- 2047 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ADI HAYAT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
ADI HAYAT
Kalkın çocuklar dedi Hayat ,sizi tembeller gece erken yatsaydınız .
Bir yandan geceden sımsıkı kapanmış perdeleri açıyordu genç kadın,kalın perdeler takmıştı pencerelerine ince camlardan soğuk hava girmesin diye.
Eşini kaybettiğinde babadan kalma bu gecekondu evi sığınak olmuştu onlara.
Yağmurda yağıyor ona göre giyinin,şuram ağrıyor buram ağrıyor demek yok.
Küçük oğlu yağızın yanına gelip saçlarını okşadı,dikkat etmeliyiz kendimize kuzum abini okutacağız o da bize bakacak Yağızım annem, kınalı kuzum benim.
Üçümüz birbirimize sarılıp idare edeceğiz.
Bir anda Alisi de sarıldı kıskandım ama beni de alın aranıza, ağlarım sonra.
Yağız abisine bakıp güldü ,ya 17 yaşındasın halen bebeksin abi.
İki kardeş birbiriyle şakalaşırken Hayat çoktan sofrayı kurmuştu.bir yandan radyoyu açmıştı ,ne güzel şarkı dedi ( yanakların çiçektir) hep eskiler güzel dedi.
Akşamdan eşkilediği zeytine uzandı çok beğendi,komşusu fahriye vermişti bu tarifi.
Çocuklar annelerine hayran hayran bakıyorlardı,canlarıydı anaları,hemde tüm geçimlerini yıllardır onun omzundaydı.
Kızarmış ekmeği yerken anam ne gÜzel yapmışsın kurban olayım yorulan ellerine dedi Ali.
İkisininde gözleri dolmuştu sanki yaşananlar zorluklar,boğazlarına bıçak gibi oturan yokluk ve İstanbul.
Dahada bir duygusal yapmıştı onları.Ali okulun en çalışkan öğrencisiydi seneye üniversite öğrencisi olacaktı.
Doktor olacaktı parası olmayanları da iyileştirecekti,okula giderken her gün aynı hayali kuruyordu.
Yağızsa polis olmak istiyordu abisinin tersine,korkarak geçtiği sokaklara huzur getirmekti onunda hayali.
Anasını korurdu serserilerden kötü adamlardan, anası kaç kere can havkiyle atmıştı kendini şu kapıdan.
Pencere ve kapıları sımsıkı kapattıktan sonra oğluna sarılıp sessizce ağlardı.bilmez sanırdı Yağızını ama anasının sessiz gözyaşlarıyla büyümüştü.
Birinde okulda yaptığı resim annesi ve mahallesi kötü adamlar ve gözyaşları birinci olmuştu.
Yağız ilkokulda okuyordu çalışkanlıkta abisini takip ediyordu,resim öğretmeni merak etmişti öğrencisinin annesini,okula çağırıp tanışmıştı.
Bu kadar genç beklemiyordu ,hayat 30 yaşında var ya da yoktu genç ve güzel yüzüne karşın elleri erken yıpranmıştı.
Hayat haftanın 6 günü temizliğe gidiyordu sadece bir gün yuvasında kuzularıyla oluyordu.
O gün resim öğretmeni tebrik ederek göndermişti kadın nasılda şevkle gitmişti işine yaptığı temizlik bile yormamıştı onu.
Aldığı emirler eleştiler o sadece gelecek günleri ,oğullarının büyüdüğünü ve onlarla rahat edeceğinin hayalini kuruyordu.
İkisi de meslek sahibi olacak ve o bu hayattan kurtulacaktı.
Umut yokuşuydu burası.
Kediler ve köpekler uyumazlardı.
Gündüzle gece yer değiştirmişti.
pencereler yıdızları görmezdi.
Eskimiş bacalar, süslerdi çatıları.
Kömür karasıydı tüten dumanlar.
Tezek kokardı mahalleler.
Komşuculuk oynardı insanlar.
Kekeme insanlar dolaşırdı.
Acıysa ısırgan gibi dikenli.
Ne Ali diğer ALİYE BENZİYOR.
Ne Yağız diğer Yağızlarla aynı.!
Burası arkalarda bir mahalle.
Anı yok hayal var.!
Birde o hayallerin sahibi Hayat var.
İSTANBUL KADAR GERÇEK.
Komşusu Fahriyenin sesiyle kendine geldi Hayat ..! hey bu ne dalgınlık kız.!
Hep böyle seslenirdi kız..diye.
İsmim yok mu benim hayat desene bana, bak küseceğim bir gün.
Haydi haydi didişmeyelim dedi yaşlı kadın, evet Fahriyenin yaşı epey geçkindi ama oda temizliğe gidiyordu torununu okutuyordu.
Yoksa okula göndermeyeceklerdi anası babası , kendide her gün şu sabahları otobüslerin çilesini çekiyordu büyük bir markette yarım gün temizlik yapıyordu.
Acıdı Hayat ,tutacak yerde yok, otobüste,tıkış tıkış,havasız,ağız kokuları,her gün aynı çile.
Gel abla gel abla şurada bir boşluk var sen dikel.kıyamazdı Hayat ablasına beli ağrıya ağrıya her gün bu çileye mahkumdu.
Kadınların hepsi aynı çilenin esiriydi,hepsi yol arkadaşıydı şu kısa yolculukta her şey tüm sıkıntılar dile dökülür,aralarda boşalıcak yer va rmı takip ederdi yorgun gözle.
Ya da en sonunda vazgeçilirdi sohbete dönülürdü,herkes ya akşamdan ya dünden ya da geçmişten kalmaydı.
Sanki geleceğin hayalini kurmak yasak gibi bir şeydi bugün vardı dünse zaten üzerlerindeki elbiseydi.
Paspasa çamurlarını silerken her şeyi düşünüyordu Hayat, tüm hayatı,babası onu okutsaydı bugün buraya temizliğe mi gelecekti yoksa oda bir meslek sahibi olacak mıydı.
Hiç düşünmüş müydü ne olmak isterdi;bildiği ve inandığı korumak ve savunmaktı evet avukat olmak isterdi genç kadın.
Yıllara ve aylara ödeyecek borcu yoktu.
Ama yüklü bir alacağı vardı onun.
Eylüle de ekime de küsmüştü.
Yalnızlığın bankına oturmamıştı.
Acı bir ironiye sarılmamıştı.
Morlar sandıkta kalmıştı.
Griyi yeni silmişti ellerinden.
O bahara gözünü dikmişti.
Harcanmayacakdı , evet bozuk para gibi harcanmayacaktı.
Diyetini ödemişti çoktan.
Vakit ağarmıştı o öderken.
Ne anası ne ne babası geri getiremeyecekti zamanı.
Hayat ; naifçe sevmişti yaşamı ve hayallerini.
Küsmek ne demişti zamana,barışalım gel demişti umutlarına.
Çamıurlar konuştu sağanağın içinde .!
Ölümdür son resital şu konyak kokan sokaklarda.
İzmarit olmuştu yaşam bir gülün etrafında.!
Yol bitmişti artık bu sus pus bedende.
Bir anda lavaboları parlatırken buldu kendini daha dün nasılda ciflemişti banyoyu en güzel hayallerini kurmuştu burayı temizlerken, oğlunun doktor olduğunu ve gecekondudan çıktıkları şirin bir evleri olduğunu.
Evet öyle temizlemişti ne kadar çabuk kirletiyorlardı,birde kendisine kızıyorlardı ayakkabılarındaki çamurlara söyleniyorlardı.
Halbuki o kadarda paspasa silmişti,boş ver dedi içinden bir ses boş ver,onlar temizde olsa bir kulp bulacaklar ve sana kızacaklar.
Evimin hanımı içeriden bağırıyordu tek tek yapacaklarını sıralıyor bir yandan da içtiği sigarasını yüzüne üfleyerek sakın ha 7 de önce çıkmak yok.
İçinden söyleyecekleri yüreğine yıkandı Hayatın ne otobüsü kaçırması ne karanlığa kalması kalması umurunda değildi bu kadının, tek derdi ojelerinin kuruması ve arkadaşıyla boğaza nazır yapacağı kahvaltıya yetişmekti derdi.
Tamam abla dedi yüzü kızararak Hayat pes etmişti , söyleyeceklerinden,ama toplandı birden abla oğlumun harcı yatacak birikmişlerim bugün versen.?
Birden acıdı kadın, karşısında hakkı olan parayı bile sessizce söyleyen kadına,tamam çıkarken zarfı bırakırım,hallet işini,,,,sessizlik sardı koca evi.
Hayat temizliğe değilde umutlarına doğru yol almıştı çoktan.
Ali tenefüs zilinin çalmasıyla bahçeye çıktı Ayşe ye baktı, bugün gelmemişti hasta mıydı acaba,ya da babası okuldan gelirken görüp kızmışmıydı ona.
Çok seviyordu annesi gibi merhametliydi ve her sefer ne başına gelse yanına dikilip korurdu onu.
Şahin gibisin derdi kıza kızdırırdı,çabuk küserdi Ayşe ama hemen gönlünü alırdı.ALİ.
Birden ben çalmadım diye bir ses duydu ,evet arkadaşları birinin üzerine çullanmış çocuk feryat ediyordu vallahi ben almadım,iki gözüm önüme aksın almadım.
Yerde yatan bu iri yapılı yaşı da geçkin delikanlıya t,akıldı gözü onu yeni görüyordu.
Çıldırdı Ali hepsi üzerine gelmiş ve savunmasızdı yalnızdı burnundan kan akıyordu fena benzetmişlerdi.
Hemen diğerleri çekerek kaldırdı çocuğu ,diğerlerine söylendi,bumu erkeklik tek kişiye 6 kişi mi.?
Elini uzattı ben ALİ ,diğeri gözleri parladı Melih ben.
Seni daha önce görmedim dedi ALİ
yeni taşındık okulda yeniyim,o belli zaten dedi ikisi de gülümsediler.
Borçlandım arkadaş sana, borç yok arkadaşlık var dedi.
Gel sana çay söyleyeyim hoş geldin olsun.
Isınmıştı bir anda Melih bu delikanlıya hiç bir zaman böyle bir el uzanmamıştı ona,bir el vardı ama ona her gece tokat atan ve sevmeyen bir el.
Evet annesi temizliğe gidiyorum diye bir gün çıkmış ve onunla ilgili son duydukları bir adamla kaçmış olduğuydu.
Babasıysa ayyaşın tekiydi yaşamın zindana çeviriyordu,tek çocuktu,sevgiyi bilmiyordu ama moru siyahı ve griyi güzel bellemişti Melih.
Gecede gündüzde piçti ona.
İntihardı tüm meselesi.
Anlar yalandı,gerçek acı bir ihanetti.
Anne yok baba vardı.
Sevgili olamayacak kadar hayaldi.
Umutlar çoktan yokuş altı olmuştu..
O gerçek bir hırsızdı.
Akacak bir kan vardı bu resimde.
Katilde failde oydu.
Zamanın sesi kısıktı.
Aslında İstanbul da yoktu .
Ama hayat vardı.!
Melih hırsızdı ta çocukluğunda annesinin onu terk edişiyle bu yola çıkmıştı.
Babasının emeklisi ve onun çaldıklarıyla geçiniyorlardı.
Babası bunu fark edemeyecek kadar sarhoştu,sarhoşluğu seçecek kadarda ayyaş.
İçinde farklı bir acımasızlık büyüyordu iyi kelimesinden nefret ediyordu,sevmek ürkütüyordu onu.ama Alinin sıcak eli yüreğini ısıtmıştı.
Tuttu o eli ve arkadaşım dedi,bundan sonra arkadaşız.
Acaba anlamın biliyor muydu bu kelimenin ama çıkmıştı ağızdan bir kere arkadaş.
Hatta ilk kez bu pazar arkadaşının evine davet edilmişti,bir yuva görecekti ruhu,bir anne İLE tanışacaktı, Ayşe de gelecekti,ALİ heyecanla davet etmişti iki sevdiği arkadaşını annesi maaşını alacağın söylemişti akşamdam bu pazar köfte yiyeceklerdi.
Onu bile paylaşmak istiyorlardı sevdikleriyle yağızda çok sevdiği resim hocası Berna ablasını davet etmişti hem annesini de çok seviyordu hocası.
Pazar gününü sabırsızlıkla bekliyordu herkes.
Hem fahriye ablada su böreği yapacaktı onlara oda gelecekti.
Muhabbet konuşuyordu sokaklarda.
Çoluk çocuk batak oynuyordu çamurda.
Buğulu camlarda isimler.
Kapı önünde birikmiş ayakkabılar.
İhtimalsiz sokaklar,
kavgalı küfürlü adamlar.
Kör eden sarhoşluklar.
Dillere ezber şarkılar.
Çatlamış kurumuş eller.
Dibi tutmuş sevdalar.
Sol omzun ağrısı.
Kalbe vurur sızısı.
Katilin yazgısı.!
Oh dedi hayat son oda evet buradan sonra çıkacaktı...koşacaktı yavrularına adımları kalbi her şey onlarındı aldığı nefes bile.
Onlarsız tadı yoktu hiçbir şeyin,kokuları doyuruyordu onu,mutlulukla gülümsedi dolapları ovarken pazar günü bizde bir keyif yapacağız hanımı da birikmişini bırakmıştı.
Nasılda şevkle çalışıyordu genç kadın,sabah evden çıkarken dinlediği şarkıyı mırıldandı, gülümsedi.
Bugün ayrı bir özgür ve mutlu hissediyordu kendini,hiç olmadığı kadar güçlüydü umutları okyanus gibi kabarmıştı.
Öyle ki ellerinin acısını dahi hissetmiyordu hissettiği beyaz ak bir sevgiydi.
Bir adı Ali DİĞERİ Yağızdı.
Kahırın okulu yoktu öğrenci olsun hayat.
Yosunlar sarmış her yanı.,ağlamaz beyaz.
Çürümüş duvarlar saklar hüznü ,
yokuşlar gerİ geri zalim hayat.
Sevdaya sitemim gelmeyişinden.
Mazluma ahım sevgisizliğimden.
Babaya tutunmam anasızlığımdan.
Çalmam alamayışımdan.
Öldürüp katil olmam.
Ölemeyişimdem.
Ölseydim keşke öldürmeseydim hayatı.
Yok olmasaydı İstanbul.
Yok olsaydı umutlar, hayaller.
Hem öksüz hem yetim kalmasaydı hayaller.
Her gün temizlediği evden sıcak bir dokunuşla çıktı sanki hiç yorulmamıştı çıkarken ekmek kapına baktı genç kadın gözleri parladı,şükretti.
Mutluydu ,heyecanlıydı birikmişini almıştı,oğlunun harcını yatıracaktı ve rahat edeceklerdi bir ayda olsa.
Gerisi Allah kerim dedi,durağa telaş etti ayakları ama aslında diğer günlere nazaran yavaştı hayat.
Garip bir heyecan vardı kadının yüzünde yağan yağmurlar bile mutlu ediyordu onu yamulmuş şemsiyesini kapattı varsın ıslanayım dedi.
Tam geçitin önünden geçerken durdu, her zamanki köşede mendil satan amcaya baktı dikkatle, hüzün vardı yaşlı adamın gözlerinde, yaşanmamış ya da yaşanmış bir dünya uzanıyordu bakışlarında.
İçindeki seslere hayallere mola verdi hayat amcanın önündeki mendiller olduğu gibi duruyordu sabahta göz atmıştı aynıydı.
Sanırım hiç mendil satmadı dedi sımsıkı tuttuğu çantasına uzandı eli evet 5 mendil almak istiyorum dedi.
Adam tarifsiz bir mutlulukla mendilleri uzattı üstünü almadı paranın Hayat.mutluydu ve o da mutlu etmeliydi amca evine hüzünle dönmemeliydi.
Derdine dert eklememeliydi.!
Adımlarına hız kattı ama onun dua eden bakışlarını unutamadı,ne güzelde simit kokuyordu kendisine tek kuruş harcamazdı aslında ama bugün bayram vardı ruhunda bir simidi hak etmişti
içindeki çocuğu çıkarmıştı bugün onu gezdiriyordu,küçüklüğünü hatırladı annesinin babasının elinden tutup gezip oynadığı zamanları hatırladı.
Çabuk geçti dedi zaman ,çocukları vardı şimdi ve onları büyütüyordu hayat.
Bir gün bakacak ki babaanne olacaktı Alisini ve sevdiceğini düşündü evet AYŞE çok sıcak ve merhametliydi çalışkandı.
Güldü kendi kendine dur dedi hayallerine bu ne hız durun.!
Durun umutlarım.
Çıktığım yokuş sancılı.bu yol zorluklarla dolu.
Kimi zaman penceresiz bir evim.
Nefesim kesilir bu canda.
Ihlamurlara uzanır ellerim serçeleri görmez gözlerim.
Ne giden olurum ne gelen.
Ben sadece doğan ve ölenim.
Karanlık çökmüştü şehire sokak lambalarına takıldı gözleri tam altına sığınmış serçeye ,masumdu evet küçük olan masumdu.
Düşündü tüm küçükler masumdu,kendini hatırladı küçüklüğünü annesinin saçlarını tarayışını hiç acıtmazdı tararken,ama babasının tokatları çok acıtırdı, annesine, her vurduğunda kulaklarını tıkardı.
Babasın canavar öfkesini görmekten korkardı küçük adımları sustururdu cesaretini.
Bir ürperti kapladı bedenini üşüdü hayat , sanki söğüt serinliğinde kalmıştı üşüdü.
Teğet geçti kötü anıları evdeki eksikleri hatırladı , Yağızı daha bu sabah peynir yemeyi özlediğini söylemişti, Alisi de elma istemişti,iyi olurdu uzun bir zamandır meyvede yememişlerdi.
Pirinçte alayım bari dedi genç kadın pilav yapardı gider gitmez,patatesle pilavı hem çok severlerdi.
Markete girdi heyecanla ne güzel bir şarkıydı çalan evet (şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler) Sezen Aksuyu ne çok dinlemişti ama hiç aşık olmamıştı, bir tek çocuklarını sevmişti o.
Aşk ona yasaktı,kederdi adı.
Makamı ince bir zaaftı.
Kundağı açılmamış bebekti ruhu.
Acımtrak bir melodiydi boğazına takılan.
Nefes son bir sigarayı bekliyordu.
Meltem yanlış yönden esmişti.
Üşümedende üşümüştü kadın.
Cılız bir belkiye teslimdi elleri.
Ama yoktu bu cümlede.finalse teneşirde saklıydı.
Ay ışığı aldatıcıydı.
Yüzleşmelere gerek yoktu.
Masal başlamadan bitmişti.
Zemheri intihar çoktan bileti kesmişti.
Yol.. ne uzun sürmüştü ona , ne beyni ne kalbi susmuştu bu yolda ruhuna sanki mil çekilmiş te yavaşlamıştı bedeni.
Otobüse attı kendini yine çok doluydu ,yorgunluğunu hissetti ilk kez bir anda ona seslenen sese kulak verdi gel kızım bak burası boş.
Oh oturmuştu nihayet ne güzeldi çok şanslıyım dedi hayat minnetle baktı gözleri kendine yer veren kadına,poşetlerine sarıldı sımsıkı.
Saate baktı epey ilerlemişti ,ama Alisi karşılamaya gelecekti onu,huzurun dalgası yayıldı içine yavrum benim dedi.
Melih her zamanki gibi babasının sarhoşluklarıyla uğraşmıştı ,adam çıldırtmıştı onu burada kalmaya dayanamıyordu,ama para lazımdı gitmesi için kaçması için, gözünü karartmıştı artık ne olursa olsun yeni bir hırsızlık yapacaktı.
Sokağa fırladı deli gibiydi elindeki bıçağı biledi duvarda ,herkesten nefret ediyordu ,belkide kendinden ama göremeyecek kadar kördü,ve babasının sarhoşluğunun izini sürüyordu.
Kalbi yerinden fırlayacak kadar hızlı atıyordu,adımları serseri kurşunlar fırlatırcasına tekmeledi çöp kutusunu,yine gözü seyiriyordu .
İçi daralıyordu sanki içinde bir kuş kanat çırpıyor o ise onu duymuyor tüm kapıları hızla kapatıyordu, kuş nefessiz kalacak ölecek umurunda değildi.
İçindeki tüm iyi sesleri nefreti bastırıyordu,sanki bir zalime davetiye çıkarıyordu.
Zaten tüm düşleri bir çalıntıydı.
Sarışın bir kadın boğmuştu tüm çocukluğunu.
Yalın bir yalnızlık tutmuştu ellerinden.
Çiçeksiz bir baharla kandırılmıştı zalimce.
Her pazar günü nasırlı bir acıydı ona.
Göbek bağını bile cellatı kesmişti.
Bu yalnızlığın kimsesi yoktu.
Hem öksüz hem yetimdi.
Ali bu sefer Yağzı da almıştı yanına , annelerini karşılamak için güzel tatlı merhametli annelerini.
Biricikleri, akşama ne çok konuşacakları vardı, hızla döndüler durağa giden sokağa.mutluydular çünkü umutları ve hayalleri vede onları destekleyen hayatları vardı.
Hayat mutluluk ve yorgunluk karışımı bir ruhla indi otobüsten ne kadarda karanlık çökmüştü ve çok ıssızdı buralar oğullarıyla buluşacağı sokağa döndü adımları,nedenini bilmedi bir ürperti vardı içinde küçüklüğündeki babasının annesine vurduğu zamanlardaki korku kaplamıştı bedenini, çantasını tuttu sıkıca.
Aniden tökezledi ayakları , tatlı bir acı saplandı bağrına sanki içinde bir yer deşiilyordu gözlerini açmak istedi neydi bu acının sebebi , çantası elindeydi ama üzerinde bir bıçak devamlı saplanıyordu,oğlu yaşındaydı içini delen canını acıtan, yeter bile diyemiyordu.
Elindeki poşetler yere dağılmıştı elmalar dağıldı umarsızca,sokakta acı bir feryat kaplıydı.
Pirincin poşeti bile patlamış her bir tane karanlığa meydan okurcasına parlıyordu.
Ali ve Yağızı gördü gözleri son kez canı acımıyordu artık, acı çeken cellattı ve kalanlardı.
Sanki bütün yorgunlukları uçmuştu,bir balon kadar hafifti,son kelime ağzından çıkan bitti mi ? olmuştu.
Evet bitti dedi doktor bitti., acı çekmeyeceksin artık bitti.!
Adı.. Hayat, öldü.!
Öldüren cellat yaşıyor ve yaşayacak.
Kahrın kabı dolmuşsa ne yazar.
Yürek onu bilir onu yaşar.
Yinede baharlara koşar.
Nefrete inat tekrardan doğar.,tekrardan yaşar.
Sen küsme ey gönül.!
NOT:Hiçbir son kelimelerle tarif edilemez.
Hatice Nilüfer Dirilen