlarla paylaşmak için.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.