- 530 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÖN GERİ BAK
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz...
C Külebi
Cahit Külebinin" Hikaye"şiirini ilk dinleyişim orta okul yıllarıma rastlar.Türkçe Öğretmenim Kemal Bey, o güzel,etkili sesiyle bu şiiri okuduğu gün,beni o güne kadar hiç görmediğim,bilmediğim bir dünyaya, köylere götürmüştü.
Hep köyleri düşledim ben bu şiirde.Oysa Aydın’da Çakıroğlu çiftliğinden başka hiç köy görmemiştim.Ona da pek köy denilmezdi. Çiftlikti.Kocaman tarlalarda dayımın çocuklarıyla süleymancık toplayıp çuvallara doldurduğumuzu hatırlıyorum.(Biz süleymancık derdik kertenkele yavrusuna. Daha sonraları buralarda keler dendiğini de öğrenmiştim.Bir de bir türlü yiyemediğim köy ekmeğini ilk kez orada tatmıştım.Yufka ekmek dedikleri incecik, annemin börek yaptığı yufkayı pişirip ekmek niyetine yediklerini de ilk orada görmüştüm.Bir de kendilerinin yaptığı siyah sert bir ekmek vardı.Tabi o tatlara alışkın omadığımdan yiyememiştim.
Ev sahibimiz, çiftlik sahibi annemin uzaktan akrabası.Hemen çarşıya birini gönderelim de çarşı ekmeği alsın. Yavrucak aç kalcak deyip benim için çarşı ekmeğine göndermişti çalışanlardan birini.ilk köy hayatı ya da ilk köy deneyimim hepi topu buydu.
Benim hayallerimdeki Köy "Hikaye"şiirinin köyüydü. Şehir,şiirdeki sevgili gibi bakımlı ve güzeldi.Dudakları pembe,elleri beyazdı.Uçsuz bucaksız buğday tarlaları sevgilinin saçları gibi savrulup durmaktaydı. Oysa şairin köyü yalnızlıktı.Bir ceviz ağacının serinliğine hasret,yeşillikten yoksun gök kubbe altında terk edilmişti.,Göz alabildiğince uzanan yalçın dağlar arasında kaderine terk edilmiş köyler.
Güneş eteklerini toplayıp köyü terk ettiinde gecenin korkutucu karanlığına teslim olurdu o köyler.Üç beş hanede yanan gaz lambası da usulca üflenir, köy iyice karanlığa gömülürdü.Kimsesizliğe teslim olmuş bu köyleri gecenin bir yarısında eli silahlı,ağzını mendille kapatımış acımasız eşkiyalar basardı. Ya oralarda doğsaydım,ya oralarda yaşaydım diye biraz da korkarak düşlerdim o köyleri.
Daha sonraları Niğde Öğretmen Okulu’unda okurken Orta Anadolu’ya yaptığım yolculuklarda otobüsün penceresinden süzülüp giden yol kenarından içerilerde bazen de yol boyunca devam eden derme çatma, tek katlı öbek öbek evlerin,eğri büğrü daracık yoksul sokakların olduğu yerleşim birimlerinin köy olduğunu görmüştüm.Uçsuz bucaksız ovada sapsarı buğday başaklarının, rüzgarın etkisiyle sağa sola savurduğu tarlaları gördükçe hep "Hikaye"şiiri düşerdi aklıma.
O zamanlardan beri ezberimdedir.O buğday tarlalarını,tek tük ağaçları,terk edilmiş gibi yalnızlığa mahkum köyleri geçerken içimden hep hikaye şiirinin mısralarını mırıldanırdım. O şiir buralara aitti. Şair burdaki köyleri ,buğday tarlaları mı hayal etmişti acaba?Diye düşünürdüm.Daha sonraları hayatımda köye benzer yerleşim birimleri,köyler de oldu ..Oralarda nasıl bir giz,nasıl bir güzellik olduğunu yaşayınca anlıyor insan. En kıymetli anılarım bu sessiz,terk edilmiş,kimsesiz köylere kasabalara aitti.
Köyler masum,gizemli ,keşfedilmek için bekleyen binbir güzellikteydi.O ücra köylerde,kasabalarda kaya diplerinde açmak ,güneşe ulaşmak için köy öğretmenini bekleyen nice çiçek,nice kardelen vardı.
Şehir, güzeldir göz alıcıdır " dudakları pembe elleri beyazdır" Ama bir o kadar da yapaydır. Şehir,içinde yaşayanları da bir zaman sonra kendine benzetir.
Orda, derenin içinde
İki üç akçakavak,
Tekerler döner, başım döner,
Kavaklar yeşeriyor dön geri bak.
Orda, derenin içinde
İki üç çırılçıplak
Alçacık damı düşündükçe
Gözlerim yaşarıyor, dön geri bak.
Irmaklar gibi uzaklaşır
Bir türkü kadar uzak
Tekerler iki çizgi bırakır,
Hamutlar şak şak eder, dön geri bak. C.Külebi
Dön geri bak....
Köy güzeldir,köy samimiyettir. Köy denince ekmeğini,katığını benimle paylaşan güzel,sımsıcak insanlar,sevdiklerim gelir aklıma.Yufka ekmeği en sevdiğm tatlardan biri oldu hayatımda.Kocaman bir yufkaya sardığım haşlanmış yumurta ,tulum peyniri,taze nane,taze soğan ve ayran vazgeçemediğim bir şölen şimdi.. Dürüm yapmak,dıkım yapmak bildiğim,sevdiğim tatlar..Kavak ağaçlarının o güzel hışırtısı,toprağın kokusu,dalından kopardığım erik,kayısı ,sonbaharda dalında süzülen sarı ayvalar ,kırmızı narlar, üzerinde buğusuyla tane tane bir üzüm salkımı,çobanın güttüğü koyunların,kuzuların sesi,dağlarda yankılanan tüfek sesleri,seher vakti güneşin kızılımsı aydınlığı,gün batımında güneş dağlardan çekilirken yansıyan o mahzun, o kızıl güzellik,gecenin lacivert karanlığında sayamadığım binlerce yıldız,tozun toprağın içinde yuvarlanarak giden bir tosbağa,çeşmenin başında gözgöze geldiğim sevimli kurbağa...Daha nice güzellikler saklı köy hayallerimde ve anılarımda şimdi...Canan YÖNTER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.