1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1519
Okunma
Sen sırana gömülmüş; bilmem ne düşünüyorsun!
Ben yorganımın altından ayrılıklarımı sayıyorum. Herkesin bildiği gibi...
Biraz zavallı gibiyim ama ben kendimi böyle seviyorum. Çıplak bedenlerdeki o titremeyi ben yaz akşamlarında hissediyorum. Bir affediliş üzerine yazdığım mektuplarım gibi okunmamış ve köşeye fırlatılmış hissediyorum kendimi.
Çiçeklerin arasından seslendiğim nağmelerde gizli bir şüphe var. Duyacak mısın acaba? Bu sefer?! Sitemlerim bitmez benim;bekleme. Bir gün geçer diyorlar; evet geçer. Biliyorum. Ne kazandığıma bakıyorum yine. Sen yoksun bir bakıma, hesapta!
Bu son mektubum olacak. Ama söz veremem. Yine yalnız kalıp sana mektup yazacağımı biliyorum. Yine ağlayacağım kendi başıma. Keşkelerden nefret eden keşke diyecek ilk defa. Saat on iki buçuğu gösterdiğinde bu mektubu zarfa koyacağım.
Son satırlarına gelmeden ayrılıklar başlayacak. Sayfa bile yabancılaşacak kendine. Ya sen fazla olacaksın ya da ben yine yalnız kalacağım. Bomboş günlerimde dolaşacağım bir ümit edasıyla...
Gördüklerimden ötürü gözlerime kızamam. Yeni bir günün bugüne yaptığını kızamam. Nefret dolu bakışlara bile kızamam. Bırakıp giderken ayak seslerine kızamam. Belki kızmaya hakkım yok!
Takvimlerdeki notlara bakıp güleceğim bugün. Buzdolabındaki alınacak listesi... Daha ne kaldıysa elimde...Ucuz ama param yok cebimde. Pişmanlıkların gölgesinde küslük var biraz. Biraz da tuhaf bir şaşkınlık.
Mektubumu bitirmeme az kaldı. Yine sabah olmak üzere...Nasıl olduğumu sadece aynalar biliyor. Sır tutanlar her şeyi tüm açıklığıyla söylerken acaba sen nerede olacaksın?
Laf dinleyen yaramaz çocuklar gibi kaçıp gideceksin aniden. Ve... yine küsecek bu satırlar sana! Bir diğer oyunumuzda kaybolup gideceğiz öteki sokaklarda. Yan yana oturup bir şeyler bekleyeceğiz. Ama bulmalarını beklemeyeceğiz. Sadece yan yana ve korkak bir şekilde bekleyeceğiz.
Son...
Burcu Örekçi 12.11.2014