- 822 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
humus
"etrafıma bakınıyordum. havada gezinen dalgınlığı izliyordum. insanlar maketleri inceliyordu. asistan birşeyler anlatıyordu. bir an ona baktım, göz göze geldik. sonra yanına gittim, samimi bir çift göz. oturağa yaklaştım ve yerime başkası oturdu. başka bir çift göz bana gülümsedi ve el salladı. samimi miydi? yoksa değil miydi? insanlar harıl harıl maketleri inceliyordu. "priformis kası deep gluteal region’dadır ve lateral rotation yapar". anlamıyordum. başka bir çift göz bana merakla bakıyordu. ağlamak istiyordum. aşık mı oluyordum?"
boşluğa düştü o. bir anda oldu bu. öncesini hatırlayamıyor, sonrası hep onunla birlikte. sürekli bir düşünme hali, ama kusma yok, nabzı iyi, rengi yerinde. etrafında olan bitenleri izliyor fakar algılamıyor. sanki birşey arıyor. geceleri uykusu bölünüyor. yorulana kadar düşünüp tekrar uyuyor. kas erimesi var sanki onda, ruh erimesi ve ah bu gürültü.
gözlerinin önünden bir kalabalık geçti. konuşup gülüyorlardı. yanında arkadaşları birşeyler konuşuyordu, onlara baktı ve uzaklara daldı sonra. sorulan soruları cevaplamıyordu, onaylamıyordu bile. gitmesi gerektiğine karar verdi. arkadaşları onu kaldırdılar. taksi durağına kadar yürüdü. "uzaklara gidelim şoför bey". "peki". mendil satan o çocuğu gördü yolda, ardından siyah giyen "satan" çocuğu. duvara birşey yazıyordu çocuk, araba ilerledi, göremedi yazdığını. görüntüler akıp gidiyordu, sürekli düşünüyordu, ama neyi, dudaklarını uzatmış, gözlerini kocaman açmış? polis bir arabayı durdurmuş söyleniyordu. bir oğlan bir kızla konuşuyordu. yoldan geçen biri oğlana "naber?" dedi gözleriyle, "evet, bu gece bu kızı..." diye cevap verdi o da. bir köpek gördü, çok güzeldi. bir bebek kadar güzel değildi elbette. bebek miydi acaba o gördüğü, dönüp bakmaya korktu sonra. şoföre durmasını söyledi ve taksiden indi. yürümeye başladı. otobüsler ilerliyor, muavinler bağırıyordu. bu dünya fazla mı gerçekti ona?
bir vitrinin önünde durdu, cansız mankene bakakaldı, manken de ona bakıyordu, gözgöze geldiler. ve yolun devamındaki küçük kız. yanından geçerken tişörtünün üstündeki gerçeği gördü. "i have cancer" arkasını dönüp bakamadı tekrar. şuursuzca ilerleyip evini buldu. bu kapı, perdeler orada değildi, sanki onun yokluğuyla yok oluyorlardı. her zaman anlattığı o hikayedeki gibi mutfakta, buzdolabında buldu tüm fotoğrafları. bir anne, bir baba, "bir ev ya da bir köpek", bir doğum günü partisi ve bir havuz. kapı çalındı, diğer fotoğraflar salona yerleştiler hal hatır sormadan. herşey ona bir cinnet ortamı hazırlıyordu. mutfak lavabosunda sular köpürmeye başladı. ev artık haddinden fazla dolmuştu ve pencereler ağlıyordu. kaçmak, bağırmak istiyordu. hayır, hayır. bunun hiçbir anlamı yoktu. düşünmenin hiçbir anlamı yoktu. bir anda oldu, öncesini hatırlayamıyor. sonrası hep onunla zaten.
"etrafıma bakınıyordum. havada gezinen dalgınlığı izliyordum. insanlar maketleri inceliyordu. asistan birşeyler anlatıyordu. bir an ona baktım, göz göze geldik. sonra yanına gittim, samimi bir çift göz. oturağa yaklaştım ve yerime başkası oturdu."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.