ELEMTERE FİŞ, KEM GÖZLERE ŞİŞ!
Ufak bir iş için dükkândan yarım saatliğine ayrılan İshak pürtelâş içeri girdi. Gözlerini önce yaşlı kadının, daha sonra Yasemin’in üstünde gezdirdi. Kendisi yokken ne olup bittiğini çözmeye çalışıyordu. Bugün Cumaydı ve Cumaları Düş Kitapçısı’nda işler iyi oluyordu. Acaba yakınlarda büyük bir patlama olduğu için herkes koşarak evlerine mi gitmişti? Neden dükkânın içi ve dışarısı bu kadar ıssızdı?
Kendinden emin adımlarla Yasemin’e doğru yürüyen İshak, "Bir sorun mu var? Bir sorun var değil mi? Teyzenin derdi ne? Ben yokken bir sorun mu çıktı cancağızım? Seni beceriksiz kız!" dedi. Yasemin’in yanından geçerken yaşlı kadına hissettirmeden, bir el işareti yaptı.
Yasemin, İshak’ı takip etti. Masanın oraya gelince Yasemin gizlice, "Bir sorun yok. Neden beni beceriksizlikle suçladın İshak?" diyerek cevap bekledi.
İshak yüzündeki terleri sildi peçeteyle. "Ortalıkta in cin top oynuyor cancağızım. Bunun sebebi şu kadın olmasın sakın? Ne istedi senden? Biraz daha titiz ol. Böylelerinden günde yirmi tane gelip benden para istiyor."
"Bu kadın para istemedi ki. Sadece bir bardak su içmek istedi. Ben de verdim." Yasemin göz ucuyla kadına baktı.
"Suyu içtiyse neden gitmiyor? Ne yapıyorsan yap güzelim. Benim masa başında biraz işim var."
Yasemin umursamaz tavırlarla yaşlı, çirkin, gizemli kadının yanına gitti ve kadının yanına çömelip düşündü. Bu sırada pörsümüş kadın çevik bir hareketle elini Yasemin’in memelerine uzattı, zavallı kızcağızın memelerinin üstünde ellerini gezdirdikten sonra güldü, bu sefer elini kızın kalbinin üstüne götürdü. Yasemin’in yüzü bembeyaz olmuştu. Ellerini yumruk yapıp hızla geri çekildi.
İshak şok geçirmiş olarak masanın başında bağırdı: "Hey sen ne yapıyorsun? Deli kadın, ne yaptığını sanıyorsun?" İshak koşarak dükkânın ortasında ölü gibi duran Yasemin’in kolundan tutup az ilerdeki sandalyeye oturttu.
"Sapık kadın, hemen dükkândan çık! Allah’ım ABD’de yaşayan şişman Maria’nın aklına veya başına gelmeyen eşimin başına geldi. Biz ne kadar şansız insanlarız!?"
Yaşlı kadın homurdanarak bir süre anlamsız sesler çıkardı. Sonra ağır ağır, "Sütü bol olsun diye eşinin göğüslerine dokundum. Farz et ki ben doktorum. Doktorlar oranıza buranıza dokunuyor ama ses çıkarmıyorsunuz. Kızım bana bir bardak su verdi… Ben de karşılığında kızımın göğüslerini kusursuz olmasını sağladım. Merak etme kızım, çocuğuna bol süt ikram edeceksin. Göğüslerin de uzun yıllar sarkmayacak!.." dedi.
Yasemin’den ses çıkmadı. İshak, kadının önünde bir iki tur attı. "Eğer yaşın biraz daha genç olsaydı ne yapacağımı biliyordum. Yasemin benim namusum! Dua et ki genç bir kadın değildin. Dediklerin saçma sapan şeyler. Yasemin’in çocuğunun olacağını da nerden çıkardın? Eşim daha hamile kalmadı ki…"
Yaşlı kadın kendinden beklenmeyecek bir hızla yerinden ayağa kalktı ve kapıya doğru koşar adımlarla yürüdü. Üstü koyunyünü kokan kadın kapının orda geri döndü:"Elemtere fiş, kem gözlere şişşş! Meryem, rehberin olsun. Ben koyunlarımın yanına gidiyorum. Xêra xwadê li te be. Roj baş, roj baş, roj baş…"
incir ağacı: Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç. Hıristiyanlıkta incir ve incir ağacı kutsal sayılmaktadır. Hıristiyan inancına göre Meryemoğlu İsa Mesih incir ağacını meyve vermediği için kurutmuştur. Bu olay İncil’de anlatılmaktadır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.