YORUMLAR
Muhteşem,harika bir yazı kutlarım,sanki Tanrılar konuşuyor felsefik ve dramatik bir kült eser,tebriğimle
Babasına bak, kızının sonra da oğlunun hikmetini anla desem, aklınız mı karışır? Yok, yok karışmasın bu tesadüflerin en çok filmlerde olduğu hayatta. "Kaç hayatı terk ettim? Bu kaçıncı hayatım? Şu asırlık çınarda gizliydi ruhum..." derken bile, tek hayatta kotarılmış bunca şeye rağmen, utangaç ve hatta suskun bir mütevazi siperin ardına gizlenmiş halde düşlerin en hayran bırakılası cennetlerini yaratıyor ustam.
Ustam verdiği her este sessiz çığlıklar bırakıyor gönlümüzde.
Gönlümüz ise heyecanlı, gönüllü teslimiyetin getirdiği yerden hoşnut, acemi kelebek kanatlarıyla uçuşmakta... Bu bedelsiz sunulan cennete, bedensiz aşkın yolunu bulmuş olmaktan mağrur ve bir kız çocuğu masumluğunda kendine sunulan bu güzel cennete dalıyor gönlümüz.
Ben bu yazarı işte bunun için çok seviyorum...
Budala ! Budala !
Tanrı Kronos'un ilk sözleri, Kadehini kendine kaldırdığında ,gözlerinde parlayan ay ışığına güvenen bütün oğulları,bütün kadınlarına diz çökmüş. Bütün bir yemek boyunca her kadehten düşen gülüşmelere,her çatalda kopan ağlamalara aldırmayan Tanrı Kronos'ın ,en büyük korkusu yine kendisi.
Tanrı bir insan mı?
Budala ! Budala !
Francisco'nun elleri bedenimi değil ,ruhumu çizmeli, kocaman bir ruh,içinde kendini büyütebilen,büyüdükçe ayın sakalına dokunacak kadar. Tanrı Kronos'ın gözlerine girebilen ay ışığı,sırrını bana verecek. Dokunduğum sakalından kendime bir beden ! Bir bedene bürünecek çizilen ruhum ! hem ay ışığını verecek, hem hep o yükseklikten yeryüzüne ! Aşk Böyle bir şey mi diyecek ?
Muhteşem ! Muhteşem ! Muhteşem !
2 yıl 3 ay 2 saat boyunca bu yazı,bu sitede ilk beşte bende !
Tebrikler Usta !
Saygılar,sevgiler
Olur da bir gün " Eşim Beni Boşuyor" diye bir yazı yazarsam, bilin ki sebebi sizlersiniz. :)
Bu ne Kemnur ya.
Bırak da uyumak istiyorum. Tamam güzel yazıyorsun işin o tarafı malum zaten ama düz yoldan, rampaya çıkıyorsun, ayağımızda topuklu ayakkabılarla sana eşlik etmeye çalışıyoruz. Hadi neyse de.
Bir bakıyoruz rampadan doğru dağa, ayakkabılarımızı elimize alıyoruz.
Ya sonra ?
Kimin aklına gelir ki, dağdan aşağı paraşüt atlatacağın ?
:)
Şu saatlerde bu deftere gelip okumak kadar güzeli yok.
Bir süredir gelmediğimden olacak, özlemişim.
Etkileyici bir yazıydı ve her şeyden önce özenliydi.Yazmayı tutku haline getirmiş insanlar zamanla ustalaşmaya da başlıyor.
Sizin kaleminiz gibi...
Elleriniz dert görmesin,
sevgiyle kalın.