- 552 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Cypraqual Kolye:5.Bölüm Kısım 1
Elf, cebindeki haritayı çıkarıp arkadaşlarının önüne serdi.Üçlü önlerindeki haritaya bakarken O, şaşkındı zira sadece orman görünüyordu.
“Kahrolası!” diye homurdandı.
Onlar daha sonra patikada ilerlemeye başlarken etraflarında bir kadının çığlığı yankılandı.”Rahatsız edici ses aağ tarafımızdan geldi,” dedi büyücü telaşla.Diğerlerinin ona eşlik etmesiyle o tarafa doğru yöneldi adımları.Gördükleri manzara ise hiç hoşlarına gitmemişti.
Çığlık atan kadın bir ağaç tarafından sarılmış, onun yaprakları eğilip bükülürken üzerindeki açık yeşil elbisenin üst düğmeleri örümceklere dönüşüp çarpık oluşumlar üzerinde hareket etmeye başladı. Yaratıkların gövdesi ve ayakları büyüyüp kollarından ve onlardan bağımsız iskelet gövdelerine dönüştü.Ağaç dalları kollara dönüşen ucube uzantılarıyla kadını sıkmaya devam ediyordu.O kurtulmak için ne kadar debelense de ağacın iskelet parmaklarıyla dolu kökleriyle tırpan gibi tutuluyordu.Yer bir anda bazılarının etlerinin sarktığı,bazılarındaki gözlerin aklarının alınlarına yapıştığı ve birkaçında sadece kandan kararmış ufak parçalara ayrılmış çatlak derilerin bulunduğu kurukafalarla doldu.Kadının yüzü değişim geçirip başka bir mahlukun simasına dönüşürken o kısım kanla doluyordu.Kuru kafalar örümceklerden oluşmuş gövdeleri orta kısım niyetine başlarıyla bütünleştirip ağacın köklerini parmakları babında birleştirip dallarını da ayakları yerine koyup doğruldu. Kadından bozma yaratığın dolgun vücudu değişip elbiseleri de ufak parçalara ayrılıp atıldı. Kumaş parçaları oluşan iskeletlerin kemiklerine yapışırken gitgide büyüyüp yayılarak onların derilerini oluşturdu.Dişinin bedeni çorak topraklar misali çatladıktan sonra aralarına içinde morlonkların salgıladığı öldürücü kokuya benzeyen iğrenç bir sıvı doldu.Onun dudakları lapa olup dökülürken bu sıvı kuru kafalara akıp ordan bütün bedenlerine yayıldı.
İskeletin oluşmuş parmakları ucube ve keskin tırnaklarını onları izleyen üçlüye fırlattı.Demirci Sawnhall, sütunun bulunduğu yerden aldıkları üç katmanlı küçük kristalimsi nesnelerden kalkanı çıkardı ve o, anında büyüyerek ve katmanlarına ayrılarak büyücü,elf ve insanın tırnaklarla temasını engelledi.Yol arkadaşları arkalarına bir an bile bakmadan tabanları yağlayıp ilk çıktıkları patikaya ulaştılar. İğrenç oluşumlar onları takip etme gereği duymamıştı.
Maceracılar yolda gözlerinde filizlenip bakışlarından meyve veren korkuyla ilerlemeye gayret ederken sis ormana daha fazla sahip oluyordu.
Önlerinden biri gelmekteydi.”Bu ürpertici ormanda dişi bir elf,ne kadar ilginç,”diye fısıldadı demirci.Sözü edilen yol arkadaşlarına doğru yakınlaşırken erkek elfin cebindeki küçük kristalimsi kılıç ve hançer titreşip onun beynine ‘o dişi bir elf değil,o bir yaratık,’ diye söyledi.Bunu önemseyen elf, arkadaşlarını uyardıktan sonra onlar kristalimsi nesneleri hep birlikte ortaya çıkardılar.Onlardan kalkan gibi büyüyerek üç katmanlı kılıcın orta kısmının kesici tarafı uzadıktan sonra üst katmanın kabzası ortadakininkiyle ve alttaki de aynı şekilde ortadakinin ucuyla ve kabzasıyla birleşti.Hançer,balta ve kalkan da değişim geçirdi.Büyücünün elindeki pul ise onlarınkinden farklı olarak biçimini şekillendirip küçük bir ejderhaya dönüşmüştü.Silahlarda bu değişim olurken karşıdan onlara doğru gelmekte olan ellerini uzatacak kadar yakınlaşmıştı.Allinord kılıcıyla hiç vakit kaybetmeden gelene saldırıp onlara doğru uzatılan elleri kesti.Kılıç görevini yerine getirirken ellerin kesildiği yerden sarmaşıklar çıkmış ve bununla beraber de yaratığın dış formu değişirek kendisini yeşilimsi bir renge bırakmıştı.Sarmaşıklar bu mahlukun teninde gezintiye çıkarken yalnız takılmayıp üzerlerinde küçük küçük akrepleri de götürüyordu.Onlar yeteri kadar dolaştıktan sonra durdukları yerde katılaşarak sarmaşıkların dış derilerini kapladı.Elf, bu yeni ucubeyle uğraşırken Sawnhall da takip edilmediklerini düşündükleri iskeletlerin yerden çıkan parmaklarıyla cebelleşiyordu.Büyücü de boş durmuyordu çünkü O da ağacın biriyle kızgın bir muhabbetteydi.Küçük ejderha Kaimeld’ in yanında uçuyor ve ağaca alev püskürterek arada onların sohbetini ateşle kesiyordu.Büyüklük anlamında küçük olmasına rağmen ejderha sohbetin gidişatında baya etkiliydi.Sarmaşık eller garip garip viyaklayarak bir sevgili edasıyla elfe dokunmaya çabalarken kılıç bu birlikteliğin olmamasını sağlamakta kararlıydı.Kara çalı misali aralarına girip kesmekten kendini alamıyordu.Demirci de birbirini ardına çıkan iskelet parmakları tepeledikçe tepeliyordu ancak kapıdan kovsan bacadan girer hesabı birinden kurtulsa başka bir el çıkıp sinirini bozmaya devam ediyordu.Parmakların bazıları o kadar çekiciydi ki insan bu cazibeye fazla dayanamayıp yere düştü.
Allinord sarmaşıkları kestikçe kesmesine rağmen onların boşalttığı yerleri hemen kapmak için yeni gelenler arasında hızlı bir yarış vardı.Ayrıca karşısındaki şeyin yetenek kazanında servis edilmesi beklenen böcek fırlatma da mevcuttu.Birbiri ardına fırlatılan minik yaratıkların bir özelliği vardı ki; kenarları bıçak kadar keskin olup temas ettikleri yüzeyin içine doğru yolculuk edebiliyorlardı.Elf, kılıcını o kadar hızlı hareket ettiriyordu ki ne böcek ne sarmaşık vız gelip tırıs gidiyordu adeta ama o, bu durumdan sıkılmaya başlamıştı.
Yol arkadaşları onlarla mücadele ederken sisin ormandaki hükümranlığı gittikçe artıyordu.Büyücünün ağaçla yaptığı sert muhabbetten sıkılan ejderha arada değişik olsun diye demirciye yardıma gelip; önce iskelet parmaklara alev kaplaması yapıp işçiliğini sergilemiş ama bununla tatmiş olmamış üzerine desen olarak ta biraz asit işleyivermişti. Bunun sonucunda iskelet parmaklar erimekten kendini alamadı.Büyücü de iyice konuşmadan sıkılmış ve ağacı yakıp kavurmuştu.Görünüşe göre Kaimeld’ de ateş topu bolluğu vardı ve Allinord sarmaşık yaratıkla mücadele ederken Ona; şu toplarından bir bukette şu ucubeye fırlat şeklinde bir bakış attı.O da ‘başım üstüne’ babında ateş toplarını sıkıntı veren ne idiğü belirsize gönderdikten sonra O, alevler arasında kaldı ve yandı, gitti… Rüzgarla savrulan külleri sisin hakimiyeti altına girdi.Onlar bu mücadelelerden sonra yorgun argın çöktü bir yere.
Bu hoşlarına gitmeyen ormanda ilerlemek zorundalardı.Tüm dikkatleriyle yürürken biraz uzaklarında sis kümelendi. “Önümüzde toplanan bu bulut bizi tebrik etmek için oluşmadı herhalde değil mi?” dedi elf ve öbürleri de bu yoruma şiddetle katıldılar.
Sis şekillenmekte o kadar aceleciydi ki yol arkadaşlarının karşısına iki devasa trol sürmüştü.Onlar ise silahları hazır ve nazır bu yeni gelen tehditle yüzleşme aşamasındalardı.Elf, sahip olduğu oklarını savurduktan sonra onlar yaydan çıkıp hız kazanıyor ve trollerin kalın bacaklarıyla buluşuyordu.Onlar bu okları tersleyerek hiç umursamadı ve yaklaşarak bir tanesi balyozunu elfe salladı.Allinord sıratarak sahaya ikinci oyuncusu kılıcı sürerek sert bir karşılık verdi. Silah, trollerin balyozuna göre küçük olmasına rağmen sahnede rol almaya başladıktan sonra karşısındaki rakibe göre yani boyut olarak nabza göre şerbet veriyordu ve onu kağıt zannedip kesti.Sahaya bir başkası müdahale ederek baltasını trolün bacaklarından birine batırdı.İkinci trol bedeninden bu yapışkanı kovmaya çalışırken ejderha ise sırtında pençeleriyle aşık atıp tırmalıyordu.Büyücü ise oyuna daha müdahale etme zahmetine girmemişti ancak rakiplerine yardım için kafası ork olan ve kanatları çarpık çurpuk başka bir ucube çeşidi dışardan müdahil olunca o da oyuna ağırlığını koymak zorunda kaldı.Ejderhasından yeni gelene hizmette kusur etmemesini söyleyip bu misafiri en iyi şekilde karşılamasını da istedi.Allinord ise boş durmuyor ve çöpçatanlığının zirvesinde oklarından birini trolün gözüne nişanlamış ama O, bu ilişkinin yürümeyeceğini ise ona dokunmak için yanıp tutuşan tutkulu sevgilisi arzusuna kavuşunca ve bu durum oldukça acı verince anlamıştı.Büyücü tekrar geriye çekilmiş yine de çorba biraz daha tuzlu olsun diyerek avuçlarından çıkan yıldırımları trolün bir tanesine de göndermek adına geri durmamıştı.
Havadaki ortamla beslenip büyüyen ve yakıcılığı kuvvetlenen bu ışınlar yaratığa çarpıp onun ateşini yükseltti ve alevlenen trolü oyun dışı bıraktı.Bir bacağı kesik olduğu halde elfin baş belası diğeri ise yumruğunu savurdu. Ondan kaçınmasını bilen rakibi ise rüzgarına kapılmaktan kendini kurtaramadı ve yere savruldu.Havadaki iki kanatlının mücadelesinde ise hamle sırası ork kafalı kuştaydı; amacı ejderhanın kanatlarından birini delmekti ama karşısındaki buna hiç ehemmiyet göstermemişti.Oyuna hile karıştırıp alev çıkardıktan sonra kuşun kanatlarını yaktı ama hamlesinin finalini yaratığın ork kafasının kalanıyla birleştiği yeri pençeleyip uçurarak gerçekleştirdi.Orkun kafası ise lanet olsun diyerek aldı başını gitti bir yerlere.Kalan trol, son bir hamleyle yerde yatan elfin üzerine düşmek için hareketlendi ve tam ezip püre yapacaktı ki kılıç yine araya girip Onun karnını yardı.Altından demircinin yardımıyla sürünerek çıkmaya çalışan elf bir anda ork kafasıyla bakışırken buldu kendini.Üzerindeki yükten kurtulup rahatladıktan sonra onu ormanın derinliklerine postaladı.Onlar iki trolü de yakıp sisin içine biraz daha kül kattılar.
Temmuz 2008
YORUMLAR
Peh! Her gördüğünüz sakallıyı hoca sanmayın hesabı her gördüğünüz elfi,cüceyi,büyücüyü ya da diğer fantastik elemanları yüzüklerin efendisi sanmayın. Edebiyat bir koridorsa duvarlarında sıralanmış kapılardan biri de fantastik olanı ki bunu ilk açanlarıdan biri Tolkiendir, ondan sonra birçok kişi kapıyı açmıştır açmaya da devam ediyor. Tolkien hayal gücü ile bir yemek yapmış tuz,biber,yağ,su vs. kullanmış kendi tarzıyla pişirmiş servis etmiş... Sadece aşçı o değil,,, Diğerleri de tuz,biber,yağ vs. kullanarak yazmış yemeğini yapmış öyle değil mi toprak,çamur,kil,taş... kullanarak yemek yapacak değil herhalde karıştırmış,sosunu hazırlamış,kendi tarzıyla benzer malzemeler kullanarak hatta yenilerini de ekleyerek yemeğini pişirmiş servis etmiş... Fantastik Edebiyat sadece Yüzüklerin Efendisi değildir.