Huzur evinde
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Evimizle huzur evi karşı karşıya. Pencereler tam oraya bakmasa da önümüzdeki yoldan gelip geçer huzur evi sakinleri. Tabii sağlığı yerinde olanlar, yürüyebilenler. Dün orada kalan yaşlı bir kişi adeta taytay durur gibi bir ayak uzunluğunda küçük adımlarıyla yürüyordu elindeki
poşetle.Gözlerimde yıllar önce ölen annemin dedesi canlandı. Aynı küçük adımlarla yürüyordu
küçük salonun bir ucundan diğerine. Gidip pencere önündeki sedire oturuyordu, büyük bir
gurur ve mutlulukla. Elinde baston yoktu ve doksan yaşındaydı belkide; tam bilmiyorum. Dede
kurtuluş savaşı gazisiydi. Gururla taşıdığı istiklâl madalyası vardı. Atatürk bu madalyayı ona
düşmanla en ön saflarda canı pahasına savaşırken gördüğü için vermiş. Süvari birliğindenmiş.
Cumhuriyet bayramındaki geçitte süvarileri görünce dedemizi anımsadım.
Adı Mehmet Çağlı’ydı.Önce askere gitmeyeyim diye yetim bir kızla evlenmiş. Bu kız, annemin
babaannesi olmuş. Daha sonra askere gönüllü yazılmış dede. Her mehmetçiğimiz gibi Mehmet
dedemiz de var gücüyle savaşmış düşmana karşı. Yalnız daha sonra sanıyorum Atatürk’ün safından ayrılarak Kâzım Karabekir paşayı desteklemiş. Bunu Kâzım Karabekir’i çok öğen söz
ve düşüncelerinden biliyorum. Beypazarı’nda gerici takımında o da bayrak kaldırmış. Bu
isyanda hükümet güçlerinden saklanmak zorunda kalmış. Babaanneler "iki eşi vardı" ona kadın
giysileri giydirerek dışarda bir yerlerde saklamışlar. Böylece kurtulmuş.
Ne yazık ki dedelerden yana şanslı değilim, görüş açısı farklılığı açısından. Babamın babası benim hiç görmediğim dedemi ise Atatürk çağırmış. O dedem de müftüydü. İsterdim ki savaş
İskilip’li hoca gibi gür sesi çıksın. Ne yazık ki neden olduğunu çocukluğumda merak edip büyüklerimize sormadığım için bilmiyorum ama yan komşumuz Halime teyze bizlere kızdığı
büyücüler derdi. Bizim böyle şeylerle hiç ilgimiz olmadığı halde.
Dedem Atatürk’ün huzuruna çağrılınca. Babaannem ve halalarım ağlaşmışlar. Dedem suçsuz
olduğu anlaşılıp, geri gelip görevine devam etmiş.
Aslında anlatmak istediğim konu bu değildi başlangıçta. Dedelere dalıp gittim.
Huzur evindeki yaşlılardan iki kişiye değinecektim.
Yeğenim Jülide konuşmayı, özellikle yaşlılarla konuşmayı onlara yardımcı olmayı çok sever.
Her yerde olduğu gibi köşedeki bakkaldan içme suyu yüklenip huzur evine götürmüş. Amacı ordaki insanlara yardımcı olurken bu arada da onları görüp konuşmak. Orada yaşayan iki yaşlı
kadının çok hoşuna gitmiş onun cana yakınlığı,ellerini öpüp hal hatır sorup, onlarla konuşması.
İsimlerini yazmıyorum. Kadınlardan biri aşağıya bakkala inip o suyu getiren kızı görmek istiyorum demiş. Görünce huzur evine, bana gelmesini söyleyin demiş. Bakkal Jülide’ye "seni
huzur evinde su verdiğin teyze görmek istiyor diye mesajını iletmiş. Jülide durur mu yine suyu
alarak huzur evinin yolunu tutmuş.Kadınlar onu görünce çok sevinmişler. Özellikle biri; annen
seni ne güzel yetiştirmiş. hayırlı bir evlâtsın sen.Ben seni erkek sanmıştım kızım, özür dilerim
kızım. Sen de ben kızım dememiştin. Jülide:
"Senin üzülmeni istemediğim için söylemedim teyze." demiş. Bu sözler kadının çok hoşuna gitmiş. "Allah senden razı olsun kızım. Buraya senden başka bizi görmeye gelen kimse yok.Oğlumun bir asker. İzinli geldiğinde bir uğra ne olur. Hiç gelmedi. Cebinden gümüş bir
zincir çıkarıp Jülide’ye uzatmış." Bu zincir babamın savaşta aldığı madalyanın zinciri. Asker
oğlum gelseydi bunu ona verecektim. Sana takıyorum. Ölene kadar bu zinciri boynundan hiç
çıkarma e mi?" demiş. bunu gören aynı odada kalan diğer kadın da güzel bir yemeni çıkarıp
Jülide’ye verirken " Senden aşağı mı kalacağım Emine demiş. Ben de kızıma bu yemeniyi veriyorum. Jülide çok mahçup olmuş." Ya neden bana veriyorsunuz? Çocuklarınıza verseydiniz ya diyecek olmuş. Madalyanın zincirini veren kadın:
Buraya geleli onca zaman oldu. Çocuklarımdan, torunlarımdan biri ziyaretime gelmedi. Allah
senden bin kere razı olsun. Gelip bizi ziyaret ediyor, halimizi,hatırımızı soruyorsun demiş. O
anneni görüp bir konuşmak isterim. Senin gibi evlât yetiştirmiş..
Jülide zincirini bize gösterirken anlattı bunları. Sonra cebine koyduğu yemeniyi çıkardı. Çok güzel bir yemeniydi. Çeyizine sakla dedik. O kadınları bir gün buraya çağırıp, birlikte çay içip
konuşalım.. Bizi ailesi olmayınca huzur evine almıyorlar. Sadece bir görevi olanlar girebiliyor.
Girebilsem, benim de ilk öğretmenim Ali Kılıç eşiyle birlikte burada kalıyormuş. Babamın da
arkadaşıydı. Görüp elini öpmeyi çok isterim.
Huzur evine girmenin bir yolunu bulmalı..
03. 11. 2014 / Nazik Gülünay
Yazımı güne taşıyan, seçici kurula çok teşekkürler..
YORUMLAR
Dedeleriniz şanslılarmış, en azından yaşlılıklarında torunlarıyla çocuklarıyla bir arada olabilme lüksüne sahipmişler... Anlattıklarınıza bakılırsa zor birer hayatları olmuş ama gençken, eli ayağı tutarken insan her türlü zorluğa göğüs gerebiliyor. Önemli olan yaşlandığın zaman, yaslanabileceğin çocuklarının ve torunlarının olması. O zor günlerde aile ortamında ve o sıcaklığı hissederek yaşamak gerçekten çok önemli.
Jülide'ye kocaman bir aferin de benden...
Elbette onu yetiştiren aileyi de kutlamak gerek. Çocuklarımız bizim aynamızdır, ne verirsek onu yansıtırlar ve söylediklerimizden çok yaptıklarımızı görerek şekil alırlar. Demek ki Jülide'nin ailesi de yaşlılara hürmet gösteriyor, seviyor, sayıyor ve üstlerine düşen vazifeyi eksiksiz yerine getiriyorlar ki kızları da aynı yolu izliyor.
Hepimiz eğer ömrümüz varsa yaşlanacağız. Güvendiğimiz gençliğimiz bir gün gelecek avuçlarımızdan kayan kum misali akıp geçecek.
çok mu konuştum ne :)
Velhasıl güne yakışan nasihatvari bir yazıydı...
Tebrik ederim sevgiyle...
glenay
Şu an annemle en çok ilgilenen Jülide'nin annesi kardeşim.Evleri altlı üstlü.
Bazen Jülide inip bakıyor anneme.
Anlamlı yorumunuza çok teşekkürler,
sevgiyle..
Geçen yıl el işi grubumuzla bir huzur evin seçerek, oradaki yaşlılara bir yıl boyunca omuz şalları, diz örtüleri ördük. Erkekler için pişama çoraplar ve iç çamaşırları aldık. Yılbaşına 3 gün kala hepsini güzel hediye paketleri yaparak oranın yönetimiyle de konuştuktan sona bir şenlik ortamında ,tek tek sahipleri ile buluşturduk.
Nice hikayeler dinledik, kah güldük, kah hüzünlendik. Kimilerinin özellikle orada olmayı istemiş kişilerdi olduğunu duyunca şaşırdık. Ama yine de sevdiklerinden uzakta yaşamaları bizim içimizi burktu. Fırsat oldukça gerçekten ziyaret edilmesi gereken yerlerden.
Sevgiler,
glenay
Çok teşekkürler,
sevgilerimle..
çok güzel bir yazı.dedeleriniz gurur kaynağınız.
yaşlılık mağalesef önüne geçemediğimiz gerçek sonumuzu kimse bilemez
hayırlı evlatlara sahip olmakta biraz bizden geçmiyor mu bilemedim
yani demem o ki bizde belli bir yaşa kadar nasıl yaşadığımızı ve nasıl
davrandığımızı bilmemiz gerekir.herkes için geçerli olmasada ve bazen mecburiyetler bizi bir noktaya götürsede genelde insanlar yaşlandıktan sonra çocuklarından gördüğü muamele
çocuklarına öğrettiğinden pek pek farklı olmuyor.
biz her nekadar her şeyi onlar için yapıyoruz desekte aslında onlar bizden pek fazla bir şey istemiyor
tek istedikleri sevginin vurgulu bir şekilde söylenmesi
tıpkı anlattığınız gibi huzurevindeki yaşlılara yardıma koşanlar kendi anne babalarını oraya yatırır mı
diyelim ki daha iyi bakılır umuduyla yatırıldı sevgiyle büyüyen çocuk ailesini ziyaret etmez mi
bilemedim hayattan ders aldıracak bir yazı olmuş kutlarım
güne düşmesi çok isabetli olmuş
çok güzel bir yazı.dedeleriniz gurur kaynağınız.
yaşlılık mağalesef önüne geçemediğimiz gerçek sonumuzu kimse bilemez
hayırlı evlatlara sahip olmakta biraz bizden geçmiyor mu bilemedim
yani demem o ki bizde belli bir yaşa kadar nasıl yaşadığımızı ve nasıl
davrandığımızı bilmemiz gerekir.herkes için geçerli olmasada ve bazen mecburiyetler bizi bir noktaya götürsede genelde insanlar yaşlandıktan sonra çocuklarından gördüğü muamele
çocuklarına öğrettiğinden pek pek farklı olmuyor.
biz her nekadar her şeyi onlar için yapıyoruz desekte aslında onlar bizden pek fazla bir şey istemiyor
tek istedikleri sevginin vurgulu bir şekilde söylenmesi
tıpkı anlattığınız gibi huzurevindeki yaşlılara yardıma koşanlar kendi anne babalarını oraya yatırır mı
diyelim ki daha iyi bakılır umuduyla yatırıldı sevgiyle büyüyen çocuk ailesini ziyaret etmez mi
bilemedim hayattan ders aldıracak bir yazı olmuş kutlarım
güne düşmesi çok isabetli olmuş
Karpuzcu isimli bir öyküm vardı, içinizden belki okuyan olmuştur sanıyorum.
Yalnızlığının sonunda menekşelerini sulaması için, evinin anahtarını komşusuna bırakıp, maaşını huzur evine bağışlayıp çekip giden kadını anlatan bir öyküydü... Tamamen gerçek hayatın kurgusu bir öyküydü o öykü.
Aslında orada bahsi geçen kişi, kaç kişiyi de okutup büyütmüş. Ben sadece karpuzcunun hikayesini ele alıp yazmak istedim.
İnsanoğlu, kendisine yapılanlara öyle çabuk arkasını dönmeyi seviyor ki.
Yazın çok güzeldi glenay.
İçindeki Jülide ise başka bir güzeldi.
glenay
Jülide gerçekten bizlere benzemez.
Sözgelimi yalnız bir komşu kadına gider,
onunla konuşur, dertlerini dinler.
Ve daha on sekizine yeni girdi.
Çok teşekkürler,
sevgiler..
Şahsen "acaba ne zaman ölecek" diye gözümün içine bakan damatlarla ya da gelinlerle yaşamaktansa huzurevinde benimle aynı kaderi yaşayan dostlarla kalmayı tercih ederim. Evladının evinde horlanmak, herhalde huzurevinde kimsesiz yaşamaktan daha beterdir. Acaba bir gün ben de annem gibi "Allah yürürken canımı alsın" diye dua etmeye başlar mıyım? Yavaş yavaş bu temenninin anlamını idrak etmeye başladığımız yaşlara eriştik hamdolsun.
Huzurevleri, çocuk yuvaları hep gitmek istediğim ama bir türlü cesaret edip gidemediğim yerler. Özellikle kimsesiz çocuklara bir kaç saatliğine de olsa annelik etmek ne yüce bir vazife! Ama çok etkileneceğimi, orada gördüklerimi aklımdan çıkaramayacağımı iyi biliyorum...
Yazınız çok şey düşündürdü Nazik Hanım. Ta dedeler kısmından itibaren. Fikirdaş bir dedeniz olmadığından yakınır gibi olmuşsunuz ama ikisi de aslanlar gibi askerlik yapmış, memleket için canından geçmiş, gazi olmuş insanlar, daha ne ister bir torun...
Kutluyorum. Sevgilerimle.
glenay
Küçük bir fikir uyuşmazlığı bizimki.
Her insan aynı düşüncede olamaz.
Gerçekten her şeye rağmen yaşlılıkta evlâtların yanında kalmak zor olmalı.
Gezmeye gidince bile durulmuyor. Allah ele eteğe düşürmesin derler bizim
buralarda.. ele eteğe düşmeden göçeriz dilerim öteki dünyaya..
Ben de çocuk yuvalarına gitmeyi düşünürüm hep, hatta bir çocuk alıp ona bakmayı..nedense bir türlü mümkün olmadı ama gideceğim inşaallah..
güzel yorumunuza çok teşekkürler,
sevgilerimle..
Aynur Engindeniz
Dedelerinizle biz de gurur duyuyoruz. Allah rahmet eylesin. Allah onlardan ve tüm kurtuluş savaşı kahramanlarından razı olsun.
Sevgilerimle.
Ne diyim sanırım bizim sonumuz da orası:)
Şimdiki gençlik bilgisayar gençliği.. Dilleri bir karış:)
Ben erkenden oradan yer ayırtmayı düşünüyorum:)
Tebrikler canım.
glenay
Huzur evinin de pek iyi bir yer olduğunu sanmıyorum.
Bazen huzur evinde yaşayanlar karşımızdaki parkta oturuyorlar.Yanlarından
geçerken ister istemez konuştuklarına kulak misafiri olurum.Orada yaşadıkları şeylerden şikâyetlerini paylaşırlar birbirleriyle.
Allah yardımcıları olsun.
Zorunlu olursak, mecburen orada kalacağız.
Kardeşim evinden ayrılmak istiyor. Huzur evi yakın nasıl olsa, gelip evimde
baksınlar diyor:)
teşekkürler canım,
sevgilerimle..
Mazinin biriktirdiklerini insan en yakınlarıyla paylaşmak ister.Lakin bazen vicdanı kaybeden oğullar,çocuklarının hayatı bencilliklerine tercih ettikleri anaları ve babaları...Aynı yollardan geçebileceğimizi aklımıza getiremeyen biz insanlar ne kadar daha bu tür duyarsızlıklara devam edeceğiz bilemiyorum.
Oysa ananın,babanın göz yaşlarının akmasının tek nedeni çocuklarıdır. Vardiyasız geçen bir ömür, evlat düşünme ve ona en iyi şekilde bakmanın sonucunun böyle olmaması gerekiyor.
Toplumsal ahlakın,gelenek ve göreneklerimizin tükendiği bu yıllarda,bireyselciliğimiz bizi önce ailemizden ve sonrada kendimizden hızla uzaklaştırıyor...
Evet eksikliğinin olmaması şart lakin büyüğe hürmetin de asla eksilmemesi dileğimle
Anlamlı bu yazınız için tebrikler değerli dost !
Saygılar,sevgiler
glenay
bu güzelliği kaybediyoruz.
Bazen de bu elinde olmayan nedenlerden oluyor. Sözgelimi çocuklar yurt
dışında yaşıyor.
Bir de benim öğretmenimin durumunda olanlar var. Maddi durumu iyi ama
artık kendi kendilerine bakamaz durumda olanlar. Çocuklarını da üzmek
istemiyorlar."Aslında her koşulda çocuklar anne babaya yardımcı olmalı."
ve huzur evinde kalıyorlar.
Çok teşekkür ederim,
selâmlar..
JÜLİDE!
Çok iyi bir kızmış, benim hep yapmak istediğim ziyareti yapmış, aferin O'na...
Çok güzel bir yazı, ellerine yüreğine sağlık...
Ben dedelerin hikayesinde kaldım, onların yaşam hikayelerini de okuyalım bir gün mutlaka, Jülide'ye selam :)
glenay
O annesinin gitme demesine rağmen zayıf kollarıyla su götürür yaşlılara.
Sırf onları görmek, konuşmak amacıyla.
Çok teşekkürler,
sevgilerimle..
Zamanın görece çok hızlı aktığı bu devirlerde yaşlılara, zamanın ruhunu yakalasalar bile yavaşlayan hallerinden dolayı huzur evleri en yakışan mekan olarak kararlaştırılmış. Kendi açımdan bu çok da kötü gelmiyor bana. Ama yine de gönlümün bir yerinde -kızlarım bırakmaz beni oraya- diye bir garip fikir de yok değil. )))
Kaleminize sağlık efenim
glenay
çocukları bakmıyorsa, ya da onlara yük olmayı istemiyorsa, zorunlu olarak
kalınacak yer huzur evi. Dile kolay. İşin içinde birde yaşlılık pskolojisi var.
Kızlarınızın yanında yaşlanırsınız dilerim.
Benim de bir kız, bir oğlum var.
Şimdilik sağlığım yerinde, onlara ihtiyacım yok ama
olduğunda ikisinin de yanında bakmak isteyeceğini biliyorum.
Yine de Allah kimseye muhtaç bırakmasın diyorum. Çok zor.
Bunu ayağım kırılınca yaşamıştım.
Uzattım.
Çok teşekkürler,
selâmlar..
nitemtran
Aslında tüm bu laflar büyük kızımla, anneleriyle geçiyor gibi. İnşallah onun ellerinde kızlarıma kalmadan göçerim bu dünyadan.
Sağlıcakla...
Huzur evleri genelde, girilmesi çıkılması en kolay yerlerdir.Yemek saatleri dışında gidildiğinde ziyaret ettiğiniz müdavimin ismini belirtip kimliğinizi bırakırsanız nizamiyeden haberleşmeyle mutlaka yollarlar içeri. İçeride de genelde müdavimin odasına çıkmanıza izin vermezler ama, misafir salonları çok rahattır. Ben abim nedeniyle çok yaşadım bu protokolü. Evet, abim bir huzur evinde yaşadı son yıllarını.Cenazesini tek başıma, kendi dostlarımla kaldırdım;ne annemin ne de kardeşlerimin ölümünü umursamadığı birİydi. Kalabalık ailemizden hiç kimse gelmedi. İnsan düşmeye görsün; ne seveni, ne arayanı kalır. Huzur evlerindeki dram harfiyen bundan ibarettir. Bu içler acısı olaya değinen yazınız beni çok etkiledi. Oralardaki dramı çok iyi bildiğimden, Julide yeğenimin gözlerinden öpüyorum, bu yüksek insanlığı için. Mademki yakınınızda böyle bir kapı var, arada bir bir tepsi börek yapın, gidin sizde; inanın ki,
. onlarla geçirdiğiniz birkaç saat onları çok mutlu edecek...SAYGIYLA
kemnur tarafından 11/3/2014 4:09:39 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
onları ev ortamında ağırlamak istedik.
Çok teşekkürler,
Bizler de ilerde bakan olmazsa kalacağımız yer diye bakıyoruz oraya.
Allah yaşlıları yardımcısı olsun.
En güzeli ailenle birlikte yaşamak ölene kadar ama zorunlu olunca gidilecek yer orası.
selâm ve saygılarımla..
Konusu yüreğimizi acıtsa da, güzel bir hikaye bu.
Ben, çok üzülüyorum bu huzur evlerindeki yaşlıların durumuna.
Kimsesi olmayanlar için sözüm yok da,
çoluk çocuğu olanlar gerçekten insanın içini acıtıyor.
Yani,
nasıl bir aile anlayışı,
nasıl bir evlat ebeveyn ilişkisi bu?
İnsanların vicdanı nasıl rahat ediyor?
Kazım Karabekir ve Atatürk, karşı saflarda mıydılar?
Kurtuluş savaşının doğu cephesinde başka bir kumandan mı vardı?
glenay
Kâzım Karabekir de Doğu cephesinde savaştı. Bu milletimizin özgürlük savaşında birlikte savaştılar.
Sonradan görüş farklılığı olmuş.
Dedem Atatürk'ten çok Kâzım Karaber'i öğerdi. Sırf bu görüş farklılığı yüzünden.
Yorumunuza çok teşekkürler,
selâmlar..
Yazının adı direk dikkatimi çekti hayatımın bir döneminde üç yıl gibi huzur evinde çalışma hayatım olduğundan olsa gerek ve hala annanne dede ile yaşayan ve yaşlıların dünyasına aşina biri olduğumuda eklersek,es geçemedim.
Huzur evi sakinlerinin en büyük yarasıdır çocukları sevdikleri tarafından huzur evine bırakılıp bayram seyran dışında ziyaret edilmemek belki o zamanlarda bile es geçilmek.Gençlik baki sanıyoruz galiba huzur evlerine daha sık gidilmeli ki gelecekte hayatımızın nerde olabileceğine dair bir fikrimiz olsun.Olmasa dahi anne ve babamız aile büyüklerimizi elimizden geldiğince kendi ev hayatlarında yaşamlarımızın içinde tutabilmenin yollarını bulmayı düşünelim.
Ve o iki teyzemizin rekabetide bana huzur evinde sıkça gördüğümüz o tatlı rekabeti anımsattı.Yaşlılarımız göründüğü kadar iyi anlaşamazdı o yaşta bile kıskançlıklar,sen ben olayları olurdu.İki teyzemizde hediye verme yarışında birbirlerinden geri kalmak istememişler,okurken gülümsedim o günlere huzur evine gittim geldim.Güzel yazınız için teşekkürler.Saygı ve sevgilerimle.
athena tarafından 11/3/2014 1:43:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Biz de düşünüyoruz orayı ziyaret etmeyi.
Yalnız öyle kolay içeri alınmıyormuş.
Onun için annemde otururken onları çağırmayı düşünüyoruz.
selâm ve sevgilerimle..