- 689 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UÇMAK GÖKYÜZÜNDE BİR MARTI GİBİ
Çheeck-in yaptırırken bavulumu alan güler yüzlü gençten, mümkünse pencere kenarından bir yer istiyorum.Gülümseyerek tabii diyor.Sevinerek uçuş kapısına gidiyorum.Çok bekletmeden alıyorlar uçağa.Yerim güzel ,acil iniş kapısındaki koltuklar.Ah diyorum bir de yalnız olsam. yanıma kimse gelmese, kendi kendimle baş başa kalsam.Evet aynen öyle oluyor yalnızım yan koltuklar boş.Çantamı,hırkamı yan koltuğa bırakıp kuruluyorum pencere kıyısına ohh ne güzel.. Az sonra hostes geliyor uçak kalkmadan önce beni bilgilendirmesi gerekiyormuş..Acil kapısında oturan yolcuların sorumluluğu olduğunu bildiriyor.Herhangi bir tehlike anında kapıyı açmakla yükümlü olduğumu söylüyor. Bu sorumluluğu alabilir miymişim.Yok hayır alamazsam yerimi değiştirebilirmiş.(İçimden gülerek) Tabii sorun yok diyorum.Umarım o kapıyı açmak kısmet olmaz)Zaten ben açana kadar uçak çoktaaan düşmüş olur:)))))
Uçağın penceresinden kocaman kuşun demir kanatlarını seyrediyorum. Uçmak olağanüstü bir duygu Aşağılarda yeryüzü .. Engebeli dağlar , koyu yeşil öbekler halinde orman alanları , tarım arazileri taba renginin, sarının, yeşilin her tonu, dikdörtgen,kare geometrik şekiller. Göller bir damla su birikintisi, nehirler uzun ince bir iplik, sonu belirsiz akıp gidiyor. Göz hizamda bulutlar. Bulutlar en güzeli onların arasında olmak hatta onların üzerinden seyretmek alemi..Nesimi’nin mısraları düşüyor aklıma “Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi,kah inerim yeryüzüne seyreyler alem beni “ Sanki çılgın bir hallaç, atmış şiltesini gökyüzüne bütün pamukları, tüyleri savurmuş, saçmış oraya buraya .İrili ufaklı kümelenmiş bembeyaz tüy,pamuk yığınları .Öyle güzeller ki ağzınızda alıp erittiğiniz pembemsi pamuk şekeri görüntüsünde. Pamuk şekerinin tadı damağımda Öbek öbek bulutların gölgesi yeryüzüne vuruyor..Kimi yerde bulutlar bir bulut denizini andırıyor. İnsanoğlu iyi ki uçmayı keşfetmiş. İnsan. gökyüzünde bir nokta kadar küçük ama doğaya hükmedecek kadar da büyük. Burada her şey çok başka rüyanın içinde bir gerçek, gerçeğin içinde bir rüya .Yanımızdan kocaman demir kanatlı bir başka kuş geçiyor gökyüzünde bile yalnız değiliz.….Yalnızlık güzeldir aslında. İnsan ara sıra yalnız kalmalı, sessizliğin kalbinde kendi sesini duymalı.Yalnızlık üretkendir . Daha önce düşündüğün ama bir türlü yapamadıklarını yalnızlık yaptırır insana .Güzel bir kitabı okuyup bitirdikten sonra düşünmek,irdelemek hep yalnızlığın işidir.İyi bir müzik bile yalnızken daha fazla etkiler beni. Hatta bir kadeh şarabın bile yalnızlıkla arası daha iyidir.Oldum bittim severim yalnızlığımı.Aslında insan hiç de yalnız kalmıyor.Kendinle öyle çok konuşulacak konu öyle çok irdelenecek olay ve öyle çok dibe vuracağın anı varken en kalabalık ortamlardan daha kalabalık oluyor yalnızlığın. Ama kimsesizlik değil sözünü ettiğim ara sıra bilerek, isteyerek köşeye çekilip dünyayı uçaktan seyreder gibi kendi içine bakmak,seyretmek, hem çok yakından hem de çok uzaktan….
Uçak inişe geçiyor Gökyüzünün trafiği yeryüzüne benzemiyor uçaklar çok nadir karşılaşıyor. Eeee haliyle uçsuz bucaksız bir mavilik.:)) Bir keresinde aniden bir uçak belirmişti görüş alanımda aman Allah’ım uçak düşüyor diye paniğe kapılmıştım. Ama yaklaştıkça anladım ki bizim çok altımızdan geçiyor. Ben onu bu mesafeden hızla düşüyormuş gibi görüyordum)) Göz alabildiğine lekesiz bir mavilikte kocaman dev kanatlı bir kuş gibi yarıyoruz mavilikleri…Altta Marmara denizi olanca güzelliğiyle. İki mavi sarıp sarmalıyor bizi..Mavi benim rengim. En sevdiğim renk. Huzurun ,mutluluğun mavi ile bir ilişkisi var bence..Denizi sevdiğim kadar gökyüzünü de seviyorum.bir kaç ay Uçamazsam büyük bir özlem duyuyorum bu maviliklerde kanat çırpmaya. Reankarnasyona göre bundan önce bir hayatım varsa ben kesinlikle ya denizden asla vazgeçmeyen bir martı, ya da gülümseyen yüzüyle bir yunus balığıydım. Diye geçiyorum aklımdan :))) Masmavi bir derinlikte iniyor iniyoruz.. Aşağılarda nokta gibi denizin üzerinde tekneler küçük yük gemileri seyir halinde Bir hız teknesi olanca hızıyla arkasında beyaz köpükler bırakarak. yarıyor masmavi denizi Demir kanatlı koca kuş artık iyice alçalmaya başladı Denizin üzerinde beyaz beyaz köpükler birbirine kanat çırpan martılar sanki..
Marmara’nın etrafına gerdanlığın kenarındaki kıymetli taşlar gibi sıralanmış yerleşim birimleri ve onları birbirine bağlayan ince uzun yollar. Güneşin bulutlarla dansı,müthiş bir ıssızlık,kimsesizlik duygusu sarıyor her yanımı Uçakta insan geniş bir tevekkül hissine kapılıyor bir teslimiyet bir hafiflik duygusu. Biraz korkarak biraz da merakla izliyor koca alemi.. iyice alçalan uçak bembeyaz pamuk şekerlerinin arasına dalıyor..bulutlar kesiyor görüntüyü. Yeryüzü görünmez oluyor.Bembeyaz bulutlar sarıp sarmalıyor koca uçağı . Bir tül perdenin arkasından bakar gibi sisli puslu yeryüzü ara ara kendini gösteriyor.Uçağın gölgesi bazen aşağıdaki bulutlara yansıyor. Kocaman kanatlı, dev bir kuş. Bulutlardan sıyrılan uçak masmavi bir boşluğa dalıyor denizin derinliklerine dalar gibi. Baş döndürücü bir hızla iniyor iniyor iniyor…Oysa aşağıda bütün bu olanlardan habersiz bir yeryüzü olanca telaşıyla yeni bir güne merhaba diyor..Ayrılıklar,hüzünler,kavgalar,kapıları çarpıp gitmeler,yanlış anlamalar,kırgınlıklar,pişmanlıklar …yukarıda bütün bu yüklerden arınıyor insan hiçbir yükü sırtlanmadan büyük bir tevekkülle ıssızlığa kimsesizliğe teslim oluyor. Seyrediyor alemi.. Gökyüzünden bakınca dünyanın orantıları değişiyor aşağıdayken devasa görünen bir dağ, ulaşılmaz bir nehir, uçsuz bucaksız bir deniz buradan bakınca bir nokta oluyor .Ve insan daha iyi anlıyor.Bu dünyada nokta kadar bile olmadığını..Her şey geçici önemli olan şimdi, şu an dertler sıkıntılar üzüntüler kırılmalar hırslar ,didinmeler ne boş, ne anlamsız. Hayat ve zaman pamuk ipliğine bağlı. Ha koptu.. ha kopacak..İşte bunu yaşamak lazım. Ara sıra da olsa insan kendini bulmak, hırslarından arınmak için yükseğe çok yükseğe çıkmalı görmeli şu koca dünyada bir nokta kadar bile olmadığını.Bir de oradan bakmalı dünyaya yeryüzüne,insana,insanlığa..…Altta Marmara denizi gemiler ve artlarında bıraktıkları yol yol izler.Doğa bir yansıma. Her şey doğada bir iz bırakıyor. İnsanlarda olduğu gibi Bizim de sevdiklerimiz,ayrılıklarımız,kendimizle,dünya ile savaşımız yüreğimizde işte böyle uzayıp giden, hiç yitmeyen derin izler bırakıyor.Yarı sisli güneşli bir İstanbul sabahı karşılıyor bizi. .. uzaktan kocaman beyaz bir dağ gibi duruyor apartmanlar. Üst üste dizilmiş, yeşile hasret, dikdörtgen kibrit kutuları. Sevimsiz ve estetikten yoksun. Uçak iyice yeryüzüne yaklaşıyor evler, yollar, arabalar altımızdan akıp gidiyor. Şehir büyük bir karmaşanın sarmalında, evler kim bilir neyin hay huyunda. Aşağıda olanca hızıyla hayat devam ediyor…. tekerlekler yeryüzüyle buluşuyor.Ve yeryüzüne iniyorum. “Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreyler alem beni..Canan YÖNTER