- 598 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmur
Hayatta en kolay kandırabildiğim kişi her zaman kendim oldum ve bugün yine bu işte çok başarılıydım. Aslında evden çok da uzaklaşmamıştım ama tenbelliğimin yüzünden siyah bulutların rüzgarla dağılacağını ve yağmurun yağmayacağını tahminini, eve dönüp yedinci kata kadar tekrar asansöre binipte aynı yolu otobüs durağına geri dönmeme tercih ettim. Sonunda kendimi kandırmayı başardım ve eve geri dönüp şemsiye almaktan vazgeçtim.
Paralı otobüsler bana çoğu zaman ilkokulda olan kızımın yuvarlak boya kalem kutusunu hatırlatır. Adam öylesine yolcuları yönlendirip yanyana dizmekte usta olmuş ki eğer bir bisküvi fabrikasının ambalaj bölümünde işe alınsaydı, başarısından dolayı her ay maaş ikramiye alırdı. Neyse bu dolu otobüste kendime bir boya kalemi kadar yer bulup ve binmeyi başarmıştım.
Sıhhıye’ye kadar rengarenk terlerle parfüm kokularının karışımı içinde ve çeşitli kulaklıkların değişik ritimlerde ama aynı çıstak çıstak sesleri eşliğinde ambalajında ufacık hareket hasretinde kalan bir bisküvi gibi otobüsün içinde dümdüz dik ve ayakta yolculuk ettim. Sıhhıye meydanında otobüsten inip adalet sarayının önünde ayaklarımı yere bastığım an, Neil Armstrong’un aya ayak bastığından hiss ettiği mutluluk duygusunun nasıl olduğunu tam olarak hissettim. Birde halen yağmurun yağmaması ve o saata kadar tahminimin doğru çıkmasının gururu buna eklendiğinde tabiî ki Neil Armstrong’dan daha mutlu sayılırdım.
Boya kalemi gibi Sıhhıye meydanından İbni Sina Hastanesi’ne doğru yürüyerek, yolumu çizmeğe başladım. Uzun bir mesafe değildi aslında, yine de benimki gibi romatizma hastalığından rahatsız birisi için pek çok kolay sayılmazdı. Ters bir güzergah olduğundan en uygunu da hastaneye dek yürümekti.
Yaklaşık iki seneyedir en azından ayda bir kere bu yolu yürümekteydim ve bu yolda göze çarpan şeylerden birisi de üzerinde yarı çıplak kadınların ve çarpıcı tarzda makyajlı genç kızların fotoğrafları ve telofon numaralari olan yere bırakılmış çeşitli kartvizitlerdi. Benim için bu iki sene de daha da ilginç olan şey git gide bu kartvizitlerin sayısının artmasıdı. Muhakkak onların artması yaşadığım kentte bir şeylerin gittikçe yoğun biçimde azalmasından bahs ediyordu.
Ama son günlrede çok etkileyici başka bir manzara da yolumun üstünde dikkatımı çekiyordu. Suriye savaşından kaçan aileler şehir merkezinde göze çarpıyordu. Yaya yolununu kenarında ve tam kartvizitlerin ortasında bir anne üç cocuğuyla birlikte oturmuş ve önünde bir kağıt yazısı ‘ ben bir suriyeliyim’. Kadın gelip giden herkese bakıyordu. Gözlerinin içine bakınca dışarıya yağan öfke, yorgunluk ve keder yağmuru hemen anlaşılıyordu. Bütün varlığını yani çocuklarının ikisini iki yan tarafına oturtmuş ve bebek olanı da kucağında sımsıkı tutuyordu. Belki tahmin etme yeteneği benimki kadar güçlü olsaydı ve savaş bulutlarının yağacağını tahmin etseydi şimdi en azından üç cocuğunu şu öfke, yorgunluk ve keder dolu dünyasına getirmezdi.
Hastanede çok uzun sürmedi sıramı beklemem. Doktorun yaptığı muayne aylık kontroldü ve ilaçların dozunun değişilip değişilmemesinin kararını vermekten başka bir şey değildi.
Hastaneden çıktığımda tahminimde yanıldığmı gördüm. Sanki gökyüzünde kocaman bir delik açılmıştı ve bulutlar var güçleriyle kendilerini şehirin üstüne başaltmaya başlamıştı. . Yağmur altında, yan yana dizilen İbni Sina Hastanesi’nin karşısındaki eczanelerden ‘kusura bakma abi uzun zamandır salazopirin gelmiyor’ sözünü duyduktan sonra artık o gün için ilaçlarımı bulamayacağımı anladım ve otobüs durağına doğru koşuverdim.
Ne yarı çıplak kadın fotoğrafları olan kartvizitlerden iz kalmıştı ne de suryeli anne ve sıkıca tuttuğu çocuklarından. Evet.. bu susamış topraklar, kirlenmiş yollara yağmur gerekiyor. Bu şehir öylesine bir yağmur istiyor ki aksın sokaklarına, köşe bucaklarına, kadınların,genç kızların yarı çıplak resimlerini çeken fotoğraf makinelerine, darmadağın etsin, öyle bir yağmur istiyor ki bu topraklar; annelerin gözlerindeki öfkeyi, yorgunluğu ve kederi yıkasın...
Hayatta duygularımız duşuncelerimizin tersine bizi yanıltsa bile yaşamamızın devam etmesine neden verıyorlar gine. Bir ırmak gibi denizin kurumaması tahminini tercih ederek hep ona ulaşmanın sevgisinde durmadan akıp gidiyoruz. Belki de denizin hiçte önemi yokmuş önemli olan ona doğru akmamızdır.
Ah bu şehir!
Sevgisiz toprakları kuruyan
Güneşli günlerden bu şehir!
Ah nerede bulutları
Aksın havasının yüzüne yağmur damlaları
Islansın toprağının susamış dudakları
Yağmur olurum bir gün ben
Bulutsuz bu şehrin havasına
Yeter ki sen de ek
Sevgi tohumlarını
onun kuru topraklarına
Sona erer bir gün
Bu kuru sevdalar
Dokunur senin de dudaklarına
Islak bir sevda
Ne olur sen de ağlama
Yağmur gelene dek
Islatma gözyaşlarınla dudaklarını
Ben yağana dek
Öper bir gün
Senin de dudaklarını
Islak bir sevda
Yeter ki sende ıslatma
Dudaklarını gözyaşlarınla
Muhammed Ahmedizade
Yağmur Yazısına Yorum Yap
"Yağmur" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Suriyelinin yağmurdan sığınacak bir yeri varmış...iki milyon suriyeli...tiraji komik...gözlemcilik müthişti...tebrikler... benim romatizmalar da iyice ağrımaya başladılar ya ben ilaç bilmiyorum, kullanmıyorum... var mı tedavisi ki...SAYGIYLAchrome://settings/
muhammed1347
@muhammed1347
saygı değer ustad ! benimki gibi amatör birisinin yazılzrına değer vermeniz ne kadar da mutlu ediyor insanı. Türkçe yazmam bir seneyi bulmadı. sorunlar çok var, zamanla çözülür umarım
Kemnur
@kemnur
Estağfurullah.Tabii ki, takip edilecek değerli bir kişisiniz. Önve "Benim Akıllı
Halam Kızı" isimli anekdotu okuyup, dialogları ve finali beğenmiştim. Ardından ilk öykünüzü de okudum ve beğendim. İsminizle internette bir arama yapıp çok değerli bir müzik hocası olduğunuzu öğrendim. Tabii ki, sizin gibi değerli bir sanatçının paylaşımları keyifle takip edeilmeliydi. Türkçeyi kullanışınız da harukulade, şive farklılığı yansıtmıyorsunuz hiç...SAYGIYLA
Halam Kızı" isimli anekdotu okuyup, dialogları ve finali beğenmiştim. Ardından ilk öykünüzü de okudum ve beğendim. İsminizle internette bir arama yapıp çok değerli bir müzik hocası olduğunuzu öğrendim. Tabii ki, sizin gibi değerli bir sanatçının paylaşımları keyifle takip edeilmeliydi. Türkçeyi kullanışınız da harukulade, şive farklılığı yansıtmıyorsunuz hiç...SAYGIYLA