- 465 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"Günümüzde Konut" Alıntıdır.
Günümüzde konut, barınak olmanın ötesinde içinde yaşayanların kişiliğini, yaşam biçimini, hayat felsefesini, değerlerini vb. yansıtan, içinde yaşayanlar tarafından benimsenen ve yaşayanlara güven duygusu veren bir yuvadır.
Özetle, konutun insan yaşamındaki önemi, aşağıdaki maddelerde sıralanmıştır.
Konut;
- İçinde yaşayanların kendilerini güvenlikte hissettiği,
- Bireylerin kendilerini rahat, huzurlu, dinlenmiş, mutlu hissettikleri,
- Birey ve aileyi dış etkilerden koruyan,
- Bireyin kendi yeteneklerini geliştirebileceği ve gücünün sınırlarını görebildiği,
- Sahiplenme ile birlikte sorumluluklar yüklenildiği,
- Aile bireylerinin kendini ifade edebildiği,
- Aile bireylerinin kişiliklerini geliştirdiği,
- Özellikle topluma uyum sürecinde bireylerde disiplin anlayışının geliştirildiği,
- Geçmişle geleceği birleştiren,
- Bireysel kimliğin geliştirildiği,
- Yaşamla ilgili rollerin öğrenilip benimsendiği,
- Evrensel değerlerle toplum ve ailenin değerlerinin kavrandığı,
- Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal yapının kavrandığı bir mekândır.
Sayılan bu ve benzeri özellikleri bakımından aile birliğinin, toplumsal gelişme ve dayanışmanın öneminin kavranması, benimsenmesi ve devam ettirilmesinde, birleştirici mekân olması yönüyle önemli işlevleri vardır. Konut seçimi rastgele karar verilecek bir konu değildir.
İnsanın kendi evi gibisi yok.
Ev, insanların yaşamlarını sürdürmesi için gerekli, olmazsa olmaz bir değerdir. Değerdir çünkü ev olmadan insanlar hayatta kalma korkusu yaşamaktadır.
İnsan yaradılışı gereği kendini savunma hissi besler ve bunun içindir ki kendini güvende hissedeceği bir sığınak arar. Neolitik çağda insanlar, yırtıcı hayvanlardan, soğuk ya da sıcak, doğa koşullarından korunmak için kendilerine çeşitli şekillerde evler yapmışlardır.
Taştan evler, ağaç evler, kerpiçten evler… İnsanlar kendilerini şekli nasıl olursa olsun, bu yapı içinde güvende hissederler.
Eski dönemlerde evler özellikle korunmak için yapılsa da günümüzde asıl önemi başkadır. Günümüzde, ev içinde yaşayan insanlar çekirdek aileyi oluşturmaktadır. Anne baba ve çocuklar bu çekirdek aileyi oluşturur. Çok katlı, asansörlü apartman daireleri, odalara bölünür, ailede kendi içinde bu odaları paylaşarak, sıcak, kendini güvende hisseden bir yaşam sürdürmeye çalışır. Eski ev anlayışının yanı sıra evler; örf, anane ve din bağlamında insanların mabedi olmuştur.
Herkes bir aileye ihtiyaç duyacağı gibi bir eve de mutlaka ihtiyaç duymaktadır.
İnsanlar evlerini çok severler… Evlerine anlam ve duygu yüklerler… Yaşamlarını sürdürdükleri evlerde anılar, acı/tatlı hikâyeler yaşadıkları için, ev her zaman vazgeçilmez olmuştur.
Nereye gidersek gidelim; bu uzun ya da kısa bir tatil de olsa, evimizde geldiğimiz zaman söyleyeceğimiz ortak bir söz vardır: “İnsanın kendi evi gibisi yok.” Evet, gerçekten insanın kendi evi gibi, onu değişebileceği bir yapı yoktur yeryüzünde… Dünyanın en güzel evinde, otel odasında bile kalınsa, insan kendi evini hiçbir şeye değişmez. Bu ortak duygunun nedeni insanların evlerine yükledikleri anlamdan kaynaklanmaktadır. Bu anlamı meydana getiren, sevdiği insanlarla birlikte yaşaması ve kendi evinde daha rahat, sınırsız özgürlük hissetmesinden gelmektedir.
Taş evler, ağaç evler, kerpiç evler… Evler ne şekilde olsun insanlara güven verir. Evlerin birbirinden daha sağlam, daha dayanıklı olması ile bu güvenin direkt bir bağlantısı yoktur. İnsana güven veren o evin mimarı yapısı değildir. İnsana güven veren, sınırsız özgürlük duygusu yanında, huzur ve evine kattığı anlamdır.
...
Son olarak, teknolojinin gelişmesiyle birlikte “akıllı ev”ler çoğalmaktadır. Sizin yerinize kombiyi çalıştıran, kahve suyunu ısıtan, televizyonu açan, siz evde yokken gelen gideni kontrol eden ve size kimlerin gelip gittiğini bildiren ve aklınıza gelecek her türlü kolaylığı getiren lüks evler artık hayatımıza girmiştir. Ben şahsen akıllı denilen bu evlerde yaşamayı tercih etmem… Hoş zaten, cebimiz bu evleri kabul edecek kıvama gelmeyecektir.
Ben şahsen, kendi suyumu ısıtacağım, kapımı retinamla değil de anahtarla açacağım evimde yaşamayı yeğlerim…
Siz bu kusursuz akıllı evlerde mi yaşamak istersiniz, yoksa hayatınızda iz bırakacak kusurlu evlerinizde mi?
Atalarımız söyle demiş: ’’Ahirette iman dünyada mekân’’ evimiz güzel evimiz, dünyada güvede hissettiğimiz tek yerimiz Huzur buluruz , huzura kavuşuruz orada tehlikelerden uzak ve güvenli Dışarlarda dolaşsak huzur bulsak bile, hep yeniden döneriz evimize
Yine ’Evlenmek’ deriz, hayallerimizi gerçekleştirdiğimiz eşimizle birlikteliğimiz ’Ev’ ile alakalı Evimiz gönlümüzün sığınağı, hayallerimizin nizamı
Ev bir mekândır Çevrelenen bir alana yani bir ’yere ve mahal’a mekân denmektedir Buradan hareketle, mekân; çevrelediğimiz alandır Boş bir alan üzerinde çevreleyerek kendimize ait bir belirli alan oluştururuz Bu boşluğun içindeki belirlenen alana mekân demiş oluruz
Bunu daha geniş anlamıyla alırsak, evrenimiz Allah (cc) sonsuz imkânıyla boşluğu dolduran/çevreleyen mekân yaratmıştır Allah(cc) insanı yaratıp yeryüzüne gönderdiğinde ona sınırlı imkânlar da vermiştir Yeryüzündeki insan kendi zati ile vardır, yani boşluğu kapladığı alan kadar vardır Yeryüzünde onca şey olmasına karşın bunların hepsi kendisine göre boşluktur Bu boşlukta kapladığı alan var olan alana karşı çok küçücük kalmaktadır Bundan dolayı boşluğu doldurması için kendisine ait alanlar yani mekânlar oluşturması gerekmekteydi Bu aynı zamanda Allah(cc) insana yüklediği bir görevdir Bunun ardından da Hz Âdem peygamberimiz Allah’ın emriyle yeryüzünde kendisine ait bir alan oluşturdu Bildiğimiz gibi bu ilk inşa Kabe-i muazzamadır
İnsan daha sonra evin içerisinin de boşluk olduğunu, burada da ancak kapladığı alan kadar var olduğunu ama buna karşın dışarıdaki tehlikelere karşı güvenli yerler olduğunu anladı Bundan sonra insan bu güvenli ortamdaki boşluğu doldurmak için kendi nizamını vermeye başladı Böylelikle kapladığı alan daha geniş olacak ve daha huzurlu olacaktı
İnsanın yeryüzünde iki mekânı yani evi vardır İlki, yaşarken kendisine huzur veren evi, ikincisi de, ölümün getirdiği bedeni yok oluş karşısında hâlâ boşlukta yer kapladığını yani var olduğunu göstermek adına mezarı.
Evimiz kişiliğimizi, yani bizi yansıtır
Hep iyi ve rahat yaşamak isteriz. Bunun içinde önce çok kullandığımız nesneler de değişiklik yaparız, ya da yenisini alırız. Bu nesnelerevimiz, arabamız, sevdiğimiz köpeğimiz yada çocuğumuz olabilir. Mesela evi göz önüne alırsak, burada yirtmi dört saatimizin en büyük zamanını geçiririz. Herhalde evimizin iyi yaşanır hal de olması gerekir. Hep balkonlu, deniz kenarında, denize sıfır ev arzu eden biri, bu şartları taşımayan bir evde, mutlu ve huzurlu olamaz. Çünkü duyguları onu hayalindeki eve iter. O kişi için o evin, balkonunda hafta sonu kahvaltısı vazgeçilmez bir özlem olabilir. Bir bakar ki, bu tutku, bu özlem kişinin olmazsa olmazı olmuştur.
Fakat bilmemiz gerekir ki, hayat gittikçe daha zor hale geliyor. Bazı şeyleri basite indirgemek gerekli olabilir. Yaşı birilerine, yani anne babanıza deniz kenarındaki, balkonlu bir evin fonksiyonelliğini, kendiniz açısından önemini anlatamazsanız. Haliyle deniz kenarındaki ev, diğer evlerin belki de iki kat daha pahalı kira yada satın alma fiyatına sahip olacağı için, yaşlı insanlar sizi anlamakda zorlanacaktır.
Zaten artık insanlar birbirlerini pek anlayamıyorlar. Bu nedenle insanlarla ilişkilerimizin iyi olması için teknolojiyi daha çok kullanmak zorunda kalıyoruz. Saatlerce cep telefonlarından, internetten birileriyle konuşuyoruz, hayatımızın çoğu televizyon karşısında geçiyor. Çoğu zaman televizyondaki o akşam oynayacak yerli dizi için, eve gelen misafiri ihmal edebiliyoruz. Fakat bu durumda, sevdiklerimize vakit ayırmak bile, daha özel bir çaba gerektiriyor. Zaten email çıktı, mektuplaşma çöpe atıldı. Bunun iyi tarafı da olmadı değil, onca ağaç mektup kağıdı olmakdan kurtuldu. Mektup olayı bitince, kızların cicili bicili mektup kağıdı süsleri de bitti. Artık internetten gönderdirilen mektuplar ya da ekartlar çiçeklerlerle ya da müzikle süsleniyor, ama inanın ki doğalı gibi olmuyor. Bunları neden anlatıyorum? Bunları düşündüğümüzde evimizin bize sunduğu mutluluğun ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz. Bir mekanı huzurlu ve sevgi dolu yapabilmenin iki önemli yolu vardır. Bunlardan ilki, çevremizdeki tüm duyumsal güzelliği arttırmak, ikincisi ise, bunu önleyecek tüm engelleri ortadan kaldırmaktır. Bunun için aslına dönmek gerekir. Bir şeyin esasına döndüğümüzde o şey açıklık kazanır, onu daha iyi tanırız. İngilizce de “simple is the best” “ basit en iyidir” diye bir terim vardır. Bence doğru bir terimdir. Basit olan nesnelerle birlikde birlikte hayatta da kolaylaşır. Bir şey ne kadar karmaşık olursa, izlenimi insanda müthiş hayranlık uyandırabilir. Ama karmaşık şeyler bir müddet sonra insanı yormaya başlar. Aynı şey ne denli basite indirilirse ona konsantrasyonumuz artar, onu daha çok severiz. Dolayısıyla bir ev, basit ve yapı bakımından bize uygun olmalıdır. Balkon mu, güneş görmesi mi , sessiz olması mı derseniz, bence evin bol güneş görüp, sessiz olması daha önemlidir. Çoğu zaman bazı sesler kaybolunca, asıl seslerin farkına varırız. Tatil yerlerinde, gece olunca, gündüz duymadığımız hayvan seslerini duymaya başlarız. Doğayı dinlemek de insanın hoşuna gider. Gerçi Avrupa Birliği sevdasına, şehir merkezlerinde ne tavuk, ne horoz, ne büyük baş hayvan kaldı. Onlar gece yaptıkları seslerle birlikde gittiler. Yerlerine insan hayatını ölümle sonuçlandıran keneler geldi. Biliyorsunuz kenelerin artış göstermesinin bir nedeni de, onlarca tavuğun itlaf edilmesidir.
Kısaca özetlemek gerekirse, hayalinizdeki gibi bir eve sahip olduğunuz zaman, göreceksiniz ki bir müddet sonra, sesiniz, kokunuz, renginiz evinizde özdeşleşecektir. Bu tür eve sahip olarak da, bir zaman sonra ev de kendi imajınızı bulacaksınız. Ama sahip olacağınızın evin yapı olarak iyi olmasının yanında, fonksiyonel olması da önemlidir. Unutmamak lazım
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.