- 431 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Fondaki karaltı
Sabah gözlerimi açıyorum. Uykuyu bırakmak istemeyen gövdemi alt edip banyoya gidiyorum. Beceriksiz adımlarla, sersem bir vaziyette banyonun yolunu bulmak için çabalıyorum. Yüzüme soğuk su çarpınca belki biraz daha kendimdeyim. Tabi yalnızca bedenim diriliyor. Üstümü giyip kahvaltı ediyorum. Genelde çalıştığım okula giriş zili çalmadan son anda yetişmeyi başarıyorum. Yıllardır evden işe gitmek için biraz daha erken çıkabilecekken hazırlanmayı bir oyalanmaya dönüştüren o içimdeki miskin şeytanı bir türlü yenemedim. Yolda geçen süre üç ya da dört çeyrek saati buluyor. Dolmuş sıkış tıkış insanla doluyken pencereden dışarı sadece tek bir çizgi hizasında beliren manzarayı seyredebiliyorum. Deniz, yeni doğan güneşin ayaklarının altına mavi, sessiz ve hareketsiz seriliyor. Ağaçlar bazen ters yöne bir kanguru sürüsü gibi hızla sıçrarken, bazen de bir fil sürüsü gibi ağır aksak geçip gidiyorlar. İnsanların üzerlerindeki bezler ve yüzlerindeki kırışıklıklar değişirken donuk ifadeleriyle daha çok seyirci, dalgın ve yabancı oldukları için bana pek bir şey anlatmıyorlar. Yarım kalan uykusunu dolmuşta tamamlamak isteyen yolcular da işin içine girdiğinde dolmuş kendine özgü karmaşık, anlaşılmaz ve hiçbir yere benzemeyen aurasını tamamlıyor. Birbirimize sadece fiziksel olarak yaklaştığımız bu küçük kabin muammalarla dolu; öyle çok sır ve hikaye taşınıyor ki, benim gördüğümse etten bir yığın. Onca yolu birkaç bozukluk karşılığında, beni istediğim yere, zamanında ulaştıran şoföre karşı ise bazen tarifsiz bir yakınlık duyuyorum. Artık günün bana neler getireceğini az çok kestirebileceğim bir görüş açısına sahibim. Eskiden gün içinde hayatımı baştan aşağı değiştirecek bir mucizenin gerçekleşmesini umardım. Şimdi hayatın bana sunduklarını kabullenmesem de sessizce reddediyorum. Sanırım küçük anlara sıkışmış kıvılcım misali mutluluklar bana bir süre daha yeter. Bazı günler okulda yanıma yaklaşan, gözlerinin içi gülen, sevgi dolu öğretmenler ve öğrenciler bende kötü ne varsa alıp götürüyorlar, tıpkı meleklerin yaptığı gibi. Kötü demişken, dün sabah evden çıktığımda yolda okumaktan keyif aldığım kitabımı unutmuştum. Geri dönecek olsam muhtemelen işe geç kalacaktım. Huzursuz bir şekilde yoluma devam ettim. Günü bitirdikten sonra kitabıma kavuştum fakat dün gece rüyamda o kitabı bir yerlerde kaybediyordum. Bulamadığım için öyle çok sancı çektim ki! Yenisini almayı düşünebilirdim evet ama benim için manevi değeri olan bir eşyayı kaybetmiş gibi değil de daha çok sevdiğim birini kaybetmiş gibi acı duydum. Uyandıktan sonra merak ettiğim şey unuttuğum bir kitabı bilinçaltım bana uykudayken onu kaybetmişim gibi gösterebiliyorsa şu an yanımda olmalarını isteyebileceğim insanların yokluğu bilincime nasıl yansıyacaktır oldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.