7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
996
Okunma
Ne kadar hızlı değişiyor her şey.Farkında olmadan alışıyoruz,tepkilerimiz törpülenmiş,heyecanımız silikleşmiş.Hulusi Kentmen’lerin,Adile Naşit’lerin filmlerindeki ,o bize özgü her şey masalmışcasına yabancılaşmış.Farkettirmeden çalmışlar bizi bizden.
Komşusuna merhaba demekten acizleşmiş,kendisiyle birlikte herkezi ötekileştiren,sürü bile denemeyecek bir toplum...Böyle değildik ki biz.Öğrencilerimiz duyarlıydı mesela.Dünyayı,ülkeyi,hayatı tartışırken paylaşıyorlardı da.Değerleri,sorumlulukları vardı.İşçiler utanmazlardı işçiliklerinden.Saygındılar ve vardılar."Her koyun kendi bacağından asılır" demek ayıptı.Banane! de yoktu,gemisini kurtaran kaptanlar da.Köyler sihirli bir dünya gibiydi.Köylü simgesiydi insanımızın.Her köy ayrı güzeldi,bizimdi.
Aşklarımız da,karasevdalarımız da güzeldi.Sahiciydiler ve vardılar.Cıvıl,cıvıldı çocuklar.Kırlangıçlar gibiydiler.Gerçekten özgürdüler,mahalleler bizimdi.Orta yerde düğünler yapılırdı,kına geceleri...İlk aşkların yaşandığı,iz bırakan anıların,kalıcı dostlukların kurulduğu sokaklar.
Bireyleştikçe,yanlızlaştık.Yanlızlaştıkça yabancılaştık.Şimdi Amerikalı’yız hepimiz."Beni ilgilendirmez bayım" deyip geçiyoruz,ıskalıyoruz her şeyi.Her şey emitasyon,illüzyon,kabus gibi...Tarihin tekerine çomak sokmaya çalışan karanlık yüzlüler,geleceğimizi pazarlamaktan çekinmeyen utanmazlar, toplumu hiçleştirdiler.
Altın bir tepsinin içindeyiz hepimiz...
"O iyi insanlar,o güzel atlara bindiler,çekip gittiler" derken, haklımıydı Yaşar Kemal? Gerçekten neredeler?Yoksa onlarda sahici değilmiydiler ?Devran...Döner mi?