- 1838 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
ŞELALE TEPESİNDE AL YAZMALI FATMA NİNE
ŞELALE TEPESİNDE AL YAZMALI FATMA NİNE
Fatma Nine Şelale Köyünde yaşardı. Bir oğlu askerde, bir kızı da 4 bebesiyle kalmış orta yerde, kocası onu terk edip gitmiş. Bulgaristan’dan gelip Şelale Köyüne sığınmış garipler. Bir sürü yokluklarla mücadele ederek, çok acı hikâyeler yaşarlar. Sevdiklerini dağların ardında bırakarak bir daha da o tarafa dönemezler, dertli Al Yazmalı Fatma Nine. -İsminin başına sonradan konmuş Al Yazması yaşadıklarından dolayı-
’’’Denizli’nin horozu başlar ötmeye komşunun, artık gün ağarmakta’’’
Fatma Nine: "A gızım kalk gayri sabah oluyo. Ağışama gadar mı yayılacan, ağrılarım yine beni bitiriyo, üstüne gün doğdurma. Galan kız aşa nirelerdesin, gözümün garası, başımın belası..."
Aşa : "Ah anam ben ne diyem gece vaktı seni uyarmadım. Midem pek kötü sancılandım yine, gardaşımı gördüm valla, ah içim yanıyor ana, yine gardaşımı gördüm. Nöbetteydi elinde tüfengi bir o yana bir bu yana gidip geliyordu anam anam diye.
O can gardaşım,
Aaaah Ah Durmadı gece boyu gözyaşım
Galmadı bir damla yaşım
Felek bıraktı beni acımadan, daha gençtir yaşım"
Fatma Nine: "Kız Aşa sen ne diyon sabah sabah öteberi...
Namazını kılmak için kalktı, testisinde abdest alacak kadar su vardır. Başlar bağırmağa.
Fatma Nine: "Kız Aşaaaaaa nerelerdesin yine garvurun domuzu, ah ben nerelere gidem. Ah ! ah ! Gece susuzluktan yanmışlar bebeler. Honlara bi bak yayılmışlar dere tepe... yazuuuk kıııııız ah ben öleydim de seni bu evde 4 yavruyla galdığun görmeyeydim aaaah ah...Üstlerini bile örtmemişsin.
Felek ben nettim neyledim sana, bu garip halimde yaşımla başımla nerelere gideyim. "
Fatma Nine, 68 yaşındadır. Bakmaz yaşına, komşuların tarlasında çalışmaya gider, bahçe işleri gibi hafif işlerde çalışır. Köyün Muhtarı Ali Ağa ara sıra onlara yiyecek getirir, köy yardım eder onlara. Çok severler Fatma Nineyi. Sözünün eridir çünkü dobra dobra söyler her şeyi, ardına bırakmaz söyleyeceğini yüzüne söyler insanın. Kimsenin kötülüğünü de istemez. Kol kanat gerdiler Ata yadigârı bebelerine.
Bir de oğlunun Emine isminde yavuklusu vardır. Mehmet’i askerden dönünce köy halkı evlendirecek onu, söz verdiler. Yiğit mi yiğittir Mehmet. Güçlü delikanlıdır. Pehlivandır, daha onun sırtını yere değdirecek kimse çıkmadı ortaya. Çocuklar kalkmış; en büyükleri kız çocuğudur. Henüz yaşı 8. Eline iliştirdikleri ibrikle pınarın yolunu tutar. Ardından Fatma nine bağırır:
“Kızım çabuk gel kenardan, ilişme bir yere eğlenme e mi...!
Neyse sofra hazırlanır, bohça serilir yere. Ortasına karavana içine ekmeği doğrar aşa bıçkısıyla.
... Yolda bir araba durur pınarın yakınında kıza biri seslenir:
“Kızım muhtarın yeri neresi?”
“ Aha oracıkta, caminin yanında.”
Küçük kızın içi sızlar bir anda.’ Bir habar var emme?’ diye başını sallar, suyu alır eve döner çabucak.
Çöreklenirler tarhanaya.
“Kız ana!” der küçük kız. “Yolda bir siyah araba durdu yanımda. Muhtar emmiyi sordu ben de gösterdim” Köyde bir gürültü kopar, meydan dolup taşar. Çocuklar bir o tarafa bir bu tarafa koşar. Bazen sessizlik kaplar Şelale Köyünü. Tepelerden şırıl şırıl akan suyun sesi duyulur derinden. Kan yerine buz gibi suyu damarlarda akar. Serinletir herkesi. Ardından davul zurnalar başlar ağıtla birlikte şenlik başlar.
Fatma Nine duramaz, köy meydanına doğru yol alır. Kalabalık yer açar ona.
Kahve dolup taşmaya başlar. İnsanlarda derin bir düşünce başlar. Daha nereye kadar... Askere çağırırlar 16 - 18 arası delikanlıları. Silah altına alacaklar diye duyuru yapılır.
Sert ifadelerle;
Al Yazmalı Fatma Nine: “İlk önce beni yazın” der muhtara. “Bende gideceğim, yiğidimi göreceğim. Ben de bu Vatan için varım. Ben de gideceğim Cepheye.” Duramazlar önünde, gitmesine karar verirler. Hazırlıklar başlar. Eve döner ve çıkısını hazırlar. Kızına nasihat eder:
“Kız aşa bu bebelere iyi bak! Ben elbet döneceğim. Allah’a emanet olun. Kanımın son damlasına kadar bu vatana helal olsun canım...”
Aşa’nın gözleri yaşlı.
“Bu vatanı hepimiz korumalıyız! Hepimiz tek kuvvetiz!” der,
Al Yazmalı Fatma Nine çıkısını alır gider köy meydanına.
Aşa’nın düşünde gördüğü bu haber kötü idi. Kardeşinin haberi gelmişti. Demek askere çağırılıyor bütün tertipler, gönüllüler. Anasının yerinde oturup durmayacağını, onu uğurlarken kulaklarında çınlamıştı Mehmet’in.
’AL YAZMALI FATMA NİNE CEPHEYE GİDER’
Gider; hem de davul zurna eşliğinde. O öyle bir coşku ki kanı kaynıyordu. Duramazdı evinde sıcak döşeklerde. Yiğidi cephede iken duramazdı. Çağrı haberini duyunca koştu hemen. İhtiyaç vardı belli ki. İşte o bir Anadolu kadınıydı!
Cephede koklaşıp kucaklaşır ana oğul. Sonra görev yerlerine geri dönerler. Fatma Nine cephede top mermileri taşır. Gençlerin taşıyamadığı gülleleri, top mermilerini tek eliyle taşır aç susuz, uykusuz demeden. Anası yanına gelen oğul ve bunun gibi binlercesi bir cengâver gibi savaşır cephede günlerce. Sonunda yener düşmanı dize getirir, ardından denize dökerler. Analar, bacılar, kardeşler, genç, ihtiyar demeden zafer bizimdir artık. Cumhuriyet böyle kurulur.
Güzel bir haber gelir cepheye. “Memleketimize dönüyoruz.”
Fatma Nine: “Türk askeri başarmıştır. Canları pahasına korudular ülkemizi.” diye bağırır sevinçle.
Fakat oğlu Mehmet bir ayağından yaralanmıştır. Yarasını bağrına başar Al Yazmalı Fatma Nine ile köyünün yolunu tutarlar.
“Ey ana kuzusu” der oğlu, “ keşke babam da sağ olsaydı”
“Canın sağ olsun oğlum” der gözleri yaşlarla dolu. ’Vatanımıza benim de canım feda olsun! Ne mutlu bu vatan için ölene!”
Köyde bir şenlik başlar. Çalsın davul zurnalar…
’Mehmetler geliyor…’
Meydan doludur, şanslıdır Mehmet, kavuşmuştur yavuklusuna. Aşa iki bebesini takmış koluna hemen koşarlar dayılarına koluna girerler. Fatma Nine gözlerinde bir ışık ayrıca bir hüzün kaplamış. Kocası gelir aklına: “Keşke o da dönseydi...”
Mehmet’in yavuklusu Emine koşar adımlarla “Mehmedim” diye bağırır, ortalığı inletir sevinciyle. Mehmet hafif yaralıdır ayağından. Ağır aksak ilerler. Sevinçten gözleri bir anda dolup taşar. Kollarını açar yavaşça koşmak için gibi hamle yapar. “Dur” der yavuklusu. Onu kucağına alır ve üzerinde Türk Bayrağı vardır. Sarılır bütün köy gözyaşlarına boğulur... Ortalık sevinçle üzüntüyü o coşkuyu hala gözlerinin önünden silemez.
Fatma ninenin ölmüş kocası gelir aklına. “O da şimdi burada olsaydı” der. Gözleri sulanır bir an.
Köyün Muhtarı Ali Dayı karşılar. Elini öpmek ister. İzin vermez. Eline vurur Fatma Nine. “Dur da el öptürecek kadar yaşlanmadık daha” der.
Yüreği yanar için için. Etrafına belli etmez yine de.
Günler geçmeye başlar. Sabah erken saatlerde çobanlık yapmaya gider Fatma Nine. Yaylada pınarın başında oturmuş Muhtar Emmi Fatma Nineyi bekler. Fatma Nine:” Hayırdır” der. “Nedir derdin, söyle ki derdine derman olayım”
“Derdim çok. Kimim kimsem de yok. Senden utanıyorum demeye dilim varmıyor.” der. “Çocuklarımı kaybedeli çok oldu, izlerine rastlayamadım. Bu köye sığındım onlar da beni çok sevdi muhtarlığa kadar yükseldim”
“Öte dur Muhtar. İlişme sakın bir gören olur...”
“istersen dünür gönder evime” diye mırıldanır Nine, yeşil ışık yakar muhtara. Heyecandan şapkasını pınarın başında unutur Ali Dayı. Köyün yolunu tutarlar. Eve geldiğinde bir paket düşer ince naylona sarılmış. İçinden bir resim çıkar rengi uçmuş bir de ne görsün?
Birazdan şaşıracaksınız!
Bu muhtar Al Yazmalı Fatma Ninenin eşi çıkar. İçinde kimliği ve bir de resim vardır. Gençlik resmi muhtarın. Kimliğe bakar Şaşkın’dır. Meydana gider bağırarak. Muhtarlığın yolunu tutar. Fakat kimseye bir şey söylemez. Kızına şöyle der:
“ Gız aşa.Ah gızım buvan olsaydı da sizi göreydi, ne gözel olurdu “
“Hayal mi görüyon ana, dur durduğun yerde, eğcene yaşlandın gayri."
Fatma Nine duramaz yerinde. “Bekle de gör” der. Fırlar gider köyün meydanına doğru. “Suyu ısıt güzel yemekler yap” diye kızına emirler yağdırır. Avazı çıkana kadar Alim, Alim!” diye bağırır.
Kahve boşalır bir anda. Şelale köyü coştukça coşar meydanda. Ali Dayı şaşkın, aklı başına gelir bu kargaşada. Aslında onun yüzü değişmiş, birçok ameliyatlar geçirdiğinden kimse onu tanıyamamış, aklı başında değildir. Savaşta esir düşmüş yıllar sonra Alman harbinden sonra dönebilmiş ancak. Aklı yeni gelmiş başına. Muhtarı alır bir kahve içimine davet eder evine.
Fatma Nine: “Galan kız aşa” der, “bak muhtar da bizim taraflıymış ondan bize yakın dururmuş. Göç etmiş o da. Nasıl da gözüne girmiş köyün. Seviyorlar adamı demek hakikatli biri.”
Resme bakınca ne görseniz inanırsınız: Al yazmalı Fatma Ninenin eski yavuklusu ne kadar da çok benziyor, kanı kaynamıştı Fatma Ninenin. Eşi cepheye gitmiş bir daha haber de gelmemiş. Şaşırmışlar meğer bilirmiş muhtar. Şimdi ne diyeceklerini kestiremiyorlar. Tez zamanda toplanır ihtiyar heyeti. Durumu anlatır muhtar. Kimi çok sevinir, kimi de üzüntüden dövünür
’Hazırlıklar başlar köyde. Çifte bayram olur. Mehmet’i everecekler bir de Muhtarı. İki damat adayı vardır köyde. Köyün işi çok işte: Herkes mutlu olur bu işe.
En çok da Şelale tepesinde Al yazmalı Fatma Nine mutlu olur.
Behçet Bük Eskişehir 599/5.11.2014 (KALBİMİN SESİ) KİTABIMDA YAYINLANMIŞTIR)
Bu yazı her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Öykünün izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YORUMLAR
evet öykü çok güzel bitti kaleminize ve yüreğinize sağlık umarım tüm öykülerinizin sonu böyle mutlu biter saygılar hocam
GünbatımıerkenBehçetBük
GünbatımıerkenBehçetBük
YÜREĞİNİZE SAĞLIK GÜZEL BİR ANADOLU HİKAYESİ EVİNE VE VATANINA BAĞLI BİR TÜRK ANASI BİZE DEĞERLERİMİZİ TEKRAR HATIRLATTIĞINIZ İÇİN TŞK EDERİM KALEMİNİZE SAĞLIK ÜSTAT