- 717 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karış ve Barış
Taşın gediğindeyim. Kim ne zaman oturttu bilmiyorum. Biri gelip dese ki orada oturmayı hak etmiyorsun ona hak veririm. Biri dese ki senin tuzun kuru ona da hak veririm. Biri çıkıp ağlasa karşımda bizim suçumuz neydi dese gel kardeş biraz da sen otur derim. Zulme maruz kalmayan taraftaydım hep. Dünyaya erkek olarak geldim. Namus dersleriyle, aba altından sopa gösterilerek ya da karşı cinse güvenmemeyi öğrenerek büyümedim. Nüfus cüzdanım etnik kimliğimle paraleldi. Adım ne “Ermeni tohumu” diye anıldı ne de “Kürdün iyisi ölüsüdür” diye… “Ne mutlu Türk’üm diyene”yi korkmadan söyleyebildim. Yahudi veya Hristiyan olmamayı geçtim mezhebim bile Hanefilik. Şafi ya da Aleviliğin ne olduğunu da Hanefi olduğumu öğrendiğimde öğrendim zaten bir dolu yalanla, bir dolu halk efsanesiyle… Bana öteki diyemezlerdi. Çünkü ben hep çoğunluktum. E ne güzel işte daha ne istiyorum? Bu öteki diye bahsi geçenlerin hepsi insan. Hepsi benim komşum. Ve komşusu açken tok yatan bizden değildir ahlakıyla büyüdüm ben. Büyüyünce de “Dünyadaki en sağır edici çığlık bir mazlumun sessizliğidir” sözüne bayıldım. Bir mazlumun sessizliği kulaklarımızı çınlatmıyorsa insanlığımızdan şüphe etmeliyiz ve o mazlum sessizliğini bozup küfür ederek kulaklarımızı çınlattığında ona asla kızamayız. Kirli oyunların kuklasıyız. Kendi kimliğimizi yücelterek diğer kimliklerin birer hedef olduğuna inandırıldık. Mademki farklılıkların zenginliğini anlayamayacak kadar gerizekalıyız, mademki kimlik siyasetleriyle galeyana gelip insana dair her şeyi yok etmek için savaşacağız, mademki bize benzemeyeni ayıplayacağız, mademki insan sevdiğine benzermiş klişesini bile uygulayamayıp sevmenin yerini nefrete bırakacağız.. benim çok daha iyi bir fikrim var. Çin’de nasıl birden fazla çocuk dünyaya getirme yasağı varsa; bizde de aynı muhitten biriyle evlenme yasağı olmalı. Daha fazla karışmaya ihtiyacımız var. O kadar karışalım ki kız alırken artık birbirimize kimlerdenmiş diye sormayalım. Mavi gözlü zenci bebeklere, büyük dudaklı sarışınlara, kemerli burunlu çekik gözlülere, zılgıt çeken çingene kızına, zeybek oynayan puşili dedelere ihtiyacımız var. Çocuklarımız farklılıkları görerek büyümeli. Daha doğrusu farklılıkların farklılık olduğunun farkına varmadan büyümeli. Büyüdüğünde birine sırf ona benzemediği için gülecekken aklına ailesinden birinin de öyle olduğunu getirmeli. Böylesine karışmalıyız birbirimize. Melez çocuklar büyütmeliyiz. Annesi Türk babası Kürt Ahmet Kaya gibi, annesi Ermeni babası Azeri Cem Karaca gibi evlatlar yetiştirmeliyiz. İnsanlığı haykıran çocuklar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.