UZUN YOL.
Bu sabah beni uyandırmadan işe gitti.. Giyindiğini duydum, ama kalmak istemedi canım.. Bir ara yatağa eğilip bir süre yüzümü seyretti..Soluğu yaladı yüzümü, uyandığımı fark etti veya etmedi bilmiyorum.. Ama bir şey söylemedi.. Gözlerim kapalı ama onun umutsuz bir hüzünle baktığını hissettim bana, içim burkuldu..
Günlerdir doğru düzgünde konuşmuyoruz zaten, birbirimizden saklanarak yaşıyoruz aynı evin içinde, Oysa bir yıl önce büyük bir hevesle bir birliktelik kurmuştuk.. 7 aydır birlikte yaşıyoruz.. Ve günlük hayatın o basit , o bayağı ayrıntıları kemiriyor aramızdaki sevgiyi, fakat bu konuyu açmaktan ısrarla ve korkakça kaçınıyoruz.. Ne zaman birlikteliğimizin nereye gittiğini konuşmak istesem, ya konuyu değiştiriyor.. Yada kaçamak cevaplarla sıyrılıyor işin içinden..
Kalktığımda mutfakta notunu buldum: ‘’ Hayatım öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım.. Bu gece iş yerinde nöbetteyim.. Beni bekleme.. Sevgilerimle.. ‘’ diye yazıyordu..
Notunu okuyunca gözlerim doldu nedense, bir bıçak ucu oymaya başladı kalbimi hafifçe, ona karşı çok hoyrat davrandığımı hissettim üzülerek.. Birlikteliğimizin sürmesi için çırpınıp duran oydu sanki.. Bir de bana bu aralar ihtiyacı vardı.. Başka bir eve taşınacak maddi gücü yoktu çünkü, aslında bende onu hayatımdan kolay kolay çıkaramazdım.. Bir tek onunla huzur içindeydim.. Huzur sevginin en değerli koşullarından biridir bilirsiniz.. Ama başka bir şeyleri daha özlüyordum, ne olduğunu bilmediğim adını koymadığım bir özlemdi bu, rahatlıkmı batıyor diye düşündüğünüzü duyar gibiyim.. Hayır bir birliktelikte bir eksiklik varsa ağzınızda bir pas tadı barındırırsınız sürekli, beklide beni bu pas tadı ele geçirmişti..
Birbirimizden uzaklaştıkça ruhumuz üşüyordu.. Üşüdükçe duvarlar örüp birbirimizden gizleniyorduk.. Ve gizlendikçe daha da yalnızlaşıyorduk..
Bütün gün onu düşünerek boş boş oturdum evde, başka hiç bir şey yapmak gelmiyordu içimden, akşam oldu..
Şehrin ışıkları yandı karanlığın içinde ufak ateş böcekleri misali, kalktım..
İnternetimin başına geçtim… Aslında yaptığımın büyük bir hata olduğunu bilerek yaptım bunu, bu birlikteliği tamamen bitirebilirdim..
Ve internette onun sayfasına girdim.. Sayfasının ismi Breakfast at Tiffany’s Amerikalı yönetmen Blake Edwars’ın bu filmini ve Audrey Hepburn’ı eğlenerek seyretmiştik.. Filmin ismini her kahvaltı hazırladığında günlerce sayıklamıştı.. Hayatı çok kafaya takmamalı insan diyordu.. Sinema tutkunuydu.. Para bulduğunda çekmeyi düşündüğü bir sürü senaryo vardı kafasında.. Ama parası hiç olmuyordu.. Zamanının daraldığını azaldığını düşünüyordu.. Yaptığı işlerinse onu asıl yapmak istediklerinden uzaklaştırdığına emindi.. Bu yüzden çalıştığı yerlerde fazla barınamıyordu..
Ve kendimi tiyatrocu Kemal diye tanıttım ona.. Dedim ya, yaptığımın büyük bir hata olduğunu biliyordum..
(BEN) _Sizi tanımak istiyorum.. Ben tiyatroyla uğraşıyorum.. Adım Kemal, arada sırada dublaj yaparım..
Adımı söyledikten sonra, onu aramama iten neden nedir diye sordu..
(BEN) _Sitenizin ismi dedim.. Audrey hepburn filmi.. Çok etkilenmiştim.. Siz seyrettinizmi ?
(O) _Seyrettim. Bende çok etkilenmiştim.. sinema ile ilgilisiniz herhalde..
(BEN)_İlgili ne demek, sinema benim tutkumdur.. Senaryo yazıyorum.. En büyük idealim yazdıklarımı çekebilmek.. Ama para mesele işte..
(BEN)_Siz ne iş yapıyorsunuz ?
(O)_ Reklamcılıkla ilgili bir dergide editörüm.. Çok sıkılıyorum ve atılmam an meselesi.. Sizin işler nasıl ?
(BEN) _Pek iyi sayılmaz, hatta berbat diyebilirim.. Tiyatro çevresini bilirmisiniz bilmem.. Hep ahbap çavuş ilişkiler işte.. Yoz, çürümüş bir dünya.. İdealist insanlara pek yer yok burada..
(O)_Deseneze sinema dünyasından pek fark yok.. Peki söylermisiniz, bizim gibi insanlara ne zaman şans verilir..
(BEN)_İşimiz çok zor.. Ya kurallara uyacağız, yada köşemizde bekleyip oturacağız..
(O)_Hayır, ben köşede falan beklemek istemiyorum.. Mutlaka bir şeyler yapmalıyım..
(BEN)_Şu an nerdesiniz. ?
(O)_Lanet olası işyerimdeyim, bitirilmesi gereken sayfalar var..Yarın dergi baskıya girecek.. Ya siz nerdesiniz..?
(BEN)_Ben evimdeyim.. Ve canım hiçbirşey yapmak istemiyor..
(O)_Yalnızmısınız ?
(BEN)_Evet yalnızım..
(O)_Birlikte olduğunuz kimse yokmu?
(BEN)_Neden sordunuz?
(O)_Hiç işte, öylesine merak ettim..
(BEN)_Hayatımda biri var.. Ama şu an evde değil..
(BEN)_Peki sizin hayatınız da biri varmı ?
(O)_Evet var..
(BEN)_Ne iş yapıyor?
(O)_Yazar.. Bir yılı aşkındır beraberiz…
(BEN)_Nerede yazıyor?
(O)_Nerde yazdığını söylemesem.. Onu bilmenizi istemiyorum..
(BEN)_Ne tesadüf bizim birlikteliğimizde bir yılı aştı.. Ama yolunda gitmeyen bir şeyler var.. Tıkandık sanki.. Aynı evde birbirimizden uzak yaşıyoruz..
(O)_Bizim ilişkimizde pek farklı sayılmaz.. Bizde tıkandık.. Ne zamandır yoğunlaşamıyor bana.. Varsa yoksa yazıları ve okurları.. Bazen beni görmediğini düşünüyorum.. Birlikteliğimizde tıkandıkça, kendini yaptığı işe daha çok veriyor.. Benden daha çok uzaklaşıyor..
(BEN)_Hayatında başka biri olabilirmi..?
(O)_ . Flört etmeyi çok sever. Ama ilişkiler biraz derinleşmeye, ciddileşmeye başlamaya görsün, hemen bitirir.. Bağlanmaktan çok korkar..
(BEN)_Peki, nasıl katlanıyorsunuz bu duruma.. Çok zor olsa gerek.. Ben olsam dayanamazdım.. Ayrılmayı düşünmüyormusunuz ?
(O)_Çok düşündüm.. Ama bu konuda biraz korkağım galiba.. Birde ona çok alıştım.. Yalnızca onunla huzurluyum..
(BEN)_Sizin hayatınıza başkaları giriyormu ?
(O)_Evet, giriyor.. Ama hiç biri onun yerini tutmuyor.. Hay Allah neler kouşuyorum ben sizinle böyle.. Ben en yakın arkadaşlarımla bile bunları konuşmam..
(BEN)_Ama rahatça konuşuyorsunuz..
(O)_Bilmiyorum, belki sizi hiç tanımadığım için, bana bir yabancı olduğunuz için bu kadar rahatım sizinle.. Hiç tanımadığı insanlara daha kolay anlatır kendini insan.. Peki, siz birlikte olduğunuz insanla herşeyinini konuşabiliyormusunuz..?
(BEN)_Evet desem yalan olur.. Ben de sizin gibi hiç tanımadıklarıma daha rahat anlatıyorum kendimi..
(O)_Sevdiğiniz kadının yerinde olmak istemezdim..
(BEN)_Bende sizin sevdiğiniz erkeğin yerinde olmak istemezdim..
(O)_Hayatımız ne kadar yorucu değilmi? Belirsizliler beni çok yıpratıyor.. Her şey net olsun isterdim..Hiç tanımadığım birine benim için gizli olan şeyleri anlatmak acı veriyor.. Kendimden utanıyorum.. Ama yinede yapıyorum.. Ne kadar yalnızım demek ki.. Ne kadar susamışım birine kendimi anlatmaya.. Sabah işe giderken onu uykuda seyrettim.. Öyle masum görünüyor du ki.. Neden hiç başladığı gibi sürmez ilişkiler…
(BEN)_Aşk çok güzel bir şeydir ama kısa ömürlüdür..
(O)_Kısa ömürlü olduğuna inanmıyorum ben.. Aşkta sahip olduklarımızın değerini bilmiyoruz. Hemen tüketiyoruz.. İlk günlerimizi öylesine özlüyorum ki.. Soluk alamazdım bazen.. Kış günü bütün pencereleri açardım.. Yanımdayken bile özlerdim.. Tanrım gibiydi.. Ulaşılmazım gibi.. Nereye dokunsam ona dokunmuş gibi hissederdim kendimi.. Son zamanlarda onu öptüğümde bir boşluğu öper gibiyim.. Artık birbirimize bir süre daha tahammül etmek zorundayız.. Para biriktiriyorum.. Ayrı bir eve çıkmak için..
(BEN)_O bunları biliyormu ?
(O)_Biliyor, ama bunları hiç konuşmuyoruz onunla, gitmemi bekliyor sanırım.. Yalnızlığı ve yazılarıyla baş başa kalmak istiyor.. Ayazda iki yüreğiz sadece..
(BEN)_ - Soluksuz kalırdım, dediniz ya, aklıma bir şey geldi. Gazetelerden birinde yazmıştı. Küçük bir çocuk karpuz yerken, fazla kaçırmış. Aradan günler geçmiş. Çocuk gittikçe soluk almakta zorlanıyormuş. Tıkanmaları artınca doktora götürmüşler. Röntgen çekilmiş ve soluk borusunda karpuz çekirdeğinin kök yaptığı görülmüş... Soluğunu tıkayan buymuş. Hemen ameliyata sokmuşlar ve bu kökü söküp almışlar. Çocuk rahat soluk almaya başlamış. Ama birkaç gün sonra ölmüş!.. Aşktan söz edilince hep bu olay gelir aklıma. Aşıkken soluk almakta zorlanırız, ama aşk olmayınca, onu bizden aldıklarında ölürüz. Ve kimse niye öldüğümüzü anlamaz...
(O)_ Çok kötü oldum. Bütün bedenim ürperdi. Bana ne yaptınız böyle. Her şeyi unutmaya çalışıyordum oysa. Bütün duygularım ayaklandı birden... Sizde anlayamadığım bir şey var...
(BEN)_ Nasıl bir şey?
(O)_Sanki sizi çok eskiden beri tanıyormuşum gibiyim... Biliyor musunuz, insanda uzun yola çıkmak duygusu uyandırıyorsunuz.
(BEN)_Aşık olduğumu hissettiğim anlarda uzun bir yola çıkmayı çok isterim..
(O)_En çok nereye mesela?..
(BEN)_Trabzon?daki Uzungöl?e... Orada hem kendinizi sonsuzluk içinde hissedersiniz, hem de acı veren, ama şefkatli bir korunaklılık içindesinizdir.... Tıpkı aşk gibi...
(O)_İnanmayacaksanız belki ama, ben de orasını düşünmüştüm…Ne tuhaf, internette kurulan dostluklara, yakınlıklara pek inanmaz, gülüp geçerdim. Ama şu an sizi görmeyi ve yüz yüze tanışmayı öyle çok istiyorum ki...
(BEN)_Farkında mısınız, sabah oluyor?..
(O)_ Evet, vaktin nasıl geçtiğini fark etmemişim bile. Peki siz, siz benimle yüz yüze görüşmek istiyor musunuz?
(BEN)_İstemiyorum, desem yalan olur... Hatta ben sizinle hemen bugün Uzungöl’e yola çıkmak istiyorum..
(O)_Siz ciddi misiniz, yoksa benimle dalga mı geçiyorsunuz?
(BEN)_Hayır, hiç olmadığı kadar ciddiyim. Ama siz bu yolculuğa hazır mısınız, sorun o...
(O)_Hazırım... Ben biraz deliyimdir. Siz benim deli yanımı bilmiyorsunuz daha...
(BEN)_Peki işiniz, asıl önemlisi sevgiliniz... ?
(O)_İşimin canı cehenneme. Zaten bugün yarın çıkartacaklardı. Onlar atmadan ben ayrılırım şerefimle...
(BEN)_Peki sevgiliniz?..
(O)_Nasıldı o dizeler: Can çekişen aşkları vurmalı, Vurmalı ve sıradan bir intihar süsü verilmeli... Akif Kurtuluş’un dizeleri yanılmıyorsam..
(BEN)_Sevgilinizin yerinde olmak istemezdim...
(O)_Nerede ve kaçta buluşuyoruz?
(BEN)_AKM’nin önünde, saat 12.00?de... Peki sevgilinize ne diyeceksiniz?
(O)_Onu arar, her şeyi söylerim, o işi bana bırakın. Hadi, şimdilik hoşça kalın...
Ve birkaç dakika sonra telefonum ard arda çaldı. Açmadım tabii ki, telesekreter devreye girdi. Telesekreterin sesini iyice açtım. Konuşması tedirgindi. Beni incitmekten korktuğu belliydi:
‘’ Canım, birbirimizi çok sevdik, ama ne zamandır sevgimiz bizi korumuyordu…Son günlerde ikimizde çok yalnızdık… Bitmesi ikimiz için de iyi olacak... Seni hep güzel anmak istiyorum… Uzun bir yola çıkıyorum.. Beni merak etme ve bekleme… Belki bir gün seni ararım… Hiç beklemediğin bir anda... Seni incittiysem bağışla…’’
Evet, ben de en az onun kadar deliydim… Hemen bavulumu hazırlamaya koyuldum... Beni görünce ya mahvolacak ya da uzun yola çıkacaktık… Birlikte ne zamandır çıkmayı düşlediğimiz, ama bir türlü çıkamadığımız o uzun yola...
12/11/2014