- 474 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Zaman Tamircisi
Ben zamanda yolculuk yapıyorum tıpkı sizin de yaptığınız gibi. Yoksa farkında değil misiniz? Aslında hepimiz zamanda yolculuk yapıyoruz. Ama çoğumuz bunu fark edemeden bu yolda kaybolup gidiyoruz. Benim gibi bu yolculuğun farkında olanlara ise “zaman tamircisi” deniyor. Zaman tamircisi olmanın tek şartı ise: farkındalık.
Her gün binlerce saatin guguk kuşu yuvalarına girip çıkıyor. Her gün binlerce saat ‘donk’luyor ve yeni nesil için artık her gün binlerce saat ‘bip bip’liyor. Hatta sırf bazıları zaman yolculuğunun farkına varmasın diye binlerce saatte öylece susuyor. Ben zaman tamirciyim, saat değil. Dolayısıyla bunlar umurumda da değil. Saatler soyut zamanı somutlaştırmaya çalışan birer aletten ibaret gözümde. Tabii ne kadar somutlaştırabiliyorlarsa… Şöyle ki, biz zaman tamircilerince tek bir zaman vardır ve onun üzerinde çalışırız. Fakat milyonlarca saat aynı anda milyonlarca farklı değer göstermektedir. Bu da zamanın doğru somutlanamadığını ziyadesiyle kanıtlar nitelikte. Neyse koskoca zamanı birkaç dişlinin eline bırakacak değildik ya. O zaman herkes zaman tamircisi olur ve kendi zamanında kendi zamanının gereğini yerine getirirdi. Başta da dediğim gibi zaman tamircisi farkında olmalı. Zamanın akıp gittiğinin, ne kadar geçmişte olmasa da zaman içinde bir devirde yolculukta olduğunun, geleceğin elbet bir gün geleceğinin ve daha bu zaviyede zamanın belli noktalarının tamire ihtiyacı olduğunun farkında olmalıdır. Siz farkında değilsiniz ama her gün boşa geçirdiğiniz zamanı biz tamir etmek zorundayız. Aslında hepimizin yükümlü olması gerek bu görevi ‘farkındalığımız’ sayesinde biz üstleniyoruz. Bunca yıldır koşturduğu yolculuktan bihaber olan insan, bir saatin tik-takına sıkıştırmaya çalıştırdığı koskoca zamanda israf üstüne israf işliyor. Biz zaman tamircileri ise o boşa geçen zamanları, geçmiş çöplüğüne atılmadan tamir etmeye ve yeniden kullanıma sunmaya çalışıyoruz. İnanmazsınız, geçen gün koskoca bir haftayı tamir etmek için uğraştık. Düşünebiliyor musunuz boşa geçen devasa bir hafta..? Bir arkadaşım, bir keresinde altmış iki yıllık bir ömrü toparlamaya çalıştıklarına yemin etti! Ben daha bu kadar büyük işlere atılmadım ama o bir haftanın tamiri bile bende dehşetengiz yorgunluk bıraktı. Ah, şu zamanı değersiz görenler! Eldeki tüm varlarının onun yokluğunda kaybolacağını göremeyen zavallı dar düşünceliler. Nerede eski zamanlarınız ve neredesiniz siz? “Hey gidi günler!” demeden evvel önünüzdeki zamanı değerlendirmek istemez misiniz? Zamanınızın bitmeyeceğinden emin misiniz? Belki farkında değilsiniz…
Her geçen ‘saniye’ geçmiş çöplüğüne doğru yuvarlanmakta. Fakat o her saniyenin bir ucu da sizin ayağınıza bağlı, günün birinde o saniyeler zinciri ağır gelip sizi o çöplüğün derinliklerine çekecek. Sanırım farkında olamayacaksınız son halka yuvarlanana kadar. Yanılıyor muyum? Yanılmadığımı biliyorum çünkü son demlerine kadar hiçbir düzeltmede bulunmayan binler gördüm mezarlıklarda mevta. Aa, şaşırdınız mı? Bence şaşırmamalısınız, bu anlattığım sizin hikâyeniz… Ben gözlemci bakış açısını yakalayabilmiş biri olarak aktarıyorum, bu hikâyeyi iyilerin kazanacağına emin misiniz? Dün gideli çok oldu ve yarın bir hülyadan başka bir şey değil. Tek ganimetiniz avuçlarınızın içindeki şu (veya bu) gününüz. Farkında olmak size, farkında etmek bize kalmış görünüyor. Eğer zamanın ani falsolarını görebilirseniz, beyinlerinizi o saatlerden çıkartıp zamanın çarklardan ibaret olmadığını anlayabilirsiniz. Dikkatli bakınız kuzum, orada boşa geçen bir zaman göreceksiniz.
Şu dem bir zaman tamircisiyle konuşuyorsunuz. Belki hayatınız boyunca benim gibi binlercesi tarafından tamire muhtaç zamanlarınız olacak fakat hiçbiriyle konuşma şansına sahip olamayacaksınız. Ben geveze bir tamirci olmasaydım sizinle bu kadar bile konuşmazdım. Genel olarak işlerimi sessiz sedasız yapmayı yeğlerim ne de olsa bir-iki sat içinde her şeyi unutuyorsunuz. Gözlerinizdeki dünya yüklü sürmelerle ne kadar komiksiniz oysaki. Nisyanın vücut bulmuş hali insanlar, farkında değilsiniz değil mi? Gece-gündüz, aç-tok, uyurken veya uyanıkken, yalnız veya topluca, dün-bugün, an be an yürüdüğünüz, koştuğunuz ve yahut süründüğünüz şu zaman yolculuğunun farkında değilsiniz değil mi? Agâh olunuz sevgili insanlar, bu bir farkındalık aşısı idi. Agâh olunuz…
YORUMLAR
her gün ne zaman gün bitecek de dinleneceğiz diye bekliyoruz, zamanın geçmesi için oyalanacak basit şeyler buluyoruz. sonra bir gün geliyor, kır saçlarımıza, artık ağır işleyen bedenimize bakıp geçmişi yad edip keşke diyoruz. esasında yaşam bir oyalanma ama mutlu geçirmek en önemli şey. tabii ki herşeyin belli bir zamanı var. bir ikjincisi ise bir şeyler üretmek, geleceğe bir iz bırakmak. çok anlamlı bir yazıyı. terik ederim