- 591 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
IŞIK MÜDAVİMLERİ
Sıcaklığın tavan yaptığı demli bir yazı geride bırakıp sonbaharın kollarında soluklandık nihayet.
Düşünüyorum da, çok alışmışım varlıklarına. Yüzlerce, diyorum; kaç çocuğun var diye soranlara.
Yılları üst üste koyup, koyulduk ömür yollarına.
Karı buzu eritebilecek kadar güneş biriktirdik bünyemizde ve eğitim neferleri olup düştük cehaleti erdirmek için miadına.
Toprağımıza düşen her fidanı azmimiz sular, bilgimiz yeşertirdi. Sonbaharda yapraklarımız yeşilden sarıya değil maviye, beyaza hatta gökkuşağına bürünürdü solmadan. Yapraklarımız aldırmazdı hayatın soğuk rüzgârlarına, düşmek için yeltenmezdi sıkıcılığa bile.
Çocuk cıvıltılarına alışkındı kulaklarımız. Çetin bir hayat kışı çayır kuşlarımızı korkutmamalıydı. Güneşimiz refakatçi olmalıydı ömürlerinin her durağında. Göç mevsimi hanemize uğramadan sahip çıkmalıydık değer biçtiklerimize. Yalnızlığı, çaresizliği hatta ömürden göç etmeyi bile kırmızı ışık yakıp durdurabilmeliydik.
Şahitti duvarlar eğitim ordumuzun öğrenme açlığına. İlk zil sesiyle başlardı eğitim maratonumuz. Zaman ardımızda kalırdı azmimize yetişebilmek ümidiyle. Bedeller biçerdik yenilgilere. Pahalıya patlardı hayat bazen.
Gün olur beraber gülümserdik mutluluklara, gün olur aynı anda dururdu gözlerimize hüzünbaz o bir damla.
Düşlerimizin uğrak yeriydi sınıflarımız. Küçük mucitler gizlenirdi her bir köşesinde. Derken, köşe kapmaca oynardık sayılarla. Problemlerin kör ebesiydik, yanıtları yakalamaya çalışırken. Kitap sayfalarının arasında saklambaç oynardı gözlerimiz. Zamanı aralayıp muzaffer tarihe göz atardık meraklı bakışlarımızla. Sanatı avuçlardık, renkler ve notalar akardı parmaklarımızdan. Taze dünyalar sunardık birbirimize kitap kurdu olup.
Işık müdavimleriydik, öğrettiklerimiz ve öğrendiklerimiz hiç bitmezdi. Işığı saçmak için çırpınırdı kelebek duygularımız. Mucizeler umut mavisi örtülerin altına gizlenip keşfedilmeyi beklerdi. Keşfedilen mutlu, keşfeden mesut olurdu.
İşte ben bu keşiflerin birinde tanımıştım ufak tefek boyuna rağmen azmi kendisine yoldaş edinmiş küçük Merve’yi. Sabrı kuşanıp abisinin ders notları ile haşır neşir olurdu ince parmakları. Boyuna bakmadan bir de öğretmen olmuştu bu yaşta. Yaşamaya çalıştıklarımıza meydan okurdu iç dünyası. Bazen umutsuzluk cebren gasp etmeye çalışırdı anı. Bu koskocaman hayatı karartmak hangi karamsarlığın haddine düşmüş ki yılgınlığa kapılsın? Tatlı bir tebessüme, birazda desteğe ihtiyacı vardı sadece. Ben gizlice hayatına dokundum, o aleni hayatını dokudu.
Bir hayat durağında karşılaştık yıllar sonra. Büyümüştü küçücük yüreği, bir sürü öğrencisi vardı öğretmeni gibi. Gözlerinden ışık akan bir öğreten olmuştu. Müdavimleri, varlığıyla mutlu…
Bazen insan farkında olmadan bir hayatın düğmesine basar. Küçük bir dokunuşla bir yaşamı kavuşturur aydınlığına. Oysa o düğme hep oradadır, aydınlıklar hep o "bir gün"e saklıdır. Uzatıp elinizi “bir gün”, güneşin fısıltılarına dokunun…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.